Bu yılda en kötü şartlar altında mübarek Ramazan ayına kavuşuyoruz. Eskiden Müslümanların ülkesi tek bir İmam ve Halifenin egemenliği altında bir ve birleşikti. Halife, İslam Şeriatının hükümlerine göre onların işlerini güdüyordu. İnsanların kalplerinde din kardeşleri güçlüydü. Irk, renk ve dil ayrımı nedir bilmezlerdi. Hayattaki sloganları şu idi:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştir.” ^{[Hucurat 10]} Onları parçalayan, birbirinden ayıran sınır ve hudutlar yoktu. Sonra, Müslümanların ülkeleri paramparça oldu, birçok parçacıklara ayrıldı. Ümmetin evlatları arasına tefrika tohumlarını saçan İslam düşmanlarının komplolarıyla ümmet, düşünsel, partizan ve politik anlaşmazlıklara duçar kaldı. İslam düşmanları parçaladıkları her bir toprak parçası üzerine fikirlerini taşıyan, dini hayattan ayıran küfür akidesini benimseyen, kanunlarına göre yöneten kendilerine sadık yöneticiler atadılar. Böylece anlaşmazlıklar doruğa çıktı. Kâfirler tarafından icat edilen Bölgeselcilik ve ezilen azınlıklar gibi bozuk fikirler temelinde Müslümanlar arasında savaşlar patlak verdi. Bu toprak parçacıkların her biri gitgide parçalanmak için meşruiyet kazandı. Çatışma, aynı ülke içinde iller arasına sınırlar çizmek şekline dönüştü! Saldırganları def etmek için değil, kimlik mücadelesi için savaş ve katliamlar oldu.

Bu koşullar, güya Müslümanlar arasını düzeltmek amacıyla işgalci kâfirin müdahalesine bir bahane oluşturdu. Savaş şirketlerine kapı araladı. Böylece Müslümanların ajan yöneticileri, Yahudileri öldürmek için değil, şu an ülkemiz Irak, Suriye, Yemen, Libya, Pakistan ve diğer ülkelerde olduğu gibi sahte ve sinsi “terörizm” narası adı altında kardeş kardeşi katletsin diye ülkenin servetini ve halkın geleceğini işe yaramaz silahlara harcadılar. Şu an Müslümanlar, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’inşiddetle nehyettiği belanın tam içine düştüler:

لا تَرجِعُوا بَعدِي كُفاراً، يَضرِبُ بعضُكم رِقابَ بَعض “Sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kâfirler gibi olmayın.” Allah Subhânehu ve Teâlâ’dantemennimiz odur ki Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet projesi için samimiyetle çalışanlara yardım eder de Hilafet, Müslümanları zafiyet ve yıkımın sebebi olan bağımlılık ve zilletten kurtarır.

Sonuç olarak biz, İslam dünyasının bu mübarek Ramazan ayını, itaat, mağfiret ve hatim ayını, büyük zaferler ayını içtenlikle kutluyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz. Bu ayda Büyük Bedir gazvesi, Mekke ve Endülüs’ün fethi ve Ayn Calut gibi nice görkemli zaferler elde edilmiştir. O gün hak ve sadakatle bizatihi orduları komuta eden Müslümanların bir Halifesi vardı. Umulur ki Allah Subhânehu ve Teâlâ, bu faziletli ayı hayrın anahtarı, kâfirlere bağımlılık, Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın hegemonyası şerrinden kurtarıcı eyler de mücahit Müslümanlar bu kâfirleri ülkelerinden kovarlar. Toprakları onların pislik ve bozgunculuğundan temizlerler. Yüce Rabbimizin istediği onurlu ve değerli bir hayata nail olurlar. Bu Allah’a zor değildir.

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” ^{[Nahl 97]}