حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Hollanda
Medya Bürosu
No: HL–BA–2018–MB–TR–07 |
H. 16 Rabi-ul Evve 1440 M. Cumartesi, 24 Kasım 2018 |
Devlet Konseyi, Asimilasyon Politikasının Uzatılmasına Karar Verdi
Hollanda hükümetinin danışmanlık organı mesabesindeki Devlet Konseyi, (ikamet izinleri iptal edilen) Afganistan ve Somali kökenli üç sığınmacı kadının, “Batılı yaşam tarzını” benimsemiş olduklarından ötürü yeniden sığınma hakkına sahip olduklarına karar verdi. Bu şok edici ifade nedeniyle Devlet Konseyi, sadece sığınma politikası için yeni kriterler ortaya koymuş olmuyor, aynı zamanda objektif bir danışmanlık organı olmaktan da çıkmış oluyor.
Konseyin Basın Sözcüsü Hanna Sevenster yaptığı açıklamada, “Dini veya siyasi inancı sonucu insanların “Batılılaştırılmasına” karar veriliyor. Eğer Hollanda’da bir kadın, siyasi kanaati gereği az inançlı ya da inançsız olup Batılı gibi davranıyorsa, böylesi birine sığınma hakkı verilebilir. Burada önemli olan, kadının dinini değiştirip Batılı gibi davranmasıdır... Bu aynı zamanda çok zor adapte olanlar için de geçerlidir. Hollanda’da bir kadın, kendisine erkek gibi bakılmasına alışık. Bu yüzden başka ülkelerde bu sorun olabiliyor.” Dedi.
Kayda değerdir ki bu karar sonucu yürütülen tartışma, özellikle de yetersiz sığınma politikası üzerine odaklanıyor. Tabii ki bu konuda söylenecek çok şey var, ama söylenecekler konunun özünü teşkil etmeyecek. Hükümetin bağımsız danışma organının, Hollanda’da yaşamak için “Batılı yaşam tarzını” bir ön koşul olarak ileri sürmesine karşı çıkılmalıdır. Çünkü kendileri bile inandıkları değerlerle çelişiyorlar, öyle değil mi ama? Örneğin sözde ifade özgürlüğü veya eşitlik prensibi gibi. Buna göre kişinin inancı, kanaati ve kökenine bakılmaz.
Aslında burada denilmek isteniyor ki eğer sığınmacılar görüş ve davranışlarında “Batı” standartlarını baz alırlarsa, sığınma prosedüründe öncelik hakkına sahip olurlar. Ancak sığınmacılar, örneğin görüşleri ve davranışlarında İslam standartlarını ölçü alırlarsa, sığınma hakkı elde edemezler. Her iki tür sığınmacının benzer bir arka planı olsa da. Bu çifte standart değil mi? “Batılı” görüş önyargısız iken, İslami görüşe karşı çıkılmıyor mu? Peki nerede sözde yüceltilen ifade özgürlüğü? Buna göre mi oturma izni veriliyor? Kazanılan yeni ruhlara verilmek istenen mesaj nedir? Sahiplerinin bile inanmadığı liberal düşünce ve özgürlükleri benimseyenleri ödüllendirmek mi?
Özetle, kişi İslam ile arasına mesafe koyarsa, Batılılaşmıştır ve dolayısıyla sığınma hakkı olmasa da sığınma hakkı elde edebilir demektir. Dahası böyle bir yaklaşım, sığınmacıların zayıf pozisyonunu istismar etmek anlamına gelmez mi? Sığınma hakkı elde etmek için norm ve değerleri arasına mesafe koyması yönünde kurnazca yapılmış bir plan değil midir? Bu zorbalık değil mi?
Hollanda’da böyle ilkeli bir tartışmanın olmaması, asimilasyon politikasının Müslümanları böyle bir aşamaya getirdiğini gösterir. Bu aşamada düşünce ihlali ve baskıya doğru evirilmek artık normaldir. Görünüşe göre insanlar, İslam ülkelerinden gelen “göç dalgasının” “İslamileştirme deprem dalgasına” neden olacağına, uzun vadede Hollanda’daki demokratik yasal düzene ve özgürlüklere karşı bir tehdit oluşturacağına dair yeni gelenler hakkında yapılan sahte propagandanın farkındalar.
Okay Pala [Ebu Zeyn]
Hizb-ut Tahrir
Medya Temsilcisi Hollanda
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Hollanda Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: +31 (0) 6 11 86 05 21 www.hizb-ut-tahrir.nl |
E-Mail: Okay.pala@hizb-ut-tahrir.nl |