Cumartesi, 21 Muharrem 1446 | 2024/07/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Suriye'deki Müslümanlar! Helak Olmuş Suriye Rejiminin Korkunç Cürümleri İşlemesi, Vaktinin Yaklaştığını Hissetmesinden ve Ayakta Kalma Umudunu Kaybetmesinden Dolayıdır

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin sona ermesinden hemen önce, 1982 yılındaki korkunç Hama trajedisinin otuzuncu yıldönümünde Suriye'deki Müslümanlara dönük hile ve tuzağının halkaları, kahraman bir şekilde ayaklananların "Cuma günü", "canavar rejimi" rahatsız etmesinin ardından vahşi Esad rejiminin cürümleri ve zulümleri silsilesiyle tamamlanmıştır. "Ey Hama! Üzgünüz... Bizi bağışlayın." Zira 03.02.2012 Cuma gecesi, farklı kanlı bir gece olmuştur. Çünkü bu gecede, Hama'nın kardeşi Humus, Şam şehirleri, Halep ve ayaklanmanın olduğu bütün Suriye toprakları 245'den fazla kişinin ölmesi ve 700'ü aşkın kişinin yaralanmasıyla şoke olmuştur. Nitekim Humus'taki hür Suriye ordusunun çeşitli operasyonlarından, Beşar'ın birçok hayaletlerini esir almasından ve özellikle de onları, Babaömer ile Halidiye'de teşhir etmesinden sonra Beşar ve çeteleri cinnet geçirmişlerdir. Bu helak olmuş rejim, katliamların, sefil yönetiminin temellerinin sabit bir kuralı olduğunu kanıtladığı gibi Beşar da cürümlerde babasının oğlu olduğunu kanıtlamıştır. Zira baba, ebeveynleri katlederken oğul da evlatları katletmektedir.

Özellikle Suriye ordusundaki ayrılma hareketinin genişlemesinden ve ayaklananların Şam ve Halep'in kapılarını çalmasının ardından Beşar'ın, cinayet, bombalama ve imha gibi korkunç katliamlar işlemesi, vaktinin yaklaştığını hissettiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle bu katliamlar, ne kadar acı taşıyorsa o kadar da umut taşımaktadır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın izniyle bu rejimin çöküşü öncesinde Beşar'ın, güvenlik birimlerinin ve hayaletlerinin tüm zorbalıkları ile uluslararası ilişkileri belli aralıklarla olacaktır...

Suriye'deki krizin çözümü için Güvenlik Konseyi'ne başvurmak demek, Müslümanların meselesinin büyük düşman devletlerin eline verilmesi ve onun, uzlaşma, pazarlık ve komplo konusu yapılması ve İslami değil de Batı kimlikli bir değişim gelene kadar şartların dayatılması demektir. Sefil Suriye rejimini, ne Güvenlik Konseyi'nin nede muhalefetin ortadan kaldırmasına gerek vardır. Zira laik demokratik sivil devletin çözümleri bir dilenci gibi kapısında beklemeyip durmaktadır... Bilakis gerçek başvurunun, sadece Allah Celle ve Celaluhu'ya olması gerektiği gibi ilk başta olduğu üzere safların da sıklaşması gerekmektedir. Buda bu zalim rejimin ayak bastığı hiçbir yer kalmayacak şekilde ayaklanmanın, Suriye'nin dört bir tarafına yayılmasını gerektirdiği gibi kuvvet ehlinin de dinlerine nusret vermesini ve halkını kurtarmasını gerektirmektedir. Belki de bu iki husus, rejime aklını kaybettirebilir. Ayrıca rejimin korkusu, Güvenlik Konseyi'nden değildir; zira şayet böyle olsaydı Konseyin, Suriye olaylarını tartışmak için toplandığı akşamı bu katliamları işlemezdi. Çünkü rejimin, birçok destekçisi vardır ki bunlardan ilki de açıklamalarının görüntüsünün aksine Amerika Birleşik Devletleri'dir.

Ey Sabrederek Ayaklanan Müslümanlar! Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın İzniyle Yakında Suriye'de Nusret Bulacaksınız!

Bugün meydanlarda sebat göstermiş ve çığlıklarınız gökyüzüne ulaşmıştır. Sizleri bekleyen ölüm makinelerine rağmen bunları önemsememeniz, bu rejimin yıkılması karşılığında ölüm yada yaşam kararı aldığınızın açık kanıtıdır. Hizb-ut Tahrir sizleri, dünyanın ve ahiretin izzetini kazanmak amacıyla İslam Dârı'nın merkezi Şam ülkesinde Hilafet Devleti'ni kurma yolunda Hizb-ut Tahrir ile birlikte gece gündüz ölüm yada yaşam kararı almanız için Allah [Subhânehu ve Te'âla]'ya davet etmektedir. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur:

وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لا يَعْلَمُونَ "Oysa izzet Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir. Ancak münafıklar bilmezler." [Münafikun 8] Duruşunuzun, sabrınızın ve cüretinizin karşılığını sadece Allah'tan bekleyiniz, Güvenlik Konseyinden, büyük devletlerden ve sahte muhalefetten hiçbirini O'na ortak koşmayınız. Şehitlerinizin sevabının karşılığını da sadece Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan bekleyiniz ve halis ve muhlis bir şekilde deyiniz ki: "Onlar Allah içindir... Onlar Allah içindir."

 

Ey Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın İzniyle Suriye'de Hak İçin Canlanmış Olan Muhlis Subaylar ve Askerler!

İyi biliniz ki sizler; savunmasız halkımıza yardım etme ve katledilen aileler karşısında Allah Azze ve Celle önünde sorumlusunuz. Dolayısıyla daha özür dileyeceğiniz ve izin talep edeceğiniz günler gelmemiştir. Dolayısıyla da artık Müslümanların meydanlarda ayaklarıyla çiğnediği korku düğümünden kurtulmanızın zamanı gelmiştir. Zira Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya olan imanınızdan kaynaklanan gücünüzle, Esad'a, istihbarat birimlerine ve hayaletlerine kat be kat güç vermektesiniz. Dolayısıyla Allah [Subhânehu ve Te'alâ] için olan muhlis doğru bir hareket, yılanın başını koparacak, meseleyi derhal çözecek ve ardından da fareleri deliklerine kaçıracaktır. Vallahi Allah [Subhânehu ve Te'alâ], dininize nusret verecektir. O halde onun ilk sahipleri sizler olunuz. O halde hakkı gerçekleştirecek, batılı yok edecek, adaleti yayacak, zulmü ortadan kaldıracak olan ve Müslüman ve gayrimüslimin sağlıkta olacağı sarsılmaz Raşidi Hilafet kalesini kurması ve otoriteyi ümmete vermesi için Hizb-ut Tahrir'e yardım ediniz. İşte o zaman müminler, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın nusretiyle sevineceklerdir.

Allah [Subhânehu ve Te'alâ], şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونوا أَنصَارَ اللَّهِ "Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun." [Saf 14]

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

أَلا إِنَّ رَحَى الْإِسْلامِ دَائِرَةٌ، فَدُورُوا مَعَ الْكِتَابِ حَيْثُ دَارَ، أَلا إِنَّ الْكِتَابَ وَالسُّلْطَانَ سَيَفْتَرِقَانِ، فَلا تُفَارِقُوا الْكِتَابَ، أَلا إِنَّهُ سَيَكُونُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ يَقْضُونَ لأَنْفُسِهِمْ مَا لا يَقْضُونَ لَكُمْ، إِنْ عَصَيْتُمُوهُمْ قَتَلُوكُمْ، وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ أَضَلُّوكُمْ» قَالُوا: يَا رَسُولَ اللهِ، كَيْفَ نَصْنَعُ؟ قَالَ: كَمَا صَنَعَ أَصْحَابُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ، نُشِرُوا بِالْمَنَاشِيرَ، وَحُمِلُوا عَلَى الْخَشَبِ، مَوْتٌ فِي طَاعَةِ اللهِ خَيْرٌ مِنْ حَيَاةٍ فِي مَعْصِيَةِ اللهِ "Şüphesiz İslam değirmeni dönmektedir. O halde siz de kitapla birlikte onun döndüğü istikamette dönün. Dikkat edin! (Bir zaman için) kitap (Kur'an) ve otorite (devlet) birbirinden ayrılacaktır, fakat siz kitaptan ayrılmayın. Dikkat edin! Başınıza öyle emirler (yöneticiler) geçecek ki kendi nefisleri için yaptıklarını sizin için yapmayacaklardır. Eğer onlara karşı gelirseniz sizi öldürürler. Yok eğer onlara itaat ederseniz sizi saptırırlar. Dediler ki: Ey Allah'ın Resulü! Nasıl yapalım? Dedi ki: Tıpkı Meryem oğlu İsa'nın taraftarlarının yaptığını yapın. Onlar demir testerelerle kesilip çarmıha gerilmişlerdir. Zira Allah'a itaat ederek ölmek Allah'a isyan ederek yaşamaktan daha hayırlıdır." [et-Tabarâni el-Kebir'de tahric etmiştir]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir


H. 12 Rabi-ul Evve 1433
M.  Pazar, 05 Şubat 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER