حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Özbekistan
Medya Bürosu
No: ÖZ-BA-2025-MB-TR-01 |
H. 4 Şa'bân 1446 M. Pazartesi, 03 Şubat 2025 |
Eski Siyasi Mahkumlara Karşı Yapılan Hukuksuz Yargılanmaların İfşa Olması
Özbekistan yönetimi, 20 yıl hapis cezalarını çeken eski siyasi mahkumları yeniden hapse atarak büyük bir skandala imza attı. İstinaf mahkemesi de iftira ve yalan suçlamalarla 15 masum ve dindar genci hapis cezalarına çarptıran mahkemenin kararlarını neredeyse hiç değişiklik yapmadan olduğu gibi onayladı. Halen soruşturma mahkemesinde yargılanıyorlar. Bu mahkemede avukatları, müvekkillerinin suçsuz olduğunu belirterek tüm suçlamaların düşürülmesini ve derhal serbest bırakılmalarını talep etti.
Güvenilir kaynaklardan edinilen bilgilere göre, 31 genç hakkında görülecek davada tanıklık etmeleri için mahkemeye getirilen kişilerin gerçekte sahte tanıklar oldukları ve muhtemelen kiralanmış kişiler oldukları belirlendi. Sirderya ve Andican bölgelerinden birkaç kişinin Taşkent’teki duruşmada tanık olarak yer aldığı bildirildi. Fakat ilginç olan nokta, bu kişilerin ifadelerini mahkemede yüz yüze değil, SEGBİS üzerinden vermiş olmalarıdır. Ancak mahkeme, çevrim içi bağlantıyı sağlarken bile gereken özeni göstermemiştir. Oysa insanların kaderi söz konusu olduğunda, tanıkların ifadelerinin net ve anlaşılır olması son derece önemlidir. İşte bu ihmal, Özbek mahkemelerinin ve rejiminin halkın kaderine ne denli kayıtsız ve umursamaz olduğunun açık bir göstergesidir. Devlet tarafından sanıkların savunması için atanan avukatlar, dört aydır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle hâkime şikâyette bulunarak duruşmalara katılmayacaklarını açıkladılar. Aslında, avukatların yarısı bu duruşmaya hiç katılmadı.
Tanıkların yalan söylediklerinin ortaya çıkmasına gelince, örneğin Andican’dan bir tanığın, üç sanığın evine gelerek parti faaliyetleri hakkında konuştuklarını iddia ettiği ifadesinin büyük ölçüde gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Sirderya’dan İlhom adındaki bir “tanık,” kardeşimiz Mamanzorov Abdül Cebbar’ın camide “Allahu Ekber” diye bağırdığını iddia ediyor. Sormadan edemiyoruz: Rabbimizi yüceltmek anlamına gelen “Allahu Ekber” demek, hangi ara bir suç haline geldi? Bu mu kardeşimizin işlediği “büyük suç”?! Tanıkların çelişkili ve tutarsız ifadelerinin ardından hâkim, duruşmayı erteledi. Bu olay kesinlikle kınanmayı hak ediyor ve hatta hâkimlerin dahi böylesine kötü bir oyunun içine zorla sürüklendiği ileri sürülebilir. Daha sonra hâkim, tüm “tanıklara” bir sonraki duruşmaya katılmaları gerektiğini bildirdi. Ancak tanıklar, mahkemeye gitmek istemediklerini ve zaten kendilerine mahkemeye gitmeleri gerektiğinin söylendiğini belirttiler. Bu yasağın, güvenlik görevlileri tarafından kendilerine zorla dayatılmış olabileceğini anlamak pek zor değil. Hâkim, tanıklara duruşmaya doğrudan katılmaktan başka seçeneklerinin olmadığını, aksi takdirde yalan beyanda bulunma ya da tanıklık yapmayı reddetme nedeniyle cezai sorumlulukla yüzleşeceklerini hatırlattı. Özetle, Allah’ın dostlarına karşı düzenlenen bu karmaşık ve entrikalarla dolu, yalanlarla bezenmiş komplolar, Allah’ın izniyle her an birer birer ifşa olmakta ve boşa düşmektedir.
Maalesef, derin kaygılarımızın haklı olduğu gerçeği, karşılaştığımız acı olaylarla bir kez daha gözler önüne seriliyor. Bu, ilk grup siyasi tutuklulara karşı kurulan kirli komploların aynısının, bu gençlere de karşı kullanıldığını gösteriyor. Çünkü burada amaç, gerçekten bir suç işleyip işlemediklerini ortaya çıkarmak veya adaleti tesis etmek değildir. Eğer amaç gerçekten adaleti sağlamak olsaydı, bugünkü yönetim, Kerimov’un baskıcı rejiminin onlara yaşattığı acılar için özür diler ve onların fiziksel ve ruhsal yaralarını iyileştirmek için adımlar atardı. Ama ne yazık ki bu rejim, sömürgeci kâfir devletlerin gözüne girmek uğruna bu masum gençleri bir kez daha hapse atmaktan zerre kadar utanç duymuyor. Bu gençlere, savunma yapmaları için gerekli uygun koşullar bile sunulmuyor. Çünkü yeniden tutuklanmaları emri, sistemin en tepesindeki siyasi makamların emridir.
Bu mazlum gençlere destek olmak adına Hizb-ut Tahrir, sosyal medya platformlarında geniş bir kampanya yürüttü, sokaklarda protestolar düzenledi ve birçok ülkedeki Özbekistan büyükelçiliklerine resmi dilekçeler sundu. Hem yerel hem de uluslararası medya kuruluşlarına, bu haksız ve adaletsiz uygulamaları kamuoyuna duyurmaları için mesajlar gönderildi. Ancak şu ana kadar bu çağrılara hiçbir yanıt verilmedi.
Özbekistan’ın Müslüman halkı uğruna canlarını vermeye hazır olan, doğru yolu gösteren ve sadece Allah’ın rızasını gözeten bu dindar ve cesur insanlara karşı uygulanan zulmü ve şiddeti bir kez daha büyük bir öfkeyle kınıyoruz. Bir kez daha Özbekistan rejiminden bu zulmü derhal durdurmasını talep ediyoruz! Bu duruma sessiz kalan tüm insan hakları kuruluşlarını ve medya organlarını, zalimlerin suçlarına ortak olmamaları için uyarıyoruz. Zalimin zulmüne ortak olmanın, hem bu dünyada hem de ahirette utanç verici bir durum olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ“Zulmedenler, hangi dönüşle döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.” [Şuara 227]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Özbekistan Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |