بسم الله الرحمن الرحيم
Gelecek Seçimler Şeran Batıldır Dahası Sudan'ı Bölme Komplosunun Bir Halkasıdır
13.02.2010 Cumartesi günü, devlet başkanlığı, Güney Sudan hükümeti başkanlığı, ulusal ve vilayet yasama meclisleri adaylıklarına dönük seçim kampanyası başladı ve bu kampanya gelecek nisanda yapılması planlanan seçimler öncesinde (58) gün sürecektir. Cumhurbaşkanı, kampanyasının açılışında seçimlerden bahsederek şöyle dedi: "Seçim bir ibadettir ve Allah'a güzel olmayan bir amelle yaklaşmak istemiyoruz?!" Gerçekten bu seçimler, kendisiyle Allah'a yaklaşılan güzel bir amel midir?
Gelecek seçimler, sadece mevcut durumu, yani şu anda tatbik edilen rejimi değişmeksizin kabullenen kimseleri getirecektir. Zira seçim, rejimi değil şahısları değiştirecektir. Dolayısıyla sadece mevcut anayasa ile üzerine bina edilen Nifaşa Anlaşmasının uygulanmasına saygı duyan ve bağlı kalan kişinin seçimlere aday olmasına izin verilecektir. Nitekim anayasanın (218.) maddesinde şöyle geçmektedir: "Kendisini seçimlere aday gösteren her bir şahıs, kapsamlı barış anlaşmasına saygı duymalı, ona bağlı kalmalı ve onu uygulamalıdır." Seçim kanununun (103.) maddesinde ise şöyle geçmektedir: "Herhangi bir seçime aday olan her bir şahıs veya adaylığını onaylatan yada parti listesini veya kadın listesini aday gösteren bir parti kapsamlı barış anlaşmasına saygı duyacağını, ona bağlı kalacağını ve onu uygulayacağını ifade eden yasal olarak belgelenmiş imzalı bir belgeyi sunmalıdır."
Dahası Cumhurbaşkanı Müsteşarı Mustafa Osman, 08.02.2010 tarihinde Bahreyn el-Vasat Gazetesi'ne verdiği röportajda bu gerçeği kesin ve net bir şekilde açıklamış ve şöyle demiştir: "Kapsamlı barış anlaşması 2005 yılında ortaya çıkmış olup Sudan'ın yönetim keyfiyeti ile servet ve otorite dağılımının belirlenmesi noktasında tam bir ilerleme ortaya koymuş, Sudan'ın nasıl yönetileceğine dair mütekamil bir vizyon için gerekli çözümler belirlemiş ve geriye sadece Sudan'ın nasıl yönetileceği sorusunun cevabı kalmıştır." Ve şöyle ekledi: "O halde Sudan halkı, gelecek nisanda özgürce ve tam bir şeffaflıkla bu sorunun cevabını vermelidir." Bunun içindir ki gelecek seçimlerin hakikati mevcut şahısların değişmesine imkan verecek ancak Nifaşa Anlaşması'nın tesis ettiği rejimi değiştirmeyecektir.
Gerek aday olma gerekse oy kullanma açsından gelecek seçimlere ilişkin şeri hüküm ise aşağıdaki şekildedir:
-Seçim, bir şahsın veya şahısların, muayyen bir ameli gerçekleştirmesi için seçilmesinin üslubudur ki üslubun hükmünü -haram mı yoksa helal mi olduğunu- seçilen şahsın gerçekleştirdiği amelin tabiatı belirler. Eğer ameli caiz olan bir amel ise seçim caiz olur yok eğer değilse haram olur.
-Cumhurbaşkanı, -Müslümanıyla kafiriyle- muayyen bir devlet içerisinde yaşayan insanların cumhurunun seçtiği bir kişi olup halkın iradesini temsil etmektedir ve onun erkek ve Müslüman olması şart değildir. Bu vakıa, İslam'daki devlet başkanlığı, yani sadece Müslümanların seçtiği tüm Müslümanların genel başkanlığı olan Müslümanların halifesinin vakıasına muhaliftir, bilakis aykırıdır; zira İslam'ın devlet başkanlığı şartlarının içerisinde bir kimsesinin halife olabilmesi için Müslüman bir erkek olması ve kendisi ile ümmet arasında İslam'ın tatbik edileceğine dair biat akdiyle seçilmiş olması şartı koşulur. Bunun içindir ki halife, İslam'ın tatbik edilmesi hususunda ümmetin vekili olup halkın isteklerini temsil etmemektedir. Ebi Hazım, Ebâ Hurayra ile beş sene oturduğunu ve onu, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini tahdis ederken işittiğini rivayet etmiştir:
كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأَنْبِيَاءُ، كُلّمَا هَلَكَ نَبِيّ خَلَفَهُ نَبِيّ، وَإنّهُ لاَ نَبِيّ بَعْدِي. وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ" قَالُوا: فَمَا تَأْمُرُنَا؟ قَالَ: "فُوا بِبَيْعَةِ الأَوّلِ فَالأَوّلِ. وَأَعْطُوهُمْ حَقّهُمْ. فَإنّ اللّهَ سَائِلُهُمْ عَمّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları, nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir nebi vefat edince, bir diğeri ona halef oluyordu. Artık benden sonra nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır." Dediler ki: "Öyleyse bize ne emredersiniz?" Dedi ki: "Önceki ilk beyatinize sadakat gösterin ve haklarını onlara verin. Muhakkak ki Allah, yönettikleri hakkında (ne yaptıklarını) onlara soracaktır." [Muslim rivayet etti]
-Güney Sudan hükümeti için bir başkan ve vilayetler için valiler seçmek, devlet içinde hükmetme yetkisini bizzat muayyen vilayetlerin sakinlerinden alacak olan birkaç yöneticiyi ortaya çıkaracak bir ameldir. Bu ise İslam ile çelişen bir durumdur. Çünkü Hilafet'in gölgesinde valiler, hükmetme yetkisini ancak halifenin kendilerini atamasından alırlar; o halde ümmete vekil olmak üzere yetkisini bizzat ümmetten alan sadece halifedir. Dolayısıyla valileri atayacak ve onları azledecek olan bizzat halifedir. Zira Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], devlet başkanı olması vasfıyla valileri tayin eden ve azleden bizzat oydu. Mesela Muaz'ı Yemen'e vali tayin ederken A'la İbn-ul Hadrami'yi Bahreyn'den azletmiştir.
Ulusal ve vilayet yasama meclisi üyeleri seçimi, insanlara onların hayatlarını akide esasına dayalı delil kuvvetliliğine göre değil de yetkisini halktan alan çoğunluğa göre düzenleyen yasalar, kanunlar ve nizamlar koyar. Bu seçim şeran haramdır ve İslam akidesiyle çelişmektedir. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا "Sana ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Onlar inkar etmekle emrolundukları halde tağuta muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor." [en-Nisâ 60]
Ve şöyle buyurmuştur:
فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp içlerinden de bir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükme tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]
Tüm bunlar; gelecek nisanda yapılacak devlet başkanlığı, Güney Sudan hükümeti başkanlığı, valiler ve milletvekilliği seçimlerinin şeran batıl seçimler olup ona aday olmanın veya oy kullanmanın caiz olmadığını göstermektedir.
Geride şu soru kalmaktadır: Neden bu seçimler Güney Sudan'ın geleceği belirlenmeden önce şimdi yapılıyor?!
Nifaşa Anlaşması'nı hazırlayan kafir Batı, Güneyin ayrılmasına meşruiyet kazandırmak için çalışmaktadır. Bu ayrılmanın onaylanması ve imzalanması içinse tüm Sudan halkını temsil eden geniş tabanlı bir hükümetin olması kaçınılmazdır. Bunun içindir ki kafir Batı, seçim sürecinin başarısı için yoğun uğraş vermektedir. Zira Avrupa Birliği seçimleri gözlemlemek için Avrupa Parlamentosundan bir temsilci liderliğinde (130) gözlemciden oluşan tarihindeki en büyük heyeti gönderirken Amerikan eski Devlet Başkanı "Carter" ise (85) gözlemci gönderecek olup Amerikan elçisi "Gration" ise seçimlerin başarılı olması için askıda kalan sorunların çözümü amacıyla Hartum, Cuba ve Kadugli arasında mekik dokumaktadır.
Dolayısıyla bu seçimler, Güney Sudan'ı ayırma komplosunun sondan bir önceki halkasıdır. Ardından da Sudan'dan geriye kalanlar parçalanacaktır. Zira bu seçimlerden murat edilen Güney'in ayrılması için gerekli olan sözde meşruiyetin sağlanmasıdır. Bunun içindir ki kafir Batı, bu seçimlerin başarılı olması için insanları piyasada pazarlamaya çalışmaktadır.
Ey Müslümanlar! Bizler, Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak; saptırmadan ve aldatmadan vakıanın hakikatini göstermek ve aşağıda ifade edildiği üzere hepimizin boynundaki şeri vecibeyi hatırlatmak amacıyla halkına yalan söylemeyen apaçık bir uyarıcı olduk ve olmaya devam ediyoruz:
-Günah olması vasfıyla bu seçimlerin hakikati idrak edilmeli ve ondan sakınılmalıdır. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا "Resul size neyi getirdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan kaçının." [el-Haşr 7]
Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
مَنْ عَمِلَ عَمَلاً لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ "Her kim üzerinde emrimiz olmayan bir amel işlerse o reddedilir."
Bildiğimiz hakkı tebliğ etmek boynumuzda bir emanet olup bu hususta hiçbir kınayıcının kınamasından korkmamalıyız. Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
بَلِّغُوا عَنِّي وَلَوْ آيَةً "Bir ayet bile olsa benden tebliğ ediniz." [Buhari rivayet etti]
-Bu günah hususunda müşriklere karşı çıkılmalı ve katı olunmalıdır; zira her birimiz İslam'ın geçitleri önünde durmalıyız ki düşmanlar önümüzden gelemesin. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ "Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isâbet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir." [el-Enfâl 25]
-Ülkemizi Nifaşa Analaşması'nın nifakından çıkarıp barışa, başarıya, güvene ve itminana kavuşturmaya muktedir tek projenin, Hilafet'in ikamesi için çalışmayı gerçekleştirecek olan İslam esasına dayalı bir kalkınma projesi olduğu idrak edilmelidir. Dolayısıyla sizleri, razı olduğu güzel bir amelle Allah'a yaklaşmak üzere bu farzı yapmaya davet ediyoruz ey Müslümanlar!
إِنَّ فِي هَذَا لَبَلاَغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ "Şüphesiz bunda, [Allah'a] kulluk edenler topluluğu için bir bildiri vardır." [el-Enbiyâ' 106]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
H. 5 Rabi-ul Evve 1431
M. Cuma, 19 Şubat 2010