- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Yahudi Varlığı Varoluşsal Çıkmazının İçinde
Dr. Mahmud Abdulhâdi’nin Kaleminden
Netanyahu, hükümet üyeleri ve Yahudi varlığının en üst düzey liderleri, Hamas dağıtılıp ortadan kaldırılmadıkça Gazze’de devam eden savaşın durmayacağını, 7 Ekim 2023’te yaşananların tekrarlanmayacağını ve Gazze’de bundan önceki duruma geri dönülmesinin mümkün olmayacağını her gün tekrarlayıp duruyorlar. Bunlar savaşın daha ilk haftalarında da herhangi bir itirazı umursamaksızın bu hedefleri gerçekleştirmeye devam ettiklerini vurgulayıp duruyorlar ve bunu başarabilme yetenekleriyle övünüp duruyorlardı. Bu meseleyle ilgili hitaplarını, ihtiyaç duydukları her konuda kendilerine destek olan Amerika’ya yönlendirmeye odaklandılar ama daha sonra meselenin sandıklarından daha zor olduğunu anlamaya başladılar; zira savaşlarının öfke, nefret ve vahşet olduğu, yaptıkları tek şeyin evleri, okulları, hastaneleri bombalamak ve sivilleri öldürmek olduğu ve söz konusu vahşetleri işlemek dışında hedeflerini gerçekleştirecek herhangi bir planlarının olmadığını tüm dünya gördü. Hedeflerine ulaşma yolunda herhangi bir ilerleme kaydedemedikleri ortaya çıkınca daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğundan bahsetmeye başladılar. Nitekim bu savaşın üzerinden 80 günden fazla bir sürenin geçmesinin ardından -ki bu, daha önceki herhangi bir cephedeki savaşların hepsinden daha uzundur- kısmi de olsa başarıları sunmak ve hedeflerinden bir kısmına ulaştıklarını göstermek yerine bu savaşın maliyetinin yüksek olduğundan ve sınırı olmayan daha fazla zamana ihtiyaç duyduklarından bahsediyorlar ve gerek ilerleme kaydettiklerine gerekse Hamas'ı ortadan kaldırarak, tutukluları serbest bırakarak ve kendi varlıklarının güvenliğini sağlayarak tüm hedeflerini gerçekleştireceklerine dair yalanlarını tekrarlıyorlar.
Bu savaşın üzerinden geçen süre, özellikle kendilerini sürekli şaşırtan ve büyük kayıplar veren askeri çatışmalar nedeniyle Yahudi varlığının tahammül edebileceği sınırın ötesine geçmiştir. Nitekim bu kayıpların etkileri açık ve etkili bir şekilde ortaya çıkmaya başladı; zira bu varlığa bitkinlik ve korku yayılmaya başladığı gibi ölümü gören ve eksikliklere maruz kalan ordusunu korku sarmaya başladı, dolayısıyla Hamas’ı parçalamak yerine kendisi parçalanmaya başladı. Bunun üzerine en iyi ve seçkin bir tugay olan Golani Tugayı savaş alanlarından çekildi. Dolayısıyla başarısızlığın delaletleri, politikacıların, gözlemcilerin, ilgililerin ve diğer Yahudilerin nazarında artmaya ve kesinleşmeye başladı.
Bu durumlar, bu varlığın liderlerinin, örneğin savaşı durdurmak gibi bir çıkış yolu bulabilmeleri için Amerika’ya koşmaları için yeterliydi ama onlar bunu yapmadılar, aksine hedeflerine ulaşmadan geri çekilmeyeceklerine ve savaşı sürdürüp Hamas’ı ortadan kaldırmaktan başka çarelerinin olmadığına dair teyitlerini artırdılar; böylece savaşın hedeflerine ulaşmadan durdurulmasını bekleyen veya hayal eden herkes yanılmış oldu ve muhalefetin de bu konuyu anlaması gerekiyordu. Nitekim Knesset’teki muhalefet liderliği bunu anladı ve savaşın devam etmesini destekledi. Peki neden Hamas’ın ortadan kaldırılması konusunda ısrar ediliyor ve savaşı devam ettirmek zorunda kalmalarının nedeni nedir?
Hamas’ın ortadan kaldırılması meselesi, aslında “İsrail’in” hedefinden ziyade Amerika’nın bir hedefidir; çünkü Amerika ve tüm Batı, Aksa Tufanının sonucundan ve bunun gerek bölgedeki Batı nüfuzu gerekse Batı dünya düzeni üzerindeki ciddi yansımalarından dolayı şaşkına dönmüşlerdir. Amerika ve Batı’nın seferber olması, bölgedeki uçak gemilerinin varlığı ve Amerika’nın Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik savaşına hızlı ve kapsamlı desteği şunu göstermektedir; bu savaş Yahudi varlığından önce Amerika’nın savaşıdır ve onun için stratejik bir hedeftir. Bu nedenle Yahudi varlığı, Amerika’nın askeri üssü, onun bölgedeki polisi ve vurucu eli olması vasfıyla bu işi zorunlu olarak yerine getirecektir; aksi takdirde işlevsel rolünde başarısız olacak ve varoluşsal nedenini kaybedecektir. Bu hususu daha da muhtemel kılan ise Amerika’nın, Yahudi varlığını Hamas’ı ortadan kaldırmaya teşvik eden açıklamaları ve ABD’nin, ateşkesi reddettiğine, varlığa verdiği destek nedeniyle gerek içeride gerekse küresel olarak kendisine karşı bir kamuoyu oluşmasına rağmen Güvenlik Konseyi’nden terörizmi kınayan ve suçlayan bir karar çıkarmaya çalıştığına ve sivillerin öldürülmesini azaltması için Yahudi varlığına baskı yapıyormuş gibi görünmek zorunda kaldığına yönelik tutumlarıdır.
Bunlardan bir kısmı aşağıdaki şekildedir:
El-Hurra web sitesi 20 Aralık 2023’te, “Washington “İsrail’in” Hamas’ı ortadan kaldırması ve siviller arasındaki kayıpları azaltması gerektiğine inanıyor” başlıklı bir haber yayınlandı; ABD Dışişleri Bakanı Blinken aynı gün düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “İsrail”, Hamas’tan kurtulmanın ve siviller arasındaki kayıpları azaltmanın sorumluluğunu taşıyor.” Ve şöyle dedi: “İsrail’in” her ikisini birlikte yapma zorunluluğu var ve her ikisini de yapmakta stratejik çıkarı vardır.” Dolayısıyla Amerika’nın savaşı durdurma konusundaki ısrarı ve Yahudi liderlerin de yüksek maliyetlerine rağmen savaşın devamından kaçış olmadığını dair açıklamaları, Amerika tarafından Yahudi varlığına olan destek kordonunun kesilmesi yönünden bir tehdidin olduğunu gösteriyor ki bu, bir varoluşsal tehdittir.
Yahudi varlığı liderlerinin Hamas’ın ortadan kaldırılmasında ısrar eden ve ateşkesi reddeden açıklamaları, Blinken’in kendilerine dayattığı bu yükümlülük bağlamında gerçekleşmektedir. Nitekim Hamas’ın ortadan kaldırılmasının alternatifi olarak kendi varlığının ortadan kalkması olarak gören formülasyonları incelendiğinde bu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu da varlığın içinde, Hamas’ı ortadan kaldırmadan önce savaşın durdurulmasının tehlikeli bir husus olduğuna dair bir görüşün olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin varlığın yöneticilerinden bazılarının açıklamaları şöyle: “Bizim varlığımız, bu savaştaki zafere bağlıdır.” Yine Savunma Bakanı Galant’ın tekrarlayıp durduğu şu sözleri gibi: “Ordu bu savaşta yüksek bedeller ödüyor. “İsrail’in” bölgedeki varlığı orada zafer kazanmasına bağlıdır.” (El Cezire Net) Bu ise onların varlığına yönelik varoluşsal bir tehdidin olduğunu açıkça göstermektedir.
Aynı şekilde Netanyahu’nun sürekli tekrarlayıp durduğu ve 25 Aralık 2023’teki haftalık hükümet toplantısının başında söylediği şu sözleri gibi: “Savaşta çok ağır bir bedel ödüyoruz ama savaşmaya devam etmekten başka seçeneğimiz yok. Savaş hedeflerine ulaşana kadar uzun olacaktır.” (Sky News Video) Ve şöyle dedi: “Savaşı sonuna kadar sürdüreceğiz, Hamas ortadan kalkıncaya kadar devam edeceğiz, duracağımızı düşünenlerin gerçeklikle bir bağlantısı yoktur ve tüm hedeflere ulaşana kadar savaş durmayacaktır.” (Sky News) Aynı şekilde aynı gün Knesset’in gergin bir oturumunda, esir ailelerinin kınamalarının ve bağırışlarının ortasında şunları söyledi: “Kesin bir zafer elde edene kadar savaşı durdurmamız yasaktır... Bu kürsüden şunu söylüyorum: Durmayacağız ve zafere kadar durmayacağız. Bizim başka bir devletimiz ve başka bir ülkemiz yok.” (El Cezire Video) “Bizim başka bir devletimiz ve başka bir ülkemiz yok” şeklindeki sözü, aynı şekilde onları tehdit eden varoluşsal bir tehdidin olduğunun açık bir göstergesidir.
Yine bunlardan biri de Yahudi varlığının Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un 24 Aralık 2023'te Tel Aviv’de yaptığı konuşmada bu savaşın kaçınılmaz olduğunu tekrarladığı ve şöyle dediği konuşmasıdır: “Bu gece size bunun kaçınılmaz bir savaş olduğunu söylemem önemli. Sert, ağır, devam eden ve acı veren bir savaştır ve bu kadar çabuk sonlanması mümkün değildir. Ancak bu zor günde kırılmamız yasaktır... 6 Ekim 2023 öncesine geri dönmemiz yasaktır.” (El Cezire Video)
Bu savaşın gerçekleri, Yahudi varlığına ağır maliyetleri ve bu varlığın liderlerinin açıklamaları, kendisine sürekli yaşam ve güç sağlayan, onu vahşetler işlemeye sevk eden ve ona koruma ve güvenlik sağlayan aynı Amerikan ipinin bugün de Yahudi varlığının boynunda asılı olduğu gösteriyor. Yine bu varlığın liderlerinin savaşın zorluğuna ve maliyetinin büyüklüğüne ilişkin ifadeleri, kendilerini şaşkına çeviren çıkmazın ve onları saran kaybolma tehlikesinin boyutunun ve askerlerini Amerika için kurban olarak ölüme ve yok olmaya göndererek daha fazla bedel ödemekten başka bir çıkış yolu ya da hile bulamadıklarının kanıtından başka bir şey değildir; belki de bu onlar için bir kurtuluş olurdu Allah göstermesin.
Bu sunumun sonunda, bu çıkmazın Amerika için de büyük bir kriz oluşturduğunu belirtmek gerekir; zira bu varlığın rolünü yerine getirmekten aciz kalması, onun bölgedeki ve dünyadaki hegemonyasının en önemli kollarından ve dayanaklarından birini kaybettirmekte ve bu da onu, bölgede ve onun ötesindeki gücünün ve hakimiyet sisteminin sütunları için yeni bir strateji, yeni bir formülasyon veya farklı bir mimari aramaya zorlamaktadır. Mantıksal olarak bu konunun ABD’deki derin devlet ile politika ve karar vericiler tarafından ele alınması beklenmekte olup bu ise bu konuşmanın konusu değildir. وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]