- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Daha Önceki Batı'nın Kuyrukları ve Ajanlarının Yaptıkları Gibi Husiler de Filistin Davasının Ticaretini Yapıyorlar!
Binlerce Husi ve destekçileri, başkent Sanaa ve kontrol altına aldıkları diğer bölgelerin şehirlerinde, her yıl gösteri yapmayı alışkanlık haline getirdikleri sözde Uluslararası Kudüs Günü münasebetiyle Ramazan ayının son Cuma günü bir araya geldiler ve bu etkinliği icat eden Humeyni’nin “Amerika’ya Ölüm” sloganını attılar.
Onlar, Filistin meselesi başta olmak üzere İslam ümmetinin meselelerinin yanında oldukları ve Filistin ve halkı meselesi hakkındaki tutumlarında kendilerinden önceki yöneticilerden farklı oldukları konusunda Yemen halkını yanıltmak istiyorlar. Kesin olan şu ki onların da diğer ajan yöneticilerden hiçbir farkları yoktur. Zira bunlar da bağımlılık ve ajanlıkta diğer yöneticiler gibidir. Diğer yöneticiler gibi Laiklikle hükmediyorlar ve habis ve şerir hedeflerine ulaşmak için Filistin meselesinin ticaretini yapıyorlar.
Filistin, Hilafetin gölgesindeki Müslümanların tarihinden bir mücevherdi. Zira Müslümanlar, tüm Haçlıları hezimete uğrattılar ve Filistin’i tamamen Müslümanların bağrına geri döndüren Selahaddin Eyyubi’nin liderliğinde Haçlılardan geri aldılar.
İngiltere liderliğindeki sömürgeci kâfirler, Filistin’i Yahudilerin karıştırmalarından koruyan Osmanlı Hilafet Devleti’ni yıkmayı başarınca ancak Filistin’i işgal edebildiler. Dolayısıyla bugüne kadar hala gâsıp Yahudi varlığının mızrakları altında acı çekiyor. Bu ise; Amerika’nın, Avrupa’nın, Rusya’nın ve diğer küfür ülkelerinin yardımıyla ve Filistin’i gâsıp Yahudilerden kurtarmak, onlarla savaşmak ve onları zelil ve aşağılanmış bir şekilde buradan çıkarmak için can atan İslam ümmetinin ajan yöneticilerinin korumasıyla olduğu gibi daha önceki yöneticilerin de, Filistin’deki kanlı olayla aynı zamana denk gelen seçimlerde kazandıkları zaferler gibi siyasi kazanımlar elde etmek için yaptıkları çeşitli etkinlikler yoluyla Filistin meselesinin ticaretini yapmalarıyla olmuştur. Aynı şekilde Husiler de bugün, Filistin’de Müslümanlara karşı cereyan eden kanlı olayları ve Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirmek, Süleyman mabedini aramak için onu yıkmaya çalışmak, halkını öldürmek, çiftliklerini harap etmek, evlerini yıkmak ve benzerleri gibi Yahudilerin mücrim eylemlerini istismar ederek Filistin meselesinin ticaretini yapıyorlar. Ancak Ramazan ayının son Cuma günü Uluslararası Kudüs Günü’nün kutlanması, Filistin ile ilgili tüm faaliyetlerinin en önemlisidir. Bu konuyu inceleyen birisi, bu etkinliklerin bir tür siyasi dezenformasyondan ve neredeyse diğerlerinden farklı olmayan Husilerin belirgin bir özelliği olan medya sahtekarlığından başka bir şey olmadığını kolaylıkla görebilir. Zira onlar, su içer ve nefes alır gibi yalan söylüyorlar! Kudüs Günü olayı ise, Filistin meselesinin ticaretini yapmaktan başka bir şey değildir. Zira bununla, tahtlarını pekiştirmeyi, kendilerine meşruiyet kazandırmak da dahil olmak üzere şerir siyasi kazanımlar elde etmeyi ve kokusu burunların direklerini sızlatan kokuşmuş mezhepçi mallarına rağmen ümmete liderlik yapmaya en layık kişiler olduklarını göstermeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla Husilerin Filistin davasıyla ilgili ticareti, hem kendilerinden önceki yöneticiler hem de İran, Lübnan, Filistin Yönetimi ve diğerleri gibi hala aynı yolu izleyenler gibidir. Her ne kadar bu olaylar, Müslümanların dinlerini ne kadar sevdiklerini ve davaları için fedakarlık yapmaya ne kadar istekli olduklarını ortaya koysa da gerek Müslümanlar gerekse mübarek Filistin toprakları için büyük bir tehlike ve büyük bir şerdir.
Ümmeti adeta kasıp kavuran ve Filistin davası ve diğerlerini tehlikenin içine atan tehlikelerden bazıları şunlardır:
1- Müslümanları öncelikli meselelerinin Mescid-i Aksa olduğuna ikna etmek ve onları gerçek öncelikli meselesi noktasında saptırmaktır. Dikkat edin Müslümanların gerçek öncelikli meselesi, ümmetin gasp edilen otoritesini ümmetin düşmanlarından geri almaktır. Bu ise Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin kurulması, Allah’ın şeriatıyla hükmedilmesi ve hayatın her alanının onunla yönetilmesiyle olacaktır.
2- Doğu Kudüs hariç Filistin’in tamamının bir vakte kadar Yahudilere bırakılması, sonra bundan da vazgeçilmesi. Ancak şiddetle esen Hilafet rüzgarları, İslam ümmetinin düşmanlarının ve onların ajanlarının bu habis hedefe ulaşmalarına imkân vermeyecektir.
Uluslararası Kudüs Günü, Filistin'den vazgeçmenin ve gaspçı Yahudilerin onun üzerindeki egemenliğini tanımanın açık bir işaretidir. Her ne kadar görünürdeki laneti alışkanlık haline getirdikleri “İsrail’e ölüm” olsa da bu, ne besleyen ne de aç bırakan sırf kuru bir sözden ibarettir.
3- Bu etkinlikler, yöneticileri Filistin davasına ve Müslümanların diğer meselelerine karşı sorumluluklarından uzak tutuyor. Zira Yahudi varlığını kökünden söküp atmak ve Filistin işgalcisini toz dumana dönüştürmek için kışlalarında konuşlandırdıkları ordularını harekete geçirmiyorlar. Aksine bu etkinlikler yöneticilerin gücünü pekiştirmekte ve böylece Batı’nın habis hedeflerini gerçekleştirmektedirler. Bu hedefler ise, mübarek Filistin topraklarını gasp eden Yahudi varlığını, ümmetin öfkesinden ve neredeyse Yahudileri ve yöneticileri birlikte yakacak şekilde galeyana gelmesinden korumak için güvenlik duvarını devam ettirmeleridir.
4- Bu etkinlikler ümmeti uyuşturmakta ve çöküşünü artırmaktadır. Zira ümmet, yolunda ilerlerken tökezlemekte, karanlıklarda biri diğerinin üstünde yürümekte, bilincini kaybetmekte ve hatta Filistin meselesinin kurtuluşunun bu etkinliklerin devam etmesinde olduğunu zannetmektedir. Oysa Filistin’in kurtuluşunun, etkinliklerle, cafcaflı sözlerle ve Yahudilerin işgaline meşruiyet kazandıracak müzakerelerle olmayacağı, aksine Filistin meselesinin tek kurtuluşunun Yahudilerle savaşmak ve onları zelil ve aşağılanmış bir şekilde oradan çıkarmakla olacağı bilinmektedir.
5- Bu etkinlikler, ümmetin yöneticilerin İslam’a, Müslümanlara, Filistin ve halkına yönelik ihanetiyle ilgili bilincini ve kanaatini zayıflattığı gibi yöneticilerin Yahudi varlığını ümmetten korumak için bir güvenlik duvarı ve Batı’nın ileri hattı olduğuyla ilgili kanaatini de zayıflatmaktadır. Bu yüzden ümmet, onların köhnemiş ve çökmekte olan rejimlerini devirmek ve onların yönetimlerinin yıkıntıları üzerine Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir önderliğindeki ümmetin muhlis evlatlarıyla birlikte çalışmak için harekete geçmemektedir. Oysa Hilafet, Filistin’i tümüyle kurtarmak ve onu Müslümanların diyarına geri döndürmek için orduları harekete geçirecektir.
Sonuç olarak Filistin’in kurtuluşu, ümmeti Yahudileri Filistin’den çıkarmak için savaşmaktan alıkoyan faaliyetlerle, Yahudilerin işgaline meşruiyet kazandıran müzakerelerle ve ümmeti uyuşturan cafcaflı konuşmalarla olmayacaktır. Bunun tek doğru yolu, yöneticileri devirmek ve onların enkazları üzerine Hilafeti ikame etmektir. Böylece Hilafet, orduları harekete geçirecek ve Filistin ve tüm toprakları kâfirlerin pisliğinden kurtaracaktır.
Sömürgeci kafir, İslam ümmetinin iradesi çalınmış, Filistin işgal edilmiş ve Yahudilere boyun eğmiş bir şekilde kalmaya devam etsin diye Şeytani üçlüsünü uygulamaya hırs göstermektedir. Dikkat edin bunlar; Hilafetin geri dönmesinin engellenmesi, yöneticilerin kendisine olan mutlak bağımlılığı ve ümmetin sahih bir bilinçle silahlanmamasıdır.
Hizb-ut Tahrir olarak bizler, Yemen halkını, tüm yeryüzünün üstündeki ve tüm gökyüzünün altındaki diğer Müslümanları, bu Şeytani üçlü sistemi parçalamaya, sahih bir bilinçle silahlanmaya, ajan yöneticileri kökünden söküp atmaya ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet ediyoruz ki böylece dünyada ve ahirette kurtuluşa erenlerden olsunlar.
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
“Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.” [Kaf 37]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulalîm el-Hâşidî– Yemen