- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Erdoğan’ın İdlib’i Devirmeye Yönelik Komploları
Bugün Düne Ne Kadar da Benziyor!
-Yemen Vilayeti / Üstad Şayif Eş-Şirâdî’nin Kaleminden-
(Ankara Deccal’ı Erdoğan ile Ulusalcı Deccal Cemal Abdünnâsır Arasındaki Ortak Payda Tek Frekanstan Konuşmak ve Amerika’nın Planlarını Uygulamaktır)
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın İdlib’de çılgın bir saldırı ve vahşi bir hava bombardımanı başlattığı 2020 Şubat ayı sonuna, yani bu ay sonuna kadar Suriye rejim güçlerini İdlib'den çıkarmakla tehdit etti. Türkiye Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, “Rus rejimi bize Suriye rejiminin yaptığı herhangi bir hatanın bedelini ağır ödeyeceğini bildirdi ve Türk ordusu Türk gözlem noktalarını desteklemek için Kuzey Suriye’ye takviyeler gönderdi” dedi. (el-cezire)
Mücrim Suriye rejiminin, kesinlikle merhametin anlamını bilmeyen, açıkça ve utanmaz bir şekilde sivilleri hedef alan Rus rejiminin başlattığı tarihte benzeri az görülmüş vahşi bir savaş ve yoğun bir hava bombardımanı sayesinde devrimcilerin son kalesi İdlib’i devirmeye çalışması, Rusya’nın İslam’a ve Müslümanlara olan gizli nefretini ve Rusya’nın, Osmanlı Hilafeti’nin yıkılmasının ardından işgal ettiği ve yüzlerce yıl birçok yenilgiye uğradığı milyonlarca kilometrelik alana Hilafet’in geri dönüşünden korktuğunu teyit ediyor. Nitekim bu şiddetli saldırı, yarım milyondan fazla sakinlerinin zorla yerinden edilmelerine yol açmıştır.
“Terörizm” kisvesi altında sakinlerinin evlerini başlarına yıkmayı ve masum insanları öldürmeyi hedefleyen bu vahşi ve barbarca savaş, İdlib’in tamamını Rejimin kucağına geri vermeyi, halkını buradan kovmayı, onları katletmeyi, yerlerinden edilmelerini ve Suriye halkının yeniden aşağılanmaya geri dönmelerini amaçlamaktadır. Aynen Erdoğan ile Şam ve halkına komplo kuran grupları da dahil ajanları açığa çıkaran mübarek devrimlerinin öncesinde yaklaşık yarım asır önce olduğu gibi.
Nitekim Erdoğan, Suriye devriminin dostu olduğunu iddia etti. Hatta Erdoğan’ın efendisi Amerika’nın istemediği dinlerine, ümmetlerine ve Şam’daki halkına karşı muhlis olan devrimci ketibelerin liderlerini değiştirmeyi bile başardı. Dolayısıyla onları, Erdoğan’ın ve Kur’an’ın kati naslarına muhalefet eden ve kirli siyasi parayla destekleyenlerin emirlerine göre hareket eden grup ve ketibelere dönüştürdü. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ “Müminler ancak Allah'a ve Rasulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” [Hucurat-15] Ayetin (بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ-biemvâlihim ve enfusihim) kısmında geçen (hum-onlar) zamiri, Körfez ve diğerleri gibi olan destekçi ülkelere değil mücahidlere dönmektedir. Peki mücahidler, bu doğru anlayışın neresindeler acaba?! Çünkü size kim para verirse iradenizi de satın alır. Onlarda olan işte budur.
Ankara Deccal’ı Erdoğan, Amerika’nın planlarının uygulanmasına ilişkin oyunculuk sanatında ustalaştı. Zira aynen ulusalcı Deccal Abdünnasır’ın yaptığı gibi genellikle Amerika’nın planlarını uygulaması açıklamalarının önüne geçiyor.
Abdünnasır, Irak’tan Fas’a tüm Arap sokaklarını harekete geçiriyordu. Bu sayede Amerika, onun zamanında Müslümanların parçalanmasını sağlamak ve tek bir devlet altında toplanacakları vahdetlerine geri dönmelerini engellemek için Müslümanlar arasında milliyetçiliğin yayılmasını başarmıştı.
Abdünnasır’ın peş peşe ihanetleri olmuştur. Zira 1964 yılında iki Arap zirvesine çağrıda bulunmuş ve Ahmed Şükayri’nin başkanlığında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün kurulmasını memnuniyetle karşılamıştı. Dolayısıyla Filistin meselesi, İslami meseleden Arap meselesine, sonra da Filistin meselesinin tasfiye edilmesi ve Yahudilere devredilmesinin ardından Filistin Kurtuluş Örgütü’nün temsil ettiği ulusal bir meseleye dönüştü… Filistin meselesini tasfiye etme ve onu, Arap yöneticilerinin sadece finansal ve medya olarak desteklediği ulusal meseleye dönüştürme yolunda ilerlemek için ilk adımı atan ulusalcı Deccal Abdünnasır oldu. Bizzat onun kurtuluşuna yol açan orduların harekete geçirilmesine gelince; onu çalışma listesinden sildi ve meseleyi kalıcı olarak tasfiye etmeyi amaçlayan asrın iğrenç anlaşmasını yapmak için barış karşılığında toprak denilen yerden vazgeçilmesinin ardından gelen Yaser Arafat’ın yolunu açtı. Dolayısıyla ilki Yahudiler için güçlü bir devlet ve ikincisi Filistin halkının yaşayabilmesi için bir devlet olmak üzere Amerika’nın Filistin’de iki devletli projesini kabul eden bizzat Abdünnasır olmuştur. Böylece Yahudilerin mafsallarını tuttuğu ve içerisinde Filistin halkının eridiği tek devletin kurulmasını amaçlayan İngiliz projesine darbe indirmiş oldu.
Cemal Abdünnasır, Mısır’ı Sudan’dan ayırdığı gibi Mısır ile Suriye arasındaki birliği de ayırdı. Bu iki ülke, Osmanlı Devleti’nin vilayetlerinden bir vilayetti ve Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından da 1956 yılına kadar tek bir vilayet olarak kalmaya devam etti. Sonra Sudan için bir yönetici atayanlar bizzat Mısır yöneticileri oldu. Nitekim Abdünnasır gelerek onu tamamen Mısır’dan ayırdı ve Mısır’dan bağımsız bir devlet oldu. Dolayısıyla her ikisi de sömürgeci Batı’nın nüfuzuna tabi oldular.
Erdoğan da Abdünnasır’ın çizgisinde yürüdü. Zira Türkiye ve diğer ülkelerdeki Müslümanları aldatan konuşmalar yapıyor. Dolayısıyla Erdoğan, hakikatte bölgede Amerika’nın planlarını uyguladığı halde Müslüman ülkelerinin başındaki yöneticilerin taklit etmesi ve örnek alması gereken bir rol model oldu. Nitekim 2011 yılında mübarek Şam devrimi patlak verdiği, güçlü bir şekilde alevlendiği, topraklarının %70’i devrimcilerin kontrolü altına girdiği ve neredeyse Beşşar’ı boğup rejimini devirmek üzere olduklarında, Suriye rejiminin kendisini savunmakta aciz kalmasının, İran’ın, milislerinin, partilerinin, Rusya’nın ve onun büyük askeri araçlarının Suriye rejimini kurtarmaktan aciz kalmasının ardından korkuya kapılan Amerika, ajanı Erdoğan’ı devreye soktu.
Böylece Suriye ve halkının dostu olduğunu iddia eden kurnaz tilki Erdoğan’ın rolü başladı. Zira grupları kontrol altına almasının ardından Amerika’nın kendisine ve mücrim dostu Putin’e dikte ettiği iğrenç yöntemleri uyguladı. Nitekim bu eylemler arasında, devrimcilerin müzakerelere sürüklenmesi ve yolların açılması, tırmanışın düştüğü bölgeler, gözlem noktaları ve bölgelerin birbiri ardına Beşşar’a teslim edilmesi gibi vahim sonuçların kabul edilmesi yer alıyor. Zira 2016 yılındaki Fırat Kalkanı Harekâtı’nda Halep Suriye rejimine teslim edildi, 2018 yılındaki Zeytin Dalı Harekâtı’nda Guta ve demiryolunun doğusu rejime teslim edildi ve 2019 yılındaki Barış Pınarı Harekâtı ile de rejim Suriye’nin kuzeyindeki bölgelere geri döndü. İşte bugün de o, Şam halkını aldatmayı ve onlara ihanetini devam ettirmek için konuşmalar yapıyor, tehditler yağdırıyor ve Serakib’in eteklerinde çatışmalar çıkarıyor. Türk ordusunun, rejimin İdlib’de ilerlemesini engellemesini ve onu yenilgiye uğratmasını bir kenara bırakın, helak olmuş Suriye rejimini günler içerisinde devirmeye muktedir olduğu bilinmektedir.
Sonra işte o Ankara Deccal’i, ordusunu Filistin’i Yahudilerden kurtarmak için göndermek yerine Suriye’de oynadığı aynı iğrenç rolü oynamak için İngiliz ajanı Fayiz Serrac ile birlikte olduğunu iddia ederek Amerikan ajanı kardeşi Hafter’i desteklemek için ordusunu Libya’daki Müslümanları öldürmek için gönderdi.
Artık Müslümanların, Erdoğan’ın çalışmalarını başarısızlığa uğratmak için onun oynadığı rolün hakikatini idrak etmeleri gerekiyor. Böylece küfrün başı Amerika’nın da planları başarısız olacaktır. Evet, başta Erdoğan, Ruhani, Sisi ve Selman olmak üzere artık Müslümanların sömürgeci ülkeler tarafından Müslümanların başındaki ajan yöneticilere verdikleri rollerin hakikatini idrak etmeleri gerekiyor.
Tüm İslam ümmeti için izzet yolu ve gerçek kalkınma, İslam ile yönetecek, insanların işlerini gözetecek ve orduları Filistin ile kardeşlerini kurtarmak için harekete geçirecek olan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte ciddiyetle çalışmaktır. İşte o zaman müminler, Allah’ın zaferiyle sevineceklerdir.
Kaynak: 12/02/2020 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (273.) sayısı.