بسم الله الرحمن الرحيم
Cumhurbaşkanı Seçiminden Parlamento Görüşmelerine ve Başbakanın Atanmasına Kadar Uzanan Amerikan Müdahalesi!
Lübnan’da iki yıldır süren cumhurbaşkanlığı krizi, yalnızca dört gün gibi kısa bir sürede bir çırpıda son buldu. 09 Ocak 2025 Perşembe ile 13 Ocak 2025 Pazartesi tarihleri arasında cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleştirildi. Bu seçimlerde Sayın Joseph Aoun cumhurbaşkanı olarak seçildi. Hemen ardından yürütülen milletvekili istişareleri sonucunda, Sayın Nawaf Salam başbakanlık görevine getirildi. Bu kısa sürede yaşananlar, ülkenin egemenlik ve siyasi bağımsızlığının doğrudan Amerikan yönetiminin etkisi altında olduğunu gözler önüne serdi. En sağından en soluna kadar Lübnan’daki siyasetçiler ve iktidar partileri, bağımsızlık, egemenlik ve hukuk devletinden dem vursalar da Amerika’nın güdümü ve etkisi altında oldukları açık.
Lisa Johnson, Amerikan Büyükelçiliği Maslahatgüzarı olarak, anayasal düzeni açıkça ihlal etti. Cumhurbaşkanlığı seçim sabahında, meclis salonlarında dolaşarak, henüz adaylığını bile açıklamamış olan Joseph Aoun’un cumhurbaşkanlığına seçilmesini gerektiğini söyledi. Bu durum, ABD’nin Lübnan’ın egemenliğine açıkça müdahale ettiğinin bir göstergesidir. Genelkurmay başkanının cumhurbaşkanı olması ile ilgili yaşanan yasal anlaşmazlıklara rağmen işin sonunda adaylığı kabul edildi ve seçimlerin ikinci turunda 128 milletvekilinin tamamının katıldığı oturumda tam 99 oy alarak ezici bir zaferle cumhurbaşkanı seçildi! İlk turda oy vermeyenler, ikinci turda ona oy verdiler! Bu durum, Amerikan iradesi ve nüfuzunun, ülkedeki siyaset, siyasetçiler ve hatta en üst düzey siyasi makamlar üzerinde bile ne kadar etkili olduğunu gözler önüne sermektedir!
Yargıç Nawaf Salam’ın, 85 milletvekilinin desteğini alarak hükümeti kurmakla görevlendirilmesi, Amerikan iradesinin Lübnan siyaseti üzerindeki şok edici derecede güçlü etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu etki o kadar güçlüydü ki başlangıçta Cumhurbaşkanı Necib Mikati’ye oy vermek isteyen milletvekilleri ya ani bir şekilde fikir değiştirerek Salam’a oy verdiler ya da Mikati’yi aday göstermekten tamamen vazgeçtiler. Sonuç olarak Mikati, yalnızca dokuz oy alarak sahneden adeta silinmiş oldu! Bu olay, Amerikan iradesinin bu ülkedeki siyasi karar mekanizmalarını ve siyasetçileri nasıl tamamen kontrol ettiğini gösteren bir başka kanıttır!
Ey Lübnan halkı! Amerika, sadece Lübnan’ı değil, tüm bölgeyi yıllarca zorlu bir oyunun içine sürükledi. Bölge halklarının çözümlerine izin vermedi, bunun yerine Filistin’den Lübnan’a ve Suriye’ye kadar tüm bölge ülkeleri için formüle ettiği Yeni Ortadoğu Projesi’ni sahneye koydu... Amerika, bu uğurda uydusu ya da Türkiye gibi yörüngesinde dönen ülkeleri sahaya sürmektedir. Türkiye, Suriye’deki gelişmeleri desteklemiş ve orada Amerika’nın çıkarlarına ve etkisine müthiş hizmetlerde bulunmuştur. Araplar, ancak Amerikan kararının ardından Suriye’ye mali yardım sağlamak adeta birbirleriyle yarışa girmektedirler! Trump, 20 Ocak’ta göreve başlamadan önce Gazze meselesini çözmek için tüm ağırlığını koydu. Yoksa Orta Doğu’yu cehenneme çevireceği tehdidinde bulundu. Yaşananlar, Yahudi varlığıyla açık ve kapsamlı bir normalleşme planının adımlarıdır. Lübnan’da 2022’de deniz sınırlarının çizilmesiyle başlayan bu süreç, şimdi kara sınırlarının belirlenmesiyle devam ediyor. Şimdi Gazze anlaşmasının ardından Suudi Arabistan da Yahudilere vaat edildiği gibi normalleşme trenine katılacaktır! Sonrasında Amerika, Şam bölgesinde her şeyin kendi kontrolüne girdiğini sanacak, ancak bu bir yanılsamadır.
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak biz, yaşananlar karşısında kayıtsız kalmanın ya da liderlerin ekonomik bahanelerle sergilediği bu utanç verici teslimiyeti kabul etmenin büyük bir felaket olacağı konusunda uyarıyoruz. Amerikan’ın bölgedeki sömürgeci projesine karşı durmak şeri bir görevdir. Bu projenin ne kadar vahşi olduğunu ve ne gibi barbarca sonuçlar doğuracağını Gazze’de gördük! Suriye’de sergilenen iş birliğinin boyutlarına da tanık olduk. Bu duruma sessiz kalmak, Amerika’nın Lübnan ve bölge üzerindeki hâkimiyetini kabul etmek anlamına gelir! Halbuki Allah Subhânehu ve Teâlâ, kâfirlerin müminler üzerinde bir yol bulmasını haram kılmıştır.
وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً“Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir.” [Nisa 141]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 15 Raceb 1446
M. Çarşamba, 15 Ocak 2025