بسم الله الرحمن الرحيم
Batı Demokrasileri, Müslümanlara Zulmediyor
Danimarka Yüksek Yargısı, 19 Kasım Çarşamba günü, "iki Tunuslu gencin" davası hakkında, hapsedilmesini gerektirecek yeterli gerekçeler olmamasından dolayı Tunus asıllı Müslüman gencin hapsedilmesinin yasaya aykırı olduğuna karar verdi. Kayda değerdir ki bu genç, hukukî bir gerekçe olmaksızın sekiz aydan fazla bir zaman hapishanede kalmıştır. Ancak mahkeme, "devletin güvenliğine tehdit" teşkil ediyorlar gerekçesiyle Tunus asıllı iki Müslüman gencin sınır dışı edilmesine karar veren Entegrasyon Bakanlığı'nın kararına ilişkin bir tavır takınmamıştır. Yine kayda değerdir ki itham edilen bu iki gençten birisi, "kendi isteği" ile Danimarka'yı terk etmeye karar verirken ikinci genç ise, Hükümet'in sınır dışı edememesi üzerine "zorunlu ikâmet" gereğince kalmasına izin verilmiştir. Yüksek Yargı'nın kararına rağmen Hükümet, hem "zorunlu ikâmetini" dayanılmaz bir hale getirmek, hem de onu ve "zorunlu ikâmet" gereği ikâmet eden diğer kişileri "kendiliğinden" ülkeyi terk etmeye zorlamak için "hukukî" olarak bu genci suçlamakta, tehdît ve sıkboğaz etmekte hala ısrar etmektedir.
"İki Tunuslu gencin" davası olarak bilinen bu davanın üzerine yasal şekilde Danimarka'da ikâmet eden Müslümanların sınır dışı edildiği bu dava benzeri pek çok durumun olduğu bilgisine ulaştık. Sınır dışı edilmeleri ise, ne sınır dışı edilene, ne de akrabalarına sınır dışı edilme gerekçelerini öğrenme izni verilmeyen "idârî karar" gereğince gerçekleşmektedir. Bildiğimiz tek bir şey vardır ki o da otoritelerin, sınır dışı edilen kişinin "devletin güvenliğine tehlike" teşkil ettiğini düşünmeleridir. Aynı şekilde sınır dışı edilen kişiye kendisini müdafaa etmesi izni dahi verilmemiştir. Çünkü otoriteler, "delillerin" yargıdan bile gizli kalması gerektiğini düşünmekteler!
Otoritelerin Müslümanları suçlayabilmesi ve sınır dışı edebilmesi için 2002 yılının başlarında çıkan "terör yasası" gereğince delilleri öğrenme ve yargı karşısında nefsi müdafaa hakkı kaldırılmıştır.
Müslümanlara yönelik bu tür polisiye uygulamalar, sadece Danimarkalı otoritelerle sınırlı değildir. Zîra hukukî bir dayanak olmaksızın "hukukî ilkelerin" kaldırılması, Müslümanların suçlanması ve keyfî tutuklamalar, demokratik Batılı devletlerinin hepsinin yaptığı bir iştir. İşte Amerika, senelerdir suçlamaksızın ve hukukî bir dayanak olmaksızın Müslümanları hapsetmekte, Amerikan Merkezî Haber Alma Teşkilatı [CIA] uçakları, Avrupa'da kol gezmekte, Müslümanları kaçırmakta ve soruşturma sırasında "suni boğulma" ve benzeri işkencelerin uygulandığı Avrupa ile Müslümanların beldelerindeki gizli işkence hapishanelerine göndermektedir. İşte bu uygulamalar, "sorgulama yöntemlerini güçlendirme" ve "terörizmle mücadelenin zorunlu araçları" olarak itibar edilmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği, "Ulusal Güvenlik Hizmeti" gerekçesiyle Avrupalı devletlere Müslümanları mescitlerinde ve okullarında takip etme ve gözetleme izni veren terörizmle mücadele kanunu çıkarmıştır.
İngiltere'de ise, bizzat İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın 2007 yılı verilerine göre 11 Eylül olaylarından beri sırf terörizm ile ilişkileri olduğu şüphesinden dolayı bin yüz on üç kişi (1113) -ki bunların geneli Müslümandır- tutuklanmıştır ve bunlardan sadece on ikisi suçlanmıştır. Batıdaki terörizm suçlamasına ilişkin bu ve benzeri davalarda kişilerin suçsuzluklarını kanıtlamaları oldukça zordur. Bu da İslâm'ı çarpıtmaya çalışan medya organları ile politikacıların oluşturduğu İslamafobi atmosferinden dolayıdır. Nitekim Müslümanları hukukî dayanaklardan yoksun terörist eylemler işlemekle suçlayan Batıda pek çok karar çıkmıştır. Bilakis bu suçlamalar, mesnetsiz delillere veya işkence altında alınan ifâdelere veya Amerikan ile İsrail istihbaratlarından alınan bilgilere dayanmaktadır.
Hem kanunların, hem de "idâri sınır dışı edilmesi" uygulamasının Danimarka Hükümeti tarafından daraltılması, Batıdaki Müslümanlara karşı yürütülen geniş çaplı hukukî ihlaller operasyonun uzantısından başka bir şey değildir. Bu ihlaller de demokrasinin "kanun devleti" olduğunu ve terörizmle mücadele kanunları yoluyla Müslümanlara özgü bir kanunlar rejimi oluşturulduğunu kanıtlamaktadır. Zîra suçlanan Müslümanlar, bunun aksi kanıtlana kadar veya suçsuzluklarını kanıtlama hakları olmaksızın suçlu olarak itibar edilmektedirler.
Terörizmle savaşın temel bir parçası olarak Müslümanları terörize etmeyi ve onları kontrol altına almayı amaçlayan bu kanunlar, "kanun devleti" olan demokrasi ile Müslümanların beldelerindeki "polis devleti" olan diktatörlük arasındaki farkları ortadan kaldırmaktadır.
Batılı Sömürgeci devletler, sömürgecilik ile ajan diktatör nizâmlar oluşturmak yoluyla İslâmî âlem beldelerindeki Müslümanlara hakim olmalarından sonra Batı beldelerindeki Müslümanlara hakim olmaya çalışmaktalar. Bazılarının İslâmî âlemdeki diktatör nizâmların uyguladığı baskı ve zulümden firar ederek Batıya iltica eden bu Müslümanlar, Batı demokrasilerinde de kendisinden kaçtıkları aynı zulüm ile karşılaşmışlardır. Dolayısıyla onların hali, tıpkı yağmurdan kaçıp doluya tutulan adamın hali gibidir.
Ey Müslümanlar!
Artık açığa çıkmıştır ki ister Batılı demokrasiler olsun, ister İslâmî âlemdeki Batının ajanı olan diktatör nizâmlar olsun bu laik nizâmlar, sizlerin güvenliğini sağlamamıştır, sağlayamayacaktır ve de temel haklarınızı vermeyeceklerdir. O halde şunu iyi bilmelisiniz ki haklarınızı ve güvenliğinizi garanti edecek olan sizleri yaratanın katından gönderilmiş ideolojik adil bir nizâmdır ki o, Hilâfet Devleti ile temsîl edilecek olan İslâm Nizâmı'dır.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِيـنَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا Allah, sizlerden îmân edip sâlih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halîfe kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halîfe kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaâdetti. [en-Nûr 55]
Hizb-ut Tahrir / Danimarka, İslâm'a ve Müslümanlara karşı aşırı nefretin ve adavetin had safhaya ulaştığı sizlere uygulanan ve temel haklarınızı çiğnemeyi amaçlayan tüm tehditler ile baskılar karşısında Allah'ın ve Rasulü'nün râzı olacağı hak duruşu ile durmanız ve tek saf olmanız için sizlere seslenmektedir ey Müslümanlar! Kezâ sizleri, haklarınızı garanti edecek, güvenliğinizi gözetecek ve sizleri dünyanın ve ahretin izzetine götürecek Müslümanların beldelerindeki Râşidî Hilâfet Devleti gölgesinde İslâmî hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte çalışmaya çağırmaktadır.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene dâvet ettiği zaman icâbet edin!" [el-Enfâl 24]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Danimarka
H. 24 Zilka’de 1429
M. Pazar, 23 Kasım 2008