Ajanların Maskeleri Tamamen Düştü

Ajan ve ajanlık konusu ile ajan ve ajanlıkla bağlantılı tüm detayları inceleyeceğiz; ayrıntıları incelememiz için içinde yaşadığımız vakıaya bakmamız ve vakıadan yola çıkarak bizzat ajanların maskelerinin düştüğünü ve onların halklarına, beldelerine ve İslam ümmetine yönelik ihanetlerinin ortaya çıktığını mülahaza etmemiz gerekiyor.   

Bunun açıklaması, İslam beldelerinde olup bitenlerdir; Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye gibi Arap Baharı devrimlerinin gerçekleştiği beldelerden, Cezayir, Irak, Sudan ve Lübnan gibi devrimlerin gerçekleştiği diğer beldeler ... Ve diğer İslam beldelerinde olanlar gibi. Bu beldelerde yaşananlar ister devlet başkanı ister devletin içinde görevli ister parti liderleri veya kendilerine İslamcı diyen özel hareketler olsun, ajanların maskelerinin düştüğünü göstermektedir. Arap Baharı beldeleri başta olmak üzere İslam beldelerindeki durumların istikrarsızlığı ve daha kötü koşulları gibi tanık olduğumuz olaylar, yönetici ile yönetilen arasındaki düşmanlığın devam etmesinden devrim patlak vermeden önceki durumu kadar yeni bir durama işaret etmektedir.      

Örneğin Tunus, devrimin patlak verdiği İslam beldelerinden biridir. Devrim patlak vermeden önce ve patlak verdikten sonra Tunus’taki durumu karşılaştırdığımızda, şu anda istikrarsız bir durumda olduğunu görürüz. Çünkü yeni yöneticiler de öncekiler gibi olduklarından devam eden devrimlerin ateşini söndürememişlerdir. Bir de buna ajanların ihanetlerinin ifşa olması eklenmiştir.  Bunu ise ister devlet başkanı, ister devletin içinde görevli, ister parti liderleri veya parti ve hareketlerin liderleri olsun bu beldelerdeki yetkililerin, Batı’daki efendilerinin kendilerinden istediklerini uygulamak için yaptıkları şeyler sayesinde görüyoruz. Zira her bir ajan, efendisinin kendisinden talep ettiği şeyleri harfi harfine uyguluyor. Bu hususta, Allah’tan ve halklarından korkup utanmadıkları gibi halklarına da hiç önem vermiyorlar.  

Bu beldelerin Yahudi varlığı ile olan ilişkilerini aleni bir şekilde ilan etmeden önceki ilişkilerin dostane ilişkiler olduğunu ve bu beldeler ile Yahudi varlığı arasında sıcak ilişkiler olduğunu bilmemize rağmen bazı ajan başkanlar, halklarını ve ümmetlerini hiç hesaba katmadan gece gündüz Yahudi varlığı ile normalleşiyorlar. Ancak Yahudi varlığı ile normalleşen bu beldelerin yöneticilerinin aleni olarak yapmış oldukları açıklamaları, onların ihanet maskelerini düşürmüş ve Allah’a, Rasulü’ne ve halklarına ihanet ettikleri ifşa olmuştur.

Aynı şekilde demokrasiye sarılan ve onunla yönetenlerin, bu şekilde beldesindeki koşulları istikrara kavuşturmak, yaşam şartlarını iyileştirmek ve iş fırsatları sağlamak için çalışmak isteyenlerin ve Tunus devlet başkanı Kays Said de dahil halkına cafcaflı konuşma yapanların da maskeleri düşmüştür. Şimdi Tunus’un vakıasına ve Kays Said’den öncesinde yaşamış olduğu daha kötü koşullara bakarak gözlemlediğimiz şey, Kays Said ve vızıldayıp durduğu demokrasinin de maskesinin düşmüş olmasıdır. Zira vızıldayıp durduğu hiçbir planını uygulamamıştır. Dahası Tunus’un vakıası ve birkaç Tunus kentinde tanık olduğumuz gösteriler, yeni bir devrimin ortaya çıkacağını öngörüyor.   

Aynı şekilde istikrarsızlık, iş fırsatlarının olmaması, Lübnan vatandaşlarının yaşam standartlarının düşmesi, hükümet ve bakanları için birçok yenilik ve değişikliklerin yapılması ve Lübnan halkının hükümet ve bakanları için yapılan tüm değişiklikleri kabul etmemesi gibi Lübnan'ın içinden geçtiği koşullar da Lübnan’daki sorumluların maskelerinin düştüğünü gösteriyor.

Yine Suriye’deki durumların da şimdiye kadar istikrara kavuşmaması, özellikle kendilerini İslamcı olarak adlandıran ve kirli siyasi paralara ipotekli olan hareket liderleri olmak üzere birçok liderlerin de maskelerini düşürmüştür. Hizb-ut Tahrir, İslam düşmanlarını takip ederek yaptıkları eylemlerin yanlış bir yol olduğunu onlara her zaman açıklamıştı ama kimse dinlemedi!  Dahası yanlış yolda yürümeye devam ettiler, böylece maskeleri düştü ve bazılarının da ajanlıkları teyit edildi. Şimdiye kadar Batı, meseleyi istikrara kavuşturmak için Suriye’de yaptığı hiçbir şeyde başarılı olamadı.

Hakeza Yemen’de de işlerin istikrara kavuşmaması, dahası öncekine göre daha da artması, halklarının iyi olarak gördükleri ajanların da maskelerini düşürmüştür. Bunlardan biri de Yemen'deki Güney Geçiş Konseyi’nin liderleri olup bunlar, arkasında anneleri İngiltere’nin olduğu Birleşik Arap Emirlikleri’nin direktiflerine tabi olmuşlar, Yemen’in bölünmesini, güneyin bağımsızlığını ve özerklik talep etmişlerdir. Aynı şekilde kuzeydeki Husiler için de mesele istikrara kavuşmamıştır. Zira birçok dış odaklardan siyasi ve ekonomik destek almalarına rağmen mesele istikrara kavuşmamıştır.  

Demokrasinin çöküşü göz önüne alındığında, demokrasinin merkezi Amerika’daki başkanlık adayları arasında vahim olaylar yaşanmıştır. Bu olaylardan biri, eski Başkan Trump’ın destekçilerinin, dünyanın en önemli demokrasi merkezlerinden biri olan ABD Kongre binasına baskın düzenlemeleri ve binanın içerisinde bulunan üyelerin başına gelenlerdir. Dolayısıyla bu olanlar, demokrasi fanatiği Amerika’nın iğrenç yüzünün ifşa olduğu ve bundan daha fazlasının meydana geleceği anlamına gelmektedir.

Ey Müslümanlar bugün yapmanız gereken, dünyaya liderlik edecek olan İslam Devleti’ni kurmaktır. Dolayısıyla 100 yıldır kaybolan Mustafa Aleyhisalatu ve’s Selam’ın bizlere müjdelediği İslami Hilafet Devleti olan İslam Devleti’ni kurmak için çalışmanız gerekir. Ey Müslümanlar, İslam Nizamını Hilafet Devleti’nin gölgesinde tatbik etmek için Hizb-ut Tahrir ile çalışmanız gerekir. Haydi ey Müslümanlar, Kapitalist ideolojinin adaletsizliğinden dolayı bugün dünyanın acı çekmesi nedeniyle dünyanın özlem ve hevesle beklediği İslam’ı dünya düzeni yapması için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya koşun.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Hamide Muhtar – Yemen

#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو