Pazartesi, 23 Muharrem 1446 | 2024/07/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Soru-Cevap

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru:

22.02.2012'de Rusya Devlet Başkanı, Rus gaz şirketi "Gazprom'a", Türkiye karasularından Avrupa'ya yıllık olarak 63 milyon metre küp oranında gaz taşıyacak olan "Güney Akım" boru hattını döşemeye başlama talimatını vermiştir. Bundan daha önce de, yani 28 Aralık 2011'de Batı tarafından desteklenen "Nabucco" boru hattı projesine rakip ve alternatif bir proje olarak görülen "Güney Akım" boru hattı projesine izin veren bir anlaşma imzalanmıştı...

Bunu kesin bir şekilde reddeden ve bunun yerine "Nabucco" projesini kabul eden Türkiye'yi, Rus "Güney Akım" projesini kabul etmeye iten şey nedir? Bu, Rusya ile arkasında Amerika'nın olduğu Türkiye arasındaki bir anlaşmadan mı ibarettir? Şayet böyleyse, bu nasıl olmaktadır?

Cevap:

Türkiye'nin tutumundaki bu değişimin nedeni, Nabucco Projesi ve Güney Akım Projesi'nin gerçeği ile bu iki projeyi çevreleyen şartlarda belirginleşmektedir:

Birincisi: Nabucco Doğalgaz Boru Hattı [Nabucco Pipeline], 3900 km. uzunluğunda bir boru hattı olup 31 milyon m3 enerji kapasitesine sahiptir. Bu boru hattının inşasındaki itici güçler, Avrupa Birliği ve arkasında Amerika'nın olduğu Türkiye'dir. Bu da; Hazar havzasına kıyı ülkelerin doğalgazını Türkiye'ye ardından da Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya'ya taşımak içindir. Nitekim hat, Türkiye'deki Erzurum'dan Avusturya'nın doğalgaz ana merkezi olan Baumgarten an der March'a kadar uzanacaktır.

Boru hattının güzergahının Rusya üzerinden geçmesi engellenmektedir. Bu nedenle Rusya, Nabucco Projesini, Rusya'nın düşmanı olan bir proje olarak nitelendirmektedir.

Aslında proje, başlangıçta dünyanın dördüncü büyük gaz rezervlerine sahip olan Türkmenistan doğalgazının ithal edilmesine güvenmekteydi. Ancak Rusya'nın Türkmenistan'a yönelik müdahaleleri, Türkmenistan'ın bu husustaki ortaklığını imkansız hale getirmiştir. Bu nedenle 2008 yılının başlarında alternatif kaynaklar düşünülmeye başlanmıştır ki bu alternatiflerin en kolay olanı da Azerbaycan gazıdır.

Nitekim proje için hazırlıklar, 2002 şubat ayında başlamış olup Avusturyalı [OMV] şirketi ile Türkiyeli [BOTAŞ] şirketi arasındaki ilk görüşmeler ile de çakışmaktadır. 2002 yılının Haziranında, (Avusturya (OMV), Macaristan (MOL), Bulgaristan (BULGARGAZ), Romanya (TRANSGAZ) ve Türkiye (BOTAŞ)'ın olduğu) beş şirket, Nabucco boru hattının inşası için niyet protokolü imzalamışlardır. Bunu da 2002 Ekim ayındaki ilk depolama işbirliği anlaşması takip etmiştir. 2003 Ocak ayında ise Avrupa Komisyonu, piyasa analizi ile teknik, ekonomik ve malî çalışmalar da dahil fizibilite çalışması için beklenen toplam maliyetin %50 oranına denk gelen miktara izin vermiştir. 2005 Haziran ayında da Nabucco ortakları olan beş şirket arasında ortaklık anlaşması imzalanmıştır. Ayrıca 26 Haziran 2006 tarihinde Viyana'da Nabucco boru hattı ile ilgili bir Bakanlar Bildirisi imzalanmıştır.

2008 Şubat ayında Almanya [RWE] şirketi konsorsiyuma ortak olmuş ve 11 Haziran 2008'de de Nabucco boru hattı üzerinden Bulgaristan'a, Azerbecan'dan doğalgaz tedarik edilmesine dönük ilk sözleşme imzalanmıştır.

19 Ocak 2009'da Türkiye Başbakanı Recep Tayyib Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerinin başlamasına dönük engellerin devam etmesi durumunda Türkiye'nin Nabucco projesinden geri çekileceğini ifade etmiştir. Ayrıca 27 Ocak 2009 yılında Budabeşte'de Nubacco zirvesi düzenlenmiş ve zirvede, Avrupa Yatırım Bankası [EIB] ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası [EBRD] başkanları, Nabucco doğalgaz boru hattı için malî destek vermeye hazır olduklarını açıklamışlardır.

29 Ocak 2009 yılında Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Azerbaycan'ın önümüzdeki beş yıl içerisinde boru hattına gaz tedarik etmek için gaz üretimini en az iki katına çıkarmayı planladığını açıklamıştır.

13 Temmuz 2009 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında, Avrupa'ya Türkiye üzerinden Orta Asya ile Orta Doğu'nun doğalgazını tedarik edecek olan Nabucco boru hattı projesine izin veren bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ise Avrupa'nın Rus doğalgazına olan bağımlılığını azaltmak içindir.

Türkiye, Avusturya, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan başbakanları, 13.07.2009 günü Türkiye'nin başkentinde düzenlenen Nabucco zirvesi sayesinde hattın topraklarından geçmesine ve özel şirketlerin oluşturduğu ittifakın uygulanmasına izin veren bir anlaşma imzalamışlardır.

Nabucco projesi için çalışan Avrupa Birliği üyeliğine girmeyi arzulayan Türkiye, Batı açısından bir enerji merkezi olmaya çalışarak Avrupa'daki konumunu pekiştirmeyi ümit etmektedir.

İkincisi: Güney Akım Projesi [South Stream]:

Bu proje, Rusya doğalgazını Karadeniz üzerinden Bulgaristan, Yunanistan, İtalya ve Avusturya'ya taşıyacak olan bir boru hattı olup 2015 yılında tamamlanması beklenmektedir. Projenin, Nabucco hattına karşı olduğu ve onun etkinliğini yok etmek dahası onu ortadan kaldırmak için planlandığı görülmektedir. Nabucco hattının, Rusya'yı göz artı etmesinden ve onu dışlamasında dolayı Rusya onu, kendisine düşman bir proje olarak görmektedir.

Proje, 23.06.2007 tarihinde açıklanmış olup Rusya ile İtalya, Roma'da ENİ şirketi [Eni Paolo Scroni] ile Rus gaz şirketi [Gazprom] arasında bir mutabakat zaptı imzalamıştır.

22.11.2007 tarihinde de bu iki şirket, proje hakkındaki nihai anlaşmayı Moskova'da imzalamışlardır. Nitekim Avrupa Devletleri'ni bu projeye imza atmaya ikna etmek için büyük bir çaba sarfedilmiş ve nihayet 18.01.2008'de Rusya ile Bulgaristan, 25.01.2008'de Rusya ile Macaristan ve 29.04.2008'de de Rusya ile Yunanistan buna imza atmıştır.

15.05.2009 tarihinde Rusya, İtalya, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan, Güney Akım'ı inşa etme anlaşmasını imzalamışlardır. Bunun ardında da 14.11.2009'da Rusya Slovenya ile imzalayıp 21.03.20011'de de bunu teyit etmiş ve 02.03.2010'da ise Rusya Hırvatistan ile imzalamıştır.

Türkiye'nin bu projeye karşı çıkmasının yanı sıra Türkiye, Avrupa Birliği ve bunların arkasındaki Amerika, Nabucco projesinin yürütülmesine ağırlık vermişlerdir... Dolayısıyla Rusya ile Türkiye, "Güney Akım" projesi üzerinden tartışmaya girmişlerdir... Ancak Türkiye 28.12.2011'de, projeyi ve Karadeniz karasularından geçişini onaylamıştır.

Nitekim "Eş-Şark-ul Avsat", Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in, 28.12.2011'de Ankara'nın "Güney Akım" doğalgaz boru hattının Karadeniz'deki Türk karasularından geçişini onayladığını açıkladığını bildirmiştir.

"İnterfax" Rus Haber Ajansı bu açıklamanın, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın da katıldığı Rus ulusal gaz tekeli [Gazprom] şirketi ile Türk Enerji Kurumu [BOTAŞ]'ın yöneticileri arasındaki imza töreninde Moskova'da bulunan Putin tarafından geldiğini bildirmiştir. "Güney Akım" projesi, Rusya, İtalya, Almanya ve Fransa'nın sahip olduğu ortak bir proje sayılmakta olup Karadeniz'in altından geçecek olan "Güney Akım" boru hattını, Güney ve Orta Avrupa tüketicileri için Hazar Denizi'ndeki doğalgaz sahasına bağlayacaktır. Nitekim projenin, Türkiye'ye nispeten çok daha pahalıya mal olan uluslararası derin sulardan geçişini önlemek için boru hattının, sığ karasularından geçmesine izin verilmiştir.

Reuters, Putin'in 28.12.2011 Çarşamba günü şöyle bir açıklamada bulunduğunu nakletmiştir: "Türk ekonomik bölgesinde Güney Akım boru hattının inşasına izin vermesinden dolayı Türkiye hükümetine teşekkür etmek istiyorum."

Nitekim 03.10.2011'de, hattı inşa etmek ve bunu Güney Akım AG [South Stream AG] adı altında çalıştırmak için bir şirket kurulmuştur ki bu şirket şunlardan oluşmaktadır: Rus Gazprom, İtalya ENİ, Fransa Electricite ve Almaya "Wintershall" şirketleridir.

Bu dört şirket, kotaları şu şekilde paylaşmışlardır: Gazprom %50, ENİ %20, Electricite %15 ve Wintershall %15.

Güney Akım projesi, Nabucco boru hattı projesine rakip bir projedir. Güney Akım projesinin maliyetinin [19-24] milyar Euro arasında olduğu bilinmesinin yanı sıra projenin başlangıçtaki maliyeti neredeyse yaklaşık 12 milyar Euro'ya mal olan Nabucco'nun iki katıdır.

Ayrıca proje, Rus doğalgazını Karadeniz'in altından geçerek Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Slovakya üzerinden Batı Avrupa'ya taşımayı hedeflemekte olup her biri 940 km. uzunluğunda olan dört paralel boru hattından oluşmasının yanı sıra yılda 63 milyar metreküp gaz taşıma kapasitesine sahiptir.

Çalışması 2015'in sonunda tamamlanacak olan bu proje, Kafkas gazını Rusya'yı by-pas ederek Türkiye ve Balkanlar üzerinden Batı Avrupa'ya ulaştırmayı hedefleyen Nabucco boru hattı projesiyle rekabeti zorunlu kılmaktadır.

Üçüncüsü: Yukarıda açıklandığı üzere Nabucco projesi, toprakları üzerinden geçmemesinden dolayı Rusya'yı görmezden gelmekte olup bilakis Türkiye toprakları üzerinden Avrupa'ya geçecektir. Türkiye de bunu, güçlü bir şekilde desteklemekte ve bununla, Rusya by-pas edilerek doğalgazın Hazar Denizi bölgesinden Avrupa'ya aktarılmasında anahtar bir bağlantı olması itibarıyla Avrupa Birliği'ne girmeye dönük kartlarını güçlendirmeyi arzulamaktadır. Aynı şekilde yukarıda da açıklandığı üzere Güney Akım projesi, Nabucco projesini zayıflatmaya yada onu yok etmeye dönük bir Rus projesidir.

Avrupa'ya gaz transferi üzerinde büyük ölçüde kontrol sahibi olmak Türkiye'nin çıkarına olmakla birlikte bunu, Güney Akım projesiyle gerçekleştiremeyecektir... Söz konusu soru şudur: Türkiye'yi, Güney Akım'ın kendi karasularından geçiş anlaşmasını imzalamaya iten şey nedir? Hem de Türkiye bunun, öncelikle hem Nabucco'ya rakip olan hem de onun etkinliklerini ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir Rus projesi olduğunun farkında olmasına rağmen?

Türkiye hükümeti, Rusya'nın Samsun-Ceyhan boru hattını onaylaması mukabilinde Güney Akım'ı onayladığını göstermeye çalışmaktadır. Bu da Türkiye'nin projeye şiddetle karşı çıkmasının ardından onu onaylamasına bir gerekçe olarak getirilmektedir. Halbuki bu, şu iki yönden bir gerekçe olamaz:

Birincisi: Güney Akım projesi, aslen Rusya'yı göz ardı eden Nabucco'ya karşı kurulmuştur.. Rusya ise Güney Akım projesini inşa ederek Nabucco'yu yok etmek için çok çaba harcamaktadır. Dolayısıyla mevzunun Samsun-Ceyhan ile bir alakası olmadığı gibi siyaseti takip eden herkes, Güney Akım projesinin Nabucco projesine karşı olan bir proje olduğunu bilmektedir.

İkincisi: Samsun-Ceyhan boru hattı, iki Türk limanı arasındaki bir hat olmasının yanı sıra Türkiye topraklarından geçmekte olup gaz transferiyle ilgili bazı özel anlayışlar olmasına rağmen Türkiye şayet isterse bir gürültü ve patırtı çıkmaksızın onu inşa edebilir. Ancak o bunu, Rusya Samsun-Ceyhan'ı onaylayarak taviz vermiştir, Türkiye de Güney Akım'ı onaylayarak taviz vermiştir şeklinde nitelendirmiştir!

Türkiye'nin, şiddetle karşı çıkmasının ardından Güney Akım'ı onaylaması meselesinde racih olanın başka bir hususun olduğudur ki oda şudur; bu, Türkiye'nin, Amerika'nın NATO adı altındaki talebine icabet ederek kendi topraklarında Füze Kalkanı Radarlarının kurulmasını onaylamasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla mesele, aşağıdaki şekildedir:

2011 sonbaharında yeni bir mesele gündeme gelmiştir. Buda; Amerika'nın inşa etmeyi planladığı Amerikan Füze Kalkanı konusudur ki bu kalkanın bir parçası da dev radarların kurulmasıdır ...

Amerika başlangıçta bunu, bazı Doğu Avrupa ülkelerinde kurmayı düşünmüştü. Ancak Obama geldiğinde bunun, NATO adı altında Türkiye'de kurulmasını düşünmeye başlamıştır ki zaten Türkiye'de NATO'nun bir parçasıdır. Bu radarlar, binlerce kilometre uzaklıktan Güneydoğu yönünün denetimini sağlayacaktır. Nitekim Türkiye 01.09.2011'de, NATO'nun Avrupa'ya konuşlandırma niyetinde olduğu Füze "Kalkanı" çerçevesinde kendi topraklarında erken uyarı radarlarının kurulmasını onayladığını açıklamıştır.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bundan saatler önce bir bildirim yayınlayarak şöyle demiştir: "Ülkemizde, Amerika Birleşik Devletleri'nin NATO'ya tahsis ettiği erken uyarı radar sisteminin konuşlandırılması kararlaştırılmıştır. Türkiye, bu unsura ev sahipliği yapacak, NATO'nun yeni stratejik konsepti çerçevesinde geliştirdiği savunma sistemi ülkemize katkı sağlayacak ve NATO savunma yeteneği ile ulusal savunma sistemimizi geliştirecektir."

Türk Anadolu Ajansı; Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünden radarların yerinin, yaklaşık 400 mil uzaklıkta olan, yani başkent Ankara'nın Güney Doğusu'na yaklaşık 650 km uzaklıkta olan "Malatya" şehrinde bulunduğunu aktarmış ve radarların, Türk-Amerikan askerleri aracılığıyla idare edileceğine dikkat çekmiştir.

Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nde tasarlanan Füze Kalkanı Sistemi'ne ait merkezlere ev sahipliği yapmayı onayladığını gösteren beş Avrupa devletlerinden biri sayılır. Zira Portekiz, Polonya, Romanya ve İspanya'dan her biri, bu sitemin parçalarının kendi topraklarında kurulmasını memnuniyetle karşılamışlardır.

Türkiye'deki radarların düşman füzelerini gözetleyecek olmasının yanı sıra Romaya ve Polonya'da durdurucu füzeler bulunurken operasyonun merkezi Almanya olup İspanya'nın Rota şehrinde ise savunma kapasitesine sahip dört balistik füze bulunmaktadır.

Türkiye'nin radarların konuşlandırılmasını onaylamasını haklı çıkarmak için Gül, Türkiye'nin bunu onaylamasına müteakiben bir televizyon röportajında şöyle demiştir: "NATO, bu savunma sistemini benimsemiş olup bunu, üye devletlerden birçoğunda konuşlandırma kararı almıştır ve Türkiye'de NATO'nun bir üyesi olması itibarıyla bunu kabul etmiştir. Radar sistemlerinin ülke topraklarına konuşlanması, NATO sözleşmesinde karara bağlanmış yükümlülükler gereğince olmaktadır." Ve Gül şunu eklemiştir: "Birkaç ay önce ülkenin Doğusuna konuşlanan radar sistemi, NATO ülkelerini tehdit eden balistik füze tehlikelerine karşı NATO'nun savunma görevini yerine getirme kapsamında gerçekleşmiştir."

Ancak Türkiye'nin onayı, kendisini Rusya ile karşı karşıya getirmiştir. Bu nedenle Putin, Türkiye'nin onayının ardından yaptığı bir konuşmasında şöyle demiştir: "Rusya, Batı tehditlerine, özellikle de Avrupa'nın Doğusu'nda ve Türkiye'nin Güneyi'nde konuşlanan Füze kalkanına karşı koymak için sonuna kadar güçlü bir şekilde silahlanacaktır."

Dördüncüsü: Hakeza Rusya ile Türkiye arasındaki hususlar gerginleşmiş ve Rus yetkililerinin Türkiye'nin onayına yönelik açıklamaları aralıksız devam etmiştir:

- Türkiye'nin 01.09.2011'de, radarları onayladığını açıklamasın ardından Türkiye'de radarların kurulmasını yorumlayan Moskova merkezli "Stratejik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi'nde" araştırmacı olan Nikolai Savkin, şöyle demiştir: "Türkiye'ye radarların kurulması da dahil kalkanların konuşlandırılmasına dönük yeni proje, özellikle birçok Rus askeri üslerinin (konuşlandırıldığı) Karadeniz ve Kafkaslar olmak üzere Rusya'nın Güneyi'nin tamamını kapsamakta olup NATO hakimiyeti altında olacaktır."

- [Kaynak: Almanya-El-Cezira / 10.10.2011]

"Diğer yandan Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hükümetinin bu sistemin konuşlandırılmasına muhalif olan tutumunu yenileyerek, fiili olarak kurulması durumunda Moskova'nın hızlı bir misilleme reaksiyonunun olacağını bildirmiş ve NATO planıyla hedeflenen ve silahları etkilenebilecek olan tek ülkenin de Rusya olduğunu söylemiştir. Avusturya menşeli Profil Dergisi ile yaptı röportajda ise şöyle bir eklemede bulunmuştur: Bizlere, sistemin bize karşı olmadığı söyleniyor. Ancak [NATO ülkeleri], resmî bağlılık anlaşmasıyla ilgili taahhütte bulunmayı reddediyor. O halde bizler de çok büyük bir çaba harcamaksızın intikam alabilir yada yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalabiliriz."

- [Kaynak: Euro Haberler / 23.11.2011]

Rusya Devlet Balkanı Dimitri Medvedev de şöyle demiştir: "Rusya'nın çıkarlarına aykırı olarak gelişen durumların devam etmesi halinde silahların sınırlandırılması kararlarının uygulanmasını sürdürmeyi durdurma hakkımızı saklı tutmaktayız. Ve Amerika'nın Avrupa'daki anti-füze savunma tesislerini imha edebilecek şekilde Rusya'nın Batısı ile Doğusuna gelişmiş saldırı füzeleri kurulabileceği tehdidinde bulunmuştur."

- [Kaynak: BBC / 29.11.2011]

Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa'da bir füze kalkanı kurmasına dönük planına yanıt olarak Rusya, Batı sınırlarına yönelik füze saldırısına karşı erken uyarı radar sistemini etkinleştirmiştir.

Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Avrupa Birliği sınırındaki Kaliningrad radar ünitesine yaptığı ziyareti sırasında, sistemin etkinleştirilmesi ve söz konusu birimin Voronezh-M modeli radar ünitesiyle donatılmasıyla ilgili talimatlar vermiştir.

Ayrıca Medvedev, Amerika füze kalkanı kurmada ileriye giderse Rusya'nın, Avrupa Birliği sınırı yakınlarına füzeler yerleştirebileceği uyarısında bulunmuştur.

İnterfax Rus Haber Ajansı, şu sözleri Medvedev'e atfetmiştir: "Şayet bu adımlarımızı göz ardı ederseniz, sert karşı önlemlerin benimsenmesi ve vurucu güçlerin konuşlandırılması da dahil başka savunma araçları kuracağız. "

Medvedev, "İskender" füzelerinin konuşlandırılması hakkında da konuşmuştur ki bu, mobil "karadan-karaya sükut" füzelerinin geliştirilmiş bir versiyonudur.

- "Rusya el-Yevm", 29 Kasım 2011'de Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'den şunu aktarmıştır: "Füze saldırıları erken uyarı" radar sisteminin çalıştırma düğmesini zorlayabilir." Ayrıca radarların, Batı'ya karşı yöneltilmeyeceğini ancak onun, Avrupa'da füze savunma sisteminin konuşlandırılmasına bir yanıt olarak benzer önlemler sistemine girdiğini açıklamıştır.

- [Kaynak: El-Cezira Ajanslardan nakletmiştir / 07.12.2011]

Rusya Genelkurmay Başkanı 07.12.2011'de şöyle demiştir: Avrupa'da füze kalkanı kurma planları, ülkemize savunmasını güçlendirmekten başka bir seçenek bırakmamaktadır. Moskova, nükleer silahlanma yarışı istememektedir.

Nikolai Makarov, Avrupa'da bir füze kalkanı kurulması fikri, Rusya'nın NATO ile olan ilişkilerini -tehlikeli ve hızlı bir şekilde- kötüleştirebilir demiştir.

Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 07.12.2011'de Litvanya'nın başkenti Vilnius'de, NATO'nun Moskova'ya yazılı garantiler vermesini ve Avrupa'daki füze kalkanının Rusya için bir tehdit oluşturmadığını teyit etmesini önermiştir.

Bu açıklama, NATO üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları'nın 07-08.12.2011'de Brüksel'de yaptıkları bir toplantı sırasnda Rusya ile olan "işleri sakinleştirmeye" çalıştıkları bir sırada gelmiştir.

Diplomatik kaynaklar, NATO üyelerinin, yeniden anti-füze savunma projesinin devam edeceğini ve bunun Rusya'ya karşı olmadığını vurgulayacaklarına dikkat çekmişlerdir.

İlgili kapsamda Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, özellikle Avrupa'daki NATO anti-füze kalkanı hakkında Moskova'nın tutumunu ele almak üzere 07.12.2011 akşamı Prag'a bir günlük ziyarette bulunmuştur.

Rusya, ülkenin Batısı'ndaki Kalingerad bölgesinde yeni bil silahlanma sistemi konuşlandırmaya başlamış olup NATO füze kalkanının çalışmasından hemen sonra iki taraf arasında dengeli bir nükleer caydırıcılığı sağlamak için çaba harcamaktadır.

- [Kaynak: İtar Tass Haber Ajansı- Yayınlayan: Ruya el-Yevm / 08.12.2011]

Sergey Lavrov 08.12.2011 Perşembe günü, Rusya-NATO toplantısının ardından şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Rusya'nın, Amerikan füze kalkanı siteminin kendi topraklarından bir parçasını kapmasına izin vermesi imkansızdır. Zaten füze kalkanı çerçevesinde Türkiye'de konuşlanacak olan yeni radarların Rusya'nın büyük bir bölümünü gözetleyeceği de bilinmektedir. Rusya, kendi kapasitesine bağlı olarak güvenliğini garanti almayı planlamaktadır."

Beşincisi: Ancak Türkiye'nin radarların kurulmasının onaylamasının akabinde Rusya ile Türkiye arasında oluşan kriz, geçen yılın son günlerinde, özellikle de Türkiye'nin 28.12.2011'de Güney Akım projesini onaylamasıyla hafiflemiştir. Zira ardı ardına radarlara ve füze kalkanına karşı hafifletici açıklamalar gelmeye başlamıştır:

- Nitekim 2012 şubat ayının başlarında, el-Cezira'nın Reuters'den aktardığı üzere Avrupa-Atlantik Güvenlik Komitesi bir öneri açıklamış ve öneride, Amerika Birleşik Devletleri, NATO ülkeri ve Rusya'nın, Kuzey Kutbu konusu, enerji konuları ve bölgesel çatışmaların yanı sıra füze savunması konusuyla ilgili işbirliği içerisinde olmaları gerektiğini vurgulamıştır.

Avrupa-Atlantik Güvenlik Komitesi tarafından varılan yeni öneri metninde ise Amerika, NATO ve Rusya'nın, füze saldırılarıyla ilgili olarak radar ve uydu verilerini paylaşabileceği geçmektedir. Dolayısıyla her bir taraf, bir diğerine her türlü saldırı hakkında daha fazla ve tam bir görüntü sağlayacak, ancak her bir taraf kendisini tehdit eden her hangi bir füzenin düşmesindan sorumlu olacak ve kendi anti-füzesi (füzesavar) üzerinde egemenlik, komuta ve kontrol sahibi olacaktır.

- [Kaynak: Rusya el-Yevm: "İtar Tass" Haber Ajansı Rus haberlerinden aktarmıştır. / 29.02.2012]

"Diğer taraftan Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Ryabkov, NATO ile ilişkilerin kötü olduğunu söylemenin imkansız olduğuna dikkat çekmiş ve şöyle demiştir: ""Şu anda askerî operasyon alanlarında füze kalkanı tatbikatları yapmak için hazırlanıyoruz." Ve Şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Yakın bir zamanda bununla ilgili yeni haberler almayı umuyoruz." Ayrıca Rusya'nın, Mayıs ayında Chicago'da yapılması planlanan NATO zirvesini katılma kararını incelediğini de söyleyerek gitmiştir."

- [Kaynak: Rusya el-Yevm / 07.03.2012]

Rusya Savunma Bakanı Anatoly Serdyukov, Savunma Bakanlığının Mayıs ayının başlarında Moskova'da füze savunma sistemi hakkında uluslararası bir konferans düzenleyeceğini ve katılmaları için ilgili devletlerin tamamının davet edileceğini söylemiştir. Bu açıklama ise 07. Mart günü Moskova'da, Ukraynalı meslektaşı Dmitry Solomattin ile olan görüşmesinin akabinde gelmiştir.

Onun söylediğine göre konferansa, "ilgili devletlerin tüm" temsilcileri ile aynı şekilde çeşitli sivil toplum kuruluşlarından bu alanda uzman olanlar davet edilecektir.

Rusya Savunma Bakanlığı'nın verilerine göre konferans, bu yılın Mayıs ayının 3-4 günleri arasına denk gelen bir dönemde yapılacak ve konferansın başlığı, "Füze Kalkanı Faktörü ve Yeni Bir Güvenlik Alanının Oluşturulması" olacaktır.

- [Kaynak: El-Cezira-Ajanslardan / 10.03.2012]

"Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Devlet Başkanı Obama ile seçilen Devlet Başkanı Putin'in, yaptıkları telefon görüşmesinde, önümüzdeki yıllarda yeniden başarılı ilişkiler kurmak için çalışmanın zarureti üzerinde anlaştıkları söylenmiştir."

Açıklamada, iki liderin füze kalkanı da dahil iki ülke arasında bulunan farklı alanlardaki tartışmalara devam etme kararı aldıkları da eklenmiştir.

Diğer taraftan Putin'in yardımcılarında biri Rus haber ajansı RIA Novosti'ye, Obama'nın Putin'e, kendisiyle yakından çalışmaya hazır olduğunu bildirdiğini söylemiştir.

Altıncısı: Hakeza Rusya'nın, Türkiye'de radarların kurulmasına yönelik saldırı lehçesi hafiflediği gibi dahası füze kalkanına dönük sıcak çatışmalar çerçevesindeki lehçesi de hafiflemiş ve dikkatler, görüşmelerle, konferanslarla, dahası birlikte bazı tatbikatlara katılarak bu meselenin sessiz sedasız çözülmesi için Rusya ile NATO arasındaki görüşmelere çekilir hale gelmiştir.

Binaenalayh Türkiye'nin Güney Akım projesini onaylamasında racih olan, Rusya'nın, NATO'nun kurduğu füze kalkanı kapsamındaki radarların kurulmasına karşı çıkmaması için Rusya ile yarı bir anlaşmanın olduğudur.

Yedincisi: Kayda değerdir ki radarlar, Türk ordusu gözetiminde ve liderliğinde olsa dahi Türkiye hükümetinin radarların kurulmasına dönük ortaya koyduğu gerekçelerin hiçbir dayanağı olmadığı gibi bu doğru bir iş olsa da bunun, NATO ile veya bundan daha ziyade Amerika ile hiçbir ilgisi yoktur. Zira Müslümanların güvenliğinin korunması ve onların savunulması için hazırlıkların yapılması İslam'da talep edilen bir husustur. وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ "Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvetten hazırlayın" [el-Enfâl 60] Ancak mesele bu şekilde değildir. Zira esasında proje, bir Amerikan düşüncesi olup sonra NATO'nun bir üyesi olması itibarıyla projeyi onaylaması için Türkiye'ye şekli bir gerekçe oluşturmak amacıyla bu projeye NATO kılıfını giydirmiştir. Dolayısıyla bu projeden maksat, Avrupa, Amerika ve bu ikisini takip eden sömürgeci kafirlerin güvenliğini korumaktır...

Radarların, birinci derecede Amerika'nın çıkarları için kurulduğunu teyit eden şey, Avrupa'daki Amerikan Kuvvetleri ve Yedinci Ordu Komutanı Mark Hertheling'in yaptığı açıklamalardır. Zira o, 27.02.2012'de bu konu hakkında yaptığı ilk açıklamasında, Amerikalı askerlerin ve askerî uzmanların Malatya'daki radar istasyonuna yerleştiklerini söylemiştir. Ve Karadağ'ın başkenti Podgorica'da şöyle demiştir: "Askerlerimiz, Türkiye'nin Güneyinde bulunan radar istasyonuna yerleşmişlerdir." Ve şunu da eklemiştir: "Biz sadece arazi ile ilgili üniteleri araştırıyoruz. Ancak Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleriyle koordinasyon da mevcuttur. Ve biz, bunun için planlananlara uygun bir şekilde ilerliyoruz."

Açıktır ki radar istasyonlarındaki gerçek egemenlik, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri'ne aittir. Bu da sömürgeci kafirleri, Müslüman ülkelerin üzerinde egemenlik sahibi kılmaktadır. Allahu Subhânehu şöyle buyurmuştur: وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, kafirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141] Yani Türkiye'nin NATO'ya ortaklığı, eşit bir ortaklık değildir. Bilakis bunun vakıası, tabi olan ile tabi olunanın vakıasından ibarettir... Ancak gerçek bir ortaklık olsa dahi bu, İslam'da caiz değildir. Çünkü kafirlerle yardımlaşmak haram olup büyük bir günahtır. Ebu Davud'un, müminlerin annesi Aişe [Radıyallahu Anhe]'den tahriç ettiğine göre Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:

إِنَّا لا نَسْتَعِينُ بِمُشْرِكٍ "Biz, bir müşrikle yardımlaşmayız."

Aynı şekilde en-Nesai, Enes İbn-u Malik'ten tahriç ettiği hadiste Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:

لا تَسْتَضِيئُوا بِنَارِ الْمُشْرِكِينَ "Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayınız."

 

Bu kategoriden diğerleri: « Bir Sorunun Cevabı Soru-Cevap »

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER