-Basın Açıklaması- Kudüs Sakinlerinin Tehcir Edilmesi, Yöneticilerin ve Barış Peşinde Soluk Soluğa Kalanların Alınlarında Bir Utanç Lekesidir
- Kategori Filistin
- İlk yorumlayan ol!
- |
Hizb-ut Tahrir'in Filistin'deki Medya Bürosu üyesi Mühendis Ahmed el-Hatîb, el-Aksâ altında yürütülen "İsrail" kazılarına, Kudüs'teki Filistinlilerin evlerinin yıkım politikasına ve binlerce Kudüslünün evlerinden tehcir edilmesine ilişkin değerlendirmesinde şöyle dedi: "Mübarek arzı gaspeden bu varlığın yaptıkları, yeni veya garip olan bir şey değildir. Bilakis bu yaptıkları, şehri Yahudileştirmeye ve sözde heykellerinin rüyası peşinde koşarak mübarek Mescid-il Aksâ'nın temellerini zayıflatmaya dönük kapsamlı planın bir parçasıdır ki bu plan, şehir işgal edildiğinde başlamış ve değişen hızıyla hala devam etmektedir. Nitekim Silvan şehri üzerinden yayılan son kazı izleri, bu ayın başında Kudüs ilkokul kızlarının maruz kaldığı ve 14 öğrencinin yaralanmasına yol açtığı toprak kaymaları ile ortaya çıkmıştır." el-Hatîp şöyle ekledi: "Bu, gasp edilen bir arz üzerinde kurulmuş bir devlet açısından hiç de garipsenecek ve kınanacak bir şey değildir. Aksine garipsenecek, kınanacak ve eleştirilecek olan şey Arap yöneticilerinin, Müslümanların ve sözde barış peşinde soluk soluğa kalanların içerisine gömüldüğü sessizliktir. el-Aksâ'nın altındaki tüneller neredeyse el-Aksâ'yı yerin derinliklerine gömecekken yöneticilerin dikkatlerini, ilaç, gıda ve hafif çaplı silahların Gazze halkına ulaşmasını engellemek amacıyla Gazze ile Mısır sınırı üzerindeki tünelleri gözetmeye odaklaması inanılmaz bir durumdur. Bu kimselere göre Gazze'ye yaşam ve direnme dayanaklarının sokulması affedilmez bir cürüm iken, el-Aksâ'nın yıkılması, halkının tehcir edilmesi ve evlerinin yıkılması dikkate alınması gereken bir meseledir!"
el-Hatîb şöyle ekledi: "Yahudi varlığının planlarını uygulamaya devam etmesinde hiçbir şeyi umursamaması, 1969 yılında Mescid-il Aksâ'nın yakılmasından geçenlerde Gazze'de işlenen iğrenç katliama kadar bu planlara karşı gerçek bir tepkinin olmaması yüzündendir. Eğer Yahudi varlığı, Arapların ve Müslümanların yöneticileri tarafından temellerini sarsacak ve binalarını yıkacak bir tepki görseydi Müslümanların kanlarının hurmâtına ve Ümmetin mukaddesatına saldırmaya tevessül edemezdi. Ne var ki o, her ne zaman katliama ve yıkıma girişse peş peşe gelen hıyânet müzakereleri ve teslimiyetçi girişimlerin sunulması yönünde daha hızlı adımların atılması ile karşılaştı." Ve şöyle ekledi: "Bu davranışlar, barış hayali peşinde soluk soluğa kalan herkese, bu Yahudi varlığının onu planlarından vazgeçirecek, dahası onu kökünden kazıyacak caydırıcılık ve kuvvet dilinden başka bir şeyi anlamayacağı mesajını vermektedir. Devletlerarası kurumlara, Güvenlik Konseyi'ne ve benzerlerine çağrıda bulunma dili ise, delik deriyi şişirmekten öte bir şey değildir. Bu nedenle iş işten geçmeden el-Aksâ'yı, Kudüs'ü ve bir bütün olarak Filistin'i Yahudilerin pençelerinden kurtarmak için tüm Müslümanlar kıyama kalkmalıdırlar. Bu da mukaddesatlarına, dinlerine ve ehline yardım etmek üzere harekete geçmeleri için kışlalarına çakılan ordularına doğrudan baskı yapmalarıyla mümkündür. Bu ordular, böylesi musibetlerde harekete geçmezlerse Allah aşkına ne zaman harekete geçecekler?!" el-Hatîb, İslâmi Ümmeti, Ümmetin mukaddesatlarını koruyacak ve topraklarını günahta haddi aşanlardan kurtaracak Hilâfet'in ortaya çıkarılması için çalışmanın gerekliliğine çağrıda bulunarak şöyle dedi: "Zira Filistin'in el-Fâruk Ömer tarafından fethedilmesi, komutan Salâhaddin tarafından Haçlıların pisliğinden kurtarılması, Sultan AbdulHamid'in koruduğu gibi Filistin'in korunması Hilâfet ile olmuştur. Yine Kudüs ve Filistin, Yahudilerin pençesinden Nübüvvet Minhâcı Üzere İkinci Râşidi Hilâfet ile kurtulacak ve Allah'ın izniyle Müslümanların dârının merkezi olacaktır."
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Filistin
Medya Bürosu