Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İnsanlığın Yaşadığı Bu Karışıklığın Gölgesinde Çözüm, İslam’ın Tatbik Edilmesidir!

بسم الله الرحمن الرحيم

 

İnsanlığın Yaşadığı Bu Karışıklığın Gölgesinde Çözüm, İslam’ın Tatbik Edilmesidir!

Belki de herkes, bugün İslam ümmetinin yaşadığı bu karışıklığın nedenini, ümmetin, neden yaşamın her alanındaki bu gerileme ve çöküşe ulaştığını sorguluyordur. Ve tüm insanlığın başına gelen sıkıntının nedenini… Kendilerini ve tabiilerini, altın çağlarını yaşadıklarına ve arzu ve mutluluklarına ulaştıklarına inandıran Batı ülkeleri, kendi düşünürlerine göre bu duruma, ancak dini terk ettikten sonra ulaşmışlardır ancak gerçekte onlar kendilerini kandırıyorlar; zira Batılı ülkeler, bir cehennem çukurunda yaşıyorlar ve kendileri için bir kurtarıcı ve çıkış yolu arıyorlar…

Değişimi kabul etmeyen ve hiçbir şüpheye yer bırakmayan sabit ve köklü cevap, çözümün, İslam şeriatını ve hükümlerini uygulayan, taşıyan ve koruyan bir devlette tatbik edilmesinde yatmasıdır; çünkü İslam şeriatı, siyasi ve askeri hüküm ve kanunları, ahlakı, kadın, çocuk ve bir bütün olarak toplumun haklarını düzenleyen en iyi kanunları içermektedir; çünkü o, içerisinde hiçbir kusur ve zulmün olmadığı dosdoğru Rabbani bir metottur ve onun hükümleri önünde, siyah ve beyaz, zengin ve fakir, yöneten ve yönetilen herkes eşittir; dolayısıyla herkesin birtakım hakları ve görevleri vardır.

Muhammedi davetten önceki Arapların halini ve vahiy inmeden önceki bütün ümmetin halini okuyan bir kimse; bizim hakkında bahsettiğimiz hakikati görecektir; zira Araplar, İslam risaleti gelmeden önce egemen olan karışıklık, başıboşluk, cehalet, geri kalmışlık, zulüm, ırkçılık, neredeyse bitmek bilmeyen intikamlar, kadınların ezilmesi, haklarının alınması, insanların köleleştirilmesi ve benzeri sıkıntılarla karşı karşıyaydılar. Dolayısıyla İslam risaletinin en önemli hedef ve maddelerinden biri, bu felaketleri ortadan kaldırmak, bunlarla mücadele etmek ve tevhit sancağı altında tüm insanlığın arasında adaleti yaymak oldu. Zira Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek yoktur ve siyah ve beyaz, fakir ve zengin bütün insanlar eşittir. Dolayısıyla kalpler çatışıp çarpıştıktan ve kalpleri iman nuru kapladıktan sonra hepsi bir mecliste oturup tek bir kaptan yemek yediler; böylece de tek bir vücut gibi oldular.

İşte bugün bizler de birtakım çağrılar ve karışıklık içinde yaşıyoruz; zira bu dinin, bilime ve gelişmeye ayak uyduramayan geri kalmış ve gerici bir din olduğu şeklinde çarpıtmaya çalışanlar olduğu gibi… diğer bazıları da, kesinlikle bir yaratıcının olmadığını ve kainatın tesadüfen başladığını söyleyerek dinleri tamamen inkâr ediyorlar… bazıları ise, kadınların özgürleşmesi ve onların her konuda erkeklerle eşit olması çağrısında bulunuyorlar, zinaya ve içki içmeye izin veriyorlar. Dahası onların durumu, eşcinselliğe izin veren yasaların çıkarılması çağrısı yapacak noktaya kadar ulaştı. Ayrıca onlar, kürtaja, evlilik dışı ilişkilere, hayvanlarla cinsel ilişkiye ve çöküşlerini ve rezilliğin ve karışıklığın en uç seviyelerine ulaştıklarını gösteren diğer şeylere izin veriyorlar. Böylece onlar hayvanlar gibi oldular; hatta daha da şaşkın bir hale geldiler!

Batı’daki insanların özgürleştiklerine, hedef ve arzularına ulaştıklarına inanmayın; Vallahi onlar kendilerini kandırıyorlar. Zira İngiltere, Fransa, Amerika ve diğerleri gibi bu kapitalist medeniyetin ülkeleri ve kadın savunucuları tarafından yıllık olarak yayınlanan şok edici resmi raporlar vardır. Orada yüzbinlerce evlilik dışı doğumun olduğu geçmekte olup aralarındaki tecavüzü ise hiç sormayın. Ayrıca raporda, (ya hamilelik sırasında ya da doğumdan sonraki günlerde fetüslerin öldürülmesi gibi) binlerce düşük vakası geçtiği gibi depresyon, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, yalnızlık ve dünyanın işe yaramazlığı hissi ve daha birçok suç ve skandal nedeniyle özellikle genç erkek ve kadınlar olmak üzere binlerce intihar vakası geçmektedir… O halde bahsettikleri mutluluk ve ulaştıklarını iddia ettikleri özgürlük hani nerede?! Onlar mutluluğu, fiziksel hazzın en yüksek şekilde elde edilmesi olarak tanımlıyorlar; peki gerçekten mutluluğa ulaşabildiler mi? Peki öncelikle onların mutluluğa yönelik tanımları doğru mudur? Hayır, mutluluğa ulaşamadıkları gibi onu doğru bir şekilde de tanımlayamadılar; zira onlar, karşılıklığın içinde bocalayıp duruyorlar; dolayısıyla ne para, ne teberrüc (kadının açık saçıklığı), ne de içki içmek onları mutlu ediyor. Oysa gerçek mutluluk, inananlarına, insanı gerçek mutluluğa ulaştıracak -ki o, Allah Azze ve Celle’nin rızasıdır- mefhum ve kanaatleri aşılayan İslam’a sarılmaktır.

İnsanlık, İslam’ın tatbik edilmesi dışında bu karanlıklardan çıkamayacaktır; çünkü İslam, akidesi insanın aklını ikna eden ve kalbini huzurla dolduran kapsamlı ve kâmil bir hayat sistemidir. Bu yüzden onu tatbik edecek bir devletin olması gerekir. Ancak şu an bu devlet, 100 yılı aşkın bir süredir uluslararası sahneden kaybolmuştur. Zira Müslümanların devleti, 3 Mart 1924 tarihinde yıkılmıştır; dolayısıyla bu devletin gölgesi dışında insanlık, çöküş halinden ilerleme yönünde değişmeyecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Yahya Ebu Faruk – Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER