Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Soru-Cevap

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru:

Amerika hala Mısır'da olanları darbe olarak nitelendirmekten çekinmekte, dahası yeni geçici hükümetin açıklamış olduğu yol haritasına teşvik etmektedir. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Geçici otoritenin bir sonraki aşamaya yönelik çizmiş olduğu yol haritası, teşvik edilen bir husustur." [el-Cezira Net / 11.07.2013] Bunun yanı sıra Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü "Jane Sacchi", 12.07.2013 tarihinde söz konusu Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî yönetiminin "demokratik olmadığını" açıkladı. [Mısır Yedinci Gün] Aynı şekilde el-Cezira Net'in aktardığına göre Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney, 11.07.2013 tarihinde, yani dün gazetecilere şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Bizler, otoriterlerle nasıl davranılacağını ve mevcut durumla nasıl muamelede bulunulacağını değerlendiriyoruz." Savunma Bakanı ve Mısır ordu komutanı Abdulfettah es-Sîsî'nin, 03.07.2013 tarihinde Muhammed Mursî'yi görevden aldığı ve geçici başkan olarak da Anayasa Mahkemesi Başkanı Adlî Mansur'u atadığı şeklindeki açıklamasına bakıldığında... Yönetiminin başından beri kendisine destek verdiği halde Amerika'yı Mursî'yi devirmeye iten şey nedir? Neden Amerika, meydana gelenleri darbe olarak isimlendirmiyor da hala bu güne kadar "değerlendiriyor"? Tüm bunları ortaya çıkaran husus ne olabilir?

 

Cevap:

Cevap, aşağıdaki noktaların gözden geçirilmesiyle açığa çıkacaktır:

1-23-24 Mayıs 2012 tarihleri arasındaki turda olan geçen yılki Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldığında Mursî seçimleri kazanamamış ve oylar da birçok adaylar arasında dağıtılmıştı. Nitekim 16-17 Haziran 2012 gününde ikinci tur yapılmış ve %48.27 oranında yaklaşık 12 milyon oya sahip olan Ahmed Şefik'e karşılık % 51.73 oranında yaklaşık 13 milyonluk oya sahip olan Mursî'nin başarısı ilan edilmiştir. Bu da oy kullananların yaklaşık yarısının, Mursî'yi kendileri için başkan olarak istemedikleri ve kendisine karşı ayaklanılan bir önceki rejimin adamlarından birini tercih ettikleri anlamına gelmektedir. Kayda değerdir ki Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının gecikmiş olması, sonra Muhammed Mursî'nin başta Camp-David Anlaşması olmak üzere önceki rejimin yapmış olduğu anlaşmalara ve ittifaklara bağlı kalacağını açıklamasının -ki bu, Amerika açısından çok önemli bir husustur- ardından Muhammed Mursî'nin kesin zaferinin açıklanması kulislerin arkasında bir şeylerin döndüğünü göstermektedir. Zira Amerika'nın önceki ve sonraki açıklamaları buna delalet etmektedir. Nitekim Amerikan Büyükelçisi, 30.11.2012 tarihinde Kuveyt El-Ra'y Gazetesi'ne şöyle bir açıklama yapmıştır: "Amerika, Mısır ve "İsrail"arasındaki barış anlaşmasına bağlı kalacak olup bunun, bölgedeki barış, istikrar ve Mısır ile "İsrail" halkının ilk etaptaki refahı açısından çok önemli olduğunu düşünmesinin yanı sıra bu anlaşmanın, tüm bölgedeki barış ve istikrarı sağlama çabalarının temeli olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki Mısır hükümetinin, Mısır'ın uluslararası tüm yükümlülüklerine saygı duyacağını defalarca ifade etmesi bizleri mutlu etmektedir." Ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Bizler, ortak öneme sahip olan konulardan olan Sina ve diğer yerlerin güvenlik durumu hakkında doğrudan tartışmalara devam etmesi için Mısır ve "İsrail'i" teşvik ediyor ve Sina'daki güvenliğin, her şeyden daha önemli olduğunu vurguluyoruz." Bu ise Mısır rejiminin, aylardır düşmanla cihat ettiğini söyleyen silahlı hareketlere yönelik kampanyasının arkasında Amerika ile Yahudi varlığının olduğunu göstermektedir...

2-Bundan dolayı Amerika, onu desteklemiş ve onun koltuğunu korumaya çalışmıştır. Dolayısıyla Amerika'nın çıkarları ile Yahudilerin güvenliğinin sağlanmasının onun önceliklerinden olması, Yahudi varlığı ile Gazze'deki Hamas hükümeti arasındaki ateşkes içindir. Aslında o vakit Hamas'ın, bazı unsurlarını kendisi ile Yahudi varlığının arasına bir ayırıcı olarak koyması, bir ölçüde Yahudi varlığına yönelik herhangi bir saldırıyı veya boşanmaları engellemeleri içindir! Dolayısıyla Amerika, Mursî'nin yaptıklarına ve Gazze konusu ile ilgili politikasını uygulamasına övgüler yağdırmıştır. Aynı şekilde yargının güçlendirilmesiyle ilgili anayasa kararı olayında da Mursî'yi desteklemiştir. Zira o zaman Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland, Mısır Cumhurbaşkanı'nı savunarak şöyle demişti: "Cumhurbaşkanı, yargı kurumu ve diğer çıkar sahipleriyle tartışmalara girmiştir. Dolayısıyla bizler, şu ana kadar bunun sonuçlarının nasıl olacağını bilmiyoruz. Ancak buradaki tutum, kendi görüşünü dayatma veya ya benim yolum ya da hiç deme görünümünden tamamen uzaktır." [Orta Doğu Haber Ajansı / 27.11.2012] Yani Nuland, Cumhurbaşkanı Mursî'yi diktatör ya da Mısır'ın yeni Firavun'u olarak nitelendiren protestocuların sözlerini reddetmekte ve gerek onu gerekse almış olduğu kararları savunmaktadır... Aynı şekilde Amerika, ülke liderliğinin çözülmesinde de onu desteklemiştir. Zira Amerika, başta Savunma Bakanı ve Ordu Komutanı Hüseyin Tantavi ve Genelkurmay Başkanı Sami Annan olmak üzere bazı ordu liderlerini uzaklaştırmış, Mursî de bununla ilgili bir anayasa kararı yayınlamış ve kayda değer bir muhalefette bulunmamıştır... Sonra anayasa konusunda da onu desteklemiştir. Zira Amerikan Sözcüsü Nuland şöyle demiştir: "Bayan Clinton'un, Kahire'yi ziyareti ve Mısır Cumhurbaşkanı ile görüşmesi sırasında, bütün Mısırlıların tüm haklarını koruyacak olan anayasanın yayınlanmasının öneminden bahsetmiştir." [Şark-ul Avsat / 27.11.2012] Dolayısıyla Amerikan politikasının Mursî yönetimi ve muhalefetinin üzerindeki etkisi gayet açıktır... Hakeza Amerika'nın onayıyla anayasa kabul edilmiştir ki bu anayasa, %32.9'nun, yani oy kullanma hakkı olan insanların üçte birinin katıldığı, üçte ikisinin boykot ettiği ve iştirak eden üçte birden %63.8 oranının onaylamasıyla sonuçlanmış olan referandumun ardından eski rejime ait 1971 anayasasının "revize edilmiş" versiyonudur! Dolayısıyla insanların geneli, ne anayasadan ne Cumhurbaşkanı'ndan ne de onun kararlarından razı olmuşlardır.

3-Amerika, durumları sakinleştirmeye ve ayaklanmanın ardından kendi eliyle bekasını koruyabildiği yönetim sisteminde istikrarın olması için insanları Cumhurbaşkanı'na, onun kararlarına ve anayasaya ikna etmeye çalışmıştır. Bununla birlikte Mursî'den ve Ulusal Parti'nin kaldırılmasının ardından düzenli en büyük parti olan Cumhurbaşkanı'nın partisinden olmaları ve Amerika'nın Ulusal Parti'nin devrik Cumhurbaşkanı ile birlikte 30 yıl boyunca yapmış olduğu gibi durumun istikrarı için çalışmalarını istediği  Müslüman Kardeşlerden beklediği istikrar gerçekleşmemiştir. Oysa Amerika, Mısır'ın Amerikan nüfuzunun istikrar merkezi olmasına önem vermektedir. Ancak burada amaçlanan istikrar, Mısır'ın kaşı gözü için olan bir istikrar değildir. Bilakis Amerika'nın, nüfuzu ve projeleri için güvenli bir hareket noktası olarak kabul ettiği bir istikrardır. Ancak durumlar, istikrarsız bir şekilde yürümüştür... Dolayısıyla bu da kararların alınması konusunda başkanlığın elde etmiş olduğu, ardından baskı altında bundan geri dönüldüğü, aynı şekilde onunla koalisyon kuranlarla istişare etmeksizin, onları ikna etmeye çalışmaksızın ve herhangi bir karar vermeden önce sokağın nabzını yoklama ve kamuoyunu sakinleştirme süreci olmaksızın alınan kararların yalnızlaştığı karışık durumların daha da kötüleşmesine yardımcı olmuştur. Böylece kaos eylemleri ve yönetime geldiği bu yıl boyunca Cumhurbaşkanı'na karşı ayaklanma girişimleri kalmaya devam etmiştir.

Sonra 26.06.2013 günü yapmış olduğu uzun konuşması sırasında işler daha da bozulmuştur. Zira Dr. Mursî'nin zor bir durumda olduğu görülmüş ve kendisinin hatalar yaptığını kabul etmiştir. Bu hataları belirtmemiş ancak insanların kendisine karşı ayaklandığı ve düşmesi için çağrıda bulunma cesareti gösterdikleri 22.11.2012 tarihindeki anayasa bildirgesine dikkat çekmiştir. Dolayısıyla 02.07.2013 günü yapmış olduğu son konuşmasında Muhammed Mursî, hata yaptığı, bu hususta bazı ihmalkarlıklar gösterdiği, tüm bunları düzeltmeye hazır olduğu ve herhangi bir uzlaşma yeteneğine sahip olduğunu düşündüğü şeklindeki sözlerini tekrarlamıştır. Bunu ise ordunun kendisine 48 saat mühlet vermesinin akabinde yapmıştır. Bu da onun devrilmesine, ordu ile ordunun arkasında olanlar, yani Amerika tarafından karar verildiği anlamına gelmektedir. Onun, yani Mursî'nin, bu kararların alınması hususunda Amerika tarafından desteklendiği bilinmektedir ancak bunun aksi olan sonuçlar ortaya çıktığında ondan vazgeçmiş, onu devrilmeye terk etmiş, dahası kabul edilmeyen tüm ajanlarına yapmış olduğu gibi ona komplo kurmuştur!

4-Hakeza Amerika'nın ondan vazgeçtiğini ve kararlarından feragat ettiğini görmekteyiz. Nitekim Amerikan "CNN" kanalı, 02.07.2013 tarihinde Amerikan yönetimindeki üst düzey yetkililerin şu sözlerini nakletmiştir: "Mısır'daki Amerikan Büyükelçisi Anne Patterson ve Beyaz Saray'daki diğer yetkililer, Mısırlıları protesto yapmaya iten taleplerin, büyük ölçüde Washington ile müttefiklerinin haftalardır talep ettikleri reformlarla örtüştüğünü söylemektedirler." Bu da Reuters'un 02.07.2013 tarihinde naklettiği Beyaz Sarayın şu açıklamasını teyit etmektedir: "Başkan Obama, göstericilerin taleplerine icabet edeceğini açıklığa kavuşturmak için Cumhurbaşkanı Mursî'yi adımlar atmaya teşvik etmektedir." Ayrıca Obama, "mevcut krizin, sadece siyasî süreç aracılığıyla çözülebileceğini" de vurgulamıştır. Bu da Amerika'nın Mursî'den vazgeçtiği ve yeni bir siyasî süreç hakkında araştırma yaptığı anlamına gelmektedir. Zira açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı'nın desteklendiği belirtilmemiş, bilakis ondan, Cumhurbaşkanı'nın devrilmesini talep eden göstericilerin taleplerine icabet etmesi talep edilmiştir! Darbe gerçekleştiğinde, Amerikan Başkanı Obama, Beyaz Saray'daki üst düzey danışmanlarıyla Mısır'da meydana gelenlerle ilgili bir toplantı yapacağını açıklamış ve bunun ardından şöyle demiştir: "Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin, tüm otoritenin en kısa bir sürede sivil bir hükümete geri verilmesi için hızlı ve sorumlu hareket etmesi gerekmektedir." [Reuters / 03.07.2013] Dolayısıyla Obama, darbeyi kınamadığı gibi bunu askerî bir darbe olarak da adlandırmamış, görevden alınmasının ardından Mursî'nin geri dönmesini talep etmemiş ve Mursî'nin başbakanı hakkında sadır olan bir yıllık hapis ve görevinden uzaklaştırılması kararı bozulmamıştır! Bilakis otoritenin, sivil bir hükümete, yani şuan bulunmayan başka bir hükümete geri verilmesini talep etmiştir. Bu da Amerika'nın, darbeyi, Mursî ile hükümetinin devrilmesini onayladığını göstermektedir. Dahası Amerikan yönetimi, şu şekilde bir açıklama yapmıştır: "O, yani Mursî, halkın sesine kulak vermemekte veya buna icabet etmemektedir." [Aynı kaynak] Aynen Mısır ordu liderliğinin söylemiş olduğu gibi: "Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî, halkın taleplerine icabet etmemektedir." Zaten Mısır ordu liderliğinin, Amerika tarafından disipline edildiği ve yıllık olarak yaklaşık bir buçuk milyara ulaşan Amerikan yardımlarının çoğunun orduya gittiği de bilinmektedir.

5-Mursî ve Müslüman Kardeşler, bu hususların farkında değildir. Dahası o, yani Dr. Mursî, Amerika'nın politikalarını takip edeceğini, onun çıkarlarını ve özellikle Camp-David Anlaşması olmak üzere Mısır Cumhuriyeti Sistemi'nin yapmış olduğu anlaşmaları koruyacağını onaylamasından sonraki Amerikan desteği ile aldatılmıştır. Zira daha önceki ordu liderlerini uzaklaştırmış, orduya bunların dışında başka kimseler getirmiş ve bunların Mursî ile uyum içerisinde olmalarını sağlamıştır. Dolayısıyla Amerika'nın kendisinden vazgeçmeyeceği vehmine kapılmış ve Amerika'nın, sözde ılımlı veya orta İslamcıları iktidara ulaştırmak istediğine ve Türkiye'de olduğu gibi onları desteklemeye devam edeceğine inanmıştır. Oysa o, Amerika'nın yıpranması ve bitmesi halinde her hangi bir ajandan vazgeçebileceğinin ve ülkedeki yönetim sisteminde istikrarın sağlanamaması halinde de Amerika'nın en çok inandığı ve oğlu Cemal'i de varisi olarak hazırladığı selefi Hüsnü Mübarek'te meydana geldiği üzere nüfuzunu korumak için bir başkasını getirebileceğinin farkında değildir. Nitekim halk hareketleri ani bir şekilde başlayınca onu, bu hareketlere çözüm bulma ve Mısır'ın Amerikan çıkarlarının devam etmesine uygun bir iklim olması için istikrarı yeniden sağlama noktasında çok zayıf bulmuş, bu şekilde bulmasından dolayı da onu bir kenara fırlatıp atmış, halk hareketlerinin dalgasına binmiş ve Mursî'yi getirmiştir... Bu durum Mursî'de de tekrar etmiştir. Zira herhangi bir huzursuzluk olmaksızın çıkarlarının ve nüfuzunun güvenli bir şekilde devam etmesi için istikrarı sağlamada aciz bulmasından dolayı Mursî'yi de bir kenara fırlatıp atmıştır... Aslında bu husus, kısa bir zaman önce olmamıştır. Bilakis belli bir dönemden beri vardır. Nitekim laik bir site olan "Mısır Sivil Hareketi'nin" Sitesi, iki aydan daha fazla bir zaman önce, yani 22.04.2013 tarihinde, Amerika'nın onayladığı askerî müdahale şartları bunun askerî bir darbe olmadığını göstermektedir başlığı altında bir haber aktarmıştır! Ayrıca site, "şu ana kadar hala ismi kendilerinde saklı olan bir şahsın, geçmiş günlerde Amerika'yı ziyaret ettiğini, Amerikan yönetimi, Pentagon ve Ulusal Güvenliğin içindeki etkin kişilerle Amerika'nın Müslüman Kardeşler hakkındaki tutumunun tartışıldığı toplantı ve görüşme turları gerçekleştirmesinin ardından geri döndüğünü" söylemiştir. Yine site, "Toplantıya katılan John Kerry'nin, halkın meydanlara inme olaylarını bir an olsun kontrol etme ve farklı akımlar arasında bir iç savaşın patlak vermesini engelleme noktasında Mısır ordusunun rolünün önemi hakkında konuştuğunu ve sonra Kerry'nin; Müslüman Kardeşlerin kapasitesinin zayıf ve herhangi bir şey için elverişli olmayan konuşmalarının da sıkıntılı olmasından dolayı şok olduğu ve uygun bir vakitte ordunun rolünü yerine getireceğine güvendiğini vurguladığı şeklinde bir eklemede bulunduğunu" söylemiştir. Dahası bu kişi şöyle demiştir: Daha sonraki geçiş süreci yönetimi için, Müslüman Kardeşlerin alternatifi ve ordunun tutumu hakkındaki gelişmeler konuşulmuştur. Yine site, Pentagon içerisinde etkin biri olan Amerikan Brookings Enstitüsü Üyesinin de toplantıya katıldığını ve şöyle dediğini aktarmıştır: "Bizler, Mursî gitmesi gerektiğine ya da istese de istemese de gideceğine kani olsa bile destekçilerinin bunu kabul etmeyeceklerine ulaştık. Bundan dolayı Mısırlılara başka bir rol daha düşmektedir onların üzerine düşen, orduya destek vermeye ve Mursî'nin de gitmesi talebinde bulunmaya dönük büyük bir hazırlık yapmak için harekete geçmeleridir." Bu konuşma, 22.04.2013 tarihinde, yani iki aydan daha fazla bir zaman önce darbe olayı hakkında yayınlanmıştır. Bu da Amerika'nın, bu günden itibaren darbeyi planladığını, olayların bu şekilde bitirilmesini ve 03.07.2013 tarihinin belirleyici olmasını istediğini, bunu darbe olarak nitelendirmekten kaçındığını, dahası hızla yavaş yavaş durumu "değerlendiği", hala "değerlendirmeye" devam ettiği, Mursî'nin "demokratik olmadığı", soruda geçtiği üzere geçici otoritenin çizmiş olduğu yol haritasının "teşvik edilen bir husus" olduğu şeklinde bulanık açıklamalar yapmaya başladığını ortaya koymaktadır.

6-Nitekim görevden alınan Cumhurbaşkanı'nın destekçileri protesto etmek için meydanlara dökülmüştür. Şayet protestolarına devam ederler, ivmesini ve kapsamını artırabilirler ve kamuoyunu da kazanabilirlerse bu, askerî yönetim ile Amerika'ya zorluk yaşatacak ve Müslüman Kardeşler Hareketine cevap vermeye başvuracaktır. Özellikle Müslüman Kardeşlerin ellerinde, Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmiş olması, Anayasa Mahkemesi, askerî kurum, uluslararası kuruluşlar, Amerika ve tüm devletler tarafından tanınması ve kendi standartlarına göre onun görevden alınmasını gerektirecek herhangi bir eylemde bulunmadığı şeklinde koz kartları varken... Ayrıca o, nezih olarak kabul edilen ve asker gücünden uzak olan bir seçim ile iktidara gelmiştir. Dolayısıyla bu da onlara, eylemlerine güç ve meşruiyet kazandırmakta ve diğerleri de onlarla birlikte kutuplaşmaktadır. Zira onlar da bunun bir darbe olduğunu ve böylesi zor bir durumda Cumhurbaşkanlarının görevden alındığını desteklemektedirler. Zira onlar, askerî yönetimi ve onun müdahalede bulunmasını reddedip seçim süreci üzerinde ısrarcı olurlarken aynı zamanda da askerî yolla olan değişime de destek vermektedirler! Bundan dolayı Müslüman Kardeşler, darbeyi düşürmeye ve yönetime geri dönmeye muktedir oldukları gibi en azından onların yeni durumda büyük ve etkili bir payları olacaktır. Özellikle de duyguları hareke geçmişken... Ama görevden alınan Cumhurbaşkanı'nın destekçileri müzakerelere ve imtiyazlara razı olurlarsa... ileride çok pişman olacakları büyük bir kayba uğrayacaklar ve çabaları da ne olduğunun farkına bile varamadıkları siyaset dehlizlerinde kaybolup gidecektir!

7-Bu cevabı, vakıanın hakikatiyle kapatıyoruz ki bu hakikatte de şöyledir; her kim Allah'ı öfkelendirmek pahasına insanları hoşnut ederse Allah da onu insanlara havale eder, onun işleri bozulur ve insanlarla olan ilişkisi kötüleşir ki bu zaten hissedilen bir manzaradır. Zira Mursî ve Müslüman Kardeşler, Amerika'yı razı etmeye çalışmışlar, onun projelerini ve Filistin'i kaybeden, Sina'yı zayıflatan, Filistin'i gasbeden Yahudi varlığını onaylayan ve onu tanıyan Kamp-David Anlaşması'nı kabul etmişlerdir... Dolayısıyla Mursî, birçok şiarlarından vazgeçmiş, Cumhuriyet Sistemi ile sivil ve demokrat laik hükümeti onayladığını ilan etmiş, Cumhurbaşkanı olarak atandığında bunun üzerine yemin etmiş, İslam'ı ve İslamî yönetimi sırtının arkasına atmıştır. İşte bunları, ayakları eğri büğrü olan koltuğunda kalabilmek amacıyla Amerika'yı hoşnut etmek için yapmıştır. Bu yüzden şayet tevbe edip işlerini düzeltmez ise dünya ve ahiretini  kaybedenlerden olacaktır. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], ne kadar da doğru söylemiştir:

من أرضى الناس بسخط الله وكله الله إلى الناس ومن أسخط الناس برضا الله كفاه الله مؤنة الناس "Her kim Allah'ı öfkelendirmek pahasına insanları hoşnut ederse, Allah onu insanlara havale eder. Her kim de insanları öfkelendirmek pahasına Allah'ı hoşnut ederse, insanların eziyetleri için Allah ona yeter." [Tirmizi]

8-En son olarak da bizler, daha önce iki neşriyatımızda Dr. Mursî'ye nasihat ettiğimizi hatırlatırız: İlki 25.06.2012 tarihinde ve ikincisi de 13.08.2012 tarihinde ki birincisinde şöyle demiştik:

"Sonra sadece Allahu Subhânehu için Mısır'ın yeni Cumhurbaşkanına şu nasihati yönlendiririz: Allah'tan kork ve fikir, metot ve meyil olarak laik demokratik sivil bir devlete yönelik çağrılardan vazgeç. Zira hakka dönmek, bir fazilettir. Buda Askerî Konsey'in kanatlarını koparıp yetkilerini daraltması yoluyla bir kısmını kaybetmenin ardından tüm dünyanı kaybetmemen... ve demokratik sivil devlet açıklamalarıyla Amerika'yı hoşnut edip Amerika ile Batı'nın Rabbini öfkelendirmen ve Hilafet'in kurulmasını ve Allah'ın şeriatının tatbik edilmesini ihmal etmen yoluyla da ahiretini kaybetmemen içindir... Şüphesiz sen, Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in, şu hadisini okumuşsundur:

من أرضى الناس بسخط الله وكله الله إلى الناس ومن أسخط الناس برضا الله كفاه الله مؤنة الناس "Her kim Allah'ı öfkelendirmek pahasına insanları hoşnut ederse, Allah onu insanlara havale eder. Her kim de insanları öfkelendirmek pahasına Allah'ı hoşnut ederse, insanların eziyetleri için Allah ona yeter." [Tirmizi, Ebu Naîm Hılye'de Aişe'den rivayet etti]"

Bu nasihat, sadece Allahu Subhânehu için olup buna karşı sizden ne bir ödül nede bir teşekkür bekliyoruz. Ancak demokratik sivil devlet projelerinin, İhvan-ı Müslimin'in olduğu Müslümanlar tarafından çağrılır bir hale geldiğini işittikleri zaman avurtlarını şişirerek güldüklerinde sinsi kafirlerden, ajanlarından ve bütün İslam düşmanlarından sakınmanızı istiyoruz.

إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّـا إِلَيْهِ رَاجِعونَ "Muhakkak ki biz Allah'a aidiz ve mutlaka O'na döneceğiz." [el-Bakara 156]

İkincisinde de şöyle demiştik:

"Beyanı, her ne kadar ilk nasihatimizi dinlememiş olsa da Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi'ye dönük bir nasihatle kapatıyoruz... Bizler, her bir Müslümana, özellikle de yönetimi teslim almış olan birine nasihat etme hususunda asla ümitsizliğe düşmeyiz. Dolayısıyla diğer konuşanlarla ilgili olarak ilk nasihatimizi takip ediyoruz: Her ne kadar Amerika'nın kolları eski ve yeni siyasî ortamlara uzanmış olsa da bu kolları kesmek kolay ve mümkündür. Zira karşılaşmış olduğun hatayı bir kez düzeltmen karşılaşmış olduğun birçok hatalarda ısrarcı olmandan daha hayırlıdır. Çünkü Amerika'nın kollarının hiçbir faydası ve yararı olmadığı gibi... bilakis o, bu kolların bir parçası ve bir uzvundan ibarettir. Aksi taktirde son pişmanlık asla fayda vermeyecektir! Allah'ın arzı Kenane, güç ve kuvvet sahibi olup onun geçmişi buna bir çok kez tanık olmuştur. Dolayısıyla her kim gerçekten Allah ile birlikte olursa kesinlikle galip gelecektir. Zira ez-Zikr-ul Hakîm bunu söylemektedir. Mısır Devlet Başkanı son konuşmasında şunu tekrarlamıştır: وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21] Evet, Allah doğru söylemiştir: وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ حَدِيثًا "Allah'tan daha doğru (sözlü) kim vardır!" [Nisa 87]

Dikkat edin! Biz tebliğ ettik  mi? Ey Allah'ın sen şahit ol... Dikkat edin! Biz tebliğ ettik  mi? Ey Allah'ın sen şahit ol... Dikkat edin! Biz tebliğ ettik  mi? Ey Allah'ın sen şahit ol. "

Bu kategoriden diğerleri: « Bir Sorunun Cevabı Soru-Cevap »

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER