- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
HABER-YORUM
ARAP BİRLİĞİ ZİRVESİ ADI ALTINDA BATILI GÜNDEMLERİN OLUŞTURULMASI
HABER
Ürdün'ün Ölü Deniz bölgesinde düzenlenen 28. Arap Birliği zirvesi Çarşamba günü başladı. Katılımcılar Filistin sorununun yanı sıra bölgedeki krizleri de ele alacaklar.
El-Cezire muhabiri, Arap Dışişleri Bakanlarının, zirvenin hazırlık toplantılarında görüşülen 27 karar tasarısını kapanış konuşmasına dahil etmeyi kabul ettiğini bildirdi.
Gündemdeki kararların en önemlileri, özellikle Filistin sorununu, Suriye, Libya, Yemen ve Irak krizleri ile ilgilidir.
Ayrıca Bakanlar, Arap Barış Girişimi aktivasyonunu kabul ettiğini ayrıca İsrail’in 2019-2020 yılı için Güvenlik Konseyine üyeliğini reddetmeyi kabul etmiş ve İran’ın Arap işlerine müdahalesini kınamayı ise kabul etmiştir. (El-Cezire Net 29-03-2017)
YORUM
Arap Birliği zirvesi adı altında yapılan her anlaşmada bizi ve beldelerimizi teslim almaya ve servetlerimizi yağmalamaya çalışanlar bunu araçları olan yöneticilerimizi birbiriyle yarıştırarak yapmaktadırlar. Bu yöneticiler ancak, efendilerin gelen istekleri ve direktifleri doğrultusunda imza atarlar. Burada sorulması gereken soru şudur: Bütün bu konferanslar ve yapılan zirveler ortaya ne koydu?
Herkes sözde Arap Birliğini oluşturanların kimler olduğunu çok iyi biliyor. Ayrıca herkes bu konferansların sadece zehirli meyveler ortaya sunduğunu ve hezimet üstüne hezimetler yaşandığını ve ağız dalaşından öteye gitmediğini de biliyor. Bu konferansların bize uzaktan yakından kesinlikle bir hayrı olmaz. 1946 yılında yapılan ilk zirve, istiklal adına bir olan ümmetin sözde bağımsızlığı için bölünmeyi kabul etmek bahanesiyle zehrini ortaya koymuştur. Bir ülkenin diğer herhangi bir ülkenin işlerine karışmama kararını uzatmak suretiyle her ülkede yerleştirerek Müslümanları sırtından vurdular. Hatta kalplerinde yatan gerçek Müslümanların ilk kıblesinin bulunduğu beldede Yahudi varlığını kurmaktı. Bunu da bir tiyatro tertip ederek Filistin’i kurtarmak bahanesiyle Arap ordularını harekete geçirerek ve akabinde göstermelik bir yenilgiyle onların orda kalmasını sağlamaktı. 1964 yılında yapılan Kahire zirvesi de bunun uzantısı olarak kurtuluş bahanesiyle Filistin halkı tarafından meşruluk kazanmalarını sağlamaktı. İran ve Irak arasındaki Körfez savaşında yaşananların bir uzantısı olarak tarafların zenginliklerinin yağmalanması, hepsini domine etmeye çalışması, Lübnan’ın Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak için bir sınır şeridi oluşturması ve şu anda Suriye, Irak, Yemen ve Libya’da yaşananlar.. tüm olup bitenleri ayrıntılı bir şekilde ele alacak olsak sayfalar almaz.
Yapılan tüm bu konferanslarda görünen tek bir şey vardır, o da; Hayat sahasında İslam’ın geri dönüşünü engelleyerek herhangi bir beldede tüm Müslümanların bir liderlik altında toplanmaması ve birleşmemesidir. Bu konferansların hedefi bundan başka bir şey değildir. Engellemek istedikleri o devletin görevi içerde İslam’ı uygulamak ve dışarda da inançlara baskı yapmaksızın beşeriyete saadeti ulaştırmak için İslam davetini taşımasıdır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Abdullah Abdurrahman