بسم الله الرحمن الرحيم
Fasit Rejimler ile Fasit Yöneticilerin Tek Alternatifi Hilafet'tir
Müslümanlar, Pakistan'ın sivil ve askerî liderliklerindeki hainlere eşi benzeri görülmemiş bir şekilde öfkelenmektedirler. Ekonomik sefalet açısından olana gelince; bizler, yakıt, enerji, gıda ile işlerin sağlanması ve sağlık ve eğitimin gözetimi için şiddetli acılar çekmekteyiz. Dış politika açısından olana gelince; bunun adresi zillettir. Zira Amerika, Abbottabad, Salale ve benzeri hususlarda Silahlı Kuvvetlerimize bir şamar indirdiği bir sırada Amerikan savaşı nedeniyle bizler de canlarımız ve mallarımızdan büyük kayıplar verdik. Nitekim maddî kaynaklarımızın bolluğuna, Silahlı Kuvvetlerimizin güçlü olmasına ve halkımız da Allahu [Subhânehu ve Te'âla] ile Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sevdiği canlı ve aktif asil bir halk olmasına rağmen General Keyâni, Devlet Başkanı Zerdâri ve bu ikisinin tabiileri ülkemizi felç etmek için çalışmaktadırlar. Nitekim Subhânehu ve Te'âla, şöyle buyurmaktadır:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَةَ اللَّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ "Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?" [İbrahim 28 ]
Görünen o ki yakında bir patlama olacaktır. Zira yaklaşan seçimler, sadece bazı yeni yüzlerin yanı sıra bazı eski yüzlerin gelmesi için olacaktır. Ancak insanların sefalet ve aşağılanma içerisinde yaşamalarının gerçek nedeni, halen tatbik edilen demokratik kapitalist sistem olup bu sistem kalmaya devam ettiği sürece de bu sefalet devam edecektir. Ayrıca diktatörlüğün durumunda olduğu gibi bizzat demokrasi de fesat, sefalet ve aşağılanma üretmektedir. Zira demokraside egemenlik halka ait olduğu gibi neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu belirleyen de halk olup onda egemenlik Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya ait değildir. Buda sadece demokratik sistemde seçilmeyi bilen bireylerin kişisel çıkarlarına hizmet etmek içindir. Zira demokratik sistem onlara, kendi çıkarlarına hizmet eden kanunlar çıkarma imkanı vermekte olup her bir fasit, seçimler yoluyla bir temsilci olabilmek için milyonlarca rupi "yatırım" yapmaktadır. Nitekim bu "yatırım", büyük bir maddî menfaat olarak kendisine geri dönecektir. Zira bu seçimler, halkın maslahatlarının gözetilmesi için değildir. Ancak seçimler, gerek fasit unsurların işlerinin gerekse kendilerini yönetim için seçen sömürgecilerin işlerinin gözetilmesi için pratik bir yoldur.
Sömürgecilerin, çıkarlarını garantilemesi ve ülkemizi baltalaması için arka kapıdan ülkemize girmesine izin veren bizzat bu demokrasidir. Çünkü yasama egemenliği, seçilen meclislerin ellerinde gizli olup sömürgeciler de ülkeyi ve kaynaklarını sömürmek için sisteme egemen olmaktadırlar. Dolayısıyla diktatörlükte sömürgecilerin, kendi çıkarlarına hizmet eden kanunları ve politikaları belirlemek için diktatörleri ve maiyetlerini koruması gerekmektedir. Demokraside ise gerek ajan yöneticiler gerekse politikacılar da aynı şeyi garantilemektedirler. Bunun içindir ki demokrasi yoluyla, ister ekonomide olsun ister dış siyasette olsun isterse de diğer herhangi bir meselede olsun sömürgeciliğin politikalarını uygulamak amacıyla kanunlar çıkarılmaktadır. Nitekim Pakistan anayasasının on yedinci maddesinde yapılan değişiklik, Amerikan savaşının garantilenmesine dair bir örnek olup Ulusal Uzlaşma Yasası ise Amerikan ajanlarının, daha fazla suç işlemeleri için yönetime gelmeden önce işlemiş oldukları suçlarını "temizlemek" içindir. Ayrıca anayasanın yirminci maddesinde yapılan değişiklik de siyasi partilerin tüm üyelerini, Amerikan ajanlarının politikalarıyla birlikte yürümeleri için bir araya toplamaktır. Bu, uzun bir listesi olan örneklerden sadece üç tanesidir. Zira bu, Keyâni, Zerdâri ve geçmişteki kanunlar sayesinde İslam'a ve Müslümanlara hıyanet etmeye devam eden bunların zümrelerinin yoludur. Gelecek açısından olana gelince; demokraside sadece yüzler değişecek olup fesat olduğu gibi kalmaya devam edecektir.
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:
لا يُلدغ المؤمن من جحر واحد مرتين "Mümin bir delikten iki defa sokulmaz."
Dolayısıyla bu demokratik sistemin gölgesinde yapılan birçok seçimler, sefalet ve zilletin kapılarını asla kapatamayacaktır. Zira yöneticiler ve seçilen parlamenterler, alenen Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın hükümlerine çiğneyen yüzlerce kanunların ve politikaların çıkarılmasına izin vermektedirler. Bunun içindir ki bizlere düşen, bu fasit demokratik sistemden uzaklaşmak için ona sırtımızı dönmektir. Zira fasit yöneticileri ve sanki bir fabrika gibi fasit kanunları doğuran işte bu sistemdir. Aynı şekilde diktatörlükten de uzaklaşmak için de tamamen ona sırtımızı dönmeliyiz. Nitekim demokraside hainler, hem kendi arzu ve isteklerini karşılamak hem de sömürgeci efendilerinin çıkarlarını karşılamak için başkalarına kölelik yapmaktalar ve Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın kitabı ile Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetini ise göz ardı etmektedirler. Nitekim [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:
وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sakın onların hevalarına tabi olma ve Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın!" [el-Mâide 49]
Bizler, nefsimizi demokrasiden kurtarıp Hilafet'in olduğu yönetim sistemini tatbik etmek yoluyla İslam'ı tatbik etmedikçe asla rahat ve güven bulamayacağız. Zira sömürgeciler ile onların ajanlarının yüzüne kapıları kapatacak olan sadece Hilafet olduğu gibi o, anayasa ve kanunların Kur'an, sünnet ve sadece bu ikisinin irşat ettiklerinden çıkarılmasını farz kılmaktadır. Bundan dolayı ümmet meclisine seçilen erkek ve kadınlar, kendi maslahatları için kanunlar çıkaramayacaklar, bilakis onların işleri İslam esası üzere meşveret ve yöneticileri muhasebe etmek olacağı gibi sistemin gölgesindeki egemenlik de sadece Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya ait olacaktır. Dolayısıyla Halife'nin, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın emirleri ve nehiylerinden istinbat edilen kanunlar dışındaki herhangi bir kanunu tatbik etme hakkı yoktur.
Hakeza bizim üzerimizdeki sefaleti, fesadı ve aşağılanmayı kaldıracak olan da sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet'te yöneticiler, kanunlar çıkaramayacaklar, bilakis tüm tebaa gibi Allah'ın kanunlarına boyun bükeceklerdir. Dolayısıyla Hilafet'in gölgesinde, yönetime atandığında valilerin kişisel servetleri taktir edilecek olup görevleri sona erdiğinde -şayet meydana gelirse- yönetimleri döneminde kazanmış oldukları şeyler bundan fazla olursa alınacaktır. Bu yüzden bizim üzerimizden elektrik gücü, doğalgaz, dizel, gazyağı ve benzin eksikliğinin acılarını kaldıracak olan sadece İslam'dır. Çünkü Hilafet Sistemi'nde, yakıt ve enerjileri kapsayan kamu mülkiyetlerinin özelleştirilmeleri caiz olmadığı gibi bilakis insanlar, bu mülkiyetlerin gerçek sahipleri olup devletin rolü ise sadece insanların bunlardan faydalanmalarına imkan sağlamaktır. Bunun içindir ki Hilafet, bu kamu mülkiyetlerini özel çıkarları için sömürmeyecek, bilakis tüm toplumun bundan faydalanmasını garantileyecektir. Ayrıca mevcut sistemin gölgesinde insanları felce uğratan vergilerin meşakkatine karşı bizim imdadımıza yetişecek olmasının yanı sıra bizleri dış borçların yükünden kurtarmaya başlayacak olan da Hilafet'tir. Aynı zamanda Hilafet, ülkede devasa kaynakları yatırım yapmak için insanların karşısına çıkacaktır. Zira İslam'da, devletin kaynaklarını taktir edecek olan Allahu [Subhânehu ve Te'âla] olup yoksulların üzerine vergiler dayatmayacaktır. Dolayısıyla doğalgaz, petrol, bakır ve altın gibi kamu mülkiyeti gelirleri, öşür ve harac gibi tarım gelirleri ve ticaret kaynaklar üzerindeki zekatlar yoluyla sanayi gelirleri de dahil gelirleri tahsil etmede yegane sistemi olan İslam'dır. Dış siyaset açısından olana gelince; yabancıların Müslümanlar üzerindeki hegemonyasının kökünü kazıyacak olan Hilafet'tir. Çünkü o, fiili savaş durumundaki kafir ülkelerle olan ilişkileri kesecek olmasının yanı sıra onlara bağlı büyükelçilikleriyle askerî üslerini ve özel askerî kuruluşların konutlarını da kapatacaktır. Ayrıca silah ve mallar hususunda kafirlere güvenmek yerine onların askeri ve siyasi yetkilileriyle ilişkileri kesecektir. Çünkü Hilafet, tüm İslam ülkelerini tek bir devlet altında birleştirmek için çalışacak olmasının yanı sıra İslam davetini taşımayı kolaylaştırmak için muharip olmayan ülkelerle ilişki kuracağı gibi muharip ülkeleri izole etmek için de çalışacaktır. Bu, Hizb-ut Tahrir'in Allah'ın izniyle Hilafet'in kurulduğu ilk andan itibaren tatbik edilmesi için saydığı sadece birkaç örnekten ibarettir.
Tüm çabalarımızı, İslam'da yönetim sistemini tatbik etmek ve Hilafet Devleti'nin olduğu devletimizi kurmak için harcamamız gerektiği gibi hepinizin, dünyanın dört bir tarafında Hilafet'i kurma yönünde ciddî olarak çalışan Hizb-ut Tahrir'li kardeşlerinizin ve bacılarınızın yanında yer almanız gerekmektedir. Yine bizlerin, işlerimizin efendisi olabilmemiz için sefalete ve aşağılanmaya karşı susmak yerine sessizliğimizi kırmamız gerekmektedir. O halde evlerde, okullarda, kolejlerde, mescitlerde, ofislerde, sokaklarda, pazarlarda ve genel mekanlarda Hilafet talebi çağrısının yükselmesini sağlayınız.
Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri İçerisindeki Subaylar!
Keyâni ve diğer hainlerin olduğu Amerikan ajanları, akıllarını yitirmişlerdir. Zira onlar, İslam'ın ve Hilafet Devleti'nin olduğu devletinin kalkınmasını ertelemek için hiçbir çabadan kaçınmamaktadırlar... Dolayısıyla bu, ister bu fasit demokratik sistemin gölgesindeki yeni seçimler yoluyla olsun isterse de sizin aranızda Hilafet için çalışanlara zulmetmek yoluyla olsun fark etmez. Çok iyi biliniz ki; ister Hilafet'in ilk olarak Pakistan'da kurulması şeklinde olsun isterse Suriye veya Mısır veya başka herhangi bir yerde, yani her nerede kurulursa kurulsun Hilafet'e katılmanız şeklinde olsun Amerikalılar sizlerden korkmaktadırlar. O halde kendinizi, bugünün ensarları olmakla onurlandırınız. Aynen Medine-i Münevvera'da ilk İslam Devleti'nin kurulması için nusret veren kimseler gibi. Öyleyse Hilafet'in kurulması sayesinde ümmetin kurtuluştan dolayı ferahlaması için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz. Zira Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 15 Safer 1434
M. Cuma, 28 Aralık 2012