- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Türkiye 100 Yıldır Mafya Düzeni ile Yönetiliyor!
Mahmut KAR
Ak Parti iktidarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aylardır büyük bir umutla beklediği Brüksel’de yapılacak Biden-Erdoğan görüşmesine odaklanmış durumda. Çünkü bu görüşme Erdoğan’ın iktidarda bir dönem daha kalıp kalmayacağına yönelik net bir fotoğraf sunacak. Bunu Türkiye kamuoyundan çok Erdoğan merak ediyor ve iyi biliyor. Biden yönetiminin Çin’i baskılama, Rusya’yı çevreleme politikası ve Ortadoğu’nun sıcak meselelerinde belirleyeceği yeni üslup Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Çünkü Ak Parti iktidarı ve Erdoğan, Biden yönetiminin bu yeni politikalarına ve üslup değişikliklerine ayak uydurabildiği sürece ABD’ye güven verebilir. Aksi takdirde yani eğer Biden yönetimi Erdoğan’dan yeterli enerjiyi göremez ve Erdoğan bu güveni ABD yönetimine veremezse 2023 seçimlerine kadar ABD yönetimi ile ilişkilerde Ak Parti iktidarını ve Erdoğan’ı sancılı günler bekliyor.
ABD-Türkiye ilişkileri açısından durum bu iken diğer taraftan Türkiye iç siyasetinde Erdoğan’ın başını ağrıtan başka bir gündem var. Malum Türkiye gündemi son bir aydır organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in devlet mafya ilişkisi ile ilgili ortaya attığı ifşaatlar ile çalkalanıyor. Sedat Peker’in Birleşik Arap Emirlikleri’nden yayınladığı videolar ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Eski Başbakan Binali Yıldırım, Eski Maliye Bakanı ve aynı zamanda Erdoğan’ın damadı olan Berat Albayrak ve bazı Ak Partili Milletvekillerini hedef alan açıklamalar yapıyor. Uyuşturucu ticaretinden kara para aklamaya, Suriye’de petrol ve silah ticaretinden Türkiye’deki büyük ihalelerde usulsüzlük oluşturmaya kadar birçok iddialar atılıyor ortaya… Peker bunları yaparken Türkiye’deki DEVLET-MAFYA ilişkisinin kirli geçmişini ve bugünkü bağlantılarını da ifşa etmiş oluyor. Sedat Peker’in açıklamalarında hedef aldığı isimlere bakıldığında asıl hedefin Erdoğan olduğu çok açık bir şekilde anlaşılabiliyor. Peker’in geçmiş yıllarda Ergenekon davalarından yargılanmış olması, ulusalcı bir kimliğinin olması göz önüne alındığında onun bu kişisel hırsını İngilizci bir elin kullandığı değerlendirdiği söylenebilir. Ak Parti iktidarının, pandemi ve ekonomik kriz ile mücadeledeki başarısızlığı, Türkiye ABD ilişkilerindeki belirsizlik, Cumhur ittifakının her geçen gün eriyen oy potansiyeli İngiliz yanlısı tarafları cesaretlendirmiş gözüküyor. Süreç nereye varır, Ak Parti iktidarı ve Erdoğan bu süreçten ne kadar zarar görür bunları ancak haziran ayında Erdoğan Biden görüşmesinin sonuçlarından sonra dana net değerlendirebiliriz.
Türkiye’nin devlet-mafya ilişkilerindeki kirli geçmişine gelince; aslında dünden bugüne değişen hiçbir şey yok. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi geçmişi devlet-mafya ilişkileri ile o kadar kirli ki yeni gelen iktidar kendini ne kadar temiz gösterirse göstersin ne kadar “temiz eller operasyonları” ile ülkeyi mafya düzeninden temizlediğini söylerse söylesin fark etmiyor bir şekilde o da kendi kirli mafyatik düzenini inşa ediyor. Örneğin Ak Parti iktidara geldiğinde en öne çıkardığı politikalardan biri “Türkiye’yi 1990lı yıllardan çıkarmak ve bir daha o eski yıllara geri dönmemesi için çalışmak” idi. Gülen grubu ile yaptığı ortaklık sayesinde 90lı yıllardan kalan mafya gruplarının hepsine operasyonlar yaptı. Ancak bir şekilde eski dönem mafya gruplarının kalktığı yere hem Erdoğan hem de Gülen kendi çıkar gruplarını oturttu. Aralarındaki fark sadece eski dönem mafya gruplarının daha marjinal görünümlü suç örgütleri ve derin kişilerden oluşuyor olması, yeni dönem mafya düzeninin ise farklı üslup ve yöntemlerle çalışıyor olmasıydı. Erdoğan ile Gülen arasında 2013’te başlayan kavga ve 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminden sonra devletin tüm alanlarına yerleşen Gülen mafyası tasfiye edilince bu boşluk yine 90’lı yılların mafya grupları ve kişileri ile kontrol edilmeye çalışıldı. Yani Türkiye’de Devlet-Mafya ilişkisi hep var oldu ve var olmaya devam ediyor. Çünkü bu sorun Türkiye’nin üzerine oturduğu laik kapitalist sistemden kaynaklanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti değil, Türkiye geçmişten bugüne adı hep faili meçhuller ile siyasi cinayetler ile, hukuksuzluklar ile anılan bir devlet. Ve bu işleri ilişki kurduğu mafya ile yürütüyor. Geçmişte bunu yaptı bugün de yapıyor yarın da yapmaya devam edecek. İktidarlar değişir, partiler değişir hatta yönetim sistemi değişir ama bu kirli düzen, bu mafya düzeni değişmez. Bu kirli düzenin son bulması için köklü bir temizlik yapılmalıdır. Laik sisteme ait hiçbir kalıntının kalmayacağı bir temizlik. Bu kokuşmuş düzenden kurtulmanın tek yolu, mafya, çete ve terörden bu ülkeyi kurtarmanın tek yolu dosdoğru bir nizam inşa etmekten geçmektedir. O nizam İslam nizamıdır, İslam nizamını tatbik edecek devlet ise Raşidi Hilafet devletidir.