Salı, 22 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir Emiri Şeyh Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin Sorularına Verilen Cevaplar

İslam Devletinde Gayrimüslimler Arasındaki Yargı

Ebu Hussam

Soru:

es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Arap müşriklerinden olan Yemen kâfirlerini dinleri üzerinde kalma konusunda istisna etmiştir. Bu konuyu açıklamanızı rica ediyorum. Arap müşrikleri hakkında yapılan bu istisnayı İslam Devleti kitabının 218. sayfasında geçen şu umum için bir kayıt olarak kabul edebilir miyiz: “Bütün bunlar itikat ve ibadetleriyle baş başa bırakılırlar...”

Bunlar, Ehli Kitap ve müşrikler değil mi? Ayrıca Anayasa Tasarısı kitabının 7. Maddesinin [B] bendinde geçenler için de kayıt olmazlar mı? Ya da bu istisna, sadece o nesle mi aittir? Ayrıca İslam Devletinin 218. sayfasında geçenler ile ilgili olarak başka bir sorum daha olacak: “Devlet mahkemelerinde bu gibi anlaşmazlıklarına bakacak kendilerinden bir kadıyı devlet tayin eder.” Yanı sıra aynı kitabın 220. sayfasının [D] bendinde şöyle geçmektedir: “…Onlardan olan hâkimlerin idaresinde özel mahkemelerde değil, devlete ait mahkemelerde dinlerine göre yapılır.”

Lütfen bu yargıçların işinin doğasını ve durumlarını açıklar mısınız? Size sormadan önce bunların cevabını Mukaddimetu’s Düstur kitabında araştırdığımı, ama bulamadığımı da bilmenizi isterim. [Yani devlet mahkemesinde iki hükmün olması yani İslam’a ve başka dine göre hüküm vermek]

Saygılarımla

Kardeşin Ebu Bilal

Cevap:

Aleykum’us Selam ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Sorunuz, İslam Devleti kitabının 218. sayfasında geçen şu metin ile ilgilidir:

“... Bu, Müslümanlar içindir. Gayrimüslimler ise ki, bunlar İslami akideden başka bir akideyi kabul edenlerdir.

3- Müşrikler. Bunlar da Sabiler [ay ve yıldıza tapanlar], Mecusi ve Hindular ile Ehli Kitap olmayan kâfirler bu kategori içerisine girerler.

“Bütün bunlar itikat ve ibadetleriyle baş başa bırakılırlar. Evlilik ve boşanma gibi muamelelerde kendi dinlerinin icaplarına göre hareket ederler. Devlet mahkemelerinde bu gibi anlaşmazlıklarına bakacak kendilerinden bir kadıyı devlet tayin eder. Yiyecek ve giyeceklerde genel nizam [İslami şeriatın izin verdiği ölçü] içerisinde dinlerinin ahkâmına göre muamele görürler. Ehli Kitap olmayanlar ehli Kitap gibi muamele görürler. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Mecusiler hakkında şöyle buyurmuştur:

سنوا بهم سنة أهل الكتاب“Onlara Ehli Kitapla ilgili kanunları uygulayın.” Ceza ve muamelelerde Müslümanlar ile Gayrimüslimler eşittirler. Her ikisine de aynı kanunlar tatbik edilir. Herhangi bir şahıs ayırımı yapmaksızın, muamelat ilgili işlerde, hepsi İslam Şeriatının hükümleriyle muhatap ve hükümlerine tabi olup onunla amel etmek mükellefiyetindedirler.” Aynı kitabın 219 sayfasında:

“Özetle diyebiliriz ki devlet; iç siyasetinde, şeri kanunları, kendi tabiiyetini taşıyan Müslim ve Gayrimüslim herkese uygular. Uygulayışı aşağıdaki şekilde olur:

D- Evlilik ve boşanmalarla ilgili işler, onlardan olan hâkimlerin idaresinde özel mahkemelerde değil, devlete ait mahkemelerde dinlerine göre yapılır. Bu hususlarda Müslümanlar arasında, Müslüman hâkimler tarafından İslam hükümlerine göre icra edilir.” Yine 7. Maddenin [B] bendinde şöyle geçmektedir:

“Madde 7: Devlet, Müslüman veya Gayrimüslim olsun İslam tabiiyetine sahip olan herkese İslam Şeriatını aşağıdaki şekilde uygular: B- Gayrimüslimler genel nizam kapsamında akide ve ibadetleri ile baş başa bırakılırlar”

Birinci sorunun cevabı:

Burada müşriklerden kasıt, Arap müşrikleri değildir. Aksine bazı Afrikalı kabileler gibi Arap olmayan putperestlerdir. Bunlar, dinlerini terk etmeye zorlanmazlar. Devlet, onlara Ehli Kitap gibi davranır. Yalnız onların kestikleri yenmez ve kadınları ile evlenilmez. Putperest Arap müşriklerine gelince, onlar ile ilgili şeri hüküm, şöyledir: Müslüman olmak ile ölüm arasında serbest bırakılırlar. Ama bugün onların nesli tükenmiş durumdadır. Hatta Sahabe RadiyAllahu Anh döneminde tükendi. Zamanında onlardan Müslüman olmayanlar, Müslümanlar tarafından öldürülmüştür. Biz onlar ile ilgili hükümleri İslam Şahsiyeti 2. Ciltte aşağıdaki şekilde açıkladık:

“Arap Müşriklerinden ise, sulh ve zimmet anlaşması kabul edilmez. Fakat onlar İslam’a davet edilirler. Müslüman olurlarsa terk edilirler, İslam’ı kabul etmezlerse öldürülürler. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

سَتُدْعَوْنَ إِلَى قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ يُسْلِمُونَ “Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karsı savaşmaya çağrılacaksınız ya da Müslüman olacaksınız.” [Fetih 16] Ayetin manası, “Müslüman oluncaya kadar” demektir. Ayet, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in savaştığı Arapların puta tapanları hakkındadır. Dolayısıyla Müslüman olmazlarsa onların öldürüleceğine delalet etmektedir. Yine Hasan yoluyla şöyle rivayet edilmiştir: أمر رسول الله ‏صلى الله عليه وسلم‏ أن يقاتل العرب على الإسلام، ولا يقبل منهم غيره، وأمر أن يقاتل أهل الكتاب ‏حتى يعطوا الجزية عن يد وهم صاغرون “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Müslüman olmazlarsa Araplarla savaşmayı, onlardan İslam’dan başkasını kabul etmemeyi emretti. Kitap ehli ile ise, küçülmüşler olarak güçleri nispetince cizye verinceye kadar savaşmayı emretti.” Ebu Ubeyd dedi ki: “Burada Hasan’ın, “Araplardan” kastının onlardan Kitap ehli olmayıp da put ehli olanları olduğunu düşünüyoruz.” Fakat Arapların Kitap ehli olanlarından ise Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem cizye kabul etmiştir. Bu bir kaç hadiste açıklanmıştır. Nebi SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Arapların puta tapanlarından bir kişiden dahi cizye aldığı sabit olmamıştır. Fetih ayetinin ve Tevbe suresinin inmesinden sonra onlardan Müslüman olmaları ya da harp dışında bir şey kabul etmemiştir. Necran ehli, Yemen ehli gibi Araplardan cizye aldığına dair rivayetlere gelince; bu cizyeyi ancak Hristiyan ve Yahudi Kitap ehlinden almıştır, Arapların put ehlinden olanlarından almamıştır.”

İkinci sorunun cevabı:

Metinde geçen şu sözlere gelince: “Devlet mahkemelerinde bu gibi anlaşmazlıklarına bakacak kendilerinden bir kadıyı devlet tayin eder. ...“ ve “Evlilik ve boşanmalarla ilgili işler, onlardan olan hâkimlerin idaresinde özel mahkemelerde değil, devlete ait mahkemelerde dinlerine göre yapılır...” Bundan kasıt, Müslüman hâkimler değildir. Müslüman hâkimler, onlar arasında onların şeriatına göre hüküm vermez. Aksine onlar arasında hüküm, kendi yargıçları yani Gayrimüslimlerden olan yargıçlar tarafından verilir. Ama onlara özel mahkemeler tahsis edilmez. Bilakis devlet mahkemeleri bünyesinde onlara bir oda verilir ve idari açıdan devlet mahkemelerine bağlı olurlar. Yargıçların atanması onlara bırakılmaz, tam tersine devlet tarafından yapılır. Devlet, onlar için kendilerinden olan yargıçlar atar. Bunlar da evlilik, boşanma ve benzeri konularda onlar arasında hüküm verirler. Bu, devlet mahkemeleri iki hüküm verir anlamına gelmez: İslami hüküm ve gayri İslami hüküm. Aksine devlet mahkemeleri sadece İslam’a göre hüküm verirler. Ama devlet mahkemelerinde idari olarak devlet mahkemelerine bağlı odalar olur. Gayrimüslim yargıçlar, Şeriatın kabul ettiği şekliyle evlilik, boşanma ve benzeri konularda doğan anlaşmazlıklar ve husumetler hakkında onların dini ve şeriatına göre hüküm verirler.

Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta

Facebook sayfasının linki:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=220629058105179

                                                                                                                    H.16 Cumâde’s Sânî 1436

                                                                                                                       M.05 Nisan 2015

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER