Cuma, 11 Zilkâde 1446 | 2025/05/09
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Lider Partisi ile Ensar Askerleri Arasında Vaat Edilen Raşidi Hilafet!

İstihlaf-hakimiyet ve iktidar meselesi, Allah'ın insana yeryüzünde Hilafeti ahdettiğinden bu yana insanın meselesi olmuştur ve olmaya devam etmektedir; bu ise şeref meselesinden daha çok bir teklif-yükümlülük meselesidir; zira Allahu Teala, el-Meleü'l-A'lâ’daki (seçkin meleklerin oluşturduğu yüce topluluk) meleklerine hitaben şöyle buyurmuştur: إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةًHatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi.” [Bakara 30] Sonra Allah Subhanehu ve Teala yeryüzünde insanı, hayatın iniş çıkışlarını ve nefislerin içindekileri kuşatmaktan aciz olan aklıyla hareket etmesi için başıboş bırakmamış, bilakis insan, yeryüzünde tek ve hiçbir ortağı olmayan Allah'ın hakimiyeti temelinde Hilafeti ikame etsin diye peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiştir; dünya ve ahiret mutluluğu işte budur!

Ancak herhangi bir zaman ve mekândaki toplumlar, Allah'ın metodundan uzaklaşıp onlara durgunluk ve gaflet isabet edince, toplumları içgüdüleri kontrol etmeye başlamış ve işte o zaman insanın hakimiyetine dayalı fikirler ve algılar ortaya çıkmıştır; böylece insanlar bu fikir ve algıları tanımışlar ve bunları, aşmaları ve ayrılmaları zor olan ve onların dışına çıkmayı bir tür hayal ya da delilik olarak gördükleri bir gerçeklik olarak yaşam tarzlarını sürdürdükleri kanunlar ve hükümler olarak benimsemişlerdir. Doğal olarak hak olan davet böyle bir topluma gönderildiğinde, garip olarak karşılanmış ve hak davet sahipleri de kendi kavimleri arasında ajan ve deli olmakla suçlanan garipler olmuşlardır; zira onların fikirleri ve tasavvurları, asıl ve fürû bakımından mevcut toplumların algılarıyla örtüşmüyordu. Dolayısıyla insanların lisanı halleri şöyle diyordu: Bu getirdiğiniz şey de nedir?!

Bu nedenle yeryüzünde istihlaf-hakimiyet ve iktidar meselesi, Peygamberlerin ve Rasullerin (Salavatu Aleyhim Ecmaîn) davetlerinde temel bir mesele olmuş ve olmaya da devam etmektedir.

İslam daveti evrensel olup kıyamete kadar baki olacağından dolayı Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, baki olan davetin tarihindeki İslam'ın garipliğine işaret etmiş ve bunu, İslam'ın garipliğini ortadan kaldıran istihlaf ve iktidarın önemi konusunda ilham aldığımız ve İslam ümmetinin evlatlarının bu konudaki kaçınılmaz vacibini yerine getirmede Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in pratik metodunu takip ettiğimiz hadiste özetlemiştir; zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ الدِّينَ بَدَأَ غَرِيباً وَيَرْجِعُ غَرِيباً فَطُوبَى لِلْغُرَبَاءِ الَّذِينَ يُصْلِحُونَ مَا أَفْسَدَ النَّاسُ مِنْ بَعْدِي مِنْ سُنَّتِيBu din garip başladı ve başladığı gibi yeniden garipliğe geri dönecektir. Ne mutlu o gariplere ki bende sonra insanlar ifsat ettiklerinde benim sünnetime göre ıslah ederler.” [Tirmizi]

Nefsi İslami hayatın yeniden başlamasını ve ümmetin şanının yeniden tesis edilmesini arzulayan bu zamanımızdaki gerçek mümin, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, İslam'ı yönetimden dışlayan bu zorba yönetimin enkazı üzerine kurulacağını müjdelediği vaat edilen Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için çalışmanın farziyetini idrak etmiş olan basiretli mümindir ve bu, hayat vakıasında Allah'ın indirdikleriyle olan yönetimi ikame etmek için Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip ederek samimi bir şekilde çalışanlara yönelik müjdeden başka bir şey değildir. Nitekim Medine-i Münevvere, İslam’ın garipliğinin ortadan kalktığı, insanların hayatında istihlaf ve iktidarın gerçekleştiği, fetihlerin genişlediği ve insanların İslam’ın yönetiminin ve sisteminin gölgesinde nimetlenmeye başladığı İslam Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Daru’l İslam’ın ilk merkezi olmuştur; ta ki H.1342 M.1924 yılında Osmanlı Hilafet Devleti’nin yıkılması ve İslam’ın başladığı gibi yeniden garipliğe geri dönmesiyle birlikte büyük felaket gelinceye kadar. Peki bu asırda ümmetin samimi adamlarından hangileri, vaat edilen istihlaf ve iktidar için çalışan müjde sahibi garipler olacaktır? Ümmetin hangi askerleri, Allah’ın, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ilk İslam Devleti’ni kurmadaki metodunu takip eden bu gariplerin davetini desteklediği şerefli ensarlar olacaktır?

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in siretini tefekkür eden bir kimse için, nübüvvet dönemindeki İslam’ın garipleri ile bu zamanda vaat edilen Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmakla müjdelenen gariplerin arasını birleştiren davetin özellikleri ortaya çıkacaktır; işte bu özellikler, İslam projesini taşıyan ideolojik bir parti şeklinde insanlardan bir grubun varlığında vücut bulacak ve bu ideolojik parti, güç ve kuvvet ehli adamlardan oluşan liderler arasında yönetim ve nusret biatı vermelerine ve toplumun işlerinin dizginlerini muhlis bir liderliğe teslim etmelerine yönelik bir kanaatin oluşmasını sağlayacaktır. Zira Muhacirler (Allah onlardan razı olsun), Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in liderliğindeki ideolojik bir cemaatin pratik rolünü somutlaştırmaları için kitleleştirdiği adamlardır ve Ensar da, İslam davetine icabet eden ve biat ederek nusret verdikleri için cennet ödülüyle müjdelenen güç ve kuvvet ehli olan adamlardır. Ensar’ın bu icabeti kesinlikle tesadüf olmamıştır, bilakis ona iman etmenin ve Allah’ın emriyle Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i en güzel örneklik olarak izleyen şerî metot üzere sebat etmenin bir sonucudur. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَاŞehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyar.” [Şûra 7] Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kabile liderlerine gidip onları İslam’a ve yardım etmeye davet ettiği ve yolunda alay ve tehlikelerle karşılaşacağı bu görevin zorluğuna rağmen bu emirden geri adım atmadığı sabit olmuştur; nitekim Taif olayı, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, Allah Evs ve Hazrec (Ensar Radıyallahu Anhum) liderlerinin imanı sayesinde istihlaf ve iktidar vaadinin gerçekleşmesini dileyene kadar bu emir üzerine sebat ettiğine dair bir delil ve ibret niteliğindedir.

Bu temelde bu ümmet içindeki lider parti, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin kurmak için Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodunu takip edeceğine dair söz vermiştir; işte bu lider parti bugün, ümmetin askerleri ve orduları içindeki muhlisleri, Allah’ın indirdikleriyle olan yönetimi ikam etmek için biat ellerini uzatmaya davet etmektedir; dikkat edin bu lider parti, İslami hayatın yeniden başlaması ve Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla İslam'ın izzetinin yeniden tesis edilmesi için ümmetle birlikte çalışan Hizb-ut Tahrir’dir.

Ümmetin evlatlarının, yöneticilerin başarısızlığına, ajanlıklarının hakikatine ve sistemlerinin ifsadına ikna olduğu bu durumda bu Hizb-ut Tahrir, ümmetin evlatlarını, ümmetin davalarına destek olması ve kamuoyunu, Raşidi Hilafetin kurulması amacıyla nübüvvet müjdesinin gerçekleşmesi için yönlendirmek ve Yahudilerle savaşı sonlandırmak için ümmetin ordularını harekete geçirmeye davet etmektedir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيراً Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mabedine) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra 7] Peki hangi ordu, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Ensarının elde ettiği büyük şerefe ehil olacak acaba?

Artık cansız olanları bile harekete geçiren trajedilerin ve acıların, Allah'ın kutlu askerlerini İslam'a destek olmaya sevk etmesinin zamanı gelmiştir; bu ise hala çağrıda bulunan kararlı Askalân’a bağlıdır; peki İslam’ın hangi ordusu, Ömer İbn Hattab Radıyallahu Anh döneminde fethedildiği gibi Beytu’l Makdis’e fatihler olarak girerek şeref madalyasını alanlardan olacak acaba? Hangi ordu, bizler onun için varız diyen ve böylece tarihin onları en güzel şekilde yazdığı ve müminlerin de Allahu Teala’nın şu kavlini her okuduklarında onları övdüğü kimselerden olacak acaba: فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيراً Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mabedine) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).” [İsra 7]

Ey Ensarın torunları: Artık İslam’da askerliğin ne anlama geldiği ve gerçek hayatınızın dininize yardım etmek olduğunu idrak etmenizin zamanı gelmiştir; kaç lider hayattayken Allah yolunda öldüler; sizden önce kaç lider, aslında ölü oldukları halde yaşadılar da ve onların aşağılık ölümlerinden dolayı yer ve gök ehli onların ölümlerine üzülmediler. Peki ya topraklarında Müslümanların kanını ihlal eden Yahudi varlığının vahşetinden kendilerinin kurtarmanız için yardımınızı isteyen çocukların, kadınların ve yaşlıların çığlıklarına tanık olan sizlere ne demeli?! Zira Allah’ın şeriatını askıya alan ve Müslümanların beldelerinde kafirlerin yönetimine izin veren kötü yöneticilerin korumasında kalmaya devam etmek bir utanç, rezillik ve büyük bir günahtır. Artık Hilafetin zamanı gelmiştir; o halde Hilafetin en hayırlı adamları olun ve bu azim şerefi üstlenme konusunda tereddüt etmeyin. Şüphesiz Allah emrine galiptir: وَكَانَ حَقّاً عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ İnanan kimselere yardım etmek Bize hak oldu.” [Rum 47] İslam ümmetinin liderlerinin sizi kucaklayıp sizinle gurur duydukları, hatta dinlerini desteklediğiniz sürece sizinle birlikte yürüdükleri sahnenin ihtişamını hayal edin; Allah’ın kendisiyle Müslümanları izzetli kıldığı Raşidi Hilafetin gölgesinde Ukab Râyesini ve İslam’ın sancağını taşıyarak tekbir ve tehlillerle Mescid-i Aksa’ya girdiğiniz anı hayal edin!

Ey yeni Ensarlar ve ey ümmetin şerefli insanları: İçinizde Allah’ın dinine ve O’nun vaadine güvenen aklı başında adamlar yok mu?! İçinizde, düşmanının, akidesinin kırılganlığı ve batıllığından dolayı savaş meydanlarında kararlı olamayacak kadar zayıf olduğunu anlayıp idrak eden biri yok mu? O halde zafer çanlarını çalın ve düşmanınızın silahına aldanmayın; zira o, sizin kuvvet ve cesaretinizin ganimeti olmak üzere size gelecek olan eşeğin sırtındaki bir silahtır. Sizler, bu insanların arasındaki zamanın hazinesi ve ümmetin gururusunuz; o halde muzaffer olacak taifeden olun, sizin için dünyanın ve ahiretin hayrını uman müceddid partiyle birlikte yürüyün, artık uykunuzdan uyanın ve bütün işlerin Allah’ın elinde olduğunu da unutmayın; zira size zarar vermek için insanlar ve cinler bir araya gelse, Allah’ın sizin için yazdığı dışında bir zarar vermeyeceklerdir.

Ey cesur subaylar, ey güzel askerler ve ey çember ve büyük güç sahibi olanlar: Sesinizin en yüksek perdesinden haykırın, üzerinizde yenilgi ve aşağılanmışlık elbisesini kaldırıp atın, yücelere, Rabbinizin rızasına ve genişliği yer ve gök kadar olan cennete doğru koşun, bu nidaya cevap vermede kararlı olun ve avazınızın çıktığı kadar şöyle bağırın… Lebbeyk Allahumme Lebbeyk… Lebbeyk, her fasıktan sonra izzet geri döndü… hak tüm bölgelere yayıldı… Lebbeyk, İslam’ın sancağını bulutlar kucakladı… Lebbeyk, Hilafet sevdalıların yüreği ısındı… Lebbeyk, her münafığın tahtı sarsıldı… Lebbeyk, hayattan ayrılmadan önce bu şekilde haykır ey kardeşim!!

Allah’ım ben tebliğ ettim; şüphesiz Sen, bu zorba yönetimi devirmekten aciz olmadığın gibi kulakları sağır olan, kibirlenen ve iman çağrısına cevap vermeyenler gibi olmayan bir kavimle dinini ikame etmek için çalışanlara destek vermekten de aciz değilsin; zira Muhkem Kitabı’nda şöyle geçmektedir: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.” [Maide 54]

Bu, aklı olan kimseler için bir öğüttür; şüphesiz vaat edilen Raşidi Hilafet gelecek olup onun bu lider partisi, güç ve kuvvet ehlinin nusretini talep etmek için hiç bıkıp usanmadan ümmetle birlikte çalışmaktadır. Artık Yahudileri ortadan kaldıracak kesin savaşın zamanı gelmiştir. Yarın Beytu’l Makdis’de Ukab râyesi dalgalanacaktır ve bu, yalan olmayan bir vaattir ve yarın, bekleyeni için Allah’ın izniyle yakındır!!

Hilafet güneşi, onu müjdeleyeni harekete geçirdi

Nefisler, cihada özlem duymakta ve beklemektedir

Hilafet ordusu kaçınılmaz olarak gelecektir

Evet, askerler onun askeri ve alayı olacaktır

Allahu Ekber, dinimizdeki izzetimizdir

Allahu Ekber, yenilmez bir güçtür

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Remzi Racih – Yemen

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER