- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Suriye Devrimi Dönüm Noktasında!
(Tercüme)
HABER:
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr Yüksek Müzakere Komisyonuna Suriye ile ilgili olarak Suriye’de Esad’ın kalacağı yönündeki görüşlerini sundu. Bunun akabinde komisyon ise yaptığı açıklamada; geçiş döneminin Esad’sız mümkün olmadığını teyit ederek, “Suriye muhalefeti olmadan diğer devletlerle yeni bir çözüm için müzakere edileceğini ve bununla birlikte geçiş aşamasında Esad’ın yetkileri hakkında görüşülmesi gerektiğini bildirdi.” (Haber: Rusya Today kanalı ve diğer uydu kanalları. 6/8/2017)
YORUM:
Haberde geçen konu Suriye'deki devrimin mihenk taşını oluşturmaktadır. Yapılmak istenen Allah’ın rızasını kazanmak ve onun kelamını yüceltmek için mi yoksa bölge ülkelerinin arkasındaki büyük güçlerin amaçlarını gerçekleştirmek için midir? Bu, "devrimin amacının ve sabitelerinin" in tanımlanmasına yol açar ve böylece kimin dost kimin düşman olduğu ortaya çıkar. Devrimin hedefi rejim devirmek mi yoksa, bazı şekli değişikliklerle Amerika’nın çıkarlarını garanti altına almak suretiyle Esad’ın konum ve yetkilerini başka bir şekilde değiştirip Amerika'yı memnun etmek mi?
Veya devrimin amacı, Müslümanların pratik hayatlarından İslam’ı kaldırmak suretiyle Hilafet devletini yıkan Avrupa önderliğindeki Batı sömürgeciliğinin bugüne kadar dayattığı sistemden sonra şimdilerde kabul ettirilmeye zorlanan Amerika’nın şiddet içeren sömürge mirası sistemini reddederek İslamî hayatın tekrar hayata girmesini amaçlayan devrim mi? Bu ise yeryüzünde İslami hayatı başlatarak Allah’ın şeriatını kâmil olarak tatbik etmektir. Ve bu, dünyada iflas etmiş bencil hadaretlerin pisliğinden beşeriyeti kurtarmak anlamına gelir. İslam ümmetinin birliği, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı ümmet vasfıyla İslam’a güvenerek tüm insanlığa İslam’ın risaletini taşımayı Rabbine olan imanından dolayı onu bu maddi hayata pratik olarak gösterir. Bu ise İslam ümmetinin birliği anlamına gelir. Allah'ın vaadi, kendini ve gücünü Allah’ın rızasını kazanmak için feda eden sahabe-i kiramda olduğu gibi müminler üzerine gerçekleşir.
Evet, Türkiye dahil körfez ülkeleri ve diğer devletlerin durumları ve yaptıkları sır değildir. Bunların desteği hiçbir zaman Allah’ın şeriatını tatbik için olmadı. Bu devletlerin başlıca amacı Allah'ın şeriatını ve bunun destekleyicilerini devre dışı bırakmak için mücadele etmektir. Bunlar ancak batılı devletlerin çıkarlarını koruma esasına dayalı devletlerdir. Bu durum şaşırtıcı değildir. Bu yüzden devrime karşı ta başından beri entrikalar çevirmektedirler.
“Zaman el-Vasal’’ sitesi George Sabra’nın şu sözlerini nakletti: “Geçiş aşamasında Esad’ın kalması için ısrar etmeye başlamaları bazılarına bir sır olmadı. Hatta müzakere heyetinin içinde Esad’ın geçiş aşamasında kalacağına inananlar da vardı. Diğer platformlarda da artık bu talepleri gizlemediler.”
Bu görüşmeler artık neredeyse sistemin iki kanatları arasında olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bilinen vakıanın açılmış yüzüdür. Bu durum muhlis devrimcilerin artık kendi saflarını belirlemeyi ve müzakere heyetinin içinde kuklalarını hareket ettiren Amerika’nın başını çektiği düşmanı tespit etmeyi gerektirir. Evet, tüm bu olup biten olayların sömürgeci ve kuklaların ipine sarılanların değil de Allah’ın ipine sarılan sadık müminler için bir imtihan olduğunu anlamak gerekir. Bu muhlis insanların Allah’ın vaadinin gerçekleşeceğine güvenleri tam ve kesindir. Ayrıca nice az görülen, mümin (Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler Rabbinin vaadi zaferle gerçekleşeceğine inanan) küçük topluluklar vardır ki onlar Allah’a verdiği sözü yerine getirir:
﴿فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَن لَّمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلَاقُو اللَّهِ كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ * وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ * فَهَزَمُوهُم بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لَّفَسَدَتِ الْأَرْضُ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ﴾
“Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. (Bakara Suresi 249-251)
Biz, iman ve sadık ehline şöyle sesleniyoruz!
Devrimi temsil ettiğini iddia eden hainleri atın. Metîn olan Allah’ın ipine sarılın ki münafıklar ve hainlere rağmen, Allah Subhanehu ve Teâlâ devrime nusretini versin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu adına
Müh. Osman Bahaş
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Başkanı