- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika, Erdoğan’lı Türkiye İle Olan İlişkisini Riske mi Atıyor?
Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert şöyle dedi: “Amerika, Türkiye ile olan ayrıcalıklı ilişkilerinden vazgeçmek istemiyor ve vize verilmesinin askıya alınmasıyla ilgili son krizi mümkün olan en kısa zamanda çözmeye çalışıyor… Zira Türkiye, Washington'un Ortadoğu‘da ve NATO içindeki en önemli müttefiklerinden biridir. Dolayısıyla İki taraf arasında yaşanan krizi sona erdirmek için çaba sarf ediyor. Nitekim Türkiye, ABD konsolosluk görevlileri ile olumlu görüşmeler yapmaya başlamıştır…” Bu açıklama, kısmen de olsa bu soruyu yanıtlıyor.
Bu kriz, Türkiye’nin, 08/10/2017 tarihinde 35 yıldır İstanbul‘daki ABD konsolosluğunda çalışan bir Türk çalışanını,15 Temmuz 2016 yılında darbe girişiminde bulunmakla suçlanan Gülen cemaatine mensup olduğu suçlamasıyla tutuklamasının akabinde gerçekleşmiştir. Bunun üzerine Amerika, ülkesine seyahat etmek isteyen Türklere vize verilmesini durdurdu ve Türkiye Büyükelçiliği ve Amerika’daki konsoloslukları da Amerikalılara vize verilmesini durdurmakla yanıt verdi.
Erdoğan, siyasi bilince sahip olmayan birçok insanı aptal yerine koyarak onlarla oyun oynuyor. Zira Erdoğan, “kendisi tek başına hareket ediyor… böylece vize krizine neden olmuştur… Oysa Washington’un, kaygısız bir Büyükelçi için Türkiye gibi stratejik bir müttefikini feda etmesi kabul edilemez“ suçlamasıyla Amerika Büyükelçisi’nin şahsıyla mücadele etmiş olup, çatışması dost edinmiş olduğu Amerika ile olmamıştır. Zira Erdoğan, Türkiye’deki Büyükelçinin yakın bir zamanda görevinin sona ereceğini biliyor. Zira Trump, 21/07/2017 tarihinde Büyükelçiyi Türkiye’den Afganistan’a gönderme kararı almıştır. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’ni suçlamamış, onun Büyükelçisini suçlamıştır! Böylece Erdoğan, stratejik ortağı olması vasfıyla küfrün başı, İslam’ın ve Müslümanların düşmanı Amerika’ya dostluğunu ilan etmiş oldu.
Allah aşkına 21/09/2017 tarihinde New York‘ta yapılan Genel Kurul toplantıları sırasında Trump ve Erdoğan’ın toplantısının üzerinden iki hafta geçmeden iki taraf arasında herhangi bir gerginliğin ve kırılmanın olması düşünülebilir mi? Zira Trump, Erdoğan’ı, “yakın arkadaşım” olarak nitelendirerek şöyle ekledi: “Erdoğan liderliğinde ilişkiler, önümüzdeki dönemde çeşitli alanlarda büyük ilerleme gösterecektir.” Ayrıca geçen 16 Nisan günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı ilk arayan Trump olmuş ve “şahsen kampanyayı yakından takip ettiğini” söylemiştir. Erdoğan da şöyle demiştir: “Dostluğumuza çok önem veriyorum. Zira birlikte yapacağımız çok önemli şeyler var.” Bu da gösteriyor ki Amerikalıların da açıkladıkları gibi Trump ile dostu Erdoğan arasındaki ilişkiler “gerçekten çok iyi.” Dolayısıyla o, Amerikalılar için Suriye’de çok önemli şeyler uyguluyor. Zira ümmetin devrimine komplo kuruyor, Halep’i Amerika’nın dostu olan Suriye rejimine teslim ediyor, Astana’da rejimle müzakere etmek için düşen muhalefetin ayağı oluyor, şimdi de İdlib’e yönelik adımına destek verdiğini açıklayan Amerika lehine komplo halkalarından bir halkayı zayıflatmak için İdlib’e müdahale ediyor. Ayrıca Irak’ta da DEAŞ örgütüne karşı savaşında Amerika’ya ve onun dostu olan Irak hükümetinin otoritesinin pekiştirilmesine destek vermiştir. Şimdi de Kürdistan bölgesine karşı sıkı önlemler benimsiyor. Zira Kürdistan Başkanı Barzani, Katar bölgesinde ağır bir darbe yiyen İngiltere lehine Amerika’ya parazit çıkarmak amacıyla bağımsızlık referandumu yapmıştı. Evet, Erdoğan, Amerika’nın lehine ve Müslümanlara karşı gerçekten “çok önemli şeyler” yapıyor. Dolayısıyla Amerika ondan vazgeçmeyeceği gibi onun gerçekleştirmiş olduğu ikiyüzlülük rolünü kavrayabilecek bir karakter de yoktur. Zira Erdoğan, Amerika lehine ve Müslümanların aleyhine çalışıyor ve sonra da saf ve aptal olan birinin kanabileceği histerik açıklamaları sayesinde, Amerika’ya meydan okuyan Müslümanların kurtarıcısı bir kahraman olarak nitelendiriliyor.
O halde hikaye nedir?
Hikaye, Gülen ve diğer cemaatlerle ilişkileri olduğu suçlamalarıyla tutuklanan ve görevden alınan kişiler nedeniyle Erdoğan’a yönelik öfkenin günden güne büyümesidir. Zira adam, sinirlerini kontrol edemeyip sinirli ve histerik hareket etmeye başlıyor. Zira güven ve emniyeti kaybetmiş olup kendisine yönelik öldürme ve devirme endişeleri ve korkusu altında yaşamaya başladı. Çünkü geçen yıl 15 Temmuz’da darbe ve öldürme teşebbüsüne bizzat tanık olmuştur. Bundan dolayı artık kimseye güvenmiyor.
Nitekim 35 Binden fazla kişi tutuklanmış ve 120 Binden fazla kişi de görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu insanların akrabaları ve tanıdıkları, onların mensubiyetleri dışında onlarda herhangi utanç verici bir eylem görmemişlerdir. Bu nedenle milyonlarca insan Erdoğan’a öfkeli olup son seçimlerde popülaritesinde bir düşüşün olduğu ortaya çıkmıştır. İşte bunun için Erdoğan 2019 yılında yapılacak olan başkanlık seçimlerinde kazanıp kazanamayacağı hususunda korku yaşıyor. Bu nedenle de onun ileriye dönük bir takım oyunlar oynaması kaçınılmazdır!
Bunun dışında Erdoğan, bencil ve kibirli olmakla birlikte hiç kimseye değer vermediği gibi hiç kimseyi de tanımamaktadır. Dahası kendisine dost oldukları sürece onlara iyilikte bulunmaktadır. Aksi taktirde onlara hiç bir kıymet ve değer vermemektedir. Dolayısıyla özellikle liderlik düzeyinde olan kimselerin kendisine körü körüne bağlanmalarını istemektedir. Hiç kimsenin sözünden çıkmasını istememektedir. Nitekim ilgi dairesinden uzaklaştırdığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Ahmet Davutoğlu, yardımcısı Bülent Arınç ve diğer Bakan ve yetkililere de benzer şekilde davranmıştır. Dolayısıyla yetkililerin, sözlerini tekrarlayıp emirlerini yerine getirerek sadece kendisinin borazanlığını yapan şimdiki Başbakan Yıldırım gibi olmalarını istemektedir. Bu yüzden onunla birlikte çalışanların çoğu, partisinin kurulmasında ve güçlenmesinde rol alarak onu tercih etmişlerdir. Onlar da önemsiz bir daire de tutularak neredeyse izole edilmiş bir hale geldiler.
Son olarak Erdoğan’ın partisine bağlı olan İstanbul Belediye Başkanı istifa etti. Dahası istifaya zorlandı. Çünkü onun damadı Gülen cemaatindendir! Ayrıca Erdoğan, diğer belediye başkanlarından da “görevlerini şerefleriyle bırakmalarını” talep etti! Yani kendilerine söylemeden istifa etmelerini istedi.
Erdoğan, küstahlığını haklı çıkarmak, şikâyetleri, Müslümanlara yönelik ihanetini, Amerika’ya olan dostluğunu ve ona en büyük hizmeti sunduğunu örtmek için bazılarının darbe girişiminin arkasında olmakla suçladığı Amerika ile olan ilişkilerini gergin göstermeye çalışıyor. Özellikle de Cemaatin Lideri Fethullah Gülen Amerika’da ikamet ediyorken. Nitekim Erdoğan, Amerikan Büyükelçiliğinde çalışan Gülen Cemaatinden olan görevlilerin ve diğerlerinin Amerika ile ilişkilerinin olduğunu biliyor. Oysa daha dün onlar kendisinin müttefikleriydi ancak bir takım çıkar ve pozisyonlar üzerindeki ihtilaflardan dolayı bu cemaatle ilişkileri gerildiği için onları tasfiye etmeye başladı. Çünkü Erdoğan, bu cemaatle savaş kılıfı altında İngiliz ajanlarına ağır bir darbe indirmek istiyor. Dahası onların uyuyan hücrelerini korkutmak istiyor. Çünkü İngilizler, yüz yıldan fazla bir süredir ülkede kök salmışlardır. Zira Osmanlı Devleti’nin sonlarında çalışmaya başlamışlar ve onları ajanlar olarak çıkarmışlardır. Nitekim Mustafa Kemal’i getirenler, Hilafeti yıkanlar, Mustafa Kemal’in aracılığıyla da Cumhuriyeti, laik ve demokratik rejimi kuranlar, ordudan, istihbaratlardan, siyasi merkezden, laik siyasi partilerden, basından ve medyadan kendilerine sadık kimselerle yeni bir devlet kuranlar da bizzat İngilizlerdir. Dolayısıyla onları tasfiye etmek kolay bir iş değildir. Zira İngilizlerin nüfuzunun tehlikeyi girdiğini ya da Amerikalıların yoğunlaşmaya başladıklarını ve İngilizlerin nüfuzu ile İngiliz yanlılarını tehdit etmeye başladıklarını gördükleri zamanlarda birçok darbeler gerçekleştirmişlerdir. Mesela 1960, 1971, 1980, 1997, 2004 ve 2007 yıllarındaki darbe teşebbüsleri ve hala etkileri devam eden 15/07/2016 günü gerçekleşen en son girişim bunlara örnektir. Bu nedenle Erdoğan, kendisine sadık bir istihbarat servisinin varlığına ve bu servisin Amerikan İstihbaratıyla olan bağlantısını bilmesine rağmen harekete geçmedikçe bu girişimi ifşa etmediler. Dolayısıyla bunu yapanlar kötü bir planlama yapmamış olsalardı girişim başarılı olacaktı.
Nitekim Erdoğan, Amerika ile müttefik olmayı tercih etmiş olup güveni, desteği ve gücü onun yanında aramış ve yönetimde Allah’ın dinini terk etmiştir. Dolayısıyla kâfir laikliği uygulamakta ısrar ederek beşerin hükmüne ortak olmuştur. Dolayısıyla da Allah’ın adil mümin kullarına bahşetmiş olduğu büyük bir nimet olan güven ve güvenliği kaybetmiştir. Nitekim O, şöyle buyurmuştur: الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ “İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.” [Enam-82] Dahası adaletli Halife Ömer (Radıyallahu Anhu)‘nun nitelendirildiği gibi nitelendirilmeyi istememiştir: “Yönettin, adaleti egemen kıldın, güven hissettin ve uyudun.” Amerikalıları desteklediği sürece Erdoğan kaybedecek ve Allah’ın istihlaf, temkin, güven ve güvenliği vadettiği müminler ise kazanacaklardır.
Esad Mansur
Kaynak: Raye Gazetesi. Sayı: 153-25/10/2015
http://www.alraiah.net/index.php/political-analysis/item/2882