Cuma, 20 Şevval 1446 | 2025/04/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tunus: Kurtuluş Yürüyüşü; "Gazze'nin Yöneticileri Devirmek ve Cihad İlan Etmek İçin Ordulara İhtiyacı Var"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti: Kurtuluş Yürüyüşü;

Gazze'nin Yöneticileri Devirmek ve Cihad İlan Etmek İçin Ordulara İhtiyacı Var

Hicri 13 Şevval 1446, Miladi 11 Nisan 2025 Cuma günü, Cuma namazının ardından başkent Tunus'ta Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti tarafından bir yürüyüş düzenlendi. Hizb-ut Tahrir tarafından Filistin halkına ve hapisteki Mescid-i Aksa'ya destek amacıyla düzenlenen yürüyüşe Zeytune Tunus halkı, “Gazze'nin yöneticileri devirmek ve cihat ilan etmek için ordulara ihtiyacı var” başlığı altında çağrıda bulundu. Başkent Tunus'un ana caddelerinde tur atarak Devrim Caddesi'ne ulaşan yürüyüşe Tunuslulardan oluşan büyük bir kalabalık katıldı. Yürüyüşün başlığı olan ana pankart da dahil olmak üzere pankartlar açıldı. Bir başka pankartta ise "51.600 şehit, 18.000 çocuk ve 12.000 kadın. Ne yapacaksınız ey Müslümanların orduları?" Müslüman topraklarındaki Müslüman orduları Filistin'deki kardeşlerini desteklemeye çağıran onlarca pankart da açıldı. Yürüyüşte büyük bir kalabalık tarafından “Ümmet cihat ilan etmek istiyor!”, “Ümmet tahtları devirmek istiyor!”, “Ümmet sınırları yıkmak istiyor!” ve çoğu Müslüman ordulardaki subay ve askerlere seslenen ve onlara Gazze'deki mazlum kardeşlerine karşı görevlerini hatırlatan başka sloganlar da atıldı. Yürüyüş, bir Hizb-ut Tahrir üyesinin Müslüman ordulara zalim yöneticilerin devrilmesinden sonra Filistin'deki kardeşlerini desteklemeleri gerektiğini hatırlatan konuşmasıyla sona erdi.

Hizb-ut Tahrir'in Tunus'ta, Gazze'deki kardeşlerimize yönelik soykırım savaşına karşı düzenlediği yaklaşık 70. yürüyüş olan bu yürüyüş, Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti'nin Filistin halkına bağlı olduğunu ve Allah'ın vaadi ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesi olan Hilafetin kurulması yoluyla İslami yönetimin tesis edilmesi çağrısını sürdürdüğünü göstermektedir.

Hizb-ut Tahrir Tunus Vilayeti Merkezi Medya Ofisi Delegesi

Cuma, 13 Şevval 1446 Hicri - 11 Nisan 2025 Miladi

ENKİNLİKTEN GÖRÜNTÜLER

#طوفان_الأقصى

#الجيوش_إلى_الأقصى

#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı

#OrdularAksaya

#ArmiesToAqsa

#AqsaCallsArmies

İlgili Linkler:

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Resmi Websitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Resmi Sitesi
Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Tahrir Dergisi Facebook Sayfası

Devamını oku...

Camp David Anlaşması... Devam Eden Bir İhanet Ve İhlal Mi Yoksa Gizli Bir Skandal Mı?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Camp David Anlaşması... Devam Eden Bir İhanet Ve İhlal Mi Yoksa Gizli Bir Skandal Mı?

Haber:

El-Kuds El-Arabi, 15/04/2025 Salı günü internet sitesinde, Milletvekili Mustafa Bekri'nin Mısır Dışişleri Bakanı'na, Yahudi varlığının özellikle Aksa Tufanı operasyonundan sonra barış anlaşmasının şartlarını ihlal etmesi hakkında bir brifing talebi sunduğunu söyledi.Yahudi varlığının, anlaşmanın giriş bölümünü ihlal ettiğini ve Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı kararları uyarınca barışçıl çözümü reddettiğini ve Doğu Kudüs'ü sömürgeleştirmeye ve kontrol etmeye devam ettiğini vurguladı.Ayrıca Mısır muhalefeti, özellikle Selahaddin ekseninin yeniden işgal edilmesinin ardından, defalarca anlaşmanın dondurulması çağrısında bulundu.Sosyalist Halk İttifakı, Gazze'ye yönelik saldırganlığının ışığında Yahudi varlığıyla ekonomik normalleşmeyi eleştirdiği bir sempozyum düzenledi ve Mısır'ın bu ülkeden gaz ithal etmesine ve bunun elektrik krizi ve kendi kendine yeterliliğin azalması üzerindeki etkilerine işaret etti.Ayrıca seminerde, QIZ şirketlerinin işçi hakları ihlallerine dikkat çekildi ve Yahudi varlığıyla iş yapan şirketlerin kapsamlı bir şekilde boykot edilmesi çağrısında bulunuldu.Mısır ile varlık arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 2023 yılında yaklaşık 2,36 milyar Dolara ulaşmış olup bu rakam Mısır halkının Filistin'i destekleyen tutumuyla açık bir tezatlık oluşturmaktadır.

Yorum:

Yahudi varlığının Gazze ve Batı Şeria'da halkımıza karşı her gün gerçekleştirdiği katliamların, evlerin sakinlerinin başlarına yıkılmasının ve tüm ailelerinin yok edilmesinin ortasında, rejime yakınlığıyla bilinen bir gazeteci ve parlamenter olan Mustafa Bekri karşımıza çıkmış, sanki bir gün olsun bu ve diğer anlaşmalara bağlı kalmış gibi Yahudi varlığının Camp David Anlaşması'nın şartlarını ihlal ettiğinden bahsediyor ve sanki bugünkü ihlal bir kaide değil de bir istisnaymış gibi yedi ay aydır devam eden açık ve bariz ihlaller için bir soruşturma ya da hesap sorulması talebinde bulunuyor!

Camp David Anlaşması, Yahudilerin bu anlaşmaya bağlılığının boyutunu tartışmak bir yana kabul edilmesi ya da çerçevesi içinde kalınması bile caiz olmayan büyük bir siyasi suçtur. Zira bu anlaşma, İslam ümmetinin siyasi boyunduruk altına alınıp tarihinde derin bir çatlağın yaşandığı ve düşmanın kan ve ateş mürekkebiyle yazdığı bir "barış" kâğıdı karşılığında Mısır'ın ümmetinin meselelerinden koparıldığı ve askeri, güvenlik ve ekonomik olarak zincire vurulduğu bir zamanda doğmuştur.Dolayısıyla sorun, anlaşmanın ihlali değil, bilakis öncelikle bu anlaşmanın varlığındadır; zira bu anlaşma, gaspçı bir sömürgeci ile koltukta kalmaya devam etme, yardım akışı ve Batı'nın övgüsü karşılığında toprağın, onurun ve egemenliğin satılmasına razı olan itaatkâr bir liderlik arasındaki bir teslimiyet anlaşmasıdır.

Camp David de dahil olmak üzere, gaspçı işgalciyle yapılan tüm anlaşmalar, özellikle de İslam topraklarının herhangi bir parçası üzerindeki meşruiyetinin tanınmasına yol açan kalıcı bir anlaşma ise, şer'an batıl bir anlaşmadır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْÜstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.” [Muhammed 35] Camp David Anlaşması’nın, Yahudi varlığının açıkça tanınmasını içerdiği, Mısır'ı Yahudi varlığı ile olan çatışmadan çıkardığı, daha sonraki Arap normalleşmesine zemin hazırladığı, Mısır ordusunun Sina'daki varlığını kısıtladığı, Mısır gazını Yahudi varlığına teslim ettiği ve Mısır'ın ekonomisinin kontrol mekanizmasını ve egemen karar alma anahtarlarını Yahudi varlığına verdiği bilinmektedir.

Rejimi makyajlamaya yönelik tutumlarıyla bilinen Mustafa Bekri'nin bu hamlesi, özellikle rejimin Gazze'ye yönelik kuşatmanın sıkılaştırılmasındaki rolünün ortaya çıkmasının, Yahudilerin geçişlere ve Selahaddin eksenine hakim olmalarının önündeki kapının açılmasının ve sınır şeridinin yeniden işgal edilmesinin ardından normalleşmeye karşı yükselen halk öfkesini absorbe etme serisinin bir parçası olarak görülebilir.Eğer bu parlamento ve temsil ettiğini iddia ettiği rejim, Yahudi ihlallerini reddetme konusunda ciddi olsaydı, anlaşmayı köklerinden reddederler, normalleşmeyi durdururlar, siyasi ve ekonomik ilişkileri derhal keserler, hatta anlaşmayı dondurmak yerine Filistin'i kurtarmak için cihat ilan ederlerdi.

Ancak gerçek şu ki Mısır rejimi bunu yapamaz, dahası yapmak da istemiyor;çünkü Mısır, özellikle Sina'da Yahudi varlığıyla güvenlik koordinasyonu sağlamasının, Mısır'ın hava sahasını Yahudi varlığının hava saldırıları için açmasının, ona düşük fiyatla gaz vermesinin, hatta bize kendi kendimize yeterliliğimiz konusundaki yalanı pazarlamasından sonra Yahudi varlığından gaz ithal etmeye geri dönmesinin ardından gaspçı varlığın bölgedeki koruma direklerinden biri olduğu gibi Camp David'in imzalanmasından bu yana onun güvenliğinin ana garantörü olmuş, hatta Filistin davasının tasfiyesine ortak olmuştur.

Camp David Anlaşması, ümmetin bağrına saplanmış bir hançerdir; zira birçok rapor, anlaşmanın şartlarının yalnızca güvenlik veya askeri olmadığını, aksine Mısır ürünlerini Yahudi bir bileşene bağlayan QIZ anlaşması, Mısır’ı onun kaynaklarının rehinesi haline getiren, Mısır’ı enerji ihracatçısı olmaktan çıkarıp ithalatçı konumu dönüştüren ve Mısır’ın ulusal güvenliğini ve endüstriyel istikrarını gaspçı varlığın mizacına bağlayan gaz anlaşmaları gibi ekonomik normalleşmeyi de içerdiğini açığa çıkarmaktadır. Bütün bunlardan sonra herhangi biri, Yahudilerin anlaşma şartlarını ihlal etmesinin yeni bir şey olduğunu iddia edebilir mi?!Bilakis bunlar, ihanet üzerine kurulmuş ve bir gün olsun hiçbir ahde saygı göstermemiş bir varlığın normal davranışlarıdır.

Çözüm, anlaşmayı gözden geçirmek, dondurmak veya değiştirmek değildir; bilakis çözüm, anlaşmayı iptal etmek, Yahudi varlığı ile siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarını koparmak, hatta denizden nehre kadar tüm Filistin'i kurtarmak için cihat ilan etmektir. Zira Filistin, bölünmeyi ve pazarlığı kabul etmeyen bir İslam toprağı olduğu gibi onun bir karış toprağından bile vazgeçmek caiz değildir; çünkü Filistin, bütün Müslümanların boyundaki bir emanettir. Yahudi devletçiğinin ise hiçbir meşruiyeti yoktur ve onu tanımak veya onunla herhangi bir şekilde ilişki kurmak da Allah'a, Rasulü’ne ve Müslümanlara ihanettir.

Yahudi varlığı sadece güce sahip olan birine saygı gösterir; bu nedenle Filistin'in kurtuluşu, Yahudilerin küstahlığına son verilmesi ve kanlarımızın dökülmesinin durdurulması, parlamentoyla veya açıklamalarla değil, bilakis kendisine liderlik edecek ve onu ajanların zincirlerinden kurtaracak ümmetin ordularıyla gerçekleşecektir.

İslam ümmetinin, artık Mısır rejiminin de bölgedeki diğer rejimler gibi Filistin'i desteklemekten aciz olmadığını, Filistin’e ihanette suç ortağı olduğunu ve çözümün bir parçası olmayacağını, bilakis sorunun kökü olduğunu idrak etmesi gerekir. Dine yardım edecek ve ülkeyi kurtaracak olan, sadece mübarek toprakları Yahudilerin pisliklerinden temizlemek için ordulara liderlik edecek Raşid bir Halife’dir.

وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً
Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” [Nisa 75]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır

Devamını oku...

Ürdün Rejiminin, Gazze'deki Müslümanları Yüzüstü Bırakma Suçunun Üstüne İşlemiş Olduğu Başka Bir Suç Daha!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ürdün Rejiminin,
Gazze'deki Müslümanları Yüzüstü Bırakma Suçunun Üstüne İşlemiş Olduğu Başka Bir Suç Daha!

Haber:

Amman Cumhuriyet Savcısı, Perşembe günü Kamu Güvenliği tarafından kendisine gönderilen bir kızı, (yasadışı toplantı, ümmetin unsurları arasında çatışmayı kışkırtmak ve bölünmeyi yaymak amacıyla bir eylemde bulunma kabahati, resmi bir kurumu karalama kabahati ve resmi görevleri sırasında Kamu Güvenliği personeline karşı aşağılama kabahati) suçlamalarıyla bir hafta boyunca Juwaida Kadın Islah ve Rehabilitasyon Merkezinde tutmaya karar verdi. (Krallık)

Yorum:

Gazze halkına destek olmak için yapılabilecek en az şey olmasına rağmen onlara destek vermek amacıyla Müslüman ülkelerde yapılacak gösterileri engellemek, kâfir Batılı ülkelerin yaptıklarının taklit etmektir; zira kafir Batılı ülkelerin Gazze'deki savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunan halklarının gösteri yapmasını engellemek için verdiği tepkiyi görmemizin ardından, bu sahne ülkemizde de tekrarlanmakta ve insanların görevlerini yapmamaları için kalplerine korku salmak amacıyla ekranlarda gösterilmektedir.

Ülkemizdeki rejimlerin, kendi halklarının Gazze'ye ve halkına destek vermesini engellemek için yaptıkları bu eylemler, kâfir Batı'nın ve bizim ajan yöneticilerimizin hepsinin, İslam'a ve Müslümanlara karşı savaş halinde olduklarını göstermektedir.

Bu kızın cezalandırılması, Gazze'deki Müslümanları yüzüstü bırakma suçunun üstüne işlenmiş olan bir suçtur; oysa İslam'da bir kadının çağrısı, orduların harekete geçmesi için yeterlidir. Bu nedenle Müslümanların başındaki yöneticilerin bu aşağılanmışlığı ve itaatkarlığı karşısında, onları devirmeye ve kaldırıp atmaya yönelik çağrı ve davetlerin olması ve gözlerindeki perdeyi kaldırmaları ve içlerindeki hak, savunma ve vacip olan yardımı yapmaya yönelik coşkuyu uyandırmaları için orduların içerisindeki muhlislerin teşvik edilmesi gerekir ki böylece bu hayır için çalışsınlar ve özgür bir kadının feryadı da, bu ajanların gözlerini örten bu perdeyi kaldırmaları için bir başlangıç ​​olsun.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur:وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌŞüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” [Hac 40]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Osman Sebatin – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

“Dinlerine Uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da Asla Senden Razı Olmayacaklardır.” [Bakara 120]

  • Kategori Makaleler
  •   |  

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ

“Dinlerine Uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da Asla Senden Razı Olmayacaklardır.” [Bakara 120]

Haham Tzvi Kogan'ı öldürdükleri şüphesiyle BAE'de tutuklanan, 28 yaşındaki Alimbay Tahiroviç, 28 yaşındaki Mahmudcan Abdurrahim ve 33 yaşındaki Azizbek Kamiloviç adındaki üç Özbek idam cezasına çarptırıldı. Resmi bilgilere göre, katledilen haham, gaspçı Yahudi varlığının bir askeriydi ve Gazze halkına karşı yürütülen savaşa katılarak aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu binlerce Müslümanın öldürülmesine doğrudan iştirak etmiştir!

Çeşitli medya kuruluşlarına göre, 24 Kasım 2024 tarihinde, Yahudi ve Moldova vatandaşı, Chabad-Lubavitch hareketinin bir üyesi ve küresel Yahudi propagandasının liderlerinden biri olan Haham Tzvi Kogan'ın cesedi BAE'de bulundu. Bu açıklama Yahudi Başbakanı Netanyahu tarafından yapıldı. Kogan'ın 21 Kasım 2024'te BAE'de kayıp olduğunun bildirilmesinin ardından, cesedi iki gün sonra bulundu. Yahudi Devlet Başkanı Isaac Herzog olaya tepki göstererek şöyle dedi: “Bu vahşi anti-Semitik saldırı bize, Yahudi halkının düşmanlarının ne kadar acımasız olabileceğinin boyutunu bir kez daha hatırlatmaktadır.” Ayrıca BAE yetkililerine, hızlı hareket ettikleri için teşekkür etti ve katillerin adalete teslim edilmesi için tüm tedbirlerin alınacağına inandığını söyledi. Netanyahu olayı “iğrenç bir anti-Semitik terör eylemi” olarak nitelendirdi ve “İsrail” cinayetten sorumlu suçluları adalete teslim etmek için her türlü çabayı gösterecektir” şeklinde bir açıklama yaptı. Eski ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid'i arayarak Kogan'ın öldürülmesini kınadı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Sean Savit, Amerika'nın Tzvi Kogan'ın öldürülmesini şiddetle kınadığını söyledi ve Savitt, Beyaz Saray'ın internet sitesinde yayınlanan bir açıklamada şunları söyledi: “Bizler, onun ailesi, Chabad-Lubavitch topluluğu, Yahudi toplumu ve derin yas içinde olan herkes için dua ediyoruz.” Ayrıca Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu da, suçlu hahamın öldürülmesini bir “nefret eylemi” olarak nitelendirdi.

Yahudi varlığının güvenlik birimleri, BAE'nin güvenlik birimleriyle iş birliği içinde çalıştı ve Kogan'ın davasıyla Mossad'ın ilgilendiği teyit edildi. 25 Kasım 2024 tarihinde, Haham Tzvi Kogan'ı öldürdükleri şüphesiyle üç kişi tutuklanmıştı. CNN bu haberi BAE İçişleri Bakanlığı'na dayandırarak vermiş ve bakanlık tutuklama operasyonunun “rekor sürede” yapıldığını vurgulamıştı. Zira BAE, gözaltına alınanların Özbek olduğunu teyit etmişti. Bunun üzerine Özbekistan'ın Dubai'deki Başkonsolosluğu ve Abu Dabi'deki Büyükelçiliği, BAE Dışişleri Bakanlığı ve diğer resmi birimlerle sürekli temas halinde olduğunu ve bu konuyu açıklığa kavuşturmak için çalıştığını ifade etmişti.

26 Kasım 2024 tarihinde Özbekistan Dışişleri Bakanı Bahtiyar Saidov, Dışişleri Bakanlığı binasında Yahudilerin Özbekistan Büyükelçisi Gideon Lustig ile bir araya gelerek Yahudi hahamın öldürülmesi dolayısıyla taziyelerini iletmişti. Nitekim bunu, sosyal medya sayfalarından duyurarak şunları söylemişti: “Tzvi Kogan'ın vefatı dolayısıyla en içten taziyelerimizi ifade ettik. Özbekistan halkı her zaman tüm dinlerin ve milletlerin temsilcilerine dostça yaklaşmıştır. Ulusal fanatizmin hiçbir türüne müsamaha göstermedik ve gelecekte de göstermeyeceğiz.” Bakana göre terörizm ve aşırıcılığın “sınırları ve milliyeti yoktur.” Özbekistan hükümeti, soruşturma sürecinde BAE'deki yetkililer ve Yahudi varlığı ile yakın iş birliği içindedir.

Bu da açıkça göstermektedir ki, Yahudi varlığı ve onun arkasındaki Amerika Tzvi Kogan'ın öldürülmesine değer verdiği gibi BAE ve Özbekistan rejimi de aynı senaryoya sadık kalarak ve en ufak bir sapma olmadan hareket etmiştir! Gerçek şu ki bu korkak ve kukla rejimlerin Gazze Şeridi'nde binlerce çocuk, bebek ve kadını vahşice öldüren bu suçlu varlığı memnun etmeye çalışıyor olması, akıbetimizi bu rejimlerin ellerine bırakmanın bizim için ne kadar tehlikeli olduğunu anlamamız için yeterlidir.

Ey Özbekistan'daki Müslümanları: Özbek rejimi için, kanı, namusu, şerefi ucuz ve değersiz olan kimdir?! Cevap tektir: Müslümanlar olarak bizim kanımız ve namusumuzdur. Peki neden?! Çünkü bu kukla ve ajan yöneticiler, sömürgeci efendilerini memnun etmek için bizi feda etme konusundan hiç tereddüt etmiyorlar. Peki servetleri ucuz olan kimdir? Tabii ki Müslümanlar olarak bizim servetlerimiz. Zira Özbekistan yeteri kadar servetlere sahip olmasına rağmen, halkımızın çoğu yoksulluk içinde yaşamaktadır! Peki neden? Çünkü bu yöneticiler, açgözlü sömürgecilerin yer altı ve yer üstü servetlerimizi, sanki kendi özel bahçelerini kullanıyormuş gibi yağmalamalarına izin vermektedir. Peki emeği ucuz olan kimdir? Ne yazık ki Müslümanlar olarak bizim emeğimiz. Bu yüzden bu ajan yöneticiler, bizim emeğimizi köle pazarlarında en düşük fiyatlara satıyorlar!

Ey Özbekistan'ın Müslüman halkı: Allah'ın hükümlerinin hayatta uygulandığı dönemlerde atalarımızın yaşadığı izzete geri dönmemizin zamanı gelmedi mi?! Servetimiz, canımız ve kanımız, daha ne zamana kadar sömürgeci kâfirlere, özellikle de cani Yahudi varlığına önemsiz bir metaymış gibi teslim edilecek? Daha ne zaman kadar namuslarımız çiğnenecek?

Tek çözüm, hayatın her alanında İslam'ı kamil bir şekilde uygulayacak, bizi annemiz gibi gözetecek, bizi mevcut zilletimizden çıkarıp gerçek izzete kavuşturacak ve her şeyi yerli yerine koyacak olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin kurulmasıdır. Çünkü bu, günümüzün en önemli farzıdır; hatta farzların tacıdır. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ Halbuki asıl izzet, ancak Allah’ın, Rasulü’nün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” [Münafikun 8] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنصَارَ اللهِEy iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun.” [Saff 14]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulaziz Özbeki

Devamını oku...

Pakistan: Trump'ın Gümrük Vergileri Raşidi Hilafet Altında Tek Bir İslami Ekonomiye Acil İhtiyaç Olduğunu Doğruluyor

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Hizb-ut Tahrir/ Pakistan Vilayeti:

Trump'ın Gümrük Vergileri Raşidi Hilafet Altında Tek Bir İslami Ekonomiye Acil İhtiyaç Olduğunu Doğruluyor

The Wall Street Journal 2 Nisan 2025'te, “Trump Gümrük Vergileri ile Küreselleşme Çağında Perdeyi İndirmeyi Hedefliyor” başlığıyla Pakistan'a %29 gümrük vergisi getirdiğini duyurdu. Pakistan, ihracata dayalı bir ekonominin sömürgeci politikası yüzünden şimdi acı çekecek. Tek kurtuluşumuz İslam Dünyası ekonomilerinin Raşidi Hilafet altında birleşmesidir. Biz iki milyarlık bir ümmetiz. Ortak Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız (GSYİH) 8,7 trilyon dolardır. Ortak Satın Alma Gücü Paritemiz (PPP) 26,4 trilyon dolardır. Dünyanın en büyük enerji ve maden rezervlerine sahibiz. Büyük, genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Denklemin eksik kalan kısmı ise Raşidi Hilafet'in siyasi liderliğidir. Geriye kalan tek soru şu: Hakikat Dinini bir devlet olarak kurmak için mücadele etmeye ve çaba göstermeye hazır mıyız?

#TimeforKhilafah

Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilayeti Medya Bürosu

Cumartesi, 07 Şevval 1446 Hicri, 05 Nisan 2025 Miladi

pakistan vilayeti

#طوفان_الأقصى
#الجيوش_إلى_الأقصى
#الأقصى_يستصرخ_الجيوش

#AksaTufanı
#OrdularAksaya
#ArmiesToAqsa
#AqsaCallsArmies

pakistan vilayeti

İlgili Bağlantılar:

E- mail: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.          WhatsApp: +967 713 645 449

pakistan vilayeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER