- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru Cevap
Japonya’nın Yeni Savunma Stratejisi
Soru:
Japonya, yeni savunma stratejisi benimsedi. Birkaç gün önce duyurulan bu yeni strateji, savunma harcamalarında önemli bir artışı öngörüyor. Bu, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki askeri gücüne yeniden kavuştuğu anlamına mı geliyor? Bu yeni stratejinin amaçları nedir? Bu strateji, sübjektif kararlar mıdır yoksa başta ABD olmak üzere dış etki altında alınmış kararlar mıdır?
Cevap:
Evet, Japonya hükümeti yeni savunma stratejisi benimsedi ve yasal değişiklikleri kabul etti. 16 Aralık 2022 Japonya Başbakanı Fumio Kişida’nın hükümeti, üç savunma belgesini; Birincisi “Japonya’nın Ulusal Güvenlik Stratejisi”ni, ikincisi “Ulusal Savunma Stratejisi”ni ve üçüncüsü “Uzun Vadeli Savunma Programı”nı onayladı. Kibarca söylemek gerekirse, Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki sayfayı kapatıp yeni bir sayfa açtı, yetmiş yıldır yaşadığı yenilgi psikolojisinden kurtulup yeniden askeri potansiyeline kavuşmak için harekete geçti. Gerçek hedefleri anlamak için aşağıdaki hususlara bir göz atacağız:
Birincisi: Bu stratejinin maddeleri:
1- Bu strateji kapsamında Japonya, Amerika’nın Japonya’yı işgali sırasında hazırladığı ve 1947’den beri yürürlükte olan, Japonya’yı askeri güçten mahrum bırakan ve sınırları dışında herhangi bir askeri harekâtı yasaklayan Japon Anayasası’nın hükümlerine son verdiğini duyurdu... Japonya’nın yeni stratejisi, yalnızca şartlı bir “karşı” Japon saldırısından bahsetmekte, önleyici savaşı hariç tutmaktadır. Japonya, ilk kez yabancı askeri eylemlerin saygınlığı yükünden kurtulmaktadır... Bu strateji, Japonya’nın askeri harcamalarının bir önceki tavan olan GSYİH’nın yüzde 1’inden 2027 yılına kadar yüzde 2’ye (NATO ülkelerinin harcamalarına benzer şekilde) çıkarılmasını öngörmektedir. Bu, hükümetin yıllık harcamalarının yüzde 10’una eşdeğerdir. (16.12.2022 el-Cezire) Böylece Japonya, askeri harcamalar açısından Amerika ve Çin’in arkasında dünyada üçüncü sıraya yerleşecektir.
2- Bu strateji aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana yaşanan “en çetin ve karmaşık güvenlik ortamı” ışığında “en kötü senaryo”ya hazırlanılmasını ve dış tehditlere karşı konulmasını, Japonya’nın uzun mesafelerden gelebilecek bir saldırıya karşılık verebilmesi için çok sayıda (500) Amerikan yapımı kıtalararası “Tomahawk” ve “SM-6” Blok I füzeleri satın alınmasını gerektirmektedir.
3- Japon Anayasası’nın 9. Maddesi, “Nizam ve adalete müstenit milletlerarası bir sulhu gönülden dileyen Japon milleti, halkın hükümranlık hakkı olarak harpten ve milletler arası anlaşmazlıkları hal işinde tehdit ve kuvvet kullanmaktan, daimî şekilde feragat eder. Bu itibarla, hiçbir kara, deniz ve hava kuvveti veya herhangi diğer bir harp kuvveti muhafaza edilemez. Devlete muhariplik hakkı tanınmaz.”demektedir. Bu madde, anayasadan düşürüldü, çünkü Japonya, yeni bir savaş politikasıyla karşı karşıyadır. Bu yeni politika, savaş harcamalarından, askeri sanayileşmeye ve Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemdeki ezici askeri gücünü akıllara getiren gerçek bir ordu kurulmasına kadar kapsamlı içsel dönüşümler öngörmektedir.
4- Japonya’nın komşuları ve diğer uluslararası güçlerle barış içinde bir arada yaşama politikasına son verildi. Yeni değişiklikler, Japon kuvvetlerinin düşman olarak gördüğü ülkelere karşı “karşı saldırı” başlatma hakkının olduğuna yer vermektedir. Yeni strateji, böyle isimlendirmese de “şer üçlüsü”ne meydan okumayı andıran şeyler içermektedir. Bu şer üçlüsünün birincisi Çin’dir. Çin, “Japonya’nın şimdiye kadar karşılaştığı en büyük stratejik zorluk“ olarak nitelendirilmiştir. İkincisi Kuzey Kore’dir. Kuzey Kore, “Eskisinden daha ciddi ve daha yakın bir tehdit” olarak nitelendirilmiştir. Üçüncüsü Rusya’dır. Rusya, “Ukrayna’da olduğu gibi kendi güvenlik hedeflerine ulaşmak için güç kullanmaya istekli olması, Asya-Pasifik bölgesindeki askeri faaliyetleri ve Çin ile stratejik iş birliğinin “büyük bir güvenlik endişesi” oluşturması nedeniyle sert bir şekilde eleştirilmiştir. (16.12.2022 France 24)
İkincisi: Bu stratejiye ilişkin uluslararası pozisyonlara bir göz atıldığında, aşağıdaki hususlar açığa çıkacaktır:
1- Çin, bu stratejiye şiddetle karşı çıktı ve resmen protesto etti. “Resmi duyurusundan önce bile bu yeni Japon stratejisi, Pekin’de hoşnutsuzluk yarattı. Pekin, sürekli olarak yirminci yüzyılın ilk yarısında Çin’in kurbanlarından biri olduğu acımasız Japon militarizminden bahsetmektedir. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin Cuma günü yaptığı açıklamada, “Japon tarafı gerçekleri görmezden geliyor, Çin-Japonya ilişkilerine ve iki ülke arasındaki ortak anlayışlara olan bağlılığından sapıyor ve Çin’i temelsiz bir şekilde itibarsızlaştırıyor. Bunu kınıyoruz ve diplomatik olarak protesto ediyoruz”dedi. (16.12.2022 France 24)
2- Kuzey Kore, Japon planını sert bir şekilde kınadı. “Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Tokyo’nun diğer ülkelere karşı önleyici saldırı yeteneklerini etkin bir şekilde ortaya koyan yeni bir güvenlik stratejisi benimseyerek Kore Yarımadası’nda ve Doğu Asya bölgesinde ciddi bir güvenlik krizine neden olduğu” iddia edildi. “Japonya’nın yeni güvenlik stratejisinin bölgesel güvenlik ortamını temelden değiştirdiği” uyarısında bulunuldu.Açıklamada, “Japonya’nın yanlış ve çok tehlikeli bir seçim yaptığını yakında ürpererek öğreneceği” ifade edildi.(20.12.2022 Skynews Arapça)
3- Amerika’ya gelince, Washington Japonya’nın bu yeni stratejisini memnuniyetle karşıladı. “Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “Savunma bütçesindeki artış, “ABD-Japonya ittifakını güçlendirecek ve modernize edecek”dedi. (16.12.2022 France 24) ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de, Japonya’nın güncellenen strateji belgelerini memnuniyetle karşıladı. Austin “Güncellenen belgelerin iki müttefikin güvenlik stratejilerindeki vizyonu ve öncelikleri arasındaki önemli uyumu yansıttığını vurguladı. (17.12.2022 Şarku’l Avsat) “Başkan Joe Biden, ülkesinin “bu kritik anda Japonya’nın yanında olduğunu ve ittifakımızın özgür ve açık bir Hint-Pasifik’in temel taşı olduğunu” söyledi. Beyaz Saray, Japonya’nın yeni savunma planının ABD ile askeri ittifakı güçlendirmeyi amaçladığını belirtti. (16.12.2022 el-Cezire)
Üçüncüsü: İşte bu, Japonya’nın yeni savunma stratejisi planıdır. İncelediğimizde aşağıdaki hususları görürüz:
1- Japonya’nın 16 Aralık 2022’de açıkladığı yeni bir savunma stratejisi benimsemesi, yetmiş yılı aşkın süredir devam eden Japonya’nın zayıflığını sona erdiren büyük bir olay olsa da sürpriz değildir. Çünkü Japonya Savunma Bakanlığı, 22 Temmuz 2022 tarihinde uluslararası zorluklara yanıt vermek için izlenmesi gereken savunma politikalarını açıklayan sözde “beyaz kitap” yayınladı. “Beyaz Kitap” bu durumu sona erdirmiştir. Kitap, Japonya’nın, Çin’in artan askeri gücü gibi karşı karşıya olduğu tehditlere yönelik vizyonundan, Çin’in Tayvan’a karşı bir saldırı başlatmasının risklerinden, Çin’in Rusya ile askeri iş birliği yapmasının, Çin, Rusya ve Kuzey Kore’nin Asya’da bir savaşı tetiklemesinin tehlikelerinden bahsetmektedir. Japonya Savunma Bakanlığının bu kitabı, bu tehditlerle yüzleşmek için askeri harcamaları artırmanın, askeri teknolojiye yatırım yapmanın ve uzayı da kapsayan çok boyutlu bir askeri güç inşa etmenin önemini vurgulamaktadır. Bu da Japonya’nın emellerinin yüksek olduğunu, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilginin tozunu silmesi, Çin ile Japonya arasında tartışmalı adalar olan Güney Çin Denizi de dâhil olmak üzere Pasifik bölgesinde rekabeti yakalaması gerektiğini kanıtlamaktadır.
2- Bundan önce, Japonya’nın eski Başbakanı “Şinzo Abe”, Çin’in artan etkisiyle mücadele etmek için Hint-Pasifik okyanusları üzerine odaklanan ortak bir Japonya-ABD stratejisi geliştirilmesi girişiminin önemli mimarlardan biriydi. Amerika’nın benimsediği bu girişim, ticaret ve yatırım konularında ABD-Japonya ve diğer müttefiklerle iş birliği yapılmasını, seyir güvenliği için Pasifik-Hint okyanuslarında ortak iş birliği geliştirilmesini, hem Avustralya hem de Hindistan’ın bu girişime ortak edilmesini içermektedir. (08.11.2017 el-Arabiya)
3- Dolayısıyla bu yeni Japon stratejisinden ve öncekilerden, Japonya’nın bugünden itibaren yeniden askeri güç kazanmaya, geçmişin izlerini silmeye ve Asya’da savaşa hazırlanmaya başladığı anlaşılmaktadır. Japonya her zaman büyük bir ülke olmuştur ve Asya’da özel bir öneme sahiptir. İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında bölgede egemen ülkeydi. Japonya ve Almanya yenilgiye uğramadan önce tıpkı Almanya’nın Avrupa’yı silip süpürdüğü gibi Japonya da Çin, Kore ve okyanustaki adalar ile Asya’daki diğer ülkeleri kasıp kavurmuştu. Japonya, bugüne değin nükleer saldırıyı uğrayan tek ülkedir. Ağustos 1945’te Amerikan uçakları Hiroşima ve Nagazaki’ye iki atom bombası attı ve anında iki yüz binden fazla insan öldü. Japonya, nükleer saldırıya uğradıktan bir hafta sonra 15 Ağustos 1945’te teslim olduğunu duyurdu ve Amerika liderliğindeki müttefik güçler, Japonya’ya girerek işgal etti.
4- Japonya’nın eski emperyal tarihi göz önüne alındığında, Japonya’nın askeri gücüne yeniden kavuşması, Japonlarda büyüklük duygularına dokunmakta ve Japon halkı tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmaktadır. Fakat Japonya’nın uzun bir süre askeri güçten arındırılmış olması ve müttefik ülkelerin 1952’de Japonya’dan çekilmesinden günümüze değin ülkede büyük ABD askeri üslerinin varlığı, Japonya’nın askeri gücüne yeniden kavuşma güdüsünü tamamen öznel hale getirmemektedir.
5- Belki de Amerika’nın, ordusu, askeri ittifakları ve bölgesel risklere bakışına ilişkin yeni politika benimseyen Japonya’yı hemen destekleyici açıklamalar yapması, hiç kuşkusuz Japonya’nın askerileşmesinin ABD’nin özellikle Çin tehditleriyle mücadele stratejisinin mihenk taşını oluşturduğunu kanıtlamaktadır. Amerika, ordularını Çin’in çevresine konuşlandırıyor, Tayvan çevresinde kargaşa ve provokasyon yaratıyor ve Çin ile savaşa hazırlanıyor. Çin’in Tayvan’a saldırması durumunda “Amerika güçleri adayı savunacak mı? sorusuna, ABD Başkanı Biden, “Evet, eğer benzeri görülmemiş bir saldırı olursa” yanıtını verdi.
6- Aynı şekilde eski Başkan Trump yönetiminin de, Kuzey Kore’yi provoke ederken, Japonya’nın yeniden askeri gücüne kavuşturulmasına teşvik ettiği gözlemlenmiştir. ABD Başkanı Trump, 2017’de Japonya’ya gerçekleştirdiği ziyaret öncesi Japonların “savaşçı bir ulus” olduğunu kaydetti. “Trump, Cuma günü başkan olarak ilk uzun ve hassas Asya gezisine çıkmadan önce konuştu. Özellikle Japonya ve Güney Kore’yi kapsayan Asya turuna Kuzey Kore’nin nükleer dosyası damgasını vurdu... Trump, Fox News’teki bir programda, “Japonya savaşçı bir ulustur. Çin’e söylüyorum ve beni dinleyen herkese söylüyorum, eğer Kuzey Kore’nin buna devam etmesine izin verirseniz, o zaman Japonya ile büyük bir sorun yaşayacaksınız...” diye konuştu. (03.11.2017 https://www.marsad.news /Cuma /uluslararası ilişkiler) Yani Trump, sanki Japonya adına konuşuyormuş gibi Japonya’nın Kuzey Kore’ye askeri müdahalede bulunabileceği konusunda Çin’i tehdit etmiştir! Doğu Asya’daki yeni koşullar ışığında Japonya’nın yeniden askeri gücüne kavuşması Japonya’nın bir gereksinimi olsa da tüm özellikleriyle tam teşekküllü bir Amerikan planıdır. Çünkü Japonya, Amerika’nın Çin’le mücadele vizyonu için merkezi bir ülke haline gelmiştir.
Dördüncüsü: Şimdi sorunun son kısmına, yani bu strateji Japonya’nın öznel kararları mıdır yoksa başta ABD olmak üzere dış etki altında alınmış kararlar mıdır? sorusuna ışık tutabiliriz. Yukarıda geçenler incelendiğinde, şunlar görülür:
1- Japonya’nın Çin’e karşı uzun bir zafer geçmişi var. Amerika ve diğer sömürgeci Avrupa ülkeleri, Japonya’yı engellemeden önce Çin Japon sömürgeciliğinin uçsuz bucaksız ufkunu temsil ediyordu. Başka bir deyişle, Japon tarihinin zaferlerle dolu bazı kalıntıları bugün hala canlılığını korumaktadır. Çin, Japonya’dan tarih boyunca işlenen suçlar için özür ve tazminat taleplerinde bulunmuştur. Öte yandan Japon ekonomisi, daha az önemli değildir. Amerika ve Çin’den sonra dünyanın üçüncü ekonomisidir. Çin ile kapsamlı bir şekilde mücadele politikasına harcama yapabilir. Japonların sanayi ve teknolojideki devasa yetenekleri, askeri gücüne yeniden kavuşması durumunda Japonya’yı tek başına Çin’le mücadele etmesini sağlayabilir.
2- Ancak Amerika, Amerika liderliğindeki bir ittifak çerçevesinde Japonya’dan bunu yapmasını istemektedir. Böylece Japonya’nın politikası, kapsamlı Amerikan planının bir parçası olarak kalacak, Japonya’nın güç eğilimi, özellikle de Amerika’nın kendisine nükleer saldırı düzenlediğini hatırlayıp Amerika ile düşmanlık aşamasına evirilmeyecektir. Çünkü Japonya, Amerika ile uzun bir çatışma geçmişine sahiptir... Tüm bunlardan dolayı Amerika, yeni Japon stratejisinin tüm detaylarını kontrol etmek istemektedir. Ki bu strateji, Tokyo askeri gücüne kavuştuğunda Çin’le mücadeleyle sınırlı kalsın, bunun ötesine geçip Amerika’nın nükleer saldırısını hatırına getirmesin! Asya’da Çin’le mücadelenin mihenk taşı olarak Japonya’nın yeniden askeri gücüne kavuşturulmasına yönelik Amerika’nın bu vizyonu, Doğu Avrupa’da Rusya’nın karşısına dikmek için Amerika liderliğindeki Almanya’nın yeniden askeri gücüne kavuşturulması stratejisine benzemektedir.
3- Tüm bunlara rağmen Japonya, tıpkı Almanya gibi ordusunu restore etmekte geç kalmıştır... Doğrudur, bu halklar canlı ve diri halklardır, ancak refah içinde yaşamaktadırlar. Ticaret ve para zihinlerine egemen olmuş, şeref ve haysiyetleri dumura uğramış, liderleri savaş ve nüfuz arzularını yitirmişlerdir. Öyle ki Japonya ve Almanya, Amerika ve Avrupa ile birlikte dönmektedir, uşaklardan farksızdırlar! Bu nedenle Japonya (ve Almanya), yetmiş yıl veya daha uzun bir süre askeri güç tesis etmelerini ertelemişlerdir. Ta ki Amerika, onları buna itene dek… Ancak bu halklar, oldukça canlı halklardır. Bu ülkelerin hızla nükleer güce dönüşebilecek bir askeri güç inşa etmeleri, çok da uzak olmayan bir gelecekte bu ülkelerin yeniden güçlerini ve büyüklüklerini hissetmelerini sağlayacaktır. Bu, Amerika’nın kendisine bile sorun yaratacak ve kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetli hale getirecektir. Dolayısıyla Amerika, Japonya ve Almanya’nın bu askeri stratejisini gözleri açık bir şekilde takip etmektedir!
Beşincisi: Günümüzde büyük denilen ülkelerin gerçekliğini inceleyenler, iyilik ve adalete hiçbir değer vermediklerini göreceklerdir. O büyük ülkelere göre iyilik, başkaları için şer olsa bile arzularını tatmin etmektir. Adalet de, başkaları için çok büyük bir haksızlık olsa bile başkalarının sorunlarını kazanmak ve kontrol etmektir. Bu yüzden değer terazileri iyilik ve adaletten olabildiğince uzaktır. Sanki tarih tekerrür etmektedir. Persler ve Romalılar dünyaya iyilik ve adaletten yoksun bir halde yönetirlerken, İslam, iyilik ve adalet gerçeğini getirmiştir. Ve gecesi gündüz gibi apaydınlık bir yol, dünyayı aydınlatmıştır. Böylece hak gelmiş, batıl yok olmuştur... Bugünün meselesi dünün meselesiyle aynıdır ve başının düzelmesiyle, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulmasıyla bu mesele yeniden düzelecektir. Umulur ki Allah’ın izniyle ceberut saltanattan sonra yakında bu gerçekleşecektir. Nitekim Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَة عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu”[Ahmed ve et Tayalisi] Aziz ve Kaviyy olan Allah doğru söylemiştir:
وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ“Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf 21]
H.30 Cumade’l Ûlâ 1444
M.24 Aralık 2022