- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
İslam Ümmeti: Vahiy ile Tarih Arasında
Bizler, Allah’ın diğer milletler arasından seçtiği ve büyük bir övgüyle bahsettiği İslam ümmetiyiz. Zira Subhanehu şöyle buyurmuştur: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkeri nehyedersiniz ve Allah’a inanırsınız.” [Al-i İmran 110] Bu hayır, ırsi bir özellik veya tarihsel bir bağış değildir, aksine büyük bir görev, azim bir risalet ve iyiliği emredip kötülükten nehyetmenin, iman ve cihadın olduğu vacip olan bir yükümlülüktür. Dolayısıyla ümmet şayet görevini yerine getirirse en hayırlı bir ümmet olur, şayet ihmalkarlık gösterirse bu şekilde olmaz.
Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bi’setinin başlangıcından itibaren bu gerçeği somutlaştırmış, vaaz veya züht sınırında durmamış, aksine tam bir hadarat projesi oluşturmuş, bu projeyle Kureyş'in bozuk inançlarına karşı koymuş, onların batıl sistemlerini yıkmış ve kapsamlı Rabbani bir alternatif sunmuştur. Zira Medine'de, vahiy yoluyla tebaasının işlerini gözeten ve davet ve cihad yoluyla İslam'ı insanlara taşıyan İslam Devleti'ni kurmuştur.
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ardından gelenler, Raşid Halifeler (Allah onlardan razı olsun) ve onlara tabi olanların izinden gitmiş, Fars ve Roma'yı fethetmişler ve fethedilen ülkelerde adaleti tesis etmişlerdir. Daha sonra İslam'ın sancağı, Emevî devletinin gölgesinde doğuya ve batıya uzanmış, Abbasî döneminde en parlak dönemini yaşamış, sonra Osmanlılar dört yüzyıl boyunca İslam'ın merkezini korumuş ve Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu müjdesini gerçekleştirerek Kostantiniyye’yi fethetmişlerdir: لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ، فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ “Kostantiniyye elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel bir komutandır, o ordu ne güzel bir ordudur.”
Böylece ümmet, İngiltere'nin liderliğindeki sömürgeci kafir komplo kurup 1924 yılında Hilafeti yıkıncaya kadar aziz bir lider olan Hilafetin gölgesinde yaşamıştır; nitekim Hilafet yıkılınca de ümmet parçalanmış, otoritesini kaybetmiş ve sömürgeci ümmetin topraklarını, servetlerini ve ordularını kontrol etmiştir.
Bugün, Filistin'in Batı'nın desteğiyle Yahudiler tarafından işgal edildiğini gördüğümüz gibi Irak ve Suriye’nin işgalciler tarafından yağmalandığını, Afganistan’ın bir savaş alanı olduğunu, Afrika'nın modern sömürgecinin bir avı haline geldiğini, Körfez'in Batılı şirketlere ve ordulara ipotek edildiğini ve Müslüman ordularının, ümmet için bir kalkan ve onun düşmanları için bir mızrak olmak yerine ajan rejimleri korumak için birer araçlara dönüştüğünü görmekteyiz.
Bu gerçeklik, kaçınılmaz bir kader değildir, aksine Hilafetin yıkılmasının ve birleştirici bir varlığın kaybedilmesinin doğal bir sonucudur; bu yüzden bugün bizler, Batı sistemlerini ve yasalarını uygulayan ve sömürgeci Batı'ya boyun eğen hain rejimler tarafından yönetilen parçalanmış halklardan başka bir şey değiliz.
O halde biz kimiz? Allah'ın nitelendirdiği en hayırlı bir ümmet miyiz? Yoksa kimliklerini, bayraklarını ve risaletlerini kaybetmiş halklar mıyız?
Bizim en hayırlı olmamız, ancak asli görevimize geri döndüğümüzde geri dönecektir, bizim asli görevimiz ise içeride İslam'ı tatbik edecek ve İslam'ı, bir hidayet, nur ve alemler için rahmet risaleti olarak davet ve cihad yoluyla dünyaya taşıyacak olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaktır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللَّهَ زَوَى لِي الْأَرْضَ، فَرَأَيْتُ مَشَارِقَهَا وَمَغَارِبَهَا، وَإِنَّ أُمَّتِي سَيَبْلُغُ مُلْكُهَا مَا زُوِيَ لِي مِنْهَا “Gerçekten Allah bana yeri topladı da, onun doğusunu batısını gördüm. Hiç şüphe yok ki, ümmetim bana toplanan yerlerin mülküne ulaşacaktır.” Bu, asla cayılmayacak olan bir vaattir ancak bizim amelimizle bağlantılıdır.
Değişimin yolu, zihinler tarafından icat edilmez veya Batı deneyimlerinden çıkarılmaz, aksine insanlığın gerçekliğini değiştiren Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in siretinden türetilir: Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sahabeleri İslam akidesi temelinde mümin bir cemaat olarak yetiştirmiş, onlar arasında saf, ihlaslı ve samimi bir bilinç oluşturmuş, böylece onlar da taviz nedir bilmeyen davet taşıyıcıları haline gelmişlerdir. Sonra sahabeler bu bilinçle, İslam'ın kültürü ve fikirleriyle Mekke meydanlarına inmişler, putlarla, fikirlerle ve geleneklerle yüzleşmişler, hakkı haykırmışlar, fikri çatışma ve siyasi mücadeleye girmişler, böylece İslam hakkında bilinçli bir kamuoyu oluşturmuşlardır. Bunun üzerine İnsanlar, İslam'ın sadece bir ibadet dini olmadığını, aksine kapsamlı bir yaşam biçimi ve mütekamil bir yaşam tarzı olduğunu görmüşlerdir.
Bununla birlikte Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, güç ve kuvvet ehli olan kabilelere gitmiş, onlara İslam projesinin sunmuş ve onlardan kendine nusret vermelerini ve devletini kurmalarını talep etmiştir; bunu üzerine bazıları onu reddetmiş, bazıları da ona şart konuşmuşlardır; ta ki Allah onun için Yesrib halkından Ensar'ı hazırlayınca kadar; zira Ensar, İkinci Akabe biatinde ona biat etmişler, bu ise büyük bir dönüm noktası olmuş, sonra da İslam Devleti kurulmuştur. Sallalahu Aleyhi ve Sellem işte bu şekilde hareket etmiş olup şayet bizler de vacibimizi yerine getirmek, nusret ve iktidarı gerçekleştirmek istiyorsak bu şekilde hareket etmeliyiz.
Hilafeti kurmak için çalışmak, sadece bireysel bir ibadetle veya hayır faaliyetiyle olmaz, aksine demokrasi, laiklik, vatancılık ve milliyetçilik gibi küfür fikirleriyle çatışmakla olur ki böyle onların sahteliği ve acizliği ifşa olsun ve insanlığa liderlik etmeye sadece İslam'ın uygun olduğu ortaya çıksın. Aynı zamanda bu, Müslüman ülkeleri yöneten ajan rejimlere karşı siyasi bir mücadeledir; bu da rejimlerin Batı'ya bağlı olduklarını ifşa etmek, ümmete karşı işledikleri suçları ortaya çıkarmak ve bu rejimleri muhasebe etmek ve onları kökünden söküp atmak amacıyla Müslümanlara liderlik etmek içindir.
Ümmet içinde İslam ve onun uygulanmasının gerekliliği konusunda bilinçli bir kamuoyu oluştuğunda, tıpkı Ensarın Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e nusret verdikleri gibi Hizb-ut Tahrir'e tam ve şartsız bir şekilde nusret vermeleri için ordulardan, kabilelerden ve etkili liderlerden oluşan güç kuvvet ehlinin nusret rolü gelmektedir ki böylece yeniden İslam Devleti kurulsun.
Ey İslam ümmeti; bugün bizler, lüks bir seçim veya ikincil bir mesele ile karşı karşıya değiliz, aksine hayati bir meseleyle karşı karşıyayız: Ya insanlığa liderlik edecek en hayırlı bir ümmet olma rolümüze geri döneceğiz ya da diğer milletlerin üzerimize üşüştüğü çer çöp gibi olmaya devam edeceğiz.
Her bir Müslümanın vacibi, Hilafet meselesini birincil ve hayati meselesi yapması ve Hilafeti kurmak için bizimle birlikte çalışmasıdır; bunun da fikri çatışma ve siyasi mücadele yapmak ve Hilafeti kurmak ve bu sayede İslam'ı tatbik etmek için muhlislere iktidarı vermeye muktedir olan güç ve kuvvet ehlinin nusret vermesi şeklinde Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna göre olması gerekir ki böylece ümmet, yeniden kalkınabilsin.
Hilafet sadece bir yönetim değildir, bilakis Hilafet, İslam'ın eksiksiz tam ve kapsamlı bir şekilde tatbik edilmesi, ümmetin ve kutsallarının Batı'nın egemenliğinden kurtarılması, Batı'nın bağladığı bağımlılık sözleşmelerinin sona erdirilmesi, rejimlerin desteği ve koruması altında Batı'nın yağmaladığı servetler üzerinde egemenliğin yeniden kazanılması, ardından da İslam'ın nuruyla insanlığa liderlik edilmesi ve ümmeti, kapitalizmin zulmünden ve sömürgecinin vahşetinden kurtarılmasıdır.
Ey İslam ümmeti; bizler, Allah'ın vaadine ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdesine sahip olduğumuz gibi dostlardan önce düşmanların tanıklık ettiği şanlı bir tarihe sahip olmamızın yanı sıra muazzam servetlere ve milyonlarca insana sahibiz. Geriye kalan tek şey, ciddi bir şekilde çalışmak için ayağa kalkmamız ve değişim yolunda Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i örnek almamızdır ki böylece Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kuralım ve yeniden insanlar için çıkarılmış en bir hayırlı ümmet olalım.
هَـذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ
“İşte bu, bütün insanlara, uyarılsınlar diye yapılmış bir bildirimdir.” [İbrahim 52]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sa’d Muaz – Mısır