قَاتَلَهُمُ اللهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ “Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!” ^{[Münafikun 4]}

Tunus yöneticileri, sapkınlıklarında, Allah’ın dinine düşmanlıklarında, insanların geçim kaynaklarını kısıtlamalarında zirve yaptılar. Günahkâr bir kararla İslam’ın en önemli ikinci şiarı Ramazan ayında sokağa çıkma yasağı ilan ettiler. Karar gereği Müslümanlar akşam, yatsı, teravih ve sabah namazlarını camilerde otomatik olarak kılamayacaklar. Kahvehane ve restoran gibi işletmeler kapanacak. İnsanların geçim kaynakları kesiliyor, açlıktan ölüme terk ediliyorlar, yoksullar ve fakirler için kurulan toplu iftar sofraları yasak olacak. Yoksa Korona salgını, İslam’ın ritüelleri ve hükümleri ile mücadele etmenin bir maskesi haline mi geldi? Bu yöneticiler ne zamandan beri yozlaşmış politikaları ile açlıktan öldürdükleri insan sağlığını önemsiyorlar? Kaldı ki yanlış ve seçici politikaları, Korona’nın yayılmasının arkasındaki ana neden değil mi?

İnsanların göğsünde tüneyen bu otorite, yılbaşı kutlamaları nedeniyle Ocak ve Şubat aylarında salgının arttığını neden itiraf etmiyor? Ve üçüncü dalganın, iktidar mücadelesi veren partilerin sokak gösterilerinden kaynaklandığını neden kabul etmiyor? Korona salgının yayılmasının nedeni, cami cemaati ve savunmasız meslek sahipleri mi?

Cami müdavimleri, Korona’nın yayılmaması için alınan sağlık önlemlerine tam anlamıyla uydular. Dolayısıyla hükümetin Ramazan ayı öncesi aldığı günahkâr kararlar, Müslümanların İslam ritüellerini kısıtlamayı amaçlıyor. Buna ek olarak bazı meslek sahiplerinin çalışmaları yasak, ailelerinin geçimini temin edemeyecekler. Devlet, önlemleri ve testleri arttırmak, enfekte olanları izole etmek ve hastaları barındırmak için yeterli yatak temin etmek yerine İslam’ın ritüellerini ve toplumdaki kırılgan grupları hedef alarak çaresizliğini örtbas ediyor.

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, Tunus yöneticilerini Cebbar ve Müntekim Allah’ın gazabına karşı uyarıyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ Kuran’da şöyle buyurdu:

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَى فِي خَرَابِهَا أُولَئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ أَنْ يَدْخُلُوهَا إِلَّا خَائِفِينَ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآَخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيم “Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.” ^{[Bakara 114]} İslam ümmetini de uyanık olmaya, ritüellerine sımsıkı sarılmaya, sebeplere tutunma ve korunma ile dinine saldırmak için bunu bahane edinenler arasında ayrım yapmaya çağırıyor. Çünkü Ramazan orucu ve ritüelleri, İslam’ın beş rüknünden ve ana sütunlarından biridir. Ritüellerinin hedef alınmasına sesiz kalınması caiz değildir. Bu haksız kararlara isyan etmek, dinine yardıma koşmak, kutsallıkların ihlaline öfkelenmek her Müslümanın görevidir.

ذَٰلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ “Bu böyledir; kişinin Allah’ın nişanelerine hürmet göstermesi, kalplerin Allah’a karşı gelmekten sakınmasındandır.”^{[Hac 32]} Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” ^{[Tevbe 32]}