15 Ocak 2018 Pazartesi günü Filistin Merkez Konseyi 28. Dönem Çalışma Toplantısını tamamladı. Sonuç bildirgesinde, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan topraklarda Filistin devleti kurulması için uluslararası kanunlar temelinde iki devletli çözüm ve Arap Barış Planı’na bağlı kalınacağı vurgusu yapıldı. Ayrıca BM gözetiminde barış görüşmelerine girme, Yahudi varlığını tanıma konusunu askıya alma, güvenlik koordinasyonunu durdurma, ekonomik bağımlılık ilişkisinden kurtulma, Oslo Anlaşması’nı sonlandırma yönünde tavsiye kararı alındı...

Hizb-ut Tahrir / Filistin olarak biz, Filistin Devlet Başkanının çalışma toplantısında yaptığı konuşma ile Filistin yönetimi ve kurumlarının ihanet kokan yaklaşıma bağlılığını vurgulayan kararları şiddetle reddediyoruz. İhanet içerikli bu yaklaşım, Filistin’i, halkını ve kutsallarını zayi etmekte, Filistin sorununun geleceğini ümmet ve Filistin halkı düşmanı, Yahudi varlığını yaratan, para, silah ve uluslararası zorba kararlarla onu destekleyen büyük devletlerin iradesine ipotek etmektedir. Aynı zamanda Filistin’in kurtuluşu için ümmet ve ordularına çağrı yapmaktan tamamen vazgeçmektedir... Şunları vurguluyoruz:

• Açıkçası sonuç bildirgesinde, Kudüs ve yüzyılın anlaşması kararıyla Filistin yönetimine sert bir yumruk indiren Amerikan karşıtı retorik kullanmaktan özenle kaçınılmış, Avrupa ülkelerinin ruh hali ve kaprislerine boyun eğilmiştir. Dolayısıyla Filistin yönetimi, Oslo Anlaşması’nı mezara gömmek ile Yahudi varlığını tanımama konusundan geri adım atarak, sadece Oslo sürecini sonlandırma ve Yahudi varlığını tanıma konusunu askıya alma tavsiyesiyle yetinmiştir.

Sonuç bildirgesinde, barışa, müzakerelere, İslam, Müslümanlar ve Filistin halkı düşmanı devletler gözetiminde konferanslar yapılmasına bağlılık vurgulanmıştır. Oysa barış süreci ve ihanet anlaşmaları, Filistin ve halkını felaketten felakete sürükleyerek olmadık katliamlara maruz bırakmıştır. Bildirge, sözde (Batı Kudüs) dâhil olmak üzere Filistin’in büyük çoğunluğunu Yahudilere ait kılarken, geri kalanında da müzakereleri öngörmektedir. Filistin yönetimi ve güvenlik birimlerini Yahudi varlığının muhafızı haline getirerek işgal varlığının güvenlik, finansal, ekonomik ve siyasal yükünü hafifletmiştir. Filistinli liderlerin itirafıyla da gaspçı varlığı tarihin en ucuz işgalcisi haline getirirken, Filistin halkı ise bedeli kanlarıyla ödemekte, gün be gün artan vergiler ile ailelerinin geçiminden olmaktadır.

• İki devletli çözüm kararına bağlı kalmak, Allah’a, Rasûlü’ne, müminlere, Filistin halkına, kanlarına ve fedakârlıklarına ihanettir. İki devletli çözüm, Kudüs’ün büyük bölümü dâhil olmak üzere Filistin topraklarının yüzde 80’i üzerinde kurulacak güçlü bir devlet ile işgalci varlığı ödüllendirirken, istekleri doğrultusunda Filistin yönetimine de en uç takdire göre Filistin’in yüzde 20’si ve Doğu Kudüs’te kartondan bir devletçik vaat etmektedir. Ne kötü şey yapıyorlar!

• Filistin yönetimi, kurumları, Merkez Konseyi, Filistin Kurtuluş Örgütü ve fraksiyonları, kurtuluş kavramını belleklerinden sildiler, sözlük ve söz dağarcıklarından çıkardılar. Kurtuluşu ulaşmanın yegâne yolunun, ümmetin ordularını seferber etmek olduğu düşüncesini hayal ürünü sandılar. Ümmetin bütün enerji ve yeteneklerini Yahudi varlığının kökünü kazıyacak bir savaşa girmek için kullanmak olduğu fikrini uzak gördüler. Bunun yerine kalleş ve kurt devletlerin uluslararası himayesini talep ettiler. Böylece Filistin gaspçısı işgalci varlığa uluslararası işgali de eklemiş oldular. Ne kadar kötü hüküm veriyorlar!

Filistin yönetimi, Amerika, Avrupa ve Yahudi varlığına da şunu vurgularız ki İslam ümmetinin damarlarındaki kan kaynıyor. Ümmetin gün be gün kölelik ve ajanlıklarına güvendiğiniz yöneticilerin boğazlarını sıkması an meselesidir. Allah’ın izniyle yakında ümmet, onların kafasını koparacak, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kuracak, kökünüzü kazıyacak, Filistin ve işgal altındaki diğer bütün Müslüman ülkeleri kurtaracaktır. Amerika ve Batı ülkelerini kıtasına hapsedecek, tüm hain ve nankörleri cezalandıracaktır. Kuşkusuz bekleyenler için yarın epey yakındır.

إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا“Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.” ^{[Talak 3]}