حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Amerika
Medya Bürosu
No: ABD-BA-2025-MB-TR-03 |
H. 22 Raceb 1446 M. Çarşamba, 22 Ocak 2025 |
Trump’ın Başkanlığının İslam Ümmeti ve Müslüman Topluluklar Üzerindeki Etkisi
Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlaması, hem yerel hem de küresel düzeyde çelişkili ve karışık tepkilere yol açtı. ABD siyasetinin işleyişini ve Beyaz Saray’da kararların nasıl alındığını bilenler, Trump ve yönetiminin esas olarak kendisine destek veren milyarderler ile büyük şirketlerin çıkarlarını koruma amacı güttüğünü net bir şekilde anlayabilirler. Ne acıdır ki, bu durumun faturasını hem ezilen ülkeler hem de Amerikan halkı ödeyecektir.
Trump, dünya çapında yoksulluğu ve baskıyı devam ettiren kapitalistler ve milyarderler grubunun bir üyesidir. Bunlar, dünyanın zenginliklerini cebe indirip diğerlerine kırıntı bile bırakmayarak toplumsal eşitsizliği artırıyorlar. Oxfam’ın 20 Ocak 2025’te yayımladığı bir rapora göre, milyarderler 2024 yılında servetlerini 2 trilyon dolar artırdı. Bu, günlük tam 5,7 milyar dolara denk geliyor! Bu büyüme hızı, önceki yılın tam üç katı! Ama yoksulluk içinde yaşayanların sayısı 1990’dan bu yana aynı. 2023 yılında ABD, Birleşik Krallık ve Fransa’daki en zengin yüzde 1’lik kesim, finans sistemler aracılığıyla Küresel Güney’den her saat tam 30 milyon dolar cebe indirdi. Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 21’ini temsil eden Küresel Kuzey, dünya servetinin yüzde 69’unu, milyarderler ise dünya servetinin yüzde 77’sini kontrol etmektedir! Üstelik dünya milyarderlerinin yüzde 68’i de bu bölgede yaşamaktadır.
Tarih, bu devasa servetlerin, zayıf ulusların acımasızca sömürülmesi, kaynaklarının hoyratça talan edilmesi ve hem kendi halklarının hem de diğerlerinin vergiler, fahiş fiyatlar ve para manipülasyonlarıyla ezilmesi üzerine kurulduğunu apaçık göstermektedir. ABD liderliğindeki kapitalist sistem, tamamen bu tür sömürgeci uygulamalarla varlığını sürdürmekte ve genişletmektedir. Ne yazık ki, mevcut yönetimin bu adaletsiz düzeni terk edeceğine dair en ufak bir umut bile yok. Dünya, bu yırtıcı sistemi korumak ve daha da güçlendirmek adına devreye sokulacak olan yeni gizli planlara ve stratejik ittifaklara hazırlıklı olmalı!
İslam ümmeti açısından Trump, Yahudi varlığını Gazze’deki saldırıları durdurmaya zorlamış gibi görünebilir. Ama gerçek hiç de öyle değil. Önceki ABD yönetimi, bölgede büyük bir yıkıma imza attı; o kadar çok kan döküldü ve tahribat yapıldı ki, geriye neredeyse yok edilecek hiçbir şey kalmadı. Bugün, Yahudi varlığının Trump’ın örtülü onayıyla Batı Şeria’da saldırgan politikalarını sürdürdüğüne tanık oluyoruz.
Suriye’de, devrimin çöküşünün ardından ortaya çıkan durum, pek iç açıcı değil. Trump yönetimi ile Suriye rejimi arasında yakınlaşan ilişkiler—yaptırımların gevşetilmesi ve karşılıklı tebrik mesajları—bölge ve halkı için son derece tehlikeli planların bir habercisidir.
Trump, Müslüman dünyasında, ‘en sevdiğim diktatör’ dediği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi hâlâ desteklemeye devam ediyor. Görünen o ki, baskıcı liderlere olan bu sevgisi hiç bitmeyecek! Bu liderler, Müslüman topraklarının sömürülmesine kapı açan Amerikan şirketleri için adeta birer anahtar! Bu arada halklarını baskıcı yasalarla ezmeyi de ihmal etmiyorlar.
Yurt içinde, Trump’ın politikalarının azınlıklar üzerinde daha da büyük bir baskı oluşturması bekleniyor; bu, onun geçmişteki ayrıştırıcı söylemleri ve ayrımcı politikalarının doğal bir uzantısı. Trump, Müslümanlar da dahil olmak üzere azınlıkları hedef almak için yasal boşluklardan faydalanabilir ancak ABD yasaları, istediği gibi kapsamlı değişiklikler yapmasına imkân tanımıyor. Amerika’daki Müslümanlar, Trump yönetiminden korkmamalıdır. Aksine haklarını savunmalı ve adalet için mücadele etmeye devam etmelidirler. Dahası, dünya genelindeki Müslüman desteklemek, onların siyasi ve entelektüel çabalarına omuz vermek gibi önemli bir sorumlulukları vardır.
Hem kanunların kendilerine tanıdığı haklardan hem de inançlarının getirdiği yükümlülüklerden faydalanan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Müslümanlar, üstlenmeleri gereken önemli bir rolleri var. Ümmetin birer elçisi olarak hareket etmeli, haklarını savunmalı ve aradaki mesafeye bakmaksızın bu bağın kopmaz olduğunu daima hatırlamalıdırlar. İslami değerlerine sıkı sıkıya sarılıp inançlarını gururla yaşadıkları sürece, seküler sistemin asimilasyon baskısına karşı koyabilirler. Bunun da ötesinde, insanları İslam’ın hakikatine davet etme ve kapitalist liberalizmin karanlığına bir alternatif sunma gibi yüce bir görevleri vardır. Bu görev, merhamet ve adaletin somut bir ifadesidir ve Kur’an’ın şu ayetinde ifadesini bulmaktadır:
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ“Ve Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” [Enbiya 107]
Müslümanlar, bu görevi hikmetle yerine getirerek, modern hayatın karmaşasında yönünü kaybedenler için bir umut ışığı olmalıdırlar. Kur’an’ın tavsiye ettiği gibi, Müslümanlar, gittikleri her yerde etrafa huzur ve güzellik saçan ve güzel koku yayanlar gibi olmalıdırlar.
ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” “Doğrusu senin Rabbin, yolundan sapıtanları çok iyi bilir; O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.” [Nahl 125]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Amerika Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |