2014 yılında Başbakan Basendva liderliğindeki uzlaşı hükümetinin kararlarını protesto etmek amacıyla sözde devrime kalkışan Husiler, Sana ve kontrollerindeki diğer bölgelerde 21 Eylül devriminin dördüncü yıldönümünü kutluyorlar. Ancak bu sözde devrim de ABD’nin tanıdığı ve Cemal Abdülnasır yoluyla yeni doğan cumhuriyet sistemini desteklediği 26 Eylül 1962 yılındaki devrim gibi İngiliz-Amerikan çatışmasının bir izdüşümüdür. O gün İngiltere, kendisini Aden’den çıkarmaya çalışan devrim karşıtı bir pozisyon almıştı. Bu yüzden İngiltere, cumhuriyetçilere karşı İmam Muhammed El Bedri başta olmak üzere monarşi yanlılarını desteklemişti. Suudi Arabistan’ı da bunun için mızrak başı yapmıştı.

Bugünse ajanlık dengeleri altüst oldu. Kraliyet yanlılarının torunları Husiler, Amerika’nın yeni ajanı olmak için İran’ın kollarına atıldılar. IMF reçetelerinin iptali için slogan geliştirdiler. İktidarı ele geçirmek ve İngiliz ajanlarını tasfiye etmek için bu reçeteyi istismar ettiler. Dört yıldır Amerika ile İngiltere arasında devam etmekte olan bu uluslararası çatışma, Yemen’i kızgın bir savaşın içine itti. Savaş, binlerce sivil kaybına, milyonlarca insanın açlıkla boğuşmasına, altyapının tahrip olmasına, maaşların askıya alınmasına, ölümcül hastalıkların yayılmasına, temel hizmetlerin aksamasına, petrol ürünlerinin tükenmesine, fiyatların artmasına, Yemen riyalinin düşmesine ve diğer nice felaket ve krizlere yol açtı...

Amerika, Yemen savaşına müdahale etmesi için Suudi Arabistan’a yeşil ışık yaktı. Böylelikle ABD’nin çözüm girişimi ya da BM yoluyla mazlumluklarını dünyaya pazarladığı Husiler, dünyanın gözünde zalim iken mazlum pozisyonuna düşüverdiler. Onları savaş yoluyla İngiliz ajanlarının entrikasından kurtarmak ve İngiliz ajanlarının nüfuzunu tamamen silmek için çalışan ABD, öte yandan İran’ın bölgedeki rolünü azaltmak, Yemen dosyasında Suudi Arabistan’a bir rol vermek ve Husileri iktidara ortak etmek istiyor. Buna karşılık İngiltere, Yemen’deki kazanımlarını korumanın derdinde. BAE, Hadi ve Yemen’deki diğer yerel ajanları aracılığıyla Husileri ortadan kaldırmaya, olabildiğince hegemonyalarını baltalamaya çalışmakta.

Husiler, 1962 yılındaki devrim hedeflerinden farklı devrim hedeflerine sahip olduklarını duyurdular. Ama ne yazık ki, İngiliz yanlısı rejimde bazı değişiklikler yaptılar, sistemde hiçbir değişiklik olmadı. Rejime sadece kendi adamlarını getirdiler. Getirdikleri adamları, İngilizlerin İran’daki siyasal nüfuzunu söküp atarak Amerikan nüfuzunu yerleştiren, Fransa devriminden esinlenerek İslam’a külliyen uzak cumhuriyet sistemini kuran Humeyni devriminin çizgisini izlediler. Kurani yürüyüş diyerek yandaşlarını kandırmaya devam ettiler. Cumhuriyet sistemi Kurani yürüyüş mü? Ne oluyor size ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle?

Ey Yemen halkı! Bunlar sizi daha ne zamana kadar kandırmaya, sömürgeci kâfir efendileri büyük güçlere uşaklık yapmak için sizi savaş yangınına atmaya devam edecekler. Gerçek devrim, rejimi kökünden söküp atıp yerine doğru bir sistemi koymaktır. Yeryüzünde İslam sisteminden başka doğru sistem yoktur. Sizi bugün sadece kişileri değiştirip Batı uygarlığından esinlenen cumhuriyet sistemine değil, bu sistemin enkazı üzerine Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmaya çağırıyoruz. Cumhuriyet sisteminin İslamiyet ile hiçbir ilgisi yoktur. Husilerin, dünyada cumhuriyet sistemlerinin baş destekçisi olan Amerika’ya ölüm sloganı atıp kültür ve uygarlığını almaları çok garip. Cahil biri, onları şehit zanneder, oysa onlar gaflet ve dalalet çatışmasının mağdurudur!

Yemen halkı şunu kesin olarak bilmelidir ki geçim sıkıntısından, savaşlardan, fitnelerden, bölgesel ve mezhepçi fanatizmden kurtuluşun yegâne yolu Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir. Raşidi Hilafet, İslam’ı uygulayacak, dinine, rengine ve ırkına bakmaksızın insani sorunları adil ve aydın hükümleriyle çözecektir. İşte sizi böylesi bir devlete davet ediyoruz. O devlet, Rabbinizin rızasının, dünya ve ahiret mutluluğunuzun tek garantörüdür.