Alwatanvoice sitesi, 05 Nisan 2015 tarihinde şu içerikli bir haber yayınladı: "Filistinli mahkûmlar Araştırma Merkezi, topraklar ve kutsallarını savunan Filistinli kadınların hedef alınmasında bu yıl net bir artışa tanıklık edildiğini vurguladı. Araştırma Merkezi, ilk çeyrekte [78] kadın ve kızın gözaltına alındığını söyledi. Bunların çoğu da kutsal Mescidi Aksa önünde tutuklandı. Daha sonra serbest bırakıldılar. Aralarında iki çocuk da var, biri 14 yaşındaki Hur Abidin diğeri de 16 yaşındaki Şeyma Şeritah. 2000'den bugüne kadar 85.000'den fazla tutuklama olduğu kayıtlara geçti. Bunlardan 10.000'den fazlası 18 yaş altında ve yaklaşık 1.200 de kadındır. İşgalci Yahudi yetkilileri, 24 kadın ve 230 çocuk dâhil olmak üzere şu an 6.500 Filistinli mahkûmu gözaltında tutuyorlar.

Mahkûmlar Merkezi'nin raporunda da belirtildiği gibi bu yılın başından beri tutuklanan kadın sayısı 78'dir. Bazıları yerleşimcilere karşı Mescidi Aksa'yı savunurken cami içinde tutuklandılar. Bunların çoğu serbest bırakıldı. Ama işgalci Yahudiler, bunların sınır dışı edilmelerine dair kararname yayınladı ve ayrıca çok büyük para cezaları ödemeye mahkûm edildiler. Mahkûm İşlerinde araştırmalar yapan Riyaz el-Aşkar, geçtiğimiz birkaç ay içinde Yahudi varlığının hapishanelerdeki mahkûmların yaşadıkları sıkıntılarda, özellikle de gece "baskınlarında" bir artış olduğuna dikkat çekti. "İsrail" hapishanelerindeki Filistinli kadınların sıkıntılarına bir son vermek için uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşlarını derhal müdahaleye çağırdı. Ayrıca medyayı da kadın mahkûmlar sorununu gündeme getirmeye davet etti.

Öyle görünüyor ki genel olarak mahkûmlar sorunu, özel olarak da kadın mahkûmlar sorunu, henüz gerek uluslararası gerekse -aslında caiz olan- yerel toplumun dikkatini çekmiş değil. Çektikleri acılar, yaptıkları çağrılar ve grevler, hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan kınama beyanatları düzeyinde olsa bile hiç kimsenin umurunda değil. Aylarca hatta yıllarca eşleri, evleri ve çocuklarından ayrı kalan kadın mahkûmlar, hem kendi hem de diğer mahkûmlar sorununun siyasiler tarafından bir siyasi malzeme haline geldiğinin farkında değiller. Verilen fedakârlıklar, yaşanan sıkıntılar, konferanslar yoluyla tavizler verilerek sözde "Filistin sorununu" çözmeye çalışanlar karşısında rüzgâr olup uçup gidiyor. Bu, işgalden kurtuluşun yolu değildir! Zira Mescidi Aksa ve Filistin, ancak Yahudi varlığının kökünü kazımak ve Müslümanların bağrından onu söküp atmak için kalabalık bir orduya komutanlık eden Halife tarafından kurtarılabilir.

Bu yıl "Filistinli tutsaklar günü" olarak adlandırıldı. Ama uluslararası toplum, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen'e düzenlediği kararlılık fırtınası operasyonu ile meşgul. Hafif de olsa kıpırdanan hain yöneticiler, kışlalarda konuşlandırılmış savaş uçaklarına operasyon talimatı verdiler. Ama Filistin'i özgürleştirmek, Yahudileri ortadan kaldırmak, Filistinli kadınları mahkûmiyetten ve cezaevinden kurtarmak, onları korumak ve savunmak için değil. Aksine savaş uçakları, İngiltere ile Amerika arasında Yemen'deki nüfuz çatışmasının bir aracı olarak havalandılar. Eğer dürüst olsalardı, savaş uçakları ve füzeleri, 50 yıldır mübarek toprakları işgal eden, halkı yurdundan eden, genç kız ve erkekleri esir alan, namusları kirleten, kutsal yerleri pisleten Yahudi varlığına doğru yönlendirirdi. Tüm bu olanlara sessiz kalmazdı!

Ey Müslümanların ilk kıblesi mübarek topraklar üzerindeki Müslümanlar!

İlk kıble, işgalci Yahudilerin boyunduruğu altında inim inim inliyor, kadınlar, Yahudilerin zulmü altında yetiş ya Mutasım diye haykırıyor. Kadın-erkek mahkûmların sayısı azalmak yerine gitgide artıyor, entrika ve komplolar kuruluyor, topraklar karış karış peşkeş çekiliyor, yolsuzluk yaygınlaşıyor, zulüm her tarafa yayılıyor. Daha ne bekliyorsunuz? Ne umuyorsunuz! Hak ve aydınlık yolunun apaçık olduğunu görmüyor musunuz? Mahkûmlarınızın yaşadıkları sıkıntıları, verdikleri fedakârlıkları, şehitlerinizin akıttıkları kanları heder etmeyin.

Ey Filistinli kadınlar ve Hansa'nın torunları!

Allah Subhânehu ve Teâlâ esirlerinizi kurtarsın, sıkıntılarınızı gidersin. Ve bilin ki ey bacılarım! Özgürlük ve eman ancak ülke ve insanları kurtarmak için orduları seferber eden Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devleti tarafından size geri iade edebilir. Çünkü kurtuluşun yolu budur, bunun dışında başka hiçbir yol yoktur.

Ey Müslümanların mevcut kıblesi ve her yerdeki insanlar!

Görmüyor musunuz, Müslümanların savaş uçakları, gerçek düşman yerine sömürgeci kâfirlerin çıkarı için havalanıyor. Size yakışan hak ve rüşt yolunu tutmaktır. Ruveybida yöneticiler ve onların kâfir Batılı efendilerinin yolunda gitmeyin. Doğru siyasi varlık için çalışın ki Allah yolunda cihat ederek dünya ve ahiretin iyiliğine nail olasınız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ "Müminler ancak Allah'a ve Rasûlü'ne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır." ^{[Hucurat 15]}