Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir Bangladeş, Madina Mücevheri'nin (Jewel of Madina) Yayımlanmasını Şiddetle Kınar

Hizb-ut Tahrir'in Bangladeş'teki Şef Koordinatörü ve Resmi Sözcüsü Muhyiddin Ahmet, bugün çıkan bir basın açıklamasında tartışmalı kitap Madina Mücevheri'nin Amerika'da yayımlanmasını şiddetle kınadı. Batı Dünyasının konuşma özgürlüğü adına sık sık İslam'a saldırdığını belirtti. Medyada kitabın müminlerin annesi Ayşe (r.a.)'in hayatını çirkin bir tarzda yansıttığı bildirilirken, eleştirmenlere göre kitap, İslam tarihini pornografiye dönüştürmüştür. Muhyiddin Ahmet bu kitabın yayımlanmasını kınayarak derhal geri çekilmesini talep etti.

 

Muhyiddîn Ahmed
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü
Bangladeş

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir / İngiltere, Rasulullah Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e ve Ehline Hakaret Eden Kitâbın Yayınlanmasını Kınar

Hizb-ut Tahrir / İngiltere, Amerika'da tartışmalara yola açan Sherry Jones'un "Medine'nin Mücevheri" kitabını şiddetle kınar. Nitekim bir Amerikalı Akademisyen bu kitabı inceledikten sonra onu, "Müslümanlar ve tarihleri ile istihza etmektir" şeklinde tanımlamış ve şöyle eklemiştir: "Cinsellik ile şiddeti Rasul'e ve dînine saldırmak için bir araç olarak kullanan İslam'a yönelik kindar tartışmadan kaynaklanan uzun bir tarihî süreç vardır ve bu hikaye aynı süreç üzere süregelmektedir."

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Tâci Mustafa şöyle dedi: "Bu kitabı ve kindarca yayınlanmasını şiddetle kınıyoruz. Batılı toplumlar, mesele ırkçılık, cinsiyet ve cinsi eğilimlerle alâkalı olduğunda genellikle kişisel sansüre başvururlar. Nitekim ilk yayımcı "Random House", kitabın doğurabileceği ağır hakareti fark etmiş ve bu da yayınlamama kararı almasına neden olmuştur."

"Buna rağmen Beaufort Books Yayınevinin kitabı yayınlama kararı alması, mesele İslam ile alâkalı olduğunda ve özellikle şu anda Batılı Devletlerin İslam'a karşı açmış oldukları küresel savaş döneminde aşağılamanın, hakaretin ve saldırının önünün alınamayacağını bir kere daha ortaya çıkarmıştır."

"Bu kitabın hakaret eder bir yapıda olduğuna hiçbir şüphe yoktur. Zira o, kalplerimize yer etmiş insanların en sevgilisini basit ve iğrenç bir şekilde tasvir etmektedir. Doğrusu Batı Avrupa ile Kuzey Amerika'daki kimi yazarların, yayıncıların ve gazetecilerin hakaret ve aşağılama özgürlüğünü, sözde aydın bir değer olarak kutlamaları çok şaşırtıcıdır. "

"Dolayısıyla Batılı toplumlarda ahlaki olmayan davranışların ve organize saygısızlıkların varlığı hiç şaşırtıcı olur mu? Yoksa ne diye çocuklar anne ve babalarına karşı saygısızlık etsinler ki? Ne diye öğrenciler öğretmenlerine şiddet uygulasınlar ki? Ne diye insanlar otoriteye ve birbirlerine karşı saygı göstersinler ki? Allah'a, Rasullerine ve sadece Müslümanların değil çoğunluğun sahip olduğu dinsel inançlara sövmeye müsamaha gösteren bir toplum, en basit hususlara sövmeyi ve hakaret etmeyi dahi engellemez."

"Hizb-ut Tahrir / İngiltere, suskun kalmaları için Müslümanlara yönelik ağır baskının varlığına rağmen bu kitap hakkında sesini yükseltecek, doğru bir bilinç oluşturmaya çalışacak, en keskin ve en güçlü yöntemlerle görüşlerini ve Müslümanların sahîh tepkilerini yansıtacaktır. Çünkü Kerîm Rasulü'müz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i müdafaa etmek amacıyla küstahlığa ve cehalete cevap vermek bizim üzerimize vâciptir."

"Bunun yanı sıra Hizb-ut Tahrir / İngiltere, İslâmi değerleri müdafaa etmek amacıyla en ufak bir adım dahi atmayan İslâmî âlemdeki mevcut nizâmların kusurlarını da ifşâ edecektir. Zîra en son olarak Suudi Nizâmı'nın, BII Örgütü'nün özel ihlalleri hakkındaki soruşturmayı durdurmak amacıyla ağırlığını nasıl kullandığına şahit olduk. Oysa bu yöneticiler, Rasulullah Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e yönelik tüm hakaretler karşısında sessizliğini sürdürmektedirler."

"Hiç kuşkusuz İslâmî âlem, bu zavallı ajan yöneticileri alaşağı edip İslâm ve Müslümanlar aleyhindeki bu tür iğrençliklere karşı koyacak olan Hilâfet'in gölgesi altında ortaya çıkacak İslâmî yönetimi ikâme edinceye kadar, Müslümanların topraklarının işgâl edilmesinin ve İslâmî Şeriat'a saldırılmasının yanı sıra Danimarka'daki hakaretçi karikatürler ve şu andaki Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ile mü'minlerin annesi Âişe [Radıyallahu Anh]'e yönelik saldırılar süregelecektir."

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Britanya
Medya Bürosu

Devamını oku...

Ne Amerikan Kurtarma Planının Bir Parçası Olmamız Câizdir, Ne de Mâlî Krizin Çözümüne Katkıda Bulunmamız Câizdir

  • Kategori Kuveyt
  •   |  

Küresel ve Körfez mâli piyasalar krizinin gerçek sebebi, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğu ve vakıaya mutabıksızlığıdır. Nitekim insan için adaleti, saadeti ve refahı sağlayacak şekilde sermaye artırımını gerçekleştiremediği ve krizlerin onun bir parçası olduğu Kapitalist ekonomist aydınlar tarafından itiraf edilmektedir. Zîra Ekonomist Dergisi'nin 15 Mayıs 2008 tarihli sayısında şöyle geçmiştir: "Krizler, tamahkarlıklar ve mutsuzluklar, Batılı mâlî sitemin bir parçasıdır." Dolayısıyla krizlerin, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bir parçası olduğunu ve insanının fâiz zulmü, enflasyon darboğazı, resesyon mutsuzluğu, işsizlik sıkıntısı, tamahkarlık köleliği ve sömürü zilleti ile iç içe yaşaması gerektiğini itiraf etmektedirler. Yine onlar, bunların Kapitalist İktisat Nizâmlarının kronik hastalıkları olduğunu da itiraf etmektedirler. Mortgage krizi, bankaların iflâsı ve piyasaların çökmesi meselesine gelince; bunlar sebep değil birer sonuçtur. Bunun delili ise, piyasalara pompalanan milyarlarca dolarla, mortgage krizini çözmekten ziyade Amerikan Başkanı'nın 20 Eylül 2008 günü yaptığı haftalık konuşmasında sarsıldığını ve düzelmesi için çalışılması gerektiğini itiraf ettiği piyasalara olan güven bunalımının çözülmesi maksadına yönelik olmasıdır. Bugün Amerikan ekonomisini kasıp kavuran kriz, Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğunun, acziyetinin ve vakıaya mutabıksızlığının en açık göstergesidir. Yoksa nasıl olur da her tarafı örümcek ağı gibi sarmış ve dünyanın tüm imkanlarını seferber etmiş böylesi bir ekonomi, bizzat Amerikan Başkanı'nın itirafıyla bazı şirketlerin iflâs etmesi sonucunda çöküşün eşiğine gelebilir? Allahu Te'alâ şöyle burumuştur:

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآَنُ مَاءً حَتَّى إِذَا جَاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِنْدَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ "Küfredenlere gelince, onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamamış, üstelik yanı başında da Allah'ı bulmuştur; Allah ise, onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür." [en-Nûr 39]

Körfez mâlî piyasaların ve bu cümleden Kuveyt borsasının düşüşüne gelince; daha önce küresel mâlî piyasaların çöküşünü ve bunun sebebinin yukarıda belirttiğimiz gibi Kapitalist İktisat Nizâmı'nın bozukluğundan, acziyetinden ve vakıaya mutabıksızlığından kaynaklandığını belirtmiştik. Bu ise, yöneticilerin, Müslümanların paralarını kötü idare etmelerinden ve Kâfirin Müslümanların ekonomisine yönelik hegemonyasından kaynaklanmaktadır.

Küresel mâlî piyasalardaki tehlike, bugün küresel ekonominin 1929 yılındaki resesyonu aşan resesyondan kurtarılmasına katkıda bulunulması için Amerikan yetkilileri tarafından dünyaya yönelik yapılan çağrılar ile Amerikan planının desteklenmesine yönelik Devletlerarası Para Fonu [IMF] tarafından yinelenen çağrılardır. Nitekim küresel bankalar, krizin başlangıcında bu çağrılara karşılık vererek küresel ekonomiyi çöküşten kurtarmak amacıyla yüz milyarlarca dolar pompalamışlardır. İşte bu sırada Birleşik Arap Emirliği de bu çağrılara karşılık vererek [BAE] Merkez Bankası, piyasalara yaklaşık 13 milyar dolar pompalamıştır. Ardından da Amerikan Başkanı, Kongre'ye 700 milyar dolar tutarında bir kurtarma planı sunmuş, Senato ve Temsilciler Meclisi tarafından onaylanmıştır. Tüm bunlara rağmen, hem mevcut krizin çözümüne ortak olmaya yönelik küresel çağrılar süregelmiş, hem kriz var olmaya devam etmiş, hem de Amerikalı yetkililer, bu meblağın, kurtarma planı için yeterli olmadığını itiraf etmişlerdir. Nitekim çöküş dalgası, Amerikan Kıtası'ndan, Avrupa'ya sıçramıştır.

Dünya, bu tür öneriler, toplantılar, açıklamalar ve endişeli bekleyişlerle tıka basa doymasına rağmen Kuveyt ve Haliç yöneticilerinden hiç biri bunları değerlendirmeye alıp da 24.09.2008 tarihinde Kuveyt Haber Ajansı'nın [KUNA]  ifâdesine göre Amerikan ve Avrupa bankalarındaki yaklaşık 1,800 milyar dolarlık mevduatlarının akıbeti hakkında tek bir açıklama dahi yapmamışlardır. Bilindiği üzere mâlî kriz, finans şirketleri, bankalar, sermaye piyasaları ile ilişkilidir ve dış yatırımlarımızın tamamı ile banka mevduatlarımız, mevcut krize maruz kalan bu finans şirketlerinde, sermaye piyasalarında ve bankalarda işletilmektedir. Amerika dışındaki küresel ekonomi, bu krizden etkilenirken Amerika Birleşik Devletleri'nin içindeki yatırımlarımızın ve mevduatlarımızın bu krizden etkilenmemesi aklen makul mudur? Tâ ki bu yöneticiler, kriz başka bir gezegende meydana gelmişçesine sessizliğe gömülmektedirler! Kuveyt ve Körfez yöneticilerinin, dışarıdaki mevduatlarımız ile yatırımlarımızın durumunu umursamamaları, -Avrupalı ve Amerikalı- olmak üzere yabancı kuruluşların, Körfez ekonomisi hakkındaki olumlu açıklamaları, yatırımlarımızın ve mevduatlarımızın bu kriz sayesinde eriyip bittiğini ve Amerikan kurtarma planının bir parçası olduğunu göstermektedir.

Müslümanların farkına varması gereken gerçek şu ki paralarımız, küresel ekonomiye girmesi halinde bizim mülkiyetimizde değildir. Çünkü küreselleşme, özelleştirme, paraların serbestçe dolaşımı ve para piyasası sistemi, küresel ekonomi içerisindeki paralarımızı eritmektedir. Nitekim mâlî piyasalar, yabancı yatırımcılar, yabancı bankalar, egemen fonlar ve yabancı yatırımlar, Müslümanların paralarını hortumlamaya yönelik gizli habîs üsluptan öte bir şey değildir.

Binâenaleyh Kuveyt ve Körfez yöneticilerinin Müslümanların paralarını, ne Amerikan ve Avrupa bankalarına yatırmaları câizidir, ne de bu krize katkıda bulunmaları câizdir. Çünkü böyle yapmakla düşmanımız -Amerika ile Avrupa'nın- ekonomisini güçlendirmekteler ve düşmanımızın bize karşı güçlenmesi şer'an câiz değildir. Allahu Te'alâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُواْ لَكُمْ عَدُوًّا مُّبِينًا  "Şüphesiz Kâfirler sizin apaçık düşmanlarınızdır." [en-Nisâ 101]

Bilindiği üzere onların ekonomisi, paralarımız için güvenli liman değildir. Çünkü Kapitalist İktisat Nizâmı'ndaki krizler, onun ayrılmaz birer parçasıdır. Nitekim Fransa Başkanı Sarkozy şöyle diyordu: "Mâlî ve küresel nakit sistem yapısının kökten yenilenmesine muhtacız." Bir de krizi, bankerler ile elit şirket yöneticilerinin muazzam karlar elde etmesine yönelik bir Anglo-Sakson kampanyası şeklinde tanımlayan Amerikan tamahkarlığı hakkında Almanya Maliye Bakanı'nın ne dediğine bakınız. Şu durumda Müslümanların paraları, Batının tüm krizlerini halledebilir ve tamahkarlıklarını doyurabilir mi?! Dahası onlar açlığın, fakirliğin ve Müslümanların geri kalmışlığının sebebi olduğu halde ne diye mâlî servetlerimiz, onların ekonomilerini kurtarmaya katkıda bulunsun ki?!

Ey Müslümanlar!

Şu anda yapılması gereken tek şey, tüm paralarımızın Amerikan ve Avrupa bankalarından çekilmesi, tüm yatırımlarımızın satılarak nakde dönüştürülüp içeriye havale edilmesi, bölgede bir sanayi üssü ile petrokimya endüstrisi inşâ edilmesi, petrol endüstrisi kurulması, altının altınla satılması sistemine dönülmesi, doların terk edilmesi, sadece ihtiyaç oranında üretilecek şekilde petrol üretiminin düşürülmesi ve ihtiyaç fazlasının gelecek nesiller için yeraltında bırakılmasıdır. Elbette bu çözümler, Amerika'nın ve Avrupa'nın hegemonyasından kurtulmak isteyen yöneticiler tarafından uygulanması kolay çözümler iken mü'minler dışında Kâfirleri dost edinen ajan yöneticiler nazarında hemen hemen imkansızdır.

Muhakkak ki Allahu Subhânehu, vakıaya mutabık, insanlar için büyümeyi, saadeti, refahı gerçekleştirmeye muktedir, resesyon, enflasyon, işsizlik ve benzerî krizlerden hâli sahîh bir iktisat nizâmını bizlere şeriat kılmıştır ki o, sanayinin, tarımın, ticaretin ve insan çalışmasının tanzîm edilmesi yoluyla servetleri mülk edinme sistemine dayan ve altını, nakit sistemi haline getiren gerçek ekonomidir. İslâm'ın iktisât nizâmında, ne şirketlerin manevî şahsiyetleri, ne anonim şirketleri, ne aynı cinsten paranın satılması, ne de mülk edinilmeyen şeylerin satılması vardır. Kezâ İslâm, ekonomiye servetten faydalanma ve servete sahip olma keyfiyeti esâsı nazarıyla bakar ve üretimi arttırma keyfiyeti ile üretim kapasitesine müdahale etmez. Bilakis bunu, diledikleri gibi yapmak üzere insanlara bırakır. Zîra o, iktisat bilimine değil, iktisat nizâmına bakar [Hizb-ut Tahrir yayınlarından olan İslâm'da İktisat Nizâmı ve Hilâfet Devleti'nde Mâliye kitaplarına bakınız].

İslâm'da İktisât Nizâmı, parçalanmaz bir bütündür ve Hilâfet Devleti'nin gölgesindeki İslâm Nizâmı'ndan bir parça olmadığı sürece üretim yapılmaz. Zîra o, Rabbinizin farzıdır, izzetinizin kaynağıdır, düşmanınızın kahrıdır, arzınızın kurtarıcısıdır, dünyanın dört bir tarafında hayrın ve adâletin kandilidir. O halde sizleri, Râşidî Hilâfeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz ey Müslümanlar!

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasulü'ne dâvet edildiklerinde mü'minlerin sözü ancak; "İşittik ve İtâat ettik" demeleridir. İşte, onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [en-Nûr 51]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - İhanette, demokratik başkan diktatör başkandan iki adım ilerde!!! Zardari'nin Keşmir'deki Cihada ve Amerika'nın Füze Saldırılarına İlişkin Açıklaması İhanetini Kanıtlamaya Yeterlidir

Keşmir Cihadını terörizm diye adlandırarak ve Pakistan'daki Amerikan füze saldırılarının hükümetin rızasıyla icra edildiğini kabul ederek, Asıf Zardari Müşerref'ten daha büyük bir hain olduğunu kanıtlamıştır. Bu andan itibaren masum insanlara yönelik Amerikan saldırıları ile Pakistan silahlı kuvvetlerinin hükümetin onayıyla yönetildiği ve Dışişleri Bakanlığının insanları aldatmak için sahte mahkumiyetler icra ettiği kesin bir gerçektir. Pakistan'da demokrasi olduğunu, Amerika'nın Pakistan üzerine baskı kuramayacağını ve Meclisin bizi Amerika'nın saldırılarından koruyacağını iddia eden "entelektüeller" nerededirler? Bu demokratik hükümet sadece birkaç ayda demokrasinin maskesini düşürmüştür. İhanetlerinde diktatör rejimlerden öte gitmeyi başaran demokratik yöneticilerimizin gerçeği işte budur.

Hizb-ut Tahrir, Zardari'nin açıklamasını şiddetle kınar ve kendisine halkın, Keşmir Cihadını asla terörizm saymayacağını ne de Pakistan içerisinde Amerikan bombardımanına müsaade etmeyeceğini bildirir. Halk, demokrasi ve diktatörlüğün her ikisinin de hakiki biçimsiz yüzünü açıkça gözlemlemiştir ve şimdi de ancak Hilafet'in yeniden kurulmasıyla mümkün olan İslam'ın infaz edilmesini istemektedir yalnızca. Kuvvet ehli insanları, Ümmetin çağrısını yanıtlamaya ve Hizb-ut Tahrir'e nusret vermeye içtenlikle davet ediyoruz ki böylece Hilafet'in yeniden kurulmasıyla İslam infaz edilebilsin Ümmet de bu hain yöneticilerden kurtulabilsin.

 

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Allah, Siyâm Ayındaki Taatlerinizi Kabul Buyursun, Iydınızı Mübarek Etsin ve Hilâfetinizi Geri Getirsin

Hizb-ut Tahrir / Filistin Medya Bürosu, çalışmasına başlaması münasebetiyle genelde Müslümanların, özelde ise Filistin halkının Iyd-ul Fıtr'nı kutlamaktan kıvanç duyar. Bizler de el-Mevlâ Azze ve Celle'den, salahlarınızı, siyamlarınızı, kıyâm-ul leylerinizi katında kabul buyurmasını ve hepinizi bu hayırlı ayın kurtulaşa erenlerinden kılmasını temennî ederiz. Kezâ Allah Subhânehu'dan, önümüzdeki Ramazân ayını ve bayramını, el-Ukâb Râyesini dalgalanır şekilde dünyanın dört bir tarafında yükseltecek, Müslümanların ordularını Filistin'e doğru sürerek Yahudilerin pisliğinden kurtaracak, Fâruk'un, Salahaddîn'in ve AbdulHamîd'in sîretini tekerrür ettirecek İkinci Raşidî Hilâfet Devleti'nin gölgesinde yaşatmasını temennî ederiz. Muhakkak ki Allah Subhânehu, buna mâlik ve muktedirdir.

Ey Filistin Halkı! Ey halkımız! Ey kardeşlerimiz! Ey aşîretlerimiz! [اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ] "Sabredin; düşman karşısında sebat gösterin ve (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun." [Âl-i İmrân 200] Kalplerinizi, akıllarınızı ve bakışlarınızı, Allah'a, İslâm'a ve İslâm Ümmetine raptediniz. Muhakkak ki Allah, bize yardım edecek, bize vaat ettiği temkîn vaadini gerçekleştirecek ve Filistin, el-Mustafâ [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bize haber verdiği gibi Allah'ın sâlih kulları tarafından kurtulacaktır: لا تقوم الساعة حتى يقاتل المسلمون اليهود ... "Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyâmet kopmayacaktır." O halde Allah'tan bir nusret ve yakın bir fetih ile müjdeleyiniz.

Ümmetlerin en hayırlısı olan İslâm Ümmeti'ne diyoruz ki vandalistlerin ve Batının projeleri peşinde koşuşanların kendilerini tek hak sahibi ve tasarruf yetkisine sahip olduğunu düşündükleri Filistin, sizlerin arzıdır, Ümmetinizin arzıdır ve Rasulünüz [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in mesrâsıdır. Zîra o, İslâm Ümmeti'nin mülküdür ve onlar, onun bir karış toprağında bile hiçbir hakka veya tasarruf yetkisine sahip değillerdir. Çünkü onlar, kendilerini Ümmetlerinin bedeninden soyutladılar, Sömürgeci Kâfir ile hem-dem oldular, saldırdığı eli olmaya, Ümmeti ve kurtuluşu yönündeki hareketini gözetlediği gözü kulağı olmaya râzı oldular. Dolayısıyla onlar, Filistin'in hiçbir şeyine sahip değillerdir. O halde onu kurtarmaya koşunuz ki Filistin, Sömürgeci Kâfirin istediği gibi sadece Filistin halkının meselesi değil de tüm Müslümanların meselesi haline dönüşsün. Son olarak Faruk'un, Hâlid'in, Salahaddîn'in, Ubeyde'nin, Kutuz'un ve Fatih'in torunları olup kışlalarına kapanan Ümmetin ordularına diyoruz ki artık nihai zaman yaklaşmış ve sorumluluğunuz daha da artmıştır. Zîra hem katliam ve sürgün altında inim inim inleyen Filistin ve Müslümanların diğer beldelerine şahit olmaktasınız, hem de kazılar yoluyla Mescid-il Aksâ'nın temellerini yıkmaya ve yakınında bir sinagog açmaya çalışan Yahudilere şahit olmaktasınız. O halde imdat dileyenlerin imdatlarına ve mustazafların çığlıklarına icâbet etmelisiniz. وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar dîn hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur.[el-Enfâl 72] Artık kahramanlığınız ve dîninizin gayreti harekete geçmez mi? Damarlarınızdaki izzet, nusret ve zafer kanları kaynamaz mı? Böylece -geçmişte Hilâfet'in gölgesinde olduğunuz gibi-, Ümmeti bütün tehlikelerden ve kötülüklerden koruyan kalesi ve kalkanı olursunuz. يَا قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ "Ey kavmimiz! Allah'a dâvet edene icâbet edin ve ona îmân edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi elîm bir azaptan kurtarsın." [el-Ahkâf 31]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Filistin
Medya Bürosu

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti, İslâm Ümmeti'nin Fıtır (Ramazan) Bayramını Tebrik Eder

  • Kategori Türkiye
  •   |  

İşte bir Ramazan daha geçip gitti. İslâmî Hilâfet Devleti'nin Hicrî 1342 yılında yıkılmasından bu yana 87 Ramazan geçmişte kaldı. O günden bugüne Müslümanlar bir felâketten diğer bir felâkete, bir musibetten diğer bir musibete savrulup durdular. Birlikleri parçalandı, kuvvetleri zayıfladı, devletleri gitti. Bir milyardan fazla bir nüfusları olduğu halde âdeta suyun önünde sürüklenen çer-çöp gibi oldular. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın İslam ile şereflendirip İslam'a bağlandıkları, Şeriatını tatbik ettikleri ve Rasul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Hidâyetine sarıldıkları sürece her iki dünyanın saadetine kefil olduğu, insanlar için çıkarılmış en hayırlı Ümmet iken topukları üzere gerisin geriye döndüklerinde Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavli onlar üzerinde tecelli etti:  يُوشِكُ أَنْ تَدَاعَى عَليكُم الأُمَمُ منْ كلِّ أُفق كما تَدَاعى الأَكَلَةُ على قَصْعَتِها قال قلنا يا رسول الله أمِنْ قِلّةٍ بنا يومَئِذٍ قال أَنْتُمْ يَوْمَئِذٍ كثيرٌ ولكنْ تكونون غُثاءً كغثاء السَّيل يَنْتَزِعُ المهابَةَ مِن قلوبِ عَدوِّكُم ويجعلُ في قلوبِكم الوهْنَ قال قلنا وما الوهْنُ قال حُبُّ الحياةِ وكراهيةُ الموتِ "Yiyicilerin (oburların) tabakları üzerine üşüşmeleri gibi Ümmetlerin (diğer milletlerin) her taraftan sizin üzerinize üşüşmeleri yakındır." Dedik ki: "Yâ Rasul Allah! Bu, bizim o zaman (sayıca) çok az olmamızdan dolayı mıdır?" Dedi ki: "Siz o zaman çok olursunuz, velâkin selin köpüğü gibi köpükler (ağırlığında) olursunuz ki düşmanlarınızın kalplerinden sizin heybetiniz çıkar ve sizin kalplerinize de Vehn girer." Dedik ki: "Vehn de nedir?" Dedi ki: "Hayatı sevmek ve ölümü kerih görmektir." [Ahmed İbnu Hanbel rivâyet etti]

İşte böylece başta Amerika ve İngiltere olmak üzere azgın Haçlı askerlerinden oluşan kalabalıklarla İslâmî beldeler üzerine üşüşüp Irak ve Afganistan topraklarını işgâl ettiler, Müslümanların evlatlarını katlettiler, Müslümanların her mahremini ve her mukaddesini ayaklar altına aldılar, servetlerini yağmaladılar. Onları engelleyen veya durduran hiç kimse de olmadı. Aksine Müslümanların başındaki yöneticiler, bu Sömürgeci Kâfirlere uşaklık ettiler, onların politikalarına hizmet ettiler, onların çıkarlarının bekçiliğini yaptılar, kendi halklarını bırakıp onları dost edindiler. Şüphesiz bu yöneticilerin ve onlarla birlikte hareket eden medyadaki, iş dünyasındaki, sivil toplumdaki ve cemaatlerdeki ayaktakımlarının İslâm'a ve Müslümanlara zararı, Kâfirlerin zararından beterdir. Bu Ramazan ayında, bilhassa Kadir Gecesi'nde bu Laik (Dinsiz) devletin zebanilerinin Hizb'in şebâbına yaptıkları eziyetler, attıkları iftiralar ve bile bile tekrarladıkları yalanlar bunun en açık örneklerinden biridir.

Ey Müslümanlar!

Siz biliyorsunuz ki Râşidî Hilâfet'i kurmak, diğer farzların kendisiyle tamamlandığı en azîm farzdır. Onunla Cihâd Sancağı yükselir, canlar, mallar ve ırzlar korunur ve Müslümanlar önceki izzetlerine, itibarlarına ve heybetlerine kavuşur. Öyleyse nâfile ibâdetlerinizi çoğalttığınız, tevbe ve istiğfarlarınızı artırdığınız, Yaratıcınız karşısında secdelerinizi ve rükularınızı uzattığınız şu mübârek günlerde, bu azim farzı yerine getirmek için de hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın çalışmaya başlayınız artık!

Rabbinizin taatine ve rızâsına koşunuz, bizimle birlikte İslâmî dâveti taşıyınız Ey Müslümanlar! Öyle ki bundan sonra hiçbir Ramazan Hilâfetsiz olmasın. Bugün kan, gözyaşı, açlık, sefalet ve işgâl ile geçen Ramazanlar, geçmişte olduğu gibi yine Bedir Savaşı gibi zaferler, Roma'nın fethi gibi fetihler, sevinçler ve mutluluklar ile dolsun. Muhakkak ki bu, Allah'a hiç de zor değildir.

Bu vesileyle tüm Müslümanların mübarek Fıtır Bayramı'nı tebrik eder, bu mübarek bayramın tüm İslam Ümmeti'ne hayırlar getirmesini ve önümüzdeki Adha (Kurban) Bayramı'nı hep birlikte Râşidî Hilâfet Devleti çatısı altında kutlamayı nasip etmesini Alemlerin Rabbinden niyaz ederiz. -Âmin-

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  "Ey imân edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak O'nun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

 

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Bangladeş, Rajşahı'nda Tutuklanan Üyelerinden ve Aktivistlerinden On Kişinin Serbest Bırakılmasından Ötürü Allah'a Hamd Eder

Hizb-ut Tahrir'in Bangladeş'teki Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü Muhyiddîn Ahmed, bugün yayınladığı bir basın açıklamasında, Hizb'in üyelerinden ve aktivistlerinden on kişinin Rajşahı Merkez Hapishanesi'nden serbest bırakılmasından sonra Allah'a hamd-ü senâlarını ifade etti. Aynı zamanda Rajşahı'ndaki tutuklananların serbest bırakılması için yürütülen siyâsî faaliyetler nedeniyle tutuklanan Çittagong'daki üyelerinden ve aktivistlerinden beş kişinin de serbest bırakılmasını talep etti.

Muhyiddîn Ahmed, Bangladeş halkına Hizb ile birlikte durmalarından ötürü teşekkür etti. Yine yurtiçinden ve yurtdışından gelerek Hizb'in düzenlediği protesto faaliyetlerine katılan herkese de teşekkür etti. Yine tutuklu kardeşlerin serbest bırakılmaları için gece-gündüz çalışan avukatların desteğini takdir etti. Yine okuyucuları ve izleyicileri için gerçeğin araştırılması ve açığa çıkarılması için çaba sarf eden medya mensuplarına da teşekkür etti.

Son olarak Muhyiddîn Ahmed, Müslüman Ümmet'in mübârek bayramını en içten dilekleriyle tebrik etti.

 

Muhyiddîn Ahmed
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü ve Genel Koordinatörü
Bangladeş

Devamını oku...

Hicri 1429 Şevval Ayı Hilâlinin Görüldüğünün İlanı

  • Kategori Duyuru
  •   |  

Allahu Ekber! Allahu Ekber! Allahu Ekber! La ilahe illallahu vallahu ekber! Allahu Ekber ve lillahil hamd.

29 Eylül 2008 Pazartesi gecesi itibarı ile Şevval hilâlinin bazı İslam beldelerinde normal görüşle (Şer'i olarak) görüldüğü ilan edilmiştir.

Buna binaen Rasul (S.A.V)’ín "(Ramazan) hilali görüldüğünde oruca başlayınız. (Şevval) hilali görüldüğünde orucu bozunuz." (Buhari, Savm, 1776) buyruğu üzere yarın (30 Eylül) Salı günü İyd al-Fitr'dir (Ramazan bayramıdır)

Bu vesileyle Hizb-ut Tahrir Emiri Ata Ebu Raşta ve Hizb-ut Tahrir.info çalışanları İslam ümmetinin Mübarek Ramazan ayını tebrik eder; bu bayramın Hilâfet ve halifesiz geçen son bayram olmasını Allah Subhanehu ve Teala’dan niyaz ederler.

 

Declaration of the sighting of the crescent moon of Shawwal 1429 Hijri

Allahu Akbar, Allahu Akbar, Allahu Akbar, La ilaha illallah, Allahu Akbar, wa lillahil hamd

Alhamdulillah and peace be upon the Messenger of Allah (sallAllahu ‘alayhi wasallam), and peace be upon his family, his companions, those who gave their loyalty to him, and those who followed him, tracing his steps and establishing the Islamic ‘Aqeeda as the foundation for their thought, and the Ahkam Al-Shar'iyyah as the measure for judgment in their actions and the source of their laws.

It was narrated by Al-Bukhari in his Sahih on the authority of Muhammed Bin Ziyad, who said, "I heard Abu Hurairah, may Allah be pleased with him, say: ‘The Messenger of Allah (sallAllahu ‘alayhi wasallam) said', or he said, ‘Abu Al-Qasim (sallAllahu alayhi wasallam) said: Fast when you see it, and break your fast when you see it, and if you cannot see it then complete 30 days of Sha'ban.'"

After seeking the Hilal of the month of Shawwal on this Monday night, a legal (Shar'ee) sighting of the moon has been confirmed in some Muslim lands. Therefore, tomorrow, Tuesday is the first day of Eid al-Fitr.

On this occasion, the Ameer of Hizb ut-Tahrir , the Alim ‘Ataa Bin Khaleel Abu Al-Rashta, may Allah (subhanahu wa ta'ala) protect him, asks Allah (subhanahu wa ta'ala) to bless this Ummah and those who uphold Allah's message. Allahu Akbar! May Allah protect this Ummah and accept our worships this Ramadan and honour this Ummah with the great Khilafah Rashida soon.

Allahu Akbar, Allahu Akbar, Allahu Akbar, La ilaha illallah, Allahu Akbar, wa lillahil hamd

The head of the media office of Hizb ut-Tahrir, as well as all those working within it, congratulate all the Muslims on the occasion of Eid al-Fitr and ask Allah (subhanahu wa ta'ala) to bless the Islamic Ummah with the righteous Khalif, behind whom we fight and protect ourselves.

May Allah (subhanahu wa ta'ala) accept our and your acts of worship.

Wassalamu Alaikum wa Rahmatullahi wa Barakatahu

The eve of Eid al-Fitr 1429 Hijri corresponding to 29th September 2008

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER