Küresel ve Körfez mâli piyasalar krizinin gerçek sebebi, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğu ve vakıaya mutabıksızlığıdır. Nitekim insan için adaleti, saadeti ve refahı sağlayacak şekilde sermaye artırımını gerçekleştiremediği ve krizlerin onun bir parçası olduğu Kapitalist ekonomist aydınlar tarafından itiraf edilmektedir. Zîra Ekonomist Dergisi'nin 15 Mayıs 2008 tarihli sayısında şöyle geçmiştir: "Krizler, tamahkarlıklar ve mutsuzluklar, Batılı mâlî sitemin bir parçasıdır." Dolayısıyla krizlerin, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bir parçası olduğunu ve insanının fâiz zulmü, enflasyon darboğazı, resesyon mutsuzluğu, işsizlik sıkıntısı, tamahkarlık köleliği ve sömürü zilleti ile iç içe yaşaması gerektiğini itiraf etmektedirler. Yine onlar, bunların Kapitalist İktisat Nizâmlarının kronik hastalıkları olduğunu da itiraf etmektedirler. Mortgage krizi, bankaların iflâsı ve piyasaların çökmesi meselesine gelince; bunlar sebep değil birer sonuçtur. Bunun delili ise, piyasalara pompalanan milyarlarca dolarla, mortgage krizini çözmekten ziyade Amerikan Başkanı'nın 20 Eylül 2008 günü yaptığı haftalık konuşmasında sarsıldığını ve düzelmesi için çalışılması gerektiğini itiraf ettiği piyasalara olan güven bunalımının çözülmesi maksadına yönelik olmasıdır. Bugün Amerikan ekonomisini kasıp kavuran kriz, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğunun, acziyetinin ve vakıaya mutabıksızlığının en açık göstergesidir. Yoksa nasıl olur da her tarafı örümcek ağı gibi sarmış ve dünyanın tüm imkanlarını seferber etmiş böylesi bir ekonomi, bizzat Amerikan Başkanı'nın itirafıyla bazı şirketlerin iflâs etmesi sonucunda çöküşün eşiğine gelebilir? Allahu Te'alâ şöyle burumuştur:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآَنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ "Küfredenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanı başında da Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür." [en-Nûr 39]
Körfez mâlî piyasaların ve bu cümleden Kuveyt borsasının düşüşüne gelince; daha önce küresel mâlî piyasaların çöküşünü ve bunun sebebinin yukarıda belirttiğimiz gibi Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğundan, acziyetinden ve vakıaya mutabıksızlığından kaynaklandığını belirtmiştik. Bu ise, yöneticilerin, Müslümanların paralarını kötü idare etmelerinden ve Kâfirin Müslümanların ekonomisine yönelik hegemonyasından kaynaklanmaktadır.
Küresel mâlî piyasalardaki tehlike, bugün küresel ekonominin 1929 yılındaki resesyonu aşan resesyondan kurtarılmasına katkıda bulunulması için Amerikan yetkilileri tarafından dünyaya yönelik yapılan çağrılar ile Amerikan planının desteklenmesine yönelik Devletlerarası Para Fonu [IMF] tarafından yinelenen çağrılardır. Nitekim küresel bankalar, krizin başlangıcında bu çağrılara karşılık vererek küresel ekonomiyi çöküşten kurtarmak amacıyla yüz milyarlarca dolar pompalamışlardır. İşte bu sırada Birleşik Arap Emirliği de bu çağrılara karşılık vererek [BAE] Merkez Bankası, piyasalara yaklaşık 13 milyar dolar pompalamıştır. Ardından da Amerikan Başkanı, Kongre'ye 700 milyar dolar tutarında bir kurtarma planı sunmuş, Senato ve Temsilciler Meclisi tarafından onaylanmıştır. Tüm bunlara rağmen, hem mevcut krizin çözümüne ortak olmaya yönelik küresel çağrılar süregelmiş, hem kriz var olmaya devam etmiş, hem de Amerikalı yetkililer, bu meblağın, kurtarma planı için yeterli olmadığını itiraf etmişlerdir. Nitekim çöküş dalgası, Amerikan Kıtası'ndan, Avrupa'ya sıçramıştır.
Dünya, bu tür öneriler, toplantılar, açıklamalar ve endişeli bekleyişlerle tıka basa doymasına rağmen Kuveyt ve Haliç yöneticilerinden hiç biri bunları değerlendirmeye alıp da 24.09.2008 tarihinde Kuveyt Haber Ajansı'nın [KUNA] ifâdesine göre Amerikan ve Avrupa bankalarındaki yaklaşık 1,800 milyar dolarlık mevduatlarının akıbeti hakkında tek bir açıklama dahi yapmamışlardır. Bilindiği üzere mâlî kriz, finans şirketleri, bankalar, sermaye piyasaları ile ilişkilidir ve dış yatırımlarımızın tamamı ile banka mevduatlarımız, mevcut krize maruz kalan bu finans şirketlerinde, sermaye piyasalarında ve bankalarda işletilmektedir. Amerika dışındaki küresel ekonomi, bu krizden etkilenirken Amerika Birleşik Devletleri'nin içindeki yatırımlarımızın ve mevduatlarımızın bu krizden etkilenmemesi aklen makul mudur? Tâ ki bu yöneticiler, kriz başka bir gezegende meydana gelmişçesine sessizliğe gömülmektedirler! Kuveyt ve Körfez yöneticilerinin, dışarıdaki mevduatlarımız ile yatırımlarımızın durumunu umursamamaları, -Avrupalı ve Amerikalı- olmak üzere yabancı kuruluşların, Körfez ekonomisi hakkındaki olumlu açıklamaları, yatırımlarımızın ve mevduatlarımızın bu kriz sayesinde eriyip bittiğini ve Amerikan kurtarma planının bir parçası olduğunu göstermektedir.
Müslümanların farkına varması gereken gerçek şu ki paralarımız, küresel ekonomiye girmesi halinde bizim mülkiyetimizde değildir. Çünkü küreselleşme, özelleştirme, paraların serbestçe dolaşımı ve para piyasası sistemi, küresel ekonomi içerisindeki paralarımızı eritmektedir. Nitekim mâlî piyasalar, yabancı yatırımcılar, yabancı bankalar, egemen fonlar ve yabancı yatırımlar, Müslümanların paralarını hortumlamaya yönelik gizli habîs üsluptan öte bir şey değildir.
Binâenaleyh Kuveyt ve Körfez yöneticilerinin Müslümanların paralarını, ne Amerikan ve Avrupa bankalarına yatırmaları câizidir, ne de bu krize katkıda bulunmaları câizdir. Çünkü böyle yapmakla düşmanımız -Amerika ile Avrupa'nın- ekonomisini güçlendirmekteler ve düşmanımızın bize karşı güçlenmesi şer'an câiz değildir. Allahu Te'alâ şöyle buyurmuştur:
إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُواْ لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا "Şüphesiz Kâfirler sizin apaçık düşmanlarınızdır." [en-Nisâ 101]
Bilindiği üzere onların ekonomisi, paralarımız için güvenli liman değildir. Çünkü Kapitalist İktisat Nizâmı'ndaki krizler, onun ayrılmaz birer parçasıdır. Nitekim Fransa Başkanı Sarkozy şöyle diyordu: "Mâlî ve küresel nakit sistem yapısının kökten yenilenmesine muhtacız." Bir de krizi, bankerler ile elit şirket yöneticilerinin muazzam karlar elde etmesine yönelik bir Anglo-Sakson kampanyası şeklinde tanımlayan Amerikan tamahkarlığı hakkında Almanya Maliye Bakanı'nın ne dediğine bakınız. Şu durumda Müslümanların paraları, Batının tüm krizlerini halledebilir ve tamahkarlıklarını doyurabilir mi?! Dahası onlar açlığın, fakirliğin ve Müslümanların geri kalmışlığının sebebi olduğu halde ne diye mâlî servetlerimiz, onların ekonomilerini kurtarmaya katkıda bulunsun ki?!
Ey Müslümanlar!
Şu anda yapılması gereken tek şey, tüm paralarımızın Amerikan ve Avrupa bankalarından çekilmesi, tüm yatırımlarımızın satılarak nakde dönüştürülüp içeriye havale edilmesi, bölgede bir sanayi üssü ile petrokimya endüstrisi inşâ edilmesi, petrol endüstrisi kurulması, altının altınla satılması sistemine dönülmesi, doların terk edilmesi, sadece ihtiyaç oranında üretilecek şekilde petrol üretiminin düşürülmesi ve ihtiyaç fazlasının gelecek nesiller için yeraltında bırakılmasıdır. Elbette bu çözümler, Amerika'nın ve Avrupa'nın hegemonyasından kurtulmak isteyen yöneticiler tarafından uygulanması kolay çözümler iken mü'minler dışında Kâfirleri dost edinen ajan yöneticiler nazarında hemen hemen imkansızdır.
Muhakkak ki Allahu Subhânehu, vakıaya mutabık, insanlar için büyümeyi, saadeti, refahı gerçekleştirmeye muktedir, resesyon, enflasyon, işsizlik ve benzerî krizlerden hâli sahîh bir iktisat nizâmını bizlere şeriat kılmıştır ki o, sanayinin, tarımın, ticaretin ve insan çalışmasının tanzîm edilmesi yoluyla servetleri mülk edinme sistemine dayan ve altını, nakit sistemi haline getiren gerçek ekonomidir. İslâm'ın iktisât nizâmında, ne şirketlerin manevî şahsiyetleri, ne anonim şirketleri, ne aynı cinsten paranın satılması, ne de mülk edinilmeyen şeylerin satılması vardır. Kezâ İslâm, ekonomiye servetten faydalanma ve servete sahip olma keyfiyeti esâsı nazarıyla bakar ve üretimi arttırma keyfiyeti ile üretim kapasitesine müdahale etmez. Bilakis bunu, diledikleri gibi yapmak üzere insanlara bırakır. Zîra o, iktisat bilimine değil, iktisat nizâmına bakar [Hizb-ut Tahrir yayınlarından olan İslâm'da İktisat Nizâmı ve Hilâfet Devleti'nde Mâliye kitaplarına bakınız].
İslâm'da İktisât Nizâmı, parçalanmaz bir bütündür ve Hilâfet Devleti'nin gölgesindeki İslâm Nizâmı'ndan bir parça olmadığı sürece üretim yapılmaz. Zîra o, Rabbinizin farzıdır, izzetinizin kaynağıdır, düşmanınızın kahrıdır, arzınızın kurtarıcısıdır, dünyanın dört bir tarafında hayrın ve adâletin kandilidir. O halde sizleri, Râşidî Hilâfeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz ey Müslümanlar!
إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasulü'ne dâvet edildiklerinde mü'minlerin sözü ancak; "İşittik ve İtâat ettik" demeleridir. İşte, onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [en-Nûr 51]