- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Şeyh Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Bazılarının İrtikaz (Dayanak) Noktasının Sadece Suriye’de Olacağına Dair Kanaati Hakkındaki Sorunun Cevabı
Fehmi Barkus’a
Soru:
Esselemu Aleykum… Soru: Kerim kardeşim, Hizb-ut Tahrir gençleri başta olmak üzere pek çok Müslümanın kafasında soru işareti oluştu. Ancak bu soru, irtikaz (dayanak) noktasının sadece Suriye’de olacağına dair bir mefhum ve kanaate dönüştü ve Mustafa’nın hadislerinden, bazen de sahabenin sözlerinden şeri delillere başvurulmaya başlandı.
Cevap:
Fehmi Barkus’a
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berakatuh.
Daha önce, H. 07 Zilhicce 1433 M. 23/09/2012 tarihinde bu konu hakkında gençlere bir cevap göndermiştim. Onda şöyle geçmektedir:
(… Bizler, Raşidi Hilafet’in Şam’da veya Şam dışında geri döneceğinden eminiz ve burada veya orada çalışmaya devam ediyoruz, ümitsizliğe kapılmıyoruz ve Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz. Her geçen gün bizi, Allah Subhanehu’nun kurulmasını taktir ettiği zamana daha da yaklaştırmaktadır Dolayısıyla gençler bu hususu çok iyi bilmelidir. Şayet Allah burada olmasına hükmederse, başlangıçta Şam’da istikrar bulması bir hayırdır. Şayet Subhanehu orada olmasına hükmeder, sonra Şam’a ulaşır ve orada istikrar bulursa bu da bir hayırdır. Her iki durumda da Daru’l İslam’ın merkezi olacaktır. Tüm buna ve ona rağmen, Allah’ın vaadi gelinceye kadar bu yolda tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bizler ayaktayız ve gözlerimizi, kalplerimizi ve azimlerimizi aziz olan Allah’ın nusretine diktik: Dünyanın ve ahiretin kurtuluşu budur ve en büyük kurtuluş da işte budur.
Şüphesiz Müslümanların Hilafetinin nerede kurulacağını en iyi bilen Allah Subhanehu’dur. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke’de yıllarca çalıştı ve kabilelerden birçok kez nusret talep etti. Zira Allah’ın Rasulü Salavatullahi ve Selamuhu Aleyh, devletin Mekke’de kurulmayacağını ve nusretini talep ettiği kabilenin hangisi olacağını bilmiyordu…Nitekim Medine’den bir grup geldi, ondan sordular, ardından bir yıl sonra on iki kişi olarak geldiler ve Birinci Akabe biatını yaptılar. Bunun ardından yetmiş üç erkek ve iki kadın olarak geldiler ve ona, İkinci Akabe biatı olan nusret biatını verdiler… Böylece devlet, Medine-i Münevvere’de kuruldu.
Şüphesiz bizim, yapmış olduğumuz amellerimizden dolayı nefsimizi muhasebe etmemiz gerekiyor: Bunlar, tereddütsüz, ciddi olarak, özenle, dürüst ve ihlaslı bir şekilde şeri hükümlere göre midir yoksa bir hata var mıdır… Dolayısıyla kıyamet günü hesaba çekilmeden önce kendimizi muhasebe etmemiz gereken şey işte budur. Sonuçlara gelince; Şayet hızlı bir şekilde gerçekleşirse bu Allah’ın fazlındandır. Yok eğer Allah’ın bildiği vakte kadar gecikirse aynı şekilde Elhamdulillah… Her iki durumda da Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmeyiz ve ümitsizliğe kapılmak da doğru değildir. Zira bizler, Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerin torunlarıyız: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki kurtuluşa erişebilesiniz.” [Âl-i İmrân - 200] Aynı şekilde Kavi ve Aziz olan Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nûr 55] Yine Rahman ve Rahim olan onlar hakkında şöyle buyurmuştur: وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ “Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde aciz tanınan az (bir toplum) idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi.” [Enfâl - 26] Dolayısıyla sadece “bize yer yurt vermekle” kalmayacak, dahası “yardımıyla destekleyecek” ve aynı şekilde “bize temizlerinden rızık verecektir.” Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun…
Bizler, ister burada, ister orada, ister Şam’da, isterse de Şam dışında olsun çalışmak için hiçbir çabadan kaçınmayız. Zira kalplerimiz, Allah zikrinden ve dünya ve ahiretteki yardımından mutmaindir. إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ “Şüphesiz rasullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” [Mümin Suresi - 51] O halde ciddi bir şekilde çalışın, Allah’ın zikrinden mutamin olarak ve Kavi ve Aziz olan Allah’ın yardımına güven duyarak hareket edin. قُلْ عَسَى أَنْ يَكُونَ قَرِيبًا “De ki: Yakın olsa gerek!” [İsra - 51]
Kardeşiniz | H. 10 Receb 1434 |
Ata İbn Halil Ebu Raşta | M. 20 Mayıs 2013 |
Cevaba, emirin aşağıdaki web sitesinden bağlanabilirsiniz:
http://archive.hizb-ut-tahrir.info/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/3333