Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’nin Somali’deki Rolü Kimin Çıkarı İçindir?

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Türkiye’nin Somali’deki Rolü Kimin Çıkarı İçindir?

- Üstad Esad Mansur’un Kaleminden-

Türk Anadolu Ajansı, 25 Mart 2015 tarihinde Amerikan dergisi "Homeland Security Today‘dan" Türkiye'nin Somali'ye katkılarının rolü hakkında bir makale yayınladı. Amerika'daki güvenlik sorunlarıyla ilgilenen dergi, Türkiye'nin Somali'de uyguladığı ekonomik ve güvenlik politikalarını ele aldı. Ayrıca Türkiye'nin "terörizm" karşısında kullandığı yumuşak gücünü ve Türkiye ile Somali ordusuna yönelik güçlü halk desteğini överek 2011'den beri Somali ekonomisini geliştirme ve kalkındırma sürecine Türkiye'nin önemli katkılarının olduğunu kaydetti. Afrika Birliği güçlerinin ülkeden çekilmesinin ardından güvenlikten sorumlu olan Somali ordusunun yeteneklerini artırmak için Türkiye'nin yoğun çabalarına dikkat çekerek şöyle dedi: “Somali askeri gücünün eğitimi ve teçhizatı, El-Şebab Hareketi’nin taktiklerini değiştirmeye sevk etti.”  Ayrıca "hareketin sivillere yönelik saldırılarını genişlettiğinden ve Somali'deki Türk işçilerini hedef almaya başladığından“ bahsetti. Böylece Türkiye’nin, İslam’ın uygulanması çağrısında bulunan El-Şebab Hareketi ile mücadele eden Amerika hesabına yönelik rolünü ortaya koymuş oldu.

Kayda değerdir ki Türkiye, 1990'da iktidara geri dönmeye çalışan, ancak Mayıs 1991 yılında yenilgiye uğrayan ve Kenya’ya kaçan Amerikan ajanı Siad Barre'ye yapılan darbenin ardından 1991 yılında büyükelçiliğini kapatmıştı. Daha sonra Amerika 1993 yılında, Afrika Boynuzu'ndaki stratejik konumuna önem verdiği Somali'deki nüfuzuna yeniden odaklanmak amacıyla İslam beldeleri halkını aldatmak için kendi güçleri ile Türkiye, Mısır, Pakistan ve Malezya gibi İslam ülkeleri güçlerinden oluşan “Umut Operasyonu” adı altında aldatıcı bir ittifak oluşturdu.   

Amerikan müdahalesi Ağustos 1992 yılında, devam eden savaşın kurbanlarına yardım gönderme adı altında başladı ve ardından yardım güçlerini korumak amacıyla askerî güçlerini gönderdi. Bu ise Amerika’nın, insani yardımlar adı altında yapmış olduğu müdahaleden ibarettir. Aslında bu şekilde değildir. Daha ziyade bu, müdahale etmek için bir adımdır. Daha sonra bunu yardımları korumak ve dağıtımını güvence altına almak için askeri güçlerin gönderildiği ikinci adım takip ettiği gibi bunu da çeşitli sahte isimler adı altında doğrudan müdahalenin olduğu üçüncü adım takip etmektedir. Nitekim Amerikan Başkanı baba Bush’un, insani yardımları denetleme gerekçesiyle Somali’ye kısa bir ziyaret gerçekleştirdiği de bilinmektedir! Dahası bu ziyareti, müdahale etme kararını almak için durumu zemininde görmek için yapmıştır. Zira sömürgeci ülkelerin kamusunda insani yardım, nüfuzunu kontrol etme ve genişletme ve servetleri yağmalama yöntemi anlamına gelmektedir. Nitekim Amerikan müttefikleri, 1994 yılının Mart ayında ülke halkının güçlü direnişiyle karşı karşıya kalmalarının ardından çekilmek zorunda kalmışlardır. Zira raporlara göre Amerika, yaklaşık 18 ölü ve 70 yaralı olmak üzere askeri kayıplar vermiş ve bu kayıp, Vietnam Savaşı’ndan sonra vermiş olduğu en büyük kayıp olarak kabul edilmiştir. 

Savaş baronları arasındaki çatışma, İslam Mahkemeler Birliği 2006 yılında yönetimi teslim alıncaya kadar devam etti. Dolayısıyla İslam’ın tatbik edilmesine yönelik özlemleri ve çatışan sömürgeci ülkelerin araçları olan savaş baronlarının yaymış olduğu kaostan kurtulmaya yönelik arzuları nedeniyle destek veren insanların geneli, tüccarlar ve kabile liderleri İslam Mahkemeler Birliği’ni destekledi. Nitekim bazı İslami hükümlerin tatbik edilmesi sayesinde güvenlik istikrara kavuştu ve sömürgeciliğin müdahale etmek için bir gerekçe olarak yaydığı yoksulluk ve açlık ortadan kalktı. Ama Amerika, sömürgecilikten bağımsız olmak anlamına geldiği için böyle bir şeyin olmasına tahammül edemiyordu. Bunun üzerine (terörizmle) mücadele gerekçesiyle hava ve deniz yoluyla harekete geçti ve özellikle Etiyopyalı ve Ugandalı Afrika güçlerini, İslam’ı uygulamaya çalışan Mahkemeler sistemine karşı karadan kendi hesabına savaşmaya sevk etti. Amerika ajanlarıyla birlikte mahkemeler yönetimini devirmeyi başardı ancak mücahit El-Şebab Hareketi bugüne kadar mücadelesini sürdürdü ve Amerika hala ona karşı hava ve deniz saldırıları yapmaya devam ediyor.   

Fakat Amerika, sömürgeciliği istikrar buluncaya kadar Türkiye’yi yumuşak bir güç rolü oynamaya sevk etti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da 19/08/2011 yılında Somali’ye bir ziyarette bulundu ve oradaki Türkiye Büyükelçiliği’ni yeniden açtı.  Bu ziyaretin ardından Türkiye ajansı, Türk Kızılay’ı ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği ve koordinasyona başlatarak en büyük dış yardım kampanyasına katkıda bulunmaya başladı ve bu yardım 2011 yılından bugüne kadar bir milyar dolara ulaştı. Böylece Müslüman Türklerin duyguları harekete geçirildi, Somali’deki Müslüman kardeşlerine yardım etmeleri gerekçesiyle zekat, sadaka, fedakarlık ve benzeri yardımlar toplamak için İslami duyguları istismar edildi. Müslüman Türkler ise bunun Amerikan nüfuzunu pekiştirmek ve İslam’ın iktidara dönüşünü engellemek için yapıldığını idrak edemiyorlardı. Nitekim Amerika ve Afrika güçleri hala güç kullanmaya devam ettikleri gibi Türkiye de yumuşak gücünü kullanmanın yanı sıra İslami gruplarla savaşması için Somali güçlerine eğitim veriyor. Laik Türkiye rejimi, Somali halkının İslami duygularını istismar ediyor. Hatta Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesinde şöyle diyor: “Türkiye’nin Somali ile olan ilişkileri eski Osmanlı Devleti dönemine geri dönüyor!” Oysa iki durum arasında çok büyük bir fark var. Zira Osmanlı Devleti Somali’de İslam’ı uyguladığı gibi 1479 yılında buraya giren Portekizlileri 1517 yılında kovarak burayı Portekizli sömürgecilerden korudu. Modern Türkiye’ye gelince; oradaki İslam’ı uygulayanlar ile savaşıyor ve askeri güç olarak başarısız olan sömürgeci Amerika’nın durumunun istikrara kavuşmasına yardım ediyor.

Türkiye, “terörizmle” mücadele ve güvenlik ve barışı koruma adı altında İslami hareketlere karşı koyan Amerika‘ya bağlı Somali’deki laik rejim için askeri güçler inşa etmek amacıyla yurtdışında en büyük askeri üssü kurmaktan dolayı gurur duyuyor. Oysa o, polis, ordu ve istihbarat personellerini eğitmek içindir.

Somali Dışişleri Bakanı Ahmed İsa Avad, 27/11/2019 tarihinde Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında şöyle demişi: “Başta Türkiye olmak üzere ülkelerin destekleri sayesinde Somali’deki “terörist” El-Şebab Hareketi sorununu çözebildik.”

Türkiye nereye gelirse gelsin orada Müslümanlara yönelik bir aldatma ve darbe vardır. Nitekim insanlara kendi laik vakıasını ve Amerika ile olan bağlantısını unutturmak için Osmanlının geçmişini ve İslami duyguları kullanıyor. Ayrıca Suriye’deki mücrim laik rejimi devirmek için çalışan birçok silahlı grupları da aldatmıştır. Yine o, 2006 seçimlerine girmesi için Hamas’ı da aldatmış ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bununla gurur duymuştu. Gazze halkı da dahil olmak üzere Filistin halkını destekleyeceğini söyleyerek aldatmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle demişti: “Türkiye’nin “İsrail” ile olan ilişkisi, kaçınılmaz bir ilişkidir.” İslam’ı uygulamamaları için 2011 yılında Müslüman Kardeşleri de aldatmış ve Erdoğan,  Müslüman Kardeşlerin Genel Mürşidi Muhammed Akif’i laikliğe ikna ettiğinden dolayı gururlanmıştı. Yine Amerikan ajanı Hafter’e karşı savaşan silahlı grupları aldatmak için Libya’ya gitmiştir. Dahası Azerbaycan halkını da aldatmış, 2009 yılında Ermenistan ile Azerbaycan topraklarının %20’sinin işgalini ve bir milyon Azerbaycanlının buradan kovulmasını kabul eden bir anlaşma imzalamış, 2014 yılında Rus işgalini kabul etmediğinde Kırım’ı hayal kırıklığına uğratmış, Türkiye’ye sığınan Çeçen liderleri Ruslara teslim etmiş, Müslüman Uygurları yalnız bırakmış ve Çin’in onlara zulmetmediğini, terörle mücadele ettiğini söyleyerek Çin’i savunmuştur!!.

Böylece ister Türkiye isterse diğerleri olsun, İslam’ı tatbik etmeyen, laiklik üzerinde ısrarcı olan, İslami duyguları istismar eden ve sömürgeci Amerika veya Avrupa ile bağlantısı olan hiçbir ülkeye güvenmemek ve bunlara karşı dikkatli olmak gerekir. Siyasi anlayışın temel taşı işte budur.

Kaynak: 01/04/2020 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (280.) sayısı.

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER