Pazar, 27 Safer 1446 | 2024/09/01
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Gazze ve Murdarı Temizden Ayırması!

بسم الله الرحمن الرحيم

Gazze ve Murdarı Temizden Ayırması!

Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: ما كَانَ اللهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّى يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ(Ey inkâr edenler!) Allah müminleri, murdarı temizden ayırmadan bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir.” [Al-i İmran 179]

Yahudi varlığının Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımın başlamasının üzerinden on aydan fazla bir zaman geçti; o zamandan beri dünya, Yahudi varlığının Gazze’deki Müslümanları yok etme, yerlerinden etme ve topraklarını gasp etme girişiminde Batı’nın propagandasını yaptığı tüm standart ve normları nasıl ihlal ettiğini izliyor.

Büyük yabancı güçlerin temel desteğinden cesaret olan Yahudi varlığı katliamlarına devam etmekte ve yaklaşık seksen yıl boyunca çok tanıdık bir özelliği olan ince bir aldatma ve yalan perdesiyle suçlarını halkından ve dünyadan gizlemeye çalışmaktadır.

Bu soykırım, Gazze’deki iki milyon Müslümanın toplu olarak bombalanmalarına, yerinden edilmelerine, kurşunlarla hedef alınmalarına, tutuklanmalarına, korkunç işkencelere maruz kalmalarına, tecavüz edilmelerine, sakat bırakılmalarına, canlı olarak yakılmalarına, aç bırakılmalarına ve insanlığın bildiği her türlü şiddetli baskıya maruz kalmalarına neden olurken, Gazze’deki Müslümanlar ise İslam ümmetinin mübarek topraklarını umutsuzca savunmaya çalışmaktadırlar. Nitekim bu operasyonlar aracılığıyla sakinler, mülteciler, mahkumlar, direniş savaşçıları ve şehitler gibi çeşitli kategorilere bölünüp parçalandılar...

İslam ümmeti bir bütün olarak, Gazze ve Filistin’deki kardeşlerinin çekmiş oldukları acıları şaşkınlıkla izleyip şiddetli acılar hissederken onlardan birçoğunun öfkelenmesi ve sıkıntıya düşmesi için daha büyük bir neden vardı. Nitekim bir kişi, imtihana maruz kalanların sadece Filistin’deki Müslümanlar olduğunu düşünebilir; ancak gerçekte gerçek imtihana maruz kalanlar, soykırım devam ettiği halde farklı gruplara ayrılan Gazze ve Filistin dışındaki Müslümanlardır.

Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik saldırısının başladığı Ekim 2023'ten bu yana İslam ülkesinin dört bir tarafında ümmetten birçok kişi şehit olmuş ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, تَرَى الْمُؤْمِنِينَ فِي تَرَاحُمِهِمْ وَتَوَادِّهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ كَمَثَلِ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى عُضْواً تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ جَسَدِهِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّىBirbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede, birbirlerine şefkat göstermede müminlerin bir bedenin misali gibi olduğunu, ondan bir uzuv rahatsız olsa diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ettiklerini görürsünüz” hadisi gereği onlara, Fas'tan Endonezya'ya kadar Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerdeki toplumun her kesiminden ve aynı şekilde Batı ve diğer ülkelerde yaşayan Müslümanlar tarafından destek yağmıştır.

Bazıları için, mevcut araçlar yoluyla seslerini yükseltmek, sorunu ele almak için mümkün olan tek seçenek olabilir. Ancak bunu, doğru çözüme davet etmek yoluyla yapmaları gereklidir. Sadece Gazze’ye sadaka gönderilmesi çağrısında bulunmak, dua etmek, bireysel ıslahta bulunmak ya da Yahudi varlığını destekleyen şirketleri boykot etmek, bizzat ödüle layık eylemler olsalar da ancak azılı orduyu durdurarak soykırımı sona erdirmeyecektir.

Aynı şey mevcut siyasi sistemler ve mevcut dünya düzeni aracılığıyla bir etki oluşturmak için politikacılar ve kurumlar üzerinde hararetle baskı uygulayan kişiler için de geçerlidir. Zira bunu yapmak, büyük küresel güçlerin kendi yerel siyasetçilerini, kendi kurum ve kuruluşlarını ve dünyanın dört bir yanındaki yarı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri kontrol ettiklerini ve tüm bunların da kendi stratejik ve maddi çıkarlarını gerçekleştirmek için olduğu gerçeğini göz ardı etmektir. Bu ise Yahudi varlığına soykırım politikalarını sürdürmesi için şu anda Ortadoğu’da fiili hareket etme özgürlüğü vermeyi içerdiği gibi aynı şekilde bu, Yahudi ordusuna silah ve finansman sağlamayı da içermektedir.

Her açıdan İslam ümmeti için gerçek çözüm, egemenliği tüm işlerde Allah Subhanehu’nun hükmüne veren ve ümmeti, tek bir devletin ve tek bir yöneticinin otoritesi altında iç bölünmeler olmaksızın birbirine bağlayan kendi siyasi sisteminin yeniden kurulmasıdır. Bu tek yönetici, yani Halife, ümmetin muazzam kaynaklarını, özellikle de ordularını ve mücahitlerini, Müslüman ülkelerdeki askerler ve mücahitler arasında yankılanan bir arzu olan Filistin topraklarını özgürleştirmek için harekete geçiren kişi olacaktır.

Ancak ulus-devlete dayalı mevcut sistemin gölgesinde Müslüman ordular, kışlalarında hapsolmaya ve büyük komutanları tarafından zincire vurulmaya devam etmektedir. Ama bu aynı liderler, kardeşlerinin maruz kaldıkları soykırıma verdikleri tepkileri değerlendiren ve kaydeden Allah Subhanehu ve Teala tarafından sınananların bizzat kendileri olduğunun farkına varmalıdırlar. Bu yüzden onların eylemlerini sadece konuşmakla sınırlandırmaları, kesinlikle kabul edilemez bir husustur.

Ayrıca Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in döneminde olduğu gibi Sahabeler (Allah onlardan razı olsun) ve Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in etrafında olanlar da, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ilk İslam Devleti’nin düşmanlarına karşı cihat çağrısına icabet ettiklerinde sınandılar.

Nitekim Uhud Savaşı bunu açıkça ortaya koymuştur; zira savaşın ortasında bazı okçuların itaatsizliği nedeniyle işler Müslümanların aleyhine dönünce, Kureyş süvarileri ustaca manevralarla bundan yararlanmışlardı. Bunun üzerine Sahabeler (Allah onlardan razı olsun) aniden kendilerini tam bir yenilgi ihtimaliyle karşı karşıya buldular. Buna karşılık bazı Müslümanlar askeri oluşumu bozdular. Bununla birlikte Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i ve İslam davasını savunmak için savaş alanında sabit bir şekilde kalmaya devam edenler ve şehitlik uğruna hayatlarını feda edenler de vardı. İşte bu şekilde Allah Subhanehu ve Teala Müslümanları, çeşitli gruplara ayırmıştır.

Benzer bir durum daha sonra Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in zamanında İslam Devleti’nin ilk dönemlerinde, Mute Savaşı ve Tebük Savaşı sırasında Bizans ve Roma İmparatorluğu ve büyüyen İslam gücü karşı karşıya geldiğinde yaşanmıştır. Her iki durumda da ilk Müslümanlar, profesyonel savaş eğitimi almış ve sayıca çok fazla olan deneyimli bir düşmanla karşılaşmak için yola çıkmışlardır. Dolayısıyla bu savaşlara hazırlık çerçevesinde Müslümanlar, kendi kişiliklerine göre imtihan edilip sınıflandırılmıştır. Tebük Savaşı sırasında, Sahabelerin (Allah onlardan razı olsun) hazırlık yapmak için gösterdikleri büyük iyiliğe rağmen ancak İslam ordusunun kaynakları son derece yetersizdi. Aynı zamanda bazı Müslümanlar da geride kalmıştı. Ancak Mute Savaşı ve Tebük Savaşı Romalıların kalplerine korku salmış ve Müslümanlar tarafından fethedilmelerinin zeminini hazırlamıştır.

Bugün Müslüman orduların komutanları kışlalarında hareketsiz bir şekilde otururlarken Allah Subhanehu ve Teala’nın aslında onları, sadece münafıklar kendilerini zincire vurdukları için zincirli kalmaya devam eden münafıklar ve muhlis müminler şeklinde iki kategoriye ayırdığını idrak etmelidirler. Ancak her iki durumda da bu pranga durumu, kıyamet gününde Allah Subhanehu ve Teala’nın huzurunda aleyhlerine bir hüccet olacaktır.

Samimi Müslüman ordu komutanlarının, özellikle de hak ile batıl arasında tereddüt edenlerin, kararlı bir duruş sergilemeleri ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti yeniden tesis etme ve Filistin’deki ve işgal altındaki tüm topraklardaki Müslümanları karşı karşıya kaldıkları vahşi zulümden kurtarma davası olan İslam davasına güçlü bir şekilde bağlı kalmaları gerekir. Bu komutanlar bunu yaparak sadece mazlumları vahşi zulümden kurtarmakla kalmayacaklar, bilakis aynı zamanda ahirette kendilerini azaptan kurtaracaklar ve bunun yerine Allah Subhanehu ve Teala’nın cennetinde büyük bir sevaba nail olacaklardır ki büyük kurtuluş işte budur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulhakim Esed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER