- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Zafer İle Komplo Arasında Aksa Tufanı!
Mücahit kardeşlerimizin savaştaki cesaretlerini gördüğümüzde gurur ve onur duyuyoruz; zira onlar, Allah yolundaki cihat günleri olan Allah için en büyük, en şerefli ve en sevimli olan mekânlardaki savaş meydanlarında canlarını Allah yolunda feda etmeye can atmaktadırlar; böylece Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu müjdesini ummaktadırlar: لِلشَّهِيدِ عِنْدَ اللَّهِ سِتُّ خِصَالٍ؛ يُغْفَرُ لَهُ فِي أَوَّلِ دَفْعَةٍ وَيَرَى مَقْعَدَهُ مِنْ الْجَنَّةِ، وَيُجَارُ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، وَيَأْمَنُ مِنْ الْفَزَعِ الْأَكْبَرِ، وَيُوضَعُ عَلَى رَأْسِهِ تَاجُ الْوَقَارِ الْيَاقُوتَةُ مِنْهَا خَيْرٌ مِنْ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا، وَيُزَوَّجُ اثْنَتَيْنِ وَسَبْعِينَ زَوْجَةً مِنَ الْحُورِ الْعِينِ، وَيُشَفَّعُ فِي سَبْعِينَ مِنْ أَقَارِبِهِ “Şehidin Allah katında yedi özelliği vardır:Kanının ilk damlası yere düştüğünde affedilir,cennetteki yerini görür,kabir azabından kurtarılır, kıyametin korkunç halinden emin olur, başına dünya ve dünyadakilerden daha hayırlı olan yakuttan vakar tacı konur, yetmiş iki huri ile evlendirilir ve akrabasından yetmiş iki kişiye şefaat eder.” [Tirmizi rivayet etti.] Sonra cennete girecek ve orada peygamberlerle, sıddîklarla, salihlerle ve diğer şehitlerle komşu olacaktır.
Bizim için Gazze’de yaşanan ve devam eden olaylar, ister askeri ister siyasi olsun değişim için çalışanların dikkate alması gereken birtakım gerçekleri barındırmaktadır:
Birinci gerçek: Mücahitlerin takındığı samimi savaşçı tutumları, Kur’an’ın sonsuz gerçeklerini ortaya çıkarmaktadır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِن يَنصُرْكُمُ اللهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ “Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur.” [Al-i İmran 160] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإذْنِ اللهِ واللهُ مَعَ الصَّابِرِينَ“Nice az sayıda topluluk Allah'ın izniyle çok sayıdaki topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” [Bakara 249] Mütevazı silahlara ve az sayıda yeteneğe sahip olan bu küçük grup, mutant varlığın karşısında sebat etmekte ve onun uykularını kaçırmakta olup askerleri ise rüzgârın uçurduğu çerçöp gibi mücahitlerin önünde uçup giden zayıf bir ordu olduğu insanların önünde ifşa oldu: böylece “yenilmez ordu” sözü uçup gitti!
İkinci gerçek: Mutant varlık zayıf bir devlet olup gerçek bir savaşla karşı karşıya kaldığında asla direnemeyecektir; dolayısıyla onun girdiği ve kazandığı tüm savaşlar, (kahramanları!) ajanların ve hainlerin olduğu sadece sahte tiyatrolardan ibarettir!Mücahitlerimizin muhteşem kahramanlıkları ve fedakarlıkları sergilediği direniş eylemleri ve Aksa Tufanı operasyonu bunu ortaya koymuştur; zira mücahitler, varlığın askerlerini sürüklüyorlar, onların burunları sürtüyorlar ve onlara Batı ülkelerini sarsan korkunç bir yenilgi yaşatıyorlar; bu yüzden mutant varlık İslam’ın aslanlarından oluşan bu küçük grubun elinden acı darbeler yedikten sonra Batı ülkeleri ona destek vermek için koşturmaya başladılar. Peki alemlerin Rabbi olan Allah’tan yardım isteyen muttaki salih kişilerin liderlik ettiği ordulardan oluşan Müslüman orduları Yahudi varlığına doğru ilerleyip Yahudilerin kalelerini paramparça ettiğinde nasıl olur acaba?!
Üçüncü gerçek: İslam ümmeti canlı bir ümmet olup onda hala hayır kök salmış olduğu gibi İslam onun kalbinin derinliklerine kadar yerleşmiştir; dolayısıyla İslam ümmeti yeniden birlik olmayı arzulamaktadır; onun ihtiyacı olan tek şey, ona liderlik edecek, ona merhamet edecek ve onu güzel bir şekilde gözetecek muhlis bir liderliktir.
Dördüncü gerçek: Müslüman ülkelerdeki direniş hareketleri, ne kadar samimi olurlarsa olsunlar onların rolleri direnişin ötesine geçmeyecektir; rejimlerin mücahitlere yönelik komploları devam etse de varlığa hizmet etmek ve onu yenilgiden kurtarmak için efendileri Batı’yı ve Amerikalıları hoşnut etmek telaşındadırlar; ayrıca onlar, Amerikan yönetiminin ajan ve hain yöneticilerle birlikte açıkladığı iki devletli çözüm ve Amerika’nın Yahudi varlığına baskı yapması ve onu kapitalist yöntemle bu çözüme zorlaması yoluyla yaptıkları bağlantıları ve ajanlıkları sayesinde zaferi yenilgiye dönüştürmeye çalışmaktadırlar; bu da başlı başına Yahudi varlığının ve işgalci devletinin tanınması demektir.
Beşinci gerçek: Direniş şerî bir çözüm olmadığı gibi Yahudi varlığını kökünden söküp atmak için nihai bir çözüm olmamasının yanı sıra ülkeyi, beldeyi ve halkını korumanın da meşru bir yolu değildir; bilakis bunlar, uluslararası hukukun öngördüğü bir Batı fikridir, işgal altındaki halkların haklarından biridir, vatancılık fikrini pekiştirmektir ve gücü ve kuvveti olmayıp işlerinde mağlup olanların yoludur. Bu arada İslam’da vacip olan, cihat davetini yaymak için orduların seferber edilmesidir; zira Müslüman ülkelerin topraklarının bir karışı dahi işgal edildiğinde İslam ordusunun onu kurtarmak için savaşması vacip olur; şayet bugünkü halimizde olduğu gibi Hilafet Devleti’nin yokluğundan dolayı İslami bir ordu mevcut değilse, o zaman muktedir olanların (Müslüman orduların) üzerine vacip olur. Eğer onların savaşmasına engelleyen bir engel olursa, o zaman “Vacibin Ancak Kendisi ile Tamamlandığı Husus da Vaciptir” kaidesi gereği bu engelin ortadan kaldırılması gerekir. Dolayısıyla günümüzde, orduların görevlerini yerine getirmelerinin önündeki tek engel yöneticilerdir; o halde Allahu Teala’nın farzını yerine getirmek için onların kökünden sökülüp atılması ve ortadan kaldırılması gerekir. Bu yüzden yöneticilerin ortadan kaldırılmasında ve bu köhnemiş rejimlerin devrilmesinde en büyük sorumluluğu taşıyanlar ordu subaylarıdır.
Meyvesini verecek olan gerçek bir ciddi çalışma, Yahudi varlığını kökünden sökmek atmak için Müslüman orduların harekete geçmesidir. Bu ise ancak orduları seferber edecek ve Mescid-i Aksa'yı Yahudilerin pençesinden kurtaracak olan Hilafetle mümkündür; böylece Beytu’l Makdis, Allah’ın izniyle Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin başkenti olacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah El-Âmiri – Yemen