Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’nin Şam’daki Yıkıcı Rolü…

بسم الله الرحمن الرحيم

Türkiye’nin Şam’daki Yıkıcı Rolü…

Üstad Hamed Tabib’in Kaleminden - Beytulmakdis

Şam topraklarına yönelik büyük komploda şerrin başı Amerika olup bu mücrim komplodaki iğrenç hedefinin başında ise Şam topraklarında İslam Devletini kurmak olan (büyük İslam projesini) bitirmektir. Zira Amerika, Şam halkının bir araya gelip önceliklerinin başına bu azim projeyi koyduklarını duyup gördükçe çılgına dönüp aklı başından gitmektedir… Nitekim eski Amerikan başkanı Obama, 09/04/2014 tarihinde (New York Times) gazetesine vermiş olduğu bir röportajda şöyle demiştir: (Suriye ve Irak topraklarında bir Hilafet kurmalarına izin vermeyeceğiz. Ancak bunu yapabilmek için müttefiklerimizin sahadaki boşluğu doldurabildiğini bilmemiz gerekiyor…) Bununla paralel politik çözümleri amaçlıyor… Yine bu bağlamda, 12/06/2017 tarihinde kendisine Suriye’ye neden güçlerinin girdiği sorulduğunda? Putin şöyle demiştir: (Güney Avrupa'dan Orta Asya'ya Hilafeti yayacaklar. Moskova, Rusya’nın bir Hilafet Devleti olmasına izin vermeyecektir.) Bu iğrenç hedef kapsamında, özellikle Şam konusuyla ilgili olarak  Viyana-2 ve Cenevre-1 konferansı kararları olmuştur. (…Zira Amerikan liderliğindeki küresel güçleri, bunların siyasi takipçileri ve ajanları, Esed rejiminin gitmesinin ardından Şam topraklarına gelecek olan devletin, terörü reddeden ve onunla savaşan laik, çoğulcu demokratik bir devlet olması kararı almışlardır…) Diğer bir ifadeyle Şam topraklarında İslam devletinin kurulmasına karşı çıkan bir devlet olması kararı almışlardır.

Şam topraklarında çatışan güçler arasındaki tüm farklılıklara, yorumlara ve siyasi projelerindeki farklılıklara rağmen onları tamamı, (İslam’ı ve ona davet edenler) ile mevcut topraklarda İslam’ı getirmek için çalışanları bitirme projesi üzerinde ittifak etmişlerdir!!    

Rusya, askeri ve siyasi çalışmaları sırasında, halkının ve uluslararası toplumun karşısında kendisinin büyük bir devlet olduğunu hissettirmek için siyasi bir konu ve siyasi bir proje ortaya koymaya çalışmaktadır. Ancak siyasi bir dehaya ve kurnazlığa sahip olan Amerika, Rusya’nın tüm askeri ve siyasi çalışmalarını kendi yol haritasına göre şekillendirmeyi, Rusya’nın pusulasını –daha önce söylediğimiz gibi- başta büyük İslam projesini bitirmek olmak üzere Şam’daki kendi siyasi projeleri yönüne doğrultmayı başarmıştır. Dolayısıyla ister askeri isterse de siyasi olsun Rusya’nın Şam’daki çalışmaları, Amerika ile onun Türkiye, İran, İran’ın Lübnan’daki partisi ve onun rejiminin içerisindeki araçlarının kontrolünün dışına çıkamaz.       

Şam’da (siyasi olarak) Rusya’nın rolünden daha tehlikeli olan ise Türkiye’nin rolüdür. Zira Türkiye, gerek mücahit gurupları siyasi olarak yönlendirme yoluyla olsun, gerek uluslararası ve bölgesel konferanslarda gurupları siyasi olarak temsil etme şeklinde olsun, gerek gurupları siyasi olarak çevreleme yoluyla askeri ve mali olarak destekleme şeklinde olsun… gerek son tasfiye projesinde ve büyük Amerikan komplosu ile İslami projenin bitirilmesi lehine Şam meselesini bitirmek ve bunu nihai olarak belirlemek için yakın bir gelecekte gurupları kendi kanadı altına alma şeklinde olsun Şam’da meydana gelen her olayda ana ve önemli bir rol oynamaktadır.  

Ancak burada sorulması gereken soru şudur: yaptığı askeri eylemlerinin, büyük oranda yapmış olduğu harcamanın ve verdiği askeri kayıpların ardından Rusya’nın Şam topraklarındaki akıbeti ne olacak? Rusya, hiçbir şey tutmaksızın ve hiçbir şeye karar vermeksizin eli boş bir şekilde çıkacak mı? Onun uluslararası prestiji ne olacak ve Rusya halkını nasıl ikna edecek…?

Başta (hemen hemen) tüm gurupları Türkiye’nin kanatları altına alma, aynı zamanda özellikle Guta bölgesinde olmak üzere Rusya ve rejimin ağır eylemlerde ve iğrençliklerde bulunmasından dolayı uluslararası ve bölgesel olarak kınanmalarının yanı sıra kimyasal silahlar kullanılması, sık ölümlerin ve yıkımların olmasından dolayı kınanmaları şeklinde projeleri olan Amerika’nın yaptıkları olmak üzere son zamanlarda gelişen olayları takip eden bir kimse… evet tüm bunları gözlemleyen bir kimse, Amerika’nın daha önce çizip belirlemiş olduğu siyasi çözümü dayatıp hazırlamada başarılı olduğunu görür…  

Şu anki ilk ve son rol, gerek sadık guruplar gerekse Cenevre ve benzeri yerlerde yapılan uluslararası konferanslar yoluyla Amerika ve ajanları tarafından yapılan gizli politik destek sayesinde Türkiye’nin bu mesele zeminindeki pratik hazırlıklara vekalet etmesidir. Zira o –daha önce de söylediğimiz gibi-  kendini, Suriye çatışma tarihindeki bu kritik aşamada uluslararası ve bölgesel desteğe hazırlamıştır…

En büyük musibet ve felaket ise; gurupların haçlı Rusya’nın karşısında başarısız olması gibi Şam’daki tüm yapmış olduklarına, İslam’ın ortaya çıkmasını engelleyen Batı projelerine Zemin hazırlayan siyasi çabalarına, Türkiye yöneticisinin Putin gibi tertemiz kanları akıtan, yakıp yıkan Şam topraklarındaki liderleri koordine edip karşılamasının yanı sıra daha önce Şam topraklarına komplo kurmakla suçladığı İran liderlerini karşılamasına rağmen hala bazı Müslümanların Türkiye’de rejimin sembollerine kanmalarıdır… (Dolayısıyla en büyük düşman bugün dost olmuş), dahası Erdoğan’ın İstanbul’da İran ve Rusya başkanları ile yapmış olduğu bir basın açıklamasında söylediği gibi (terörizme) yönelik savaşta ortak olmuştur…

Bu ümmetin evlatlarına düşkün olanların, Müslümanların evlatlarının eliyle Müslümanların kanlarının akıtılmasını yüceltmesi, yine kafirlerin lehine Müslümanların evlatlarının eliyle Müslümanların sorunlarını tasfiye etmesi, aynı şekilde hiç etkilenmeksizin, muhasebe etmeksizin ve müminlerin göğüslerine şifa veren şeye hiçbir tepki göstermeksizin Müslümanların tertemiz saf kanlarının akıtılması hususunda meydana gelenleri yüceltmesi, evet tüm bunlar öncelikle bizlere şunu hatırlatmaktadır; İslam ülkelerinin başında bulunan Ruvaybida yöneticilerden Müslümanlara ve onların kanlarına düşkün olan tek bir yönetici bulunmamaktadır.  Yine Mutasım, Harun Reşid, Kuteybe Bin Müslim ve benzerlerinin döneminde olduğu gibi Müslümanların intikamını alacak birisi de bulunmamaktadır… Yine bizlere şunu da hatırlatmaktadır ki bu ümmet, kendisine, kanlarına ve mallarına düşkün olan kimselere ve güvenilir bir çobana muhtaçtır. Bu ümmet, aklı başında bir koruyucuya, koruyucu kalkana, tüm İslam ümmetini kucaklayacak ve sıcacık kanatlarının altına alacak birine muhtaçtır… Yine ümmet, eski izzet ve ihtişamında olduğu gibi Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafete muhtaçtır… -Bizler Hilafetin yıkılışı yıldönümünde- Allahu Teala’dan, İslam ümmetine zafer ve iktidar ihsan etmesini temenni ediyoruz.  

Kaynak: 09/05/2018 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (181.) sayısı.


Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER