Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Akdeniz Havzasındaki Gaz ve Petrolün Önemi ve Bunlara Yönelik Şerî Bakış Açısı

بسم الله الرحمن الرحيم

Akdeniz Havzasındaki Gaz ve Petrolün Önemi ve Bunlara Yönelik Şerî Bakış Açısı

ABD Jeoloji Araştırması 2010 yılında, Doğu Akdeniz havzasında yani Suriye, Lübnan, işgal altındaki Filistin, Gazze Şeridi ve Kıbrıs kıyılarında yaklaşık 122 trilyon metreküp keşfedilmemiş gaz kaynakları ve ek olarak da yaklaşık 107 milyar varil geri kazanılabilir petrol olabileceğini tahmin ediyor.

Son dönemde keşfedilen gaz ve petrol sahalarıyla Doğu Akdeniz havzasındaki gaz, sömürgeci ülkelerin ağızlarının suyunu akıtmaktadır. Dolayısıyla bölgedeki mevcut ülkelerin ilgili tarafları ile uygun siyasi ortamı bulduklarında bunu, bölgedeki yatırımlarını artırmak için bir fırsat olarak görüyorlar.

2018 yılının ilk çeyreği, Doğu Akdeniz havzası ülkeleri arasında, özellikle de bir yandan Türkiye ile Kıbrıs Rum kesimi arasında, diğer yandan da Lübnan ile Yahudi varlığı arasındaki gerilimin önemli ölçüde artışına sahne olmuştur; bu ise, başta gaz olmak üzere bu bölgede bulunan doğal kaynakları işletmek için bu ülkeler arasında var olan rekabetin bir sonucudur.

2018 yılının başında Yahudi savaş bakanı, Lübnan’ın üç yabancı şirkete, Lübnan’ın özel ekonomik bölgesinde petrol ve gaz arama ruhsatı vermesinin açık bir meydana okuma ve provokasyon ve yabancı şirketlerin bu meseleyi kabul etmesinin büyük bir hata olduğu yorumunu yaptı. Lübnan hükümeti ise bu açıklaya karşı kendi hakkını savunduğu açıklamalarla yanıt verdi.

Çatışmanın Türk-Yunan düzeyinde Kıbrıs (Rum kesimi), İtalyan şirketi “Eni’yi” Türkiye ile tartışmalı bölgelerden birinde gaz araması için görevlendirdi. Bunun üzerine Türk donanması İtalyan firmasına ait gemiyi durdurarak çalışmasını engelledi. Böylece Türkiye, modern tarihinde ilk kez bir Avrupa gemisini durdurmak için sert gücünü kullanmış oldu. Bu da Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve Avrupa Birliği Konseyi’nin tepkilerine yol açtı ve Türk yetkililer ve Milli Güvenlik Kurulu da bu konuyu kararlı bir şekilde ele alma sözü vererek yanıt verdi.

Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdullah Bouhabib’in direktifleri doğrultusunda Lübnan’ın Birleşmiş Milletler nezdindeki temsilcisi Büyükelçi Amal Mudalli, hem Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’e hem de İrlanda'nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Güvenlik Konseyi Başkanı Geraldine Byrne Nason’a, Yahudi varlığının Akdeniz’de keşif ihaleleri verdiği haberleriyle ilgili bir mektup gönderdi.

Amerikan şirketi Halliburton, işgal altındaki Filistin kıyılarına yakın Akdeniz sularında petrol arama faaliyeti başlatmak için ruhsat aldığını açıklamış ve şirket resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, Akdeniz ve Kuzey Denizi’nde kaynak geliştirmekle ilgilenen “Energean” şirketi için 3 ile 5 arasında sondaj uygulamak ve kuyuların sondajını tamamlamak üzere entegre hizmetler sözleşmesi imzaladığını belirtmiştir. (Reuters 19/09/2021).

Lübnan’ın güney deniz sınırlarının çizilmesinin etkileri, uluslararası yatırımcıların güvenini kazanması açısından kendini göstermeye başlarken dikkatler, mevcut gaz ve petrol miktarlarının büyüklüğünü ve bunların ticari bir boyutla karakterize edilip edilmediğini araştırmak için en azından 2023’ün sonuna ve 2024’ün ilk çeyreğine çekildi.

Bu da, Lübnan’daki 4 ve 9 numaralı bloklarda gaz ve petrol arama sahnesini tamamlamak için Fransız “Total” ve İtalyan “Eni’den” oluşan konsorsiyum ile Rus “Novatek’in” yerini alan “Qatar Energy” ile paralel olarak gerçekleşti. (Midline ekonomik haberler, 31/01/2023).

Akdeniz havzasının diğer tarafında Libya Ulusal Birlik Hükümeti’nden gelen haberler gözümüze çarpıyor; zira Meloni’nin resepsiyonunda bulunmayan ve Trablus’ta yaptığı görüşmelere katılmayan Aoun, bakanlığın internet sitesinde yer alan video klibinde, “bu tür anlaşmaların bakanlık tarafından yapılması gerektiğini söyledi ve Petrol Şirketi başkanı Farhat bin Qadara’yı yetkilerini aşmakla suçladı.” Farhat ise anlaşmayı savunarak düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “İtalyan şirketi (Eni) ile yaptığımız anlaşmada, komşu ülkelerin deniz keşifleri alanındaki faaliyetlerini ve çevreleyen riskleri dikkate aldık.” Ayrıca “anlaşmanın, Akdeniz havzasında iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin derinliğini gösterdiğine” dikkat çekti ve “anlaşmanın, 25 yıllık bir süre için 6 trilyon fit küp gaz rezervine ve günde 750 ila 800 milyon fit küp gaz üretim kapasitesine sahip gaz sahalarının geliştirilmesinden daha fazlasını ifade ettiğini” söyledi. İtalyan enerji şirketi Eni’nin üst yöneticisi (CEO) Claudio Descalzi, anlaşmayı “Libya’daki enerji üretimi için önemli ve tarihi” olarak nitelendirdi. (Şarkul Avsat Gazetesi).

Akdeniz havzasındaki bu şiddetli çatışma, kibirli ve sömürgeci ülkelerin, Allah'a ve Resulüne ihanet eden yöneticiler aracılığıyla zenginlikleri sistemli bir şekilde yağmalanmasını meşrulaştırmak için gösterdikleri absürt durumu ve tam bir kaosu yansıtmaktadır. Oysa İslam’da petrol ve gaz, İslam’da devletin muhafaza etmesi ve koruması gereken kamu mallarından olup çıkarıldığında ise insanlar ona ortak olurlar. Nitekim Hizb-ut Tahrir’in yeniden kurmak için çalıştığı Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti, bu hususta açık hükümler beyan etmiştir. Zira Hizb, İktisadi Nizam Kitabı’nda şöyle demiştir: İşte ormanlar, hayvan meraları, şehir meydanları ve toplumun tesisleri gibi Şeriatın ümmetin mülkü kıldığı ve fertlerin mülk edinmesini yasakladığı mallar vardır. Öyle ki bu tür mallar bir beldede veya toplulukta bulunamadığı zaman, toplumun bu malları bulabilme ve elde edebilmek için dağılma, başka yerlere gitme ihtiyacını hissettiği mallardır. Nitekim şeriat bunları sayı olarak değil nitelik olarak beyan etmiştir. Bu da Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayıdır: الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ: فِي الْمَاءِ، وَالْكَلَأِ، وَالنَّارِMüslümanlar üç şeyde ortaktır; su, mera ve ateş.” [İbn Mace tahric etti.] Miktarı sınırsız madenler ise tamamıyla kamu mülkiyetidir. Hiçbir ferdin bu tür bir malı mülk edinmesi caiz değildir. Ebyad b. Hammal’dan şu hadis nakledilmektedir: وَفَدَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه و سلم فَاسْتَقْطَعَهُ الْمِلْحَ، فَقَطَعَ لَهُ. فَلَمَّا أَنْ وَلَّى قَالَ رَجُلٌ مِنَ الْمَجْلِسِ: أَتَدْرِي مَا قَطَعْتَ لَهُ؟ إِنَّمَا قَطَعْتَ لَهُ الْمَاءَ الْعِدَّ، قَالَ: فَانْتَزَعَهُ مِنْهُO Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelip bir tuz bölgesinin kendisine verilmesini istemiş, Rasul de bu teklifi kabul etmişti. Ebyâd kalkıp gidince Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yanında bulunan şahıslardan biri: Ey Allah’ın Rasulü ona ne verdiğinizi biliyor musunuz? Ona kaynağı kesilmeyen bir su verdiniz, dedi. Bunun üzerine Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem tuzlayı ondan geri aldı.

Hizb-ut Tahrir’in hazırladığı Hilafet Devleti anayasa tasarısının 129. Maddesinde şöyle diyor: (Kamu mülkiyeti; Şari’nin topluma lütfettiği, mallardan müşterek faydalanma iznidir.) 132. Maddede de şöyle diyor: (İster infak tasarrufuna ister mülkün arttırılması tasarrufuna ait olsun mülkiyetteki tasarruf, Şari’nin iznine bağlıdır. İsraf, zevke düşkünlük ve cimrilik yasaklanır. Kapitalist şirketler, kooperatifler ve şeriata muhalif bütün muamelatlar yasaklanır. Ribâ, fahiş fiyat, ihtikâr, kumar ve benzerleri de yasaklanır.)

Bu nedenle Hilafet kurulduğunda, bu taraflar ile Hilafet Devleti’nin ellerini koparacağı bu kapitalist şirketler arasında onlarca yıllığına imzalanan sözleşmelerin hiçbir önemi olmayacaktır. Belki de bu, Allah’ın izniyle yakında olacaktır. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Ahmed Muhammed (Ebu Şehed) –
Sudan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER