بسم الله الرحمن الرحيم
Lider Bir Devletin Sanayileşme Politikası
Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, dünyanın lider bir devleti olacak olan Hilafet Devleti'nin sanayi ihtiyaçlarının belirlenmesi konusuyla ilgili siyasî ve medyasal bir vizyon yayınladı.
Birincisi: Giriş: Pakistan, kendisine demokrasiyi ve diktatörlüğü dayatan sömürgeci politikalar benimsemesi nedeniyle sanayi gücünü kullanamamaktadır.
a-Pakistan, devasa maddî kaynaklara ve -"önümüzdeki on bir yılda" Pakistan'ı, potansiyeli ile ilgili olarak dünya ekonomilerine dahil edecek derecede- yaşamla dolu zeki gençlere sahip olmasına rağmen Pakistan'ın sanayisi, içler acısı durumdaki kuruluşundan bu yana altmışlı ve yetmişli yıllarda sanayi büyümesi olarak adlandırılmıştır ki bu, ortada ağır sanayi için her hangi bir alt yapı kuruluşu olmaksızın sadece temel ve basit sanayilerdir. Nitekim sanayi büyüme oranı seksenlerde, %8.2 iken doksanlarda %4.8'e düşmüş ve doksanların ikinci yarısında ise sadece %3.2'lik bir büyüme olmuştur. Ayrıca 1996/1997 yıllarında sanayi sektöründeki büyüme %0.1 eksilmiş ve 1999/2000 yılında %1.5 olmuştur. Bunun yanı sıra doksanlarda özel yatırım %10'dan %8'e düşmüştür. Dolayısıyla yabancı sanayi mülkiyeti olmasına rağmen sanayi üretimi sektöründen olan özel sektördeki gayri safi sabit sermaye büyük bir şekilde düşmüş ve düşüş, doksanlar boyunca %60 oranına ulaşıncaya kadar da devam etmiştir. Nitekim birbiri ardına gelen yöneticiler, çıkarma tesisleri ve enerji üretimi gibi sanayi yatırımlarını yabancı şirketler için kolaylaştırdıkları gibi devasa karları da dışarıya çıkarmak için çalışmışlardır. Bu sırada yöneticiler, orta büyüklükte fabrikalar inşa etmek için (engelsizlik sertifikalarının) elde edilmesinin şart koşulması yoluyla özel yerel şirketlerin büyümesini de engellemişlerdir. Ayrıca gümrük vergisi oranları da büyük ölçüde düşmüştür. Zira 1986 yılında %225'den %20'den daha aşağıya düşmüştür. Bu da Batılı şirketlerin, pazarlarımızı kendi mallarıyla doldurmalarını kolaylaştırmıştır. Bundan dolayı bugün, binlerce sanayi birimlerinin sanayi üretimlerinin en düşük seviyeye gerilemesi hiç şaşırtıcı olmamıştır. Bu ise hem çokuluslu yabancı şirketlerin menfaati içindir hem de ekonomimiz üzerindeki denetimlerini güçlendirmek içindir.
b-Pakistan demokrasisi, gerçekleştirebilinir şeylerin gerçekleşmesine asla imkan tanımayacaktır. Çünkü Pakistan'daki demokrasinin hedefi, Pakistan'ın kaynaklarını çıkarmaya muktedir olmayan ve motor ve uçak motorları üretimi gibi ağır sanayilerden uzak ilkel sanayiye sahip olan bir devlet olarak kalmasını istemesinin yanı sıra Pakistan'ın Batı ürünleri için büyük bir pazara dönüşmesini ve Pakistan'ın en basit tarım aletlerini bile ithal eder bir şekilde bırakılmasını ve Batı pazarlarına vantilatör, cerrahi aygıtları, el sanatları ve spor malzemeleri gibi hafif sanayi ürünlerinin ihraç edilmesine izin verilmesini isteyen Batılı sömürgeciler ile sömürgeci güçlerin politikalarını uygulamaktır. Diğer taraftan işsizliğin geniş ölçüde yaygınlaşması, pahalı ürünlerin propagandasının yapılması, silah teknolojilerinde Batı'ya bağlı kalınması ve beyinlerin Batı'ya göç etmesi, bu sömürgeci politikaların belirtilerinin sadece görünen küçük bir kısmıdır. Dahası bu sömürgeci politikaların uygulanması, Doğu Hindistan Şirketi'nin kurulmasından bu yana gerçekleştiği gibi bugün de demokrasi yoluyla ve Dünya Bankası ve İMF denetiminde uygulanmaktadır.
İkincisi: Siyasî düşünceler: Ümmetin sanayilerinin başlaması için kilit ve zincirlerin kaldırılması.
a-Güçlü bir sanayinin inşa edilmesi, askeri sanayiye odaklanılmasını gerektirmektedir. Mesela Amerika ve Çin, sanayi dünyasını güçlendirmeye hazırlanmaktadır. Çünkü bu ikisi, Amerika'nın gelişmiş hayalet uçaklarını, gelişmiş bilgisayarları ve uzay teknolojilerini sanayileştirmek gibi askerî sanayilere odaklanmaktadırlar. Ayrıca Almanya ve Japonya'dan her biri, askeri yönden İkinci Dünya Savaşı döneminde de istifade etmişlerdir. Zira bu ikisi, mevcut sanayinin gelişiminde otomobil, zırh ve jet motorları sanayisindeki rekabette de sanayisel miraslarından istifade etmektedirler. Ayrıca askerî/uzay teknolojileri, telefon kullanılması ve ev araçlarının düzenlenmesi için internet sistemlerinin kullanılması gibi elektrikli ev araçları da dahil tüketim ve yan ürünlerdeki birçok yeniliklerin kaynağıdır. Dolayısıyla Pakistan, nükleer silahlar üretmesine rağmen sömürgecilik nedeniyle ağır sanayilerden mahrum bırakılmış olup silahlı kuvvetleri de muharip sömürgeci ülkelerin askerî teknolojilerine bağlı olduğu gibi Telekomünikasyon, motorlar ve ağır makineler gibi ekonomisindeki birçok yaşamsal alanlarda da yabancı üretim ve teknolojilerine bağlıdır.
b-Zorunlu özelleştirme ve sanayinin kamulaştırılması politikaları, büyük acılara yol açmış ve sosyalist ve komünist ülkeler, servetin insanların küçük bir kısmının elinde birikmesi sorununa bir çözüm bulma girişimi olarak sanayiyi tam olarak kamulaştırmıştır. Ancak beşerî rejimlerin bu çözümü başarısız olmuştur. Çünkü bu, servet edinimine, üretime ve yeniliğe teşvik eden doğal arzuyu engellemektedir. Diğer taraftan kapitalizm, küresel özel mülkiyete çağırmakta ve insanların muhtaç oldukları ve acil ihtiyaçlarını gidermek için mahrum olmamaları gereken kaynakları mülk edinmeye önem vermemektedir. Ayrıca devasa servetin, devletin dış politika hedeflerini dikte etmek için baskı gurupları mesabesinde olan kapitalistlerden küçük bir gurubun elinde yoğunlaşması sömürgeci ülkeleri, İslam ülkeleri gibi zengin kaynaklara sahip olan ümmetlere savaş açmaya sevketmektedir.
c-Araştırma ve gelişme, ağır sanayiler ile bağlantılı olup bunlara dayanmaktadır. Ancak bu ikisi, lider bir devletin vizyonu kapsamından benimsenmelidir. Çünkü dünyada lider bir devlet olmak için çalışan dünyanın süper gücü (Amerika), kendisine büyük ağır sanayilerin kurulmasını dayatmaktadır. Hatta o, Alman roket mühendisleri gibi yabancı bilim adamlarını kullanmaya çalıştığı gibi teknolojik araştırmalar yapacak üniversiteler kurmaya çalışmaktadır. Nitekim Hilafet'in üniversiteleri, Avrupalı elitlerin tercih ettikleri bir yön olmuş, Arpça dili bilim ve teknolojide dünya dili olmuş ve Hilafet Devleti'ndeki silah sanayisi dünya çapındaki Ümmetin düşmanlarının kalplerine korku salmıştır. Bu sırada bugün Pakistan'da, büyük bir beyin göçü olmaktadır. Zira üstün vasıflı olanlar, pratik ve acil olan maharetlerini istismar eden ülkelere göç etmektedirler.
d-Lider bir devlet olmak için çalışmak, -motor sanayisi ve sanayi makineleri gibi- yani genel olarak motor sanayisi gibi ağır sanayinin olmasının yanı sıra hükümetin finansmanının, özel yatırım ve yakıtlarının olmasını gerektirdiği gibi devletin stratejik sanayilere egemen olmasını da gerektirmektedir. Sanayi yatırımları için bankalar ve hisse senedi piyasalarında dondurulmuş trilyonlarca Rupi'nin varlığı da dahil ülkedeki devasa servetlere rağmen ajan yöneticiler, (özel ve devlet) sektörlerindeki yerel sanayi gelişiminin engellenmesi şartıyla sömürgecilerden krediler almaya başvurmaktadırlar.
Üçüncüsü: Şerî yönler: Dünyanın lider devletinin bir sanayi gücü inşa etmesi.
a-Hilafet Devleti, ilk günden itibaren yeniden, daha önce olduğu gibi herhangi bir devletin rekabet edemeyeceği dünyanın eşsiz bir lider devleti olmak için çalışacaktır. Sanayi ile ilgili olana gelince; devlet politikasında askeriyeye odaklanmak, ağır bir sanayi üssünün kurulmasına yol açacaktır. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in benimsemiş olduğu Anayasa Mukaddimesi'nin (74) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "Sanayi Dairesi; ister motor ve makine sanayileri, araç gövdeleri sanayi, madde sanayi ve elektronik sanayi gibi ağır sanayi ile ilgili olsun, ister hafif sanayi ile ilgili olsun, isterse gerek kamu mülkiyeti gerek ferdi mülkiyet kapsamına girip harp sanayisi ile alakalı fabrikalar olsun sanayi hakkındaki bütün işleri yürüten dairedir. Tüm fabrika çeşitleri, Harp Siyaseti esası üzerine kurulmalıdır." Ve maddenin şerhinde şöyle geçmektedir: "Devletin, tüm dış etkilerden uzak olarak kendi işinin dizginlerini elinde tutabilmesi için, kendi silahının sanayisini kurması ve bizatihi geliştirmesi kaçınılmazdır ki kendi kendisinin efendisi olarak kalmaya, en modern ve en güçlü silahların maliki olmaya devam etsin ve silahlar ne kadar gelişirse gelişsin veya ne kadar ilerlerse ilerlesin, kendisine zahir olan açık düşmanlarının tümünü ve muhtemel düşmanlarının tümünü korkutabilmek için ihtiyaç duyduğu bütün silahlar daima kendi tasarrufu altında bulunsun."
b-Kamulaştırma ve özelleştirme ile ilgili olana gelince; İslam, sorunları kökünden çözen hak bir dindir. Zira madenler ve yakıt kaynakları gibi kamu kaynaklarının ve elektrik gibi tüm enerji şekillerinin mülkiyetlerinin tamamı, kamu mülkiyetindendir. Bu yüzden bunların kullanımı tüm insanlara aittir, devlet bunu garanti eder ve bu kaynakları kullandığı fabrikaları aynı şekilde kamu mülkiyetinden sayar. Dolayısıyla bu fabrikaların, özel olması caiz değildir ve kömür, altın, bakır, meralar, gaz rafineleri, elektrik üretim tesisleri ve dağıtım şebekeleri de bu kapsamdadır. Dolayısıyla da kamu kaynaklarıyla ilgili olan bu tür fabrikaların özelleştirilmesi veya kamulaştırılması caiz olmadığı gibi ferdî mülkiyetlerin kamulaştırılması veya kamu mülkiyetlerine dahil edilmesi de caiz değildir.
Hizb-ut Tahrir'in benimsemiş olduğu Anayasa Mukaddimesi'nin (138) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "Fabrika esas itibariyle ferdî mülklerdendir. Ancak fabrika, ürettiği maddenin hükmünü alır. Eğer madde ferdi mülklerden ise o fabrika ferdî bir mülk olur, tekstil fabrikaları gibi. Eğer madde kamu mülklerinden ise o fabrika kamu mülkü olur, demir-çelik fabrikaları gibi." Ve (139) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "Devletin, ferdî mülkiyeti kamu mülkiyetine dönüştürmesi caiz değildir. Çünkü kamu mülkiyeti, malın tabiatında ve niteliğinde sabittir, devletin görüşüne bağlı değildir." Ve (140) sayılı maddesinde de şöyle geçmektedir: "Ümmetin fertlerinden her ferdin, kamu mülkiyetine giren her şeyden faydalanma hakkı vardır. Devletin tebâdan kayırdığı bir kimseye kamu mülklerini mülkiyet edinme veya kullanma izni vermesi caiz değildir."
Hizb-ut Tahrir'in benimsemiş olduğu Anayasa Mukaddimesi'nin (74) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "İşte bütün bunlar nedeniyle, devletin kendi silahını, yedek parçasını ve harp araçlarından ihtiyaç duyduğu her şeyi bizzat üretmesi vaciptir. Devlet, ağır sanayi ile kuşanmadıkça ve harbiye ile gerek doğrudan bağlantılı gerekse dolaylı bağlantılı olsun ağır sanayiler üreten fabrikaları ilk ve öncelikli olarak kurmaya başlamadıkça muvaffak olamaz. Dolayısıyla nükleer silahların ve uzay araçlarının üretimine yönelik fabrikaların, tüm türleri ile roketlerin, uydu sistemlerinin, uçakların, tankların, topların, savaş gemilerinin, zırhlı araçların ve tüm türleri ile ağır ve hafif silahların üretimine yönelik fabrikaların, makinelerin, motorların, (ham)maddelerin ve elektronik sanayinin üretimine yönelik fabrikaların ve keza genel mülkiyet ile alakası olan fabrikaların ve harp sanayileri ile alakası olan hafif sanayi fabrikalarının elinde bulunması kaçınılmazdır."
c-Araştırma ve gelişmeye gelince; devletin, Hilafet'in dünya seviyesinde lider bir devlet olmasını sağlayacak sanayiye imkan verecek araştırma merkezlerinin bulunmasına kefil olması gerekir. Ayrıca bu, devlet tarafından büyük yatırılmaların yapılmasını ve mühendislerin, mimarların, kent planlamacılarının, doktorların, bilim adamlarının, ziraat mühendislerinin ve benzerlerinin devlet gereksinimlerine karşılık vermesi için sanayinin, üniversitenin araştırmasına bağlanılmasını gerektirecektir. Ayrıca devlet, özel sektör kuruluşlarını, araştırma ve gelişme alanlarında rol oynamaya teşvik edecektir. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in benimsemiş olduğu Anayasa Mukaddimesi'nin (162) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "Hayat işleriyle ilgili her türlü ilmi laboratuarlar kurmak tebânın tüm fertlerinin hakkıdır. Bizzat devletin de böyle laboratuarlar kurması lazımdır."
d-Sınai büyümenin finanse edilmesiyle ilgili olana gelince; kamu mallarının kamu ve devlet mülkiyetine geri döndürmek yoluyla güçlü bir temel sanayi inşa edilecek ve gelirler ile ilgili diğer şerî hükümler tatbik edilecektir. Zira devlet, hükümet ve özel sektörler yoluyla ve diğer milletlere itimat etmeksizin ve şartlarına boyun bükmeksizin sınai büyümeyi finanse etmeye muktedir olacaktır. Bu da devletin, askerî teknoloji, giyecek, mesken, öğretim ve sağlık gibi konularla ilgili hususlarda kendi kendine yeterli olmasını sağlayacaktır.
Ayrıca muharip olmayan ülkelerle ilgili dış ticaret siyaseti, İslam'ın kabul etmeye çağırdığı metotla olacaktır ki böylece sonunda İslam, tüm dünyaya egemen bir hale gelecektir. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in benimsemiş olduğu Anayasa Mukaddimesi'nin (165) sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: "Beldelerimizde yabancı malların işletilmesi ve yatırım yapılması men edilir. Yine herhangi bir yabancıya ayrıcalık tanınması da men edilir."
Not: 74, 138, 139, 162 ve 165'inci maddelerin Kur'a-il Kerîm ve Nebevî Sünnetten tüm delillerine ve Hilafet Devleti'nin Anayasa Mukaddimesi'nde ilgili olan maddelere muttali olmak için aşağıdaki internet sitesine girilmesi rica olunur: http://htmediapak.page.tl/policy-matters.htm
Dördüncüsü: Siyaset: Hilafet, dünyadaki sanayi patlamasını dikkate alacaktır.
a-Dünyada lider bir devlet olacak olması itibarıyla güçlü ve çeşitli bir sanayi olacağı gibi sınai büyüme alanında da lider ve gelişmiş bir harp sanayisi olacaktır.
b-Kamu kaynaklarıyla ilgili sanayiler için olan kamu mülkiyeti, devlet mülkiyeti ve toplumda servetin dağıtılmasını içeren temel sanayiler için olan kamu mülkiyeti, optimal yeniliğin, çeşitliliğin ve icat ediciliğin korunmasıyla ilgilidir.
c-Devlet ve devletin büyük desteği sayesinde özel sektör tarafından güçlü bir sınai araştırmaların inşa edilmesi.
d-Yıkıcı şartlara sahip sömürgeci kredilere başvurulmaması ve petrol ve doğalgaz gibi devasa kamu mülkiyetleri de dahil devletin büyük gelirlerinden dolayı bundan vazgeçilmesi.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 10 Raceb 1434
M. Pazartesi, 20 May 2013