Pazartesi, 04 Şaban 1446 | 2025/02/03
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Allah Subhanehu ve Teala Dünyadaki Olayların Seyrine, İnsanların Amallerine ve Onların İlişkilerine Müdahale Ediyor Mu?

بسم الله الرحمن الرحيم

Allah Subhanehu ve Teala Dünyadaki Olayların Seyrine, İnsanların Amallerine ve Onların İlişkilerine Müdahale Ediyor Mu?

ABD’nin Kaliforniya eyaletinin Los Angeles kentinde 7 Ocak 2025 tarihinde çıkan yangın haberlerinin yayılması, yangının geniş ve güçlü bir şekilde genişlemesi, dünyanın dikkatini çekecek şekilde geniş arazileri ve tesisleri yutmasıyla birlikte birçok kişi, bu yangınların geride bıraktıkları şeyler ile Gazze ve halkının durumlarının arasını karşılaştırdı. Bu konu hakkında yeni sorular ve tartışmalar ortaya çıkmıştır:Bu yangınlar bizzat Allah'ın bir cezası ve intikamı mı yoksa bunlar, eşyalar ve ilişkilerin özelliklerine ve sebep ve müsebbibler (sebep-sonuç ilişkisi) konusunda kevni sünnetlere (yasalara) göre cereyan eden olaylar mıdır?

Bu, farklı kültürlerde mevcut olan, belirli bir dine veya insan grubuna özgü olmayan eski ve sürekli yenilenen bir konudur. Yine bu, kerametler konusuyla, yani Allah Subhanehu ve Teala’nın, kurtarmak ve yardım etmek, bazılarının imanları ve takvaları nedeniyle dünyada onlara destek, yardım ve başarı vermek ya da onların düşmanlarından intikam alıp işkence etmek ve ahlaksızlıkları ve zulümleri nedeniyle bazılarından intikam almak için insanların fiillerine müdahale etmesiyle bağlantılıdır.Bu araştırma, ister (kevni) sünnetleri ihlal etmeden sebep ve müsebbiblere göre meydana gelen olaylar anlamında olsun, isterse doğaüstü olaylar anlamında olsun, kerametler meselesine uygun düşmektedir.

Bu konunun ayrıntılarını takip ettikten sonra bazı araştırmacıların, Allah Subhanehu ve Teala’nın dünyadaki olayların gidişatına müdahale ettiği fikrinin (kevni) sünnetlerin ihlal edilmesi kabilinden bulduğu ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bisetinden sonra hiçbir doğaüstü olayların olmadığı eklemesinde bulunduğu ortaya çıkmaktadır.Buna göre bu görüş, Allah’ın müdahalesi fikrini reddetmekte ve olayların sadece Allah’ın yarattıklarına yerleştirdiği sünnetlere, yasalara ve özelliklere göre seyrettiğini düşünmektedir. Dolayısıyla bu görüş, kerametlerin varlığını tamamen reddetmektedir; buna müteakip Los Angeles yangınları ile Gazze’de veya başka yerlerde yaşananlarla herhangi bir bağlantının olduğunu da reddetmektedir. Los Angeles yangınlarının Gazze’deki katliamlarla bağlantılı olduğu fikrinin insanlar arasında yaygın bir kabul gördüğü de ortaya çıkmıştır; zira duygusal olarak ve herhangi bir delil olmaksızın bunu ilahi bir intikam olarak gördüler.

Los Angeles yangınları ile Gazze’deki katliamlar arasındaki bağlantıyı tartışmadan önce şu meselelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir: Peygamber dışında doğaüstü olayların ya da kevni sünnetlerin ihlal edilmesi anlamında kerametlerin olması mümkün müdür?Allah Subhanehu ve Teala, ister (kevni) sünnetleri ihlal ederek ya da etmeyerek olsun, belirli olguları ya da sonuçları yaratmak için olayların gidişatına ve örneğin savaşlar, tuzaklar ve hileler gibi insanlar arasındaki ilişkilere müdahale eder mi?Yoksa Subhanehu gökleri, yeri ve bunların içindeki her şeyi yaratıp her şeyin özelliklerini takdir etti de kainat ve içindekiler Subhanehu ve Teala’nın müdahalesi olmadan bu özelliklere göre mi hareket etmektedir?

Doğaüstü olayların sadece Allah Subhanehu ve Teala’nın takdiriyle gerçekleştiği tartışılmaz bir gerçektir.Peygamber Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bisetinden önce kesinlikle bu peygamberler ve peygamber olmayanlar arasında yaşanmıştır.Allah Subhanehu ve Teala, iradesiyle dilediğini yapar.Bundan sonra, yani Nebi Muhammed’den sonra bunu yapmadığını söylemek, vahiyden bir delili gerektirir ve bir delil de yoktur.Bu nedenle doğaüstü olayların meydana geldiğini, Allah’ın her zaman emrettiğini, dilerse yapmak istediğini yaptığını, yapmak istemezse yapmadığını inkâr etmek mümkün değildir.Dolayısıyla mesele, hangi anlamda olursa olsun kerametlere intibak etmekte olup Subhanehu onu dilediği şekilde herhangi bir kişi ya da gruba vermekte ya da bunu ikram etmektedir.Dolayısıyla herhangi bir zaman diliminde kerametlerin veya doğaüstü olayların meydana geldiğini inkar etmek, ne aklen ne de şer’an mümkün değildir; çünkü emir Allah Subhanehu’ya ait olup O’nun kudretinde ve O’nun dilemesine göredir.

Ancak meselenin Allah Subhanehu’nun kudretiyle olduğuna ve salih ve takva sahibi bu odağın zahirine dayalı olarak herhangi bir kişi ya da odak için doğaüstü ya da kerametle ilgili herhangi bir sözü alıp tasdik edebilir miyiz?Cevap, bunun doğru olmadığı, aksine bunun bir çöküş ve dalalet yolu olduğudur. Dolayısıyla kesin bir şekilde ispat edilmedikçe eşyanın özelliklerine ve sebeb-müsebbeb (sebep-sonuç) yasalarına aykırı olan herhangi bir iddiayı tasdik etmek doğru değildir;şayet herhangi bir doğaüstü olay iddiası kesin olarak kanıtlanırsa, o zaman bunun tasdik edilmesi gerekir. Bu nedenle Subhanehu, kendisiyle birlikte kesin bir delil olmadıkça kendisine iman etmeleri için herhangi bir kavme bir peygamber göndermemiştir; onun delili ise (kevni) sünnetin ihlali, yani Allah Subhanehu dışından hiç kimsenin güç yetiremeyeceği bir fiildir.Bu nedenle Allah Subhanehu'nun izniyle doğaüstü olayları veya kerametlerin olduğu inkar etmek ve Subhanehu’nun dilediğinde herhangi bir zamanda bunları yaptığını inkar etmek imkansızdır.Ancak kesin bir delil olmadan bunun gerçekleştiğine dair herhangi bir iddiayı tasdik etmek doğru değildir.

O halde içindeki bütün mahlûkatla birlikte kâinatın, sadece Allah’ın onu yaratırken koyduğu özelliklere göre seyrettiğini, Subhanehu’nun buna asla müdahale etmediğini söylemek doğru değildir.Ayrıca dünyada meydana gelen herhangi bir olayla ilgili iddia, bunun Allah Subhanehu’nun müdahalesiyle gerçekleştiğini ispatlamaz;çünkü bu vahiyden bir delil gerektirir ve vahiy de kesilmiştir. Dolayısıyla böyle bir iddia kanıtlanamamıştır. Buna göre Kaliforniya yangınlarının Allah’ın bir cezası ya da Gazze’nin veya başkalarının bir intikamı olduğunu söylemek imkansız olduğu gibi bunu inkar etmek de imkansızdır; zira bu, sadece Allah’ın ilmindedir. Burada şunu belirtmek gerekir ki, dünyadaki musibetler, imtihanlar veya herhangi bir azap sadece Allah katından bir ceza veya intikam olarak değil, aksine bir imtihan, bir sınav, günahların bağışlanması ve benzerleri olarak da meydana gelmiştir ki bu, hem müminler hem de kafirler için gerçekleşmektedir. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن: إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ Müminin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” [Müslim rivayet etti]

Böylece (kevni) sünnete aykırı olan kerametlerin, herhangi bir zamanda gerçekleşebileceği kanıtlamıştır. Aynı zamanda Allah Subhanehu ve Teala’nın, bu dünyada insanlar arasındaki olayların gidişatına müdahale ettiğini inkar etmenin de yanlış olduğu ortaya çıkmıştır, çünkü böyle bir inkar için hiçbir delil yoktur.

Aslında Kur'an-ı Kerim birçok ayet ve kıssada, Allah’ın insanların fiillerine ve dünyadaki olayların gidişatına müdahale ettiğini, zafer ve başarısızlık verdiğini, duaya icabet ettiğini, dünyada yollara götürdüğünü ve Kendisinden ittika edenlerin sıkıntısını giderip bir çıkış yolu verdiğini açıkça belirtmektedir… Müslümanların, kainattaki ve insan ilişkilerindeki her hareketin veya değişimin ancak Allah'ın yarattığı her şeyde takdir ettiği sebepler ve müsebbibler yasalarına göre meydana gelebileceği kurallarına dayanarak bu konuyu sorgulamaları veya bu hususta tereddüt etmeleri gerçekten çok şaşırtıcıdır. Bu delillerden bazıları aşağıdaki şekildedir:

Subhanehu ve Teala birçok ayette, insanların kendisine dua etmelerinden sonra zararı açığa çıkardığını ve kendisine yönelmeleri için onları çetin sıkıntılara soktuğunu buyurmuştur. İşte bunlardan bazıları: بَلْ إِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ إِلَيْهِ إِنْ شَاء وَتَنسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ * وَلَقَدْ أَرْسَلنَا إِلَى أُمَمٍ مِّن قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَBilâkis yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.Yemin olsun ki, senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermiştik, fakat onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz de onları, belki inkârdan vazgeçip Allah'a yakarırlar diye çetin musîbetler, zorluk ve sıkıntılar içinde bırakmıştık.” [En’am41-42] Ve şöyle buyurmuştur: وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَـكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ * أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَائِمُونَ * أَوَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ * أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَO (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik. Kentlerin halkı, geceleyin uyurlarken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?Yahut kentlerin halkı, kuşluk vakti eğlenirlerken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?Yoksa onlar, Allah'ın kendileri için hazırlayacağı tuzaktan güvende mi oldular? Unutmayın ki, tam olarak ziyana uğramış kimselerden başkası, Allah'ın hazırlayacağı tuzaktan kendini güvende hissedemez!” [A’raf 96-99] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُم بِأَلْفٍ مِّنَ الْمَلائِكَةِ مُرْدِفِينَ * وَمَا جَعَلَهُ اللهُ إِلاَّ بُشْرَى وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللهِ إِنَّ اللهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ * إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُم مِّن السَّمَاء مَاء لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الأَقْدَامَ * إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلآئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ * ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّواْ اللهَ وَرَسُولَهُ وَمَن يُشَاقِقِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِHatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla kalbiniz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir. O zaman katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu; sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (verdiği vesveseyi) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve savaşta sebat ettirmek için üzerinize gökten bir su (yağmur) indiriyordu.Hani Rabbin meleklere: «Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi iman edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına! Vurun onların bütün parmaklarına! diye vahyediyordu. Bu söylenenler, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır.” [Enfal 9-13] Ve yine şöyle buyurmuştur: فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَـكِنَّ اللهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَـكِنَّ اللهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ * ذَلِكُمْ وَأَنَّ اللهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَOnları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın. Ama ancak Allah attı. Mü'minleri kendi nezdinden güzel bir imtihan ile denemek için (bunu yaptı). Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, herşeyi çok iyi bilendir.Sizin haliniz işte budur. Şüphesiz Allah kafirlerin düzenini zayıflatandır.” [Enfal 17-18] Ve şöyle buyurmuştur: وَمَن يَتَّقِ اللهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجاً * وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً “Kim Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar. Onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Allah, her şey için belli bir ölçü koymuştur.” [Talak 2-3] Ve şöyle buyurmuştur: ثُمَّ أَنَزلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَنزَلَ جُنُوداً لَّمْ تَرَوْهَا وَعذَّبَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَذَلِكَ جَزَاء الْكَافِرِينَSonra Allah, Rasulü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır.” [Tevbe 26] Ve şöyle buyurmuştur: قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُواْ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَMünafıklara şunu söyle: “Siz bizim hakkımızda ancak şu iki güzellikten; zafer veya şehâdetten birinin gelmesini gözetip duruyorsunuz. Biz ise sizin hakkınızda, ya Allah'ın kendi tarafından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını bekliyoruz. Öyleyse bekleyin, biz de sizinle beraber beklemekteyiz.” [Tevbe 52] Ve şöyle buyurmuştur: وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ الأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى النِّفَاقِ لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍÇevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.” [Tevbe 101] وَالَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي اللهِ مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُواْ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَلَأَجْرُ الآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَZulme maruz kaldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada mutlaka en güzel bir yere yerleştiririz. Ahirette verilecek mükâfat elbette çok daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi.” [Nahl 41] أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُواْ السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللهُ بِهِمُ الأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ * أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُم بِمُعْجِزِينَ * أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَى تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرؤُوفٌ رَّحِيمٌİslam’ı engellemek için türlü türlü şer planları hazırlayanlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya kendilerini yok edecek azabın hiç beklemedikleri bir yerden tepelerine inmeyeceğinden emin midirler? Yahut çalımlı çalımlı gezip dolaşırlarken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalayıvermeyeceğinden emin midirler? Onlar, Allah’ın bunları yapmasına asla mâni olamazlar. Yahut da Allah’ın kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte, içten içe çürütüp yok edivermesinden emin midirler? Şunu bilin ki Rabbiniz, çok şefkatli ve çok merhametlidir.” [Nahl 45-47] Ve şöyle buyurmuştur: وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُونAndolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi; ama onları alaya alanları, o alay konusu ettikleri şey kuşatıverdi.” [Enbiya 41] Ve şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ اللهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍAllah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.” [Hac 38] Ve şöyle buyurmuştur: فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللهِ وَمَا كَانَ مِنَ المُنتَصِرِينَNihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.” [Kasas 81] Ve şöyle buyurmuştur: وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَإِنَّ اللهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَBizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah, mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.” [Ankebut 69] Ve şöyle buyurmuştur: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُŞüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin 51] Zikretmesi çok uzun olacak diğer birçok ayet vardır.

Bu, her ne kadar maddi yasalara ve sebeplere göre cereyan etmiş gibi görünse de kesinlikle Allah Subhanehu ve Teala’nın olaylara ve ilişkilerin ve çatışmaların gidişatına müdahale ettiğine delalet etmektedir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki insan, herhangi bir fiil veya olayın, yukarıda zikredilen ayetlerde işaret edildiği şekilde Allah’ın özel müdahalesi ve olayları yönlendirmesiyle mi, yoksa tamamen Allah’ın eşyalara yerleştirdiği özellikler ve yasalarla mı meydana geldiğini bilemeyecektir. Buna göre Kaliforniya yangınları ya da diğer felaketler gibi olayları insanın, Allah’ın gazabı, intikamı ya da başka bir şey olarak değerlendirmesi imkansızdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Mahmud Abdulhâdi

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER