- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İnsanlığın Ölümünü İlan Etmenin Zamanı Geldi
Ümmetin ordularının eylemsizliğinden ve yüzüstü bırakmasından bahsetmek ve tüm insanlığın ölümünü ilan etmek mecaz değil, bilakis bir hakikattir. Biz bunu kanlı gözyaşları içinde ve kalplerimiz parçalanarak söylüyoruz ve biz gerçekten bir taziye evinde yaşıyoruz. 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren tüm dünya ülkeleri tarafından desteklenen Yahudi devleti, Gazze'deki halkımıza karşı soykırım savaşı başlattı. Biz ve Gazze halkı, insanlığın harekete geçerek bu katliamı durdurmasını bekliyorduk ama Yahudiler her katliam işlediklerinde bizler ve onlar şöyle dedik: Belki bu son olur, belki dünyadaki insanlık duyguları harekete geçer, katliamlar durur ve sahife yırtılır. Ama Yahudi varlığı giderek daha fazla suç işler hale geldi ve Amerika ile Haçlı ittifakı, her bir Yahudi Gazze halkını öldürmekten başka bir işe yaramayan kasap bir askere dönüşene kadar öldürmeye devam etsin diye ona silah, siyasi ve ekonomik desteğini artırdılar. Öldürme sektörü dışında varlıklarının tüm sektörleri durdu ve durum öyle bir noktaya geldi ki, askere alınmak hiç akıllarına bile gelmeyecek olan kadınlar ve yaşlıların yanı sıra din adamları bile askere alındı. Buna karşılık Amerika ve müttefikleri üretim sektörlerindeki eksiklikleri gidermek için Yahudilere para, silah, gıda ve işçi sağladıkları gibi kendilerini Gazze ve mübarek Filistin halkını öldürmeye adamaları için de her şeyi sağladılar.
Aylar geçtikten ve bu katliamların yılları sayılmaya başlandıktan sonra, insanlık bunları durdurmak için harekete geçmedi ve dünyanın çeşitli başkentlerinde katliamları kınamak için sokağa çıkan nispeten “çok sayıda” insan, milyarlarca dünya nüfusuna kıyasla gerçekten çok azdı. Ayrıca bu kalabalıklar, devam eden suçun ağırlığıyla hiç orantılı olmayan barışçıl protestolarla sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla onlar, sanki suçluyu yakalayıp engelleyerek ondan intikam almaktan aciz olan biri gibi sadece çocukları ve kadınları katleden, evleri yakıp onları sakinlerinin başlarının üstüne yıkan bir suçluya karşı bağıran kimse gibidir. Bununla birlikte insanlık şunu yapmakla sınırlı kalmıştır: Asrın katliamına karşı izinli ya da yarı izinli bir şekilde haykırmak. Her protesto, sanki üzerlerine düşeni tamamen yerine getirmişler gibi günlük hayata dönüşle sonuçlanmıştır; bu yüzden insanlığın duygularının öldüğünü ve onun ruhsuz cesetlere dönüştüğünü ilan etmek Gazze halkının ve bizim hakkımızdır.
Gazze halkı, katliamların tekrarlanmasının milyarlarca ümmeti yöneten rejimleri utandırarak onların katliamları durdurmak için harekete geçeceklerini düşünüyordu; ancak katliamlar daha da şiddetlendi ve bu rejimler Yahudilerin yanında yer aldıklarını ve Amerika'nın emirlerine itaat ettiklerini teyit ederek Yahudi varlığına, öldürmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi temin ettiler. Bakın işte Türkiye'nin ikiyüzlüsü, Yahudilere Türk fabrikalarının hayati ürünlerini temin etti ve Ebu Leheb'in soyundan gelen bu kişi Yahudilere sebze ve meyve sağladı ve Gazze halkının ise ümüğünü sıktı. İşte Mısır'ın Firavunu da Gazze halkına şantaj yapıyor, kanlarının ticaretini yapıyor, ihtiyaçlarını istismar ediyor ve Yahudilere ordunun gıda fabrikalarında üretilen malları temin ediyor. Müslümanların başındaki diğer yöneticiler de Yahudilere destek verme ve Gazze halkını yüzüstü bırakma konusunda o lanetli komşularından daha az utanç verici ve rezil değillerdir. Hatta onların durumu öyle noktaya ulaştı ki orkestralarına yeni bir nefer daha eklediler; bu kişi de dün mücahitlere Şam ile sınır kalmayacağını, bilakis Aksa'da namaz kılacağını vaat etmişti ama onun da bizi yüzüstü bırakma konusunda diğer zararlı yöneticilerden geri kalır yanı yoktur. Dahası bu rejimlerin durumu, Gazze halkını daha fazla katletmesi için Amerika ve Yahudiler güçlensin diye Trump'a kasalarını boşaltma noktasına kadar ulaşmıştır; bu yüzden bizim, bu rejimlerin ölümünü ilan etmekle kalmayıp, bilakis cesetlerinin de burnumuzun direğini sızlatacak şekilde kokuştuğunu ilan etmemiz hakkımızdır.
Aylar boyunca Gazze halkı, kanlarının akmasından dolayı kendilerine yardım etmesi için Müslüman orduların mücahitlik duygularını harekete geçireceğini sanmışlardı; ama onlar sabah akşam spor yapıp kaslarını çalıştırıyorlar ve kılıçlarını bileyliyorlar ama bu, ümmetin düşmanlarıyla savaşmak için değil, bilakis yaslı ümmetin “ayaklanmasıyla” mücadele etmek, sömürgecinin çizdiği sınırları korumak ve sözde “barış gücü” adı altında sömürgeci kafirlerin çıkarlarını korumak içindir ama kendi ciltlerinden olan mustazaf evlatları için barışın sağlanması bunun dışındadır.
Hükümlerin cahili olanlar için Gazze halkına destek olma konusundaki görevlerini araştırmak için yeterli olan bu sürenin ardından, Rabbimin merhamet ettiği kimseler hariç -ki onlar azınlıktadır- alimler başlarını kuma gömmüşlerdir. Başta “Müslüman Alimler Birliği” olmak üzere çoğunluğa gelince; on beş aydan fazla bir süre boyunca fetva yayınlamakla yetindiler, Allah'ın kendilerine emrettiği gibi ümmeti cihada teşvik etmediler, bilakis cihada cevap vermemekle yetindiler, onlar ve alimleri ve öğrencileriyle Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in minberine çıkan diğer alimler, Gazze halkına yardımın dua ile olacağını vurguladılar. Hatta içlerinden biri, duanın nükleer silahtan daha güçlü olduğunu söyledi ve direnişten sünnete göre cihat etmesini talep ettiler! Alimlerin bu hayal kırıklığı ve zayıflığından dolayı Gazze halkının onlardan ümidini kesmesi hakkıdır.
Gazze halkı tüm insanlıktan ve İslam beldelerindeki mevcut rejimlerden umudunu kesmiştir; onların tek dayanakları, kendilerine hiç ummadıkları yerden yardım gönderecek olan tek ve kahhar olan Allah'tır; umulur ki bu yakında olur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan