Dün, federal İşçi Partisi hükümeti Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin “işgal altındaki bölgeler” olduğunu, bu bölgelerdeki yerleşimlerin “hukuki geçerliliği olmadığı” ve “uluslararası hukukun ihlali” anlamına geldiğini vurguladı. Daha da ileri giderek, ABD yönetimin son yerleşim gayretlerini “terörist saldırılar” olarak tanımladığını belirtti.

Hizb-ut Tahrir / Avustralya, işgal altındaki Filistin ile ilgili olarak şunları vurgulamak istiyor:

• Avustralya da dahil olmak üzere Batı şiddet, kamulaştırma ve halkını zorla yerinden etme yoluyla tüm Filistin’in işgalini kolaylaştırmıştır.

• Batı uluslararası hukuk sloganı adı altında çeşitli çabalarla bu büyük suçu meşrulaştırmaya çalışmıştır. Müslümanlar kesinlikle bu çabaları reddetmekte ve zinhar tanınmamaktadırlar.

• ABD yönetimi ile şu anki işgal hükümeti arasındaki mevcut çatışma, efendinin kölesini tedip biçimidir. Çünkü Yahudi varlığı, mübarek toprak Filistin işgalinin sürekliliğini sağlamak, Amerika’nın emirlerini yerine getirmek ve her şeyden önce Amerikan çıkarlarına hizmet etmek için kurulmuştur.

• Bu açıklamalar, Yahudi varlığının küstahlığını gizleyemez, Filistin’in tamamı işgal edilmiş topraklardır, sadece bir kısmı değil. İslam ümmeti bu toprakların bir karışından bile ödün vermeyecek, işgalden tamamen kurtarma gayretlerine devam edecektir.

• Müslümanlar, Batı ülkelerinin kınamalarına veya konuyla ilgili içi boş dayanışma iddialarına umut bağlamazlar, çünkü İslam’a ve Müslümanlara karşı saldırganlıklarında Yahudilere yardım ettiklerini bilirler. Aksine, bu tür girişimler işleri daha da kötüleştirir. Filistin sorunu siyasi bir futbol müsabakası gibi sunuluyor. Müslümanlar, birincisi işgalden ikincisi ise bu işgalden kaynaklanan zulmün günahlarından arınmak için kullanmasından dolayı rahatsız olmaktadırlar.

• Müslümanlara, İslam ülkelerin işgaline karşı kabul edilebilir tek İslami yanıtın, İslam ülkelerini bu işgalden tamamen kurtarmak olduğunu hatırlatıyoruz. Ayrıca, Batı ülkelerine güvenmenin veya onlardan iyilik beklemenin, İslam davasına ihanet olduğunu ve Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetine yakışmayan siyasi bozgunculuğun zirvesi olduğunu hatırlatıyoruz.