Avrupa Konseyi, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek ve mücadele etmek bahanesiyle “İstanbul Sözleşmesi”ni imzaladı ve 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açtı. Bu sözleşmenin kadına karşı şiddet karşıtı bir sözleşme olduğuna dair propaganda yaptı. Sözleşme, kadına karşı şiddeti önlemeyi, mağdurları korumayı, faillerin cezadan kurtulmasını sona erdirmeyi amaçlıyor.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Tunus’un sözleşmeye katılma talebine verdiği yanıtın ardından Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Kadın Kolları olarak biz:

1-       Tunus’un İstanbul Sözleşmesini imzalamasına karşı “Müslüman Aile Müstahkem Bir Kaledir, İyilik İddiasındaki ve Yıkım Yayıcı Anlaşmalara Gereksinim Duymaz”başlıklı bir kampanya başlattığımızı duyuruyoruz.

2-       Bu anlaşmanın, CEDAW ve Cenevre gibi benzer önceki yıkım anlaşmalarının bir uzantısı olduğunu hatırlatıyoruz.

3-       Bu anlaşmanın tehlikesinin kayıtsız şartsız tüm maddelerini imzalama yükümlülüğünde yattığını açıklıyoruz. Kaldı ki sözleşme çok tehlikeli maddeler içeriyor. Örneğin

-          Anayasal olarak: anayasalara konması.

-          Yasama olarak: Aykırı önceki tüm yasaları yürürlükten kaldırması.

-         Eğitsel olarak: Sözleşme ilkelerinin (yani, erkek ve kadın arasında mutlak eşitlik, tekdüzelik olmayan cinsiyet rolleri, cinsiyete dayalı kadına karşı şiddetle mücadele gibi...)  resmi eğitim programlarına yerleştirilmesi.

4-       Bu anlaşmanın imzalanmasının, ülkemizdeki siyasi kararın bağımsızlık krizini derinleştirdiğine, ülkenin iç işlerine dış müdahaleyi yasallaştırdığına inanıyoruz. Özellikle bu anlaşmanın imzalanması, ülkemizin izlenmesine ve herhangi bir hükmünün ihlal edilmesinden dolayı hesap verebilirliğine izin verecektir. Bu, devletin egemenliğini ve sömürgeci çıkarlarına hizmet eden bu batıl ve haksız anlaşmaya göre el konulan halkın iradesini açıkça bir ihlaldir.

5-       Bu anlaşmanın imzalanmasının, çıkar ve mutlak özgürlüğe dayanan parçalı ve dağınık Batı ailesi için bir model olacak olan Müslüman ailenin birliği ve istikrarına riskler barındırdığı konusunda uyarıyoruz.

Bu yüzden Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu Kadın Kolları olarak biz, Müslüman aileyi parçalamayı ve yıkmayı amaçlayan her girişime tüm gücümüzle meydan okuyacağımızı açıklıyoruz. Özgür Müslümanları, İslam hukuku ile taban tabana çelişmesine rağmen, Batıyı tatmin edici her anlaşmayı imzalamak için koşuşan devletin ihaneti karşısında sağlam bir kale gibi durmaya çağırıyoruz.

Bilge ve Sağgörülü insanlara, sadık güç ve kuvvet ehline, onurlarımızı savunma, Müslüman aileyi laiklik pençesinden kurtarma, İslami hayatı başlatmak ve Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret verme çağrımızı yineliyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَى مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَداً وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “Ey İnananlar! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah’ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir.” ^{[Nur 21]}