Haber-Yorum
Camp David Anlaşması... Devam Eden Bir İhanet Ve İhlal Mi Yoksa Gizli Bir Skandal Mı?
Haber:
El-Kuds El-Arabi, 15/04/2025 Salı günü internet sitesinde, Milletvekili Mustafa Bekri'nin Mısır Dışişleri Bakanı'na, Yahudi varlığının özellikle Aksa Tufanı operasyonundan sonra barış anlaşmasının şartlarını ihlal etmesi hakkında bir brifing talebi sunduğunu söyledi.Yahudi varlığının, anlaşmanın giriş bölümünü ihlal ettiğini ve Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı kararları uyarınca barışçıl çözümü reddettiğini ve Doğu Kudüs'ü sömürgeleştirmeye ve kontrol etmeye devam ettiğini vurguladı.Ayrıca Mısır muhalefeti, özellikle Selahaddin ekseninin yeniden işgal edilmesinin ardından, defalarca anlaşmanın dondurulması çağrısında bulundu.Sosyalist Halk İttifakı, Gazze'ye yönelik saldırganlığının ışığında Yahudi varlığıyla ekonomik normalleşmeyi eleştirdiği bir sempozyum düzenledi ve Mısır'ın bu ülkeden gaz ithal etmesine ve bunun elektrik krizi ve kendi kendine yeterliliğin azalması üzerindeki etkilerine işaret etti.Ayrıca seminerde, QIZ şirketlerinin işçi hakları ihlallerine dikkat çekildi ve Yahudi varlığıyla iş yapan şirketlerin kapsamlı bir şekilde boykot edilmesi çağrısında bulunuldu.Mısır ile varlık arasındaki karşılıklı ticaret hacmi 2023 yılında yaklaşık 2,36 milyar Dolara ulaşmış olup bu rakam Mısır halkının Filistin'i destekleyen tutumuyla açık bir tezatlık oluşturmaktadır.
Yorum:
Yahudi varlığının Gazze ve Batı Şeria'da halkımıza karşı her gün gerçekleştirdiği katliamların, evlerin sakinlerinin başlarına yıkılmasının ve tüm ailelerinin yok edilmesinin ortasında, rejime yakınlığıyla bilinen bir gazeteci ve parlamenter olan Mustafa Bekri karşımıza çıkmış, sanki bir gün olsun bu ve diğer anlaşmalara bağlı kalmış gibi Yahudi varlığının Camp David Anlaşması'nın şartlarını ihlal ettiğinden bahsediyor ve sanki bugünkü ihlal bir kaide değil de bir istisnaymış gibi yedi ay aydır devam eden açık ve bariz ihlaller için bir soruşturma ya da hesap sorulması talebinde bulunuyor!
Camp David Anlaşması, Yahudilerin bu anlaşmaya bağlılığının boyutunu tartışmak bir yana kabul edilmesi ya da çerçevesi içinde kalınması bile caiz olmayan büyük bir siyasi suçtur. Zira bu anlaşma, İslam ümmetinin siyasi boyunduruk altına alınıp tarihinde derin bir çatlağın yaşandığı ve düşmanın kan ve ateş mürekkebiyle yazdığı bir "barış" kâğıdı karşılığında Mısır'ın ümmetinin meselelerinden koparıldığı ve askeri, güvenlik ve ekonomik olarak zincire vurulduğu bir zamanda doğmuştur.Dolayısıyla sorun, anlaşmanın ihlali değil, bilakis öncelikle bu anlaşmanın varlığındadır; zira bu anlaşma, gaspçı bir sömürgeci ile koltukta kalmaya devam etme, yardım akışı ve Batı'nın övgüsü karşılığında toprağın, onurun ve egemenliğin satılmasına razı olan itaatkâr bir liderlik arasındaki bir teslimiyet anlaşmasıdır.
Camp David de dahil olmak üzere, gaspçı işgalciyle yapılan tüm anlaşmalar, özellikle de İslam topraklarının herhangi bir parçası üzerindeki meşruiyetinin tanınmasına yol açan kalıcı bir anlaşma ise, şer'an batıl bir anlaşmadır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ “Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.” [Muhammed 35] Camp David Anlaşması’nın, Yahudi varlığının açıkça tanınmasını içerdiği, Mısır'ı Yahudi varlığı ile olan çatışmadan çıkardığı, daha sonraki Arap normalleşmesine zemin hazırladığı, Mısır ordusunun Sina'daki varlığını kısıtladığı, Mısır gazını Yahudi varlığına teslim ettiği ve Mısır'ın ekonomisinin kontrol mekanizmasını ve egemen karar alma anahtarlarını Yahudi varlığına verdiği bilinmektedir.
Rejimi makyajlamaya yönelik tutumlarıyla bilinen Mustafa Bekri'nin bu hamlesi, özellikle rejimin Gazze'ye yönelik kuşatmanın sıkılaştırılmasındaki rolünün ortaya çıkmasının, Yahudilerin geçişlere ve Selahaddin eksenine hakim olmalarının önündeki kapının açılmasının ve sınır şeridinin yeniden işgal edilmesinin ardından normalleşmeye karşı yükselen halk öfkesini absorbe etme serisinin bir parçası olarak görülebilir.Eğer bu parlamento ve temsil ettiğini iddia ettiği rejim, Yahudi ihlallerini reddetme konusunda ciddi olsaydı, anlaşmayı köklerinden reddederler, normalleşmeyi durdururlar, siyasi ve ekonomik ilişkileri derhal keserler, hatta anlaşmayı dondurmak yerine Filistin'i kurtarmak için cihat ilan ederlerdi.
Ancak gerçek şu ki Mısır rejimi bunu yapamaz, dahası yapmak da istemiyor;çünkü Mısır, özellikle Sina'da Yahudi varlığıyla güvenlik koordinasyonu sağlamasının, Mısır'ın hava sahasını Yahudi varlığının hava saldırıları için açmasının, ona düşük fiyatla gaz vermesinin, hatta bize kendi kendimize yeterliliğimiz konusundaki yalanı pazarlamasından sonra Yahudi varlığından gaz ithal etmeye geri dönmesinin ardından gaspçı varlığın bölgedeki koruma direklerinden biri olduğu gibi Camp David'in imzalanmasından bu yana onun güvenliğinin ana garantörü olmuş, hatta Filistin davasının tasfiyesine ortak olmuştur.
Camp David Anlaşması, ümmetin bağrına saplanmış bir hançerdir; zira birçok rapor, anlaşmanın şartlarının yalnızca güvenlik veya askeri olmadığını, aksine Mısır ürünlerini Yahudi bir bileşene bağlayan QIZ anlaşması, Mısır’ı onun kaynaklarının rehinesi haline getiren, Mısır’ı enerji ihracatçısı olmaktan çıkarıp ithalatçı konumu dönüştüren ve Mısır’ın ulusal güvenliğini ve endüstriyel istikrarını gaspçı varlığın mizacına bağlayan gaz anlaşmaları gibi ekonomik normalleşmeyi de içerdiğini açığa çıkarmaktadır. Bütün bunlardan sonra herhangi biri, Yahudilerin anlaşma şartlarını ihlal etmesinin yeni bir şey olduğunu iddia edebilir mi?!Bilakis bunlar, ihanet üzerine kurulmuş ve bir gün olsun hiçbir ahde saygı göstermemiş bir varlığın normal davranışlarıdır.
Çözüm, anlaşmayı gözden geçirmek, dondurmak veya değiştirmek değildir; bilakis çözüm, anlaşmayı iptal etmek, Yahudi varlığı ile siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarını koparmak, hatta denizden nehre kadar tüm Filistin'i kurtarmak için cihat ilan etmektir. Zira Filistin, bölünmeyi ve pazarlığı kabul etmeyen bir İslam toprağı olduğu gibi onun bir karış toprağından bile vazgeçmek caiz değildir; çünkü Filistin, bütün Müslümanların boyundaki bir emanettir. Yahudi devletçiğinin ise hiçbir meşruiyeti yoktur ve onu tanımak veya onunla herhangi bir şekilde ilişki kurmak da Allah'a, Rasulü’ne ve Müslümanlara ihanettir.
Yahudi varlığı sadece güce sahip olan birine saygı gösterir; bu nedenle Filistin'in kurtuluşu, Yahudilerin küstahlığına son verilmesi ve kanlarımızın dökülmesinin durdurulması, parlamentoyla veya açıklamalarla değil, bilakis kendisine liderlik edecek ve onu ajanların zincirlerinden kurtaracak ümmetin ordularıyla gerçekleşecektir.
İslam ümmetinin, artık Mısır rejiminin de bölgedeki diğer rejimler gibi Filistin'i desteklemekten aciz olmadığını, Filistin’e ihanette suç ortağı olduğunu ve çözümün bir parçası olmayacağını, bilakis sorunun kökü olduğunu idrak etmesi gerekir. Dine yardım edecek ve ülkeyi kurtaracak olan, sadece mübarek toprakları Yahudilerin pisliklerinden temizlemek için ordulara liderlik edecek Raşid bir Halife’dir.
وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيراً
“Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” [Nisa 75]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mahmud El-Leysî - Mısır