Bir Federal Mahkeme yargıcı, Avustralya’nın hayattaki gazisi Ben Roberts-Smith’e atfedilen savaş suçları iddialarının “büyük ölçüde doğru” olduğuna karar verdi. Yargıç, savaş gazisi Ben Roberts-Smith’in masum ve silahsız Afganlara saldırıp öldürdüğü iddialarının kanıtlandığı, ülkesini ve Avustralya ordusunu rezil ettiği, “ahlaki ve yasal” askeri angajman kurallarını çiğnediği hükmüne vardı.

Hizb-ut Tahrir / Avustralya şunları belirtmek ister:

1- Öncelikle Afganistan’a savaş açmak, esasında bir suçtur. Avustralya hükümeti, Afganistan’ı işgal ve istila eden ABD savaş makinesini körü körüne bilerek, isteyerek takip etti. Bu yüzden binlerce masum insan öldürüldü, çok daha fazlası yerinden edildi, çürük bahanelerle koca bir ülke yerle bir oldu, talan edildi.

2- Hükümetin politikalarında ve yanlış anlatılarından cesaret alan askerlerin bu kadar acımasız davranması normaldir. Acımasızlıkları Canberra’daki üstlerinden kaynaklanmaktadır.

3- Avusturalya’nın düştüğü rezalet, başka bir ülkeyi işgal etmeyi yeğleyen ve tarif edilemez vahşet işleyen bir hükümetin eseridir. Savaşa girme kararı, tüm şehirlerin yerle bir edilmesine, Hiroşima’dan bu yana en yıkıcı silahların kullanılmasına, işkence odalarının kurulmasına, Bagram Hava Üssü’nün inşa edilmesine, örtülü iade programları ve öldürme çizelgelerinin benimsenmesine, ölülerin, ahlaksız askerler için bir hatıra olarak gösterilmesine yol açmıştır. Bunlar, hükümetin Afganistan’da girmiş olduğu savaşın bir eseridir, bir veya birkaç askerin feda edilmesiyle geri getirilemez.

4- Hizb-ut Tahrir, ilk günden itibaren sürekli olarak savaşın sonuçlarına karşı uyarılarda bulunmuş, her zaman Afganistan işgalinin büyük bir başarısızlık olacağını ve işgal müttefiklerinin işlediği suçların, 2. Dünya Savaşı sonrası düzenden sorumlu olanların alnında sonsuza dek bir leke olarak kalacağını savunmuştur.

5- Günümüzde dünya, süper güçlerin inşa ettiği yaşam biçimine alternatif bir yaşam biçimine ihtiyaç duymaktadır. Dokunulmazlık zırhına bürünen bu ülkeler, gerçekte yalnızca seçkin bir azınlığın yararına olan ulusal çıkarlar adına tüm ülkeleri yok etmektedirler. Bu alternatif yaşam biçimi, İslam’dır. İslam, egemen seçkinlerin kaprislerine boyun eğmeyen nesnel bir hukuk kaynağı belirlemektedir.