Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Müslümanlar! Sömürgeci Kafirler ve Ajanları Öfkelerinden Geberseler Bile İslam'ın Rayesi ve Livasının Alternatifinden Razı Olmayınız!

Özellikle İslam ülkelerindeki zalim tagut yöneticilere karşı halk hareketlenmelerinin ardından muhtelif İslam ülkelerinde birçok "alem [işaret]" bayraklarının yanı sıra... bazıları da "bağımsızlık" bayrağını yükseltmeye veya kendi bayrağını korumaya veya kendine özel bayrağı yükseltmeye başlar hale gelmiştir...

Onlardan bazıları, bu veya şu bayrağı yükseltmekle iyilik yaptıklarını zannederlerken bunun da şeriata muhalif olmadığını zannetmektedirler... Onlardan bir kısmı da insanları saptırmaktalar ve İslam rayesinin yükseltilmesi halinde kafir Batı'nın kışkırtılması ve onların öfkelendirilmesi hususunda insanları korkutmaktadırlar...! Onlardan diğer bir kısmı da laik sivil bir devlete çağırmak babından şeriata muhalif olan bayrağı yükseltmek için kasıtlı olarak büyük bir çaba harcamaktadırlar... Ve diğerleri ve diğerleri.

Bayraklarının şeriata muhalif olmadığı zannıyla iyilik yaptıklarını zannedenlere, muhalif olduğunu öğrendiklerinde onları terk ederek İslam rayesini yükseltsinler diye bir açıklama... hak ehli, sömürgeci kafirlerin kışkırtmalarından ve onların öfkelerinden gebermelerinden korkmasınlar diye bu saptırmadan dolayı ölenler için bir yaralanma... gece gündüz şeriatın rayesine savaş açan laiklere ve onların benzerlerine bir sitem olarak... bizler, bu hususu açılayacağız. Buda; "ölenler beyyinat üzere ölsünler ve yaşayanlar da beyyinat üzere yaşasınlar diyedir":

"Hilafet'in" olduğu İslam Devleti'nin, kendisine has livaları ve rayeleri bulunmaktadır. Bu ise Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine-i Münevvera'da kurmuş olduğu ilk İslam Devleti'nden istinbat edilmiştir. Buda aşağıdaki şekildedir:

1- Lügat bakımından liva ve râyeden her biri "alem" olarak ıtlak olunmaktadır. Zira Kamus el-Muhît'de şöyle geçmektedir: [الراية/العَلَم] "er-Rayet-ul Alem" alem (işaret) râyesi demektir ve cemisi [رايات] "Râyettir, [râyelerdir.] " [اللواء] "el-Liva" bil-med ile el-Alem demektir ve cemisi [ألوية] "Elviyyetündür, [livalardır.] " Sonra şeriat, kullanılması bakımından bunlardan her birine şeri bir mana yüklemiştir:

Beyaz Liva, üzerine siyah olarak [لا إله إلا الله  محمد رسول الله] yazılı olandır. Bu, ordu emiri yada ordu komutanı için hazırlanır. Buda onun yerinin işareti olup gittiği yerlere bununla birlikte gider. Livanın, ordu komutanı için hazırlanmasının delili şudur:

أن النبي دخل مكة يوم الفتح ولواؤه أبيض "Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Fetih günü beyaz livası olduğu halde Mekke'ye girmiştir." [Cabir kanalıyla İbn-u Mace rivayet etmiştir]

Nesâi Enes'den şöyle rivayet etmiştir:

أنه حين أمَّر أسامة بن زيد على الجيش ليغزو الروم عقد لواءه بيده "Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rumlarla savaşması için Usame Bin Zeyd'i orduya emir tayin ettiğinde, onun livasını kendi eliyle hazırlamıştır..."

Siyah Râye, üzerine beyaz olarak [لا إله إلا الله  محمد رسول الله] yazılı olandır. Bu, (Tabur, Tugay ve diğer ordu birlikleri) gibi ordu bölük komutanlarıyla birlikte bulunmaktadır. Delili ise Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Hayber'de ordu komutanı olacak olan hakkında şöyle buyurmasıdır:

لأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ غَدًا رَجُلًا يُفْتَحُ عَلَى يَدَيْهِ، يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ، وَيُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ... فأعطاها علياً رضي الله عنه "İşte bu râyeyi yarın, Allah'ın O'nun eliyle fetih ihsan edeceği öyle bir adama vereceğim ki O Allah ve Resulü'nü sever, Allah ve Resulü de onu sever.. Ve onu, Ali [Radıyallahu Anah]'a vermiştir." [Mettefikun Aleyh]

Zira Ali [Keremullahi Vechehu], o sırada bölük komutanı yada orduda tabur komutanı olarak görülmekteydi. Aynı şekilde el-Hâris İbn-u Hassan el-Bekrî hadisinde şöyle demiştir:

قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ، "فَإِذَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْمِنْبَرِ وَبِلَالٌ قَائِمٌ بَيْنَ يَدَيْهِ مُتَقَلِّدٌ السَّيْفَ بَيْنَ يَدَيْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ "، وَإِذَا رَايَاتٌ سُودٌ، وَسَأَلْتُ مَا هَذِهِ الرَّايَاتُ؟ فَقَالُوا: عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ قَدِمَ مِنْ غَزَاةٍ "Medine'ye gelmiştik. O zaman Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], minberin üzerinde ve Bilal'de kılıçlarını elinde tutmuş bir şekilde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in önünde duruyordu. Ve o sırada birçok râyeler vardı. Ben, bu râyeler nedir diye sordum? Dediler ki:  Amr İbn-u el-Âs savaştan geldi." [Ahmed tahric etmiştir]

[فإذا رايات سود] "Ve o sırada birçok râyeler vardı" cümlesinin manası, yani ordu tugayları ve birliklerinin komutanlarıyla birlikte birçok rayeler vardı demektir. O zaman ordunun bir komutanı bulunmaktaydı ki oda; Amr İbn-u el-Âs'dı ve livada onunla birlikteydi. Böylece liva, ordu komutanının alemi olmaktadır başka bir şey değil. Dolayısıyla râyeler, askerlerle birlikte olan alemler olmaktadır.

2- Liva, ordu komutanı için hazırlanır ve o, onun karargahının alemedir. Yani ordu komutanının karargahına eşlik etmektedir. Savaşa gelince; ister ordu komutanı isterse diğerlerinin komutanı olsun savaş komutanını, ordu komutanı tayin eder. Dolayısıyla o, râyeyi savaş meydanında taşıyacak olana verir. Bundan dolayı "savaş imamı" olarak adlandırılmaktadır. Çünkü o, meydanlarda savaş komutanı ile birlikte taşınmaktadır... Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], askerler bir haber getirmeden önce insanlara, Zeyd'in, Cafer'in ve İbn-u Revaha'nın ölümleri hakkında şöyle buyurmuştur:

أخذ الراية زيد فأصيب، ثم أخذ جعفر فأصيب، ثم أخذ ابن رواحة فأصيب "Râyeyi, Zeyd almış, o ölünce ardından onu, Cafer almış ve o da ölünce sonra onu, İbn-u Revaha almıştır."

Aynı şekilde düşmanla yapılan savaş halinde, şayet savaş meydanındaki ordu komutanı bizzat Halife olursa, sadece râyenin değil livanın da savaşta yükseltilmesi caiz olur. Nitekim İbn-u Hişam'ın siretinde varit olduğu üzere büyük Bedir savaşında, hem livanın hemde râyenin her ikisi de bulunmaktaydı... Barış durumuna yada savaşın sona ermesinden sonrasına gelince; râyeler ordu içerisinde dağıtılarak bunları, ordu bölükleri, ordu taburları, ordu seriyyeleri ve ordu birlikleri yükseltirler... el-Hâris İbn-u Hassan el-Bekrî'nin hadisinde, Amr İbn-u el-Âs'ın ordusu hakkında geçtiği gibi...

3- Liva, mızrak ucuna bağlanır, onun üzerine bükülür, orduların sayılarına göre ordu komutanlarına verilir ve birinci, ikinci ve üçüncü ordu komutanları için... yada Şam, Irak ve Filistin ordu komutanları için... yada Humus, Halep ve Beyrut ordu komutanları için... ve hakeza orduların isimlendirilmelerine göre hazırlanır. Zira asıl olan mızrağın ucuna bükülmesi ve sadece ihtiyaç halinde yayılmasıdır. Mesela Hilafet'in merkez üssü, merkezin ehemmiyetinden dolayı yayabilir. Çünkü Halife, İslam ordusunun komutanıdır. Aynı şekilde liva, ümmet, ordularının livalarının azametini görsün diye barış halinde ordu komutanlarının karargahları üzerinde de yayılır. Ancak düşmanın, askerlerin komutanlarının karargahını bilmesinden korkulması gibi güvenlik açısından bir çelişki olduğunda buna ihtiyaç vardır. Dolayısıyla liva, aslına döndürülür ve dağıtılmaksızın bükülmüş olarak kalmaya devam eder.

Râyeye gelince; o, şu andaki bayraklar gibi rüzgarın dalgalandırmasına bırakılır; bundan dolayı devlet dairelerinin, devlet kurumlarının ve devletin güvenlik dairelerinin üzerine konulur ve bu dairelerin üzerinde sadece râye yükseltilir. Ancak Hilafet'in merkezi bundan istisnadır. Zira Halife'nin ordu komutanı olması itibarıyla liva Hilafet'in merkezi üzerinde de yükselir ve "idare olarak" liva ve râye birlikte yükseltilir. Çünkü Hilafet'in merkezi, devlet kurumlarının başıdır. Ayrıca özellikle bayramlar, zafer ve benzeri münasebetlerle olmak üzere özel kurumlar ve normal insanlar da râye taşıyabilirler ve onu kurumlarının ve evlerinin üzerinde yükseltebilirler.

Ey Müslümanlar!

Hareketlenmeleriniz hususunda yapmanız gereken, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın bu râyeyi yükseltmeniz ve bu râye Hilafet'i sembolize etmektedir ve buda kafir Batı'yı kışkırtır şeklinde sapkınların aranızda yaydıkları sözlerle ilgili iddialardan etkilenmemenizdir! O halde onları kışkırtınız ve bel kemiklerini kırınız. Zira onların, İslam'a ve Müslümanlara karşı olan savaşları, tüm sadık ve muhlis Müslümanları kışkırtma derecesine ulaştırmıştır... Dolayısıyla asıl olan sömürgeci kafirleri öfkelerinden gebertmemiz ve onların bizi kışkırtılmalarını kabul etmememizdir.. Bu bir yana onların bize karşı olan düşmanlıkları ise cabası. Sonra onları kışkırtmaktan korkacağız öyle mi? Bilakis hak olan, onlara karşı iki kat cevap vermemiz ve yüksek bir sesle şöyle haykırmamızdır: قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ "De ki: Kininizden geberiverin!" [Âl-i ‘İmrân 119]

Bizler, sömürgeci kafirin Hilafet kelimesini duymaya katlanamadığının farkındayız. Peki onlara Allah'ın izniyle hiç hesap etmedikleri yönden gelmesi çokta uzak olmayan o günde Hilafet kapısını çalıp karşısında durduğunda nasıl olacak acaba?

وَظَنُّوا أَنَّهُم مَّانِعَتُهُمْ حُصُونُهُم مِّنَ اللَّهِ فَأَتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ حَيْثُ لَمْ يَحْتَسِبُوا وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ يُخْرِبُونَ بُيُوتَهُم بِأَيْدِيهِمْ وَأَيْدِي الْمُؤْمِنِينَ فَاعْتَبِرُوا يَا أُولِي الأَبْصَارِ "Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah (O'nun azabı), onlara hesap etmedikleri yerden geliverdi. Onların kalplerine öyle bir korku saldı ki; evlerini hem kendi elleriyle hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın." [Haşr 2]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir


H. 24 Cumâde’s Sânî 1433
M.  Salı, 15 May 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER