1 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren Bilgi Edinme Kanunu ve Belediye Vekâletname değişiklikleri, “Amaçları ve davranışları demokrasi, temel özgürlükler ve insan haklarını baltalama ve zayıflatma olan derneklere” kamu veya belediye mekanlarının kiralanmasını yasaklamaktadır. 14 Kasım 2018 tarihli Berlingske gazetesi, Kopenhag Belediyesinin bu totaliter yönetmeliği referans göstererek “Nørrebrohallen” salonunu Hizb-ut Tahrir’e kiralamama niyetinde olduğunu bildirdi.

Belediyenin kültürel ve eğlence departmanı, konu hakkında bir yönerge yayımladı. Yönergede “Hizb-ut Tahrir web sitesi ve Facebook sayfasının gözden geçirilmesiyle bu sayfalardaki görüşlerin demokrasi karşıtı oldukları, uzun vadede demokrasi, temel özgürlükler ve insan haklarını baltalayabilecekleri belirtildi.”

Burada sormak gerekiyor, demokrasi bu kadar kırılgan ve çarpık bir temel ve değerlere mi dayalı ki eleştiri ve İslami görüşler tarafından baltalanabiliyor?

Partinin düzenlediği siyasi ve kültürel etkinlikler, belediye sitelerinde ilgiyle izlendiği için yıllarca Hizb-ut Tahrir Kopenhag siyasilerin gözünde hep bir diken olmuştur. Belediye avukatları, belediyenin Hizb-ut Tahrir’i reddetmesi halinde eşitlik ilkesini ihlal edeceğine işaret ettiler. Bu prensip, kolayca feda edilebilir. Zira hiçbir Batılı prensip, İslam’ın düşünce ve sistemleri ile mücadelede kutsal değildir.

Bu kanun yönetmeliği, hükümet, parlamento ve sözde “özgür” medya öncülüğünde İslam’a karşı yürütülen abartılı mücadelenin bir parçasıdır. Bakanlar ve ünlü politikacılar, Müslümanlar ve İslami düşüncelere karşı birbiri ardına sert ve delice açıklamalar yapıyorlar. Bu ülkede İslam’ın normalleşmesi ve kökleşmesinin korkusu ve paniğini yaşıyorlar.

İslam okullarını hedef alan sıkı düzenlemeler, peçe yasağı ve İslami tabirleri şeytanlaştırma girişimleri bu mücadelenin bir parçasıdır. Yüksek “Özgürlük değerleri”, ayaklar altında. İslami kimlik ve gayrimüslimlerin eleştirel düşüncesine karşı kültürel intihar kampanyası yürütülüyor.

Danimarka, İslami düşüncelerin yayılmasını önleme girişimi nedeniyle uçuruma doğru yuvarlanıyor. Bu totaliter tedbirler, sağlıksız kültürel sarsıntı ve çelişkili toplumsal sistemden başka bir şey değildir. Politikacılar, demokrasiyi İslami aşırılıktan korumak istediklerini iddia ediyorlar. Ama aslında kendi elleri ile liberal değerlerini mezara gömüyorlar.

Hizb-ut Tahrir olarak biz, Danimarka’da İslami kimliği koruma ve Gayrimüslimleri İslam’a çağırma çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ve İslam dünyasında Râşidi Hilafeti kurmak için bıkmadan usanmadan çalışacağız. Siyasilerin kesintisiz saldırıları ve yasamaları, toplumlarının temelini dinamitleyecek, düşüncelerimizin kuvvetlenmesine katkıda bulunacaktır.