Perşembe, 17 Safer 1446 | 2024/08/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ne Hakkında İstişare Ettiğin Ne de Karşılaştığın Kişilere Yapacağını Söylediğin Şey Cinayet Değildir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Ne Hakkında İstişare Ettiğin Ne de Karşılaştığın Kişilere Yapacağını Söylediğin Şey Cinayet Değildir!

Ne İran’ın ne partilerinin ne de yandaşlarının hesapsız bir tırmanışla ilgilendikleri görülmüyor ve buna dair çok delil ve kanıtlar vardır. 1948 savaşından 67 ve 73’e kadar ve sonrasındaki onların muadillerinin yaptığı savaşlar, üzerinde anlaşmaya varılan savaşlara daha yakın olan disiplinli savaşlardı; İran’ın Yahudi varlığına yönelik vaat ettiği darbeyle ilgili açıklamaları gerçekleşmiş olsaydı, Yahudi varlığının İran ve Lübnan topraklarında Haniye ve Şükür’e düzenlediği suikastlarla İran’ın ve onun Lübnan’daki partisinin burnunu toprağa sürtmesinin (aşağılamasının) ardından İran’ın geri kalan yüz suyunu (itibarını) koruduğu bir medya savaşı olacaktı.

Ardı ardına gelen darbelerden sonra İran ve yandaşlarının ne bir düşmanı öldürecek ne de bir gözü çıkaracak cılız bir karşılık vermesi muhtemeldir ve ABD’nin hamleleri ile İran ve yandaşlarıyla yaptığı açık ve gizli görüşmeler bu kategoriye girmektedir; yani saldırı veya savaş kontrolden çıkmayacaktır. Zira Amerika, oyuncuların temas hattının dışına çıkmasını istemiyor; hatta Amerika, İran’ın Yahudi varlığına üç ay önceki saldırıdan daha fazla vurmasına izin verse bile bu, sadece Netanyahu ve etrafındaki akılsızların davranışlarını, müzakereleri kabul edene kadar frenlemek içindir ki bu şekilde Biden yönetimi, Gazze’deki savaşı durdurmayı ve müzakereleri başlatmayı başarırsa bunun ikinci bir yönetim döneminde başarılı olmalarının bir garantisi olabileceğini düşünüyor ama Netanyahu hala inatla iki devletli çözümü kabul etmeyi reddediyor.

İran ve Yahudi varlığı sonuçları hesap edilmeyen bir savaşla ilgilenmiyorlar ve İran hiçbir zaman Filistin’i kurtarmak ya da Yahudi varlığıyla savaşmak gibi bir kaygı gütmemiştir. Şayet Amerika bu varlığa baskı yapma ihtiyacı hissetseydi bunu yapardı; ancak Yahudiler onlarca kişiyi öldürdüler, Şam’da yüzlerce bölgeyi bombaladılar ama kılını dahi kıpırdatmadı; mesele bundan ibarettir. Ancak Amerika şuradan buradan kakofonik/uyumsuz seslerin çıkmasından ve ritmini kontrol ettiğini işini bozmasından korkuyor; bu nedenle işlerin kontrolden çıkmaması için savaşın ritmini kontrol etmek üzere dışişleri ve savunma bakanlarını ve genelkurmay başkanını harekete geçirdiğini görüyorsunuz; bu yüzden akla haya gelmeyecek şeylerin meydana gelmemesi için atlarını ve adamlarını, uçak gemisini, ekipmanları ve birçok silahları bölgeye getirdi.

İran ideolojik bir devlet değildir ve Yahudi varlığıyla savaşında kayda değer çıkarları yoktur; ancak İran, Humeyni döneminden bugüne kadar Amerika’ya hizmet etmekte olup uluslararası sistemin bir parçası olarak kararlarında, sözde uluslararası kanunların ve uluslararası iradenin dışına çıkmamaktadır. Zira Yahudi varlığının özellikle Filistin olmak üzere Müslüman topraklardaki bekası, egemen rejimlerin küresel suç ortaklığıyla sağlanmakta olup İran da bunun bir parçasıdır. Yol bakımından en iyi rejimler ve hareketler, 4 Haziran 1967, yani 67’den sonraki işgal sınırlarında Filistinliler için bir devlet talep edenlerdir; bundan önce işgal edilenleri ise talep eden veya ondan bahseden kimse yok; dolayısıyla İran, ülkeler arasında bir yenilikçe olmadığı gibi Lübnan’daki partisi de sadece onun bir parçası olup onun yolundan gitmektedir; “İsrail” ve Amerika’ya ölüm" şeklindeki içi boş sloganlar ise içerikten yoksun olan ancak patlatıp durduğu sloganlardan başka bir şey değildir.

İran, üst düzey yetkililerinin lisanı üzerinden Filistin’i özgürleştirmenin ve Yahudileri oradan çıkarmanın “İslam Cumhuriyeti” için on beş dakikadan fazla sürmeyeceğini açıklamadı mı? Başka bir rivayete göre de yedi buçuk dakikadan fazla sürmeyeceğini açıklamadı mı?! Bu da İran, Yahudi varlığına karşı savaşını sabah namazından sonra başlatmış olsa, iki rekat kuşluk namazından önce savaşı bitireceği anlamına geliyor; peki o zaman neden yapmıyor?!

Yahudi varlığı ile bir ümmet olması vasfıyla İslam ümmeti arasında meydana gelecek gerçek bir savaş, uluslararası kararlar veya bölünme bayrakları altında olmayacağı gibi uluslararası yasaları da gözetmeyecek bir savaş olmayacaktır; aksine taş ve ağaçların bile katılacağı ve Allah’ın izniyle Müslümanların galip geleceği bir savaş olacaktır; zira ideolojik bir devlet - ki İran bunlardan biri değildir-, savaşa girmeye karar verdiğinde, uluslararası duruma ya da uluslararası yasalara bakmaz, kararlaştıran yer ve zamanda vurmadan önce bir gün, bir hafta veya bir ay boyunca karma karış etmeye başlamaz, aksine Mute, Kadisiye ve Ayn Calut’ta olduğu gibi savaşlara girer…

Haber kanallarının ve gazetelerin bunları ele almasına ve “trend” haline gelmesine gelince; bu ve benzeri şeyler bir savaş değildir; aksine onların takipçileri ve taraftarlarından sıradan insanların güldükleri oyunlardır! Nitekim şair Câhilî şöyle demiştir:

Ne Hakkında istişare ettiğin ne de karşılaştığın kişilere yapacağını söylediğin şey cinayet değildir!

Ancak tüm bu kasvetli nitelemelere rağmen bizler, Allah Subhanehu ve Teala’nın, tıpkı Gazze’de ve ondan önce de Şam’da çıkardığı gibi bu ümmetin içinden ölümü hayatın önüne alan mücahit öncülerden bir zümre, hatta zümreler çıkaracağından eminiz; Gazze halkının kahramanlıklarını, metanetlerini ve sabırlarını görmeden Gazze’den bahsedecek olsaydık şöyle derdik: Tarih desiselerden hali değildir; ancak şimdi onları kendi gözlerimizle gördüğümüz, bundan önce de Çeçenistan’ın kahramanlıklarını gördüğümüz ve Felluce de bundan uzak olmadığı için Allah’ın bu ümmete yönelik yardımına ve iktidarına olan inancımız daha da güçlenmiştir.

Son olarak Filistin, onun satılmasına katkıda bulunanlar tarafından kurtarılamayacaktır; zira Yahudi olmaları vasfıyla Yahudilere teslim edilmiş ve buna da dini nitelik galip gelmiştir; dolayısıyla Filistin, herkesin üzerine komplo kurduğu, Müslümanlardan gasp edilen ve Hilafet Devleti’nden koparılan bir meseledir; dolayısıyla da o, başından sonuna kadar dini bir mesele olup hak sahipleri ve toprak halkı olması vasfıyla Filistin halkının meselesi değil, aksine Yahudiler Filistin topraklarının her bir karışından çıkarılıncaya kadar savaşan Müslümanlar olmaları vasfıyla Müslümanların meselesidir. Filistin meselesine yönelik akidevi nitelendirme işte budur; bu nitelendirme ise İran’a, onun partilerine ve yeryüzündeki mevcut ülkelere uygun düşmemektedir; zira bu ülkelerin hepsi, Yahudi varlığının var olmasına, Yahudi varlığının kendisinden daha çok hırs göstermektedirler; bakın işte Amerika, Avrupa ve Müslüman ülkelerdeki hain rejimler, Yahudilerin kendilerine zarar vermelerini engellemeye ve onları kendi varlıklarını yok edecek ve devletlerine zarar verecek her şeyden uzak tutmaya çalışıyorlar.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid El-Eşkar (Ebu El-Mu’taz)

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER