بسم الله الرحمن الرحيم
Ey İnsanlar, Gerçekten Yöneticileriniz Çok Arsız! Amerika Annapolis'e Saflar Halinde Çağırıyor, Ne Riyad Ne de Şam Bundan Geri Kalıyor, Amerika Dımeşk Zirvesi'nde İki Saf Olmalarını İstiyor, Riyad ve Şam Didişmeye Başlıyor
Yirmi Arap devletinin 29-30 Mart 2008 Cumartesi ve Pazar günleri, Suriye'nin başkenti Dımeşk'te [Şam] bir araya geldiği zirve bugün sona erdi... Konferansçılar Şam'a vardıklarında birbirleriyle tokalaştılar, kendilerine kırmızı halılar serildi, pozlar verdiler, yediler, içtiler, konuştular, yazdılar, kararlar yayınladılar... sonra ne bir yarar, ne de bir fayda olmaksızın dönmeye başlayıp ganimetsiz, aksine kendileri ve zirveleri için harcadıkları Ümmet'in servetlerini heder ederek dönmekle yetindiler! Sonra tıpkı eğriye doğru, köre görüyor dercesine, bir de bu konferanslarına dayanışma etiketi yapıştırdılar. Aldıkları kararları inceleyenler, bunlarda ne bir yenilik, hatta ne de yenimsi bir şeyler görür. Zîra onlar, girişimlerini geveleyip durmuşlar, aynı terminolojileri tekrarlamışlar, söylemlerini "yaldızlamışlar", ülkeleri ve halkları helâk ettikleri halde insanları, kararlı sâbiteleri üzerinde oldukları vehmine sürüklemişlerdir... Kaldı ki aşağılayıcı Arap Girişimi'ne yapışmaya, Yahudi ile müzâkereler yoluyla çözüme çağırmaya, hatta Yahudileri müzâkerelere zorlamaya (!) devam etmektedirler. Oysa onlar, herkesten önce farkındadırlar ki kabul salonlarında dolaşan müzâkere heyetleri işgâl altındaki topraklarımızı asla geri getiremez, bilakis onları getirecek olan, orduları savaş meydanlarına doğru harekete geçirmektir.
Ey Müslümanlar! Muhakkak ki boyunduruğu, zilleti ve aşağılanmayı sürdürenler, işte bu yöneticilerdir, ister bu zirveye katılanlar olsun, ister katılmayanlar! Öyle ki onlar, kendilerini çekip çeviren efendilere sahip olmasalardı dahi, girişleri çıkışlardan ayıramaz bir halde mutlaka kendi çevrelerinde dönüp dururlardı. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bunun için artık geri dönmezler. Şâyet Amerika'nın onlara sunacağı bir proje olsaydı, imzalamaları için onları mutlaka çağırır, onlar da hemen koşarak giderlerdi. İşte, Arap yöneticilerin kutlamaları altında, 1948 Filistini'ni Yahudi'ye satış girişimine imza atmak üzere Beyrut Zirvesi'nde onları bir araya getirdiğinde böyle yapmış, onlar da hemen Beyrut'a koşmuşlar, bir araya gelip imzaları atmışlar, böylece 1948 Filistini, onlar nezdinde unutulmuş bir yitik oluvermiş, buna karşın kırık ümitler 1967 Filistini'ne bağlanır olmuştu. İşte, onları Annapolis'te bir araya getirdiğinde de böyle yapmış, onlar da yine hemen oraya koşmuşlar, ne sözde ılımlı denilenlerden, ne de sözde katı ve muhalif denilenlerden hiçbiri geri kalmamış, bilakis hepsi de Annapolis'e doğru yol almışlardı. Fakat bugün Amerika kendi seçimleri ile meşguldür, dolayısıyla onlara, imzalamalarını isteyeceği acil bir proje yükleyecek durumda değildir ki onları çağırsın, onlar da hemen koşuversinler! İşte bunun için Amerika, vakit öldürmek üzere onların iki safa ayrışmalarını ve birbirlerine düşman kesilmelerini arzuladı ki Amerika boşa çıkıp projelerini sunmaya başlama vaktine erişsin, onlar da toplantı üstüne toplantı yapsınlar!
Ey Müslümanlar! Hâlâ, bu yöneticilerden yüz çevirmenizin ve onlara karşı koyup değiştirerek kendisiyle korunulan ve ardında savaşılan Râşid bir Halîfe ortaya çıkarmakla Allah'a yönelmenizin, böylece hem yeryüzü ehlinin, hem de gökyüzü ehlinin size gıpta etmelerinin vakti gelmedi mi? Muhakkak ki başınızdaki yöneticiler, nifak üzerinde ısrarcı ve gerçekleri saptırmada uzman olmuşlardır. Böylelikle görürsünüz ki onlar, Yahudiler ile aşağılayıcı müzâkereleri "mücâdele" olarak, işgâl altındaki cepheleri uysallaştırmayı "direniş" olarak, hıyânet anlaşmaları ile ülkeleri satışlarını da "güvenli ve iyi yönetişim" olarak yansıtırlar. O sâbiteleri ile ne sarsıntılar yaşattıkları halde, yine de hâlâ o sâbiteleri korumanın gürültüsünü koparırlar! Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] onlar hakkında ne de doğru buyurmuştur: سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَاتُ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ قِيلَ وَمَا الرُّوَيْبِضَةُ قَالَ الرَّجُلُ التَّافِهُ فِي أَمْرِ الْعَامَّةِ "İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki o zaman yalancılar doğrulanacak, doğru sözlüler de yalanlanacaklardır. O zaman hâinlere güvenilecek, güvenilir olanlar da ihânetle suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida konuşacaktır." Denildi ki: "Ruveybida da nedir?" Buyurdu ki: "Kamunun işleri hakkında (söz sahibi olan) müptezel adamdır!" [İbnu Mâce rivâyet etti] Artık bütün bunlardan sonra, Ey Müslümanlar, bu yöneticilerden yüz çevirip onlara karşı çıkmamanız, hatta onlara sükut edip boyun bükmeniz halinde Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu kavline müstahak olmaktan korkmaz mısınız?
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ 54 فَلَمَّا آسَفُونَا اِنْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ "O kavmini aldattı da onlar da ona itaat ettiler. Muhakkak ki onlar fâsık bir kavim idiler. (54) Nihayet bizi öfkelendirince, onlardan intikâm aldık, böylece hepsini boğduk." [ez-Zuhruf 53-54] Hâlâ korkmaz mısınız, Ey Müslümanlar!
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
H. 23 Rabi-ul Evve 1429
M. Pazar, 30 Mart 2008