بسم الله الرحمن الرحيم
Aciz Arap Devletler Birliği Zirvesi, Devrik Tahtlar Zirvesidir Size Kurulan Komplonun Başarısızlığı Gibi Bu Zirve de Başarısızdır
Aciz Arap Devletler Birliği, 25-26 Mart 2014 tarihinde "Daha İyi Bir Gelecek İçin Dayanışma" sloganı altında Kuveyt'te 25. zirvesini düzenledi. Katılımcı devletler, zayıflık, anlaşmazlık ve bölünmüşlüğün zirvesindeler. Bu devletler de işlerine bakacak birine muhtaçtır. İlle de bir başarıdan bahsedilecekse, zirvenin ertelenmeyip düzenlenmesi de bir başarıdır. Devletler arasında varolan anlaşmazlıkların zirve anında bomba gibi patlamaması da bir başarıdır. Bu zirveden önce 24 başarısız zirve düzenlendi. Çözülemeyen sorunlar dev gibi birikti. Gündemleri yoğunlaştı. Sonuç bildirgeleri mükerrer ve sıkıcı hale geldi. Bu zirve de acizlik ve güçsüzlük yönünden öncekilerden pek farklı değildir. Bunun ilk alameti, kral değil de Veliaht Prensten oluşan Suudi heyetinin daha konferans bitmeden önce memleketine geri dönmesidir. Tüm hazırlık, kulis, ön, yan ve ikili toplantılara rağmen bu zirve, üyeler arasındaki keskin anlaşmazlıkları gideremedi. Dolayısıyla bunlardan herhangi bir hayır beklenebilir mi?
Konferansta Suriye'deki durumun ele alınmasına gelince, diğer sorunlara nazaran geri planda kaldı. Masasında mücrim rejimin bayrağı bulunan sandalye boş bırakıldı. Hatta bundan dolayı bazı devletler, zirveden çekilmek ile tehdit ettiler. Bu yüzden el-Carba, "Yürüyerek konuş" yöntemiyle ayaküstü konuşma yapmak zorunda kaldı. Kendisine ajanlık koltuğu verilmediği için üzgün olan el-Carba, siyasi ve ajanlık konuşmasına muhalefet güçlerini silahlandırmak için uluslararası topluma baskı yapılması gerektiğini belirterek başladı. Ama istekte bulunduğu kişilerin, amir değil memur olduklarını unuttu ya da görmezden geldi. Tabii bir de aşırıların eline geçmesini önlemek bahanesiyle kasap Beşşar lehine silahlandırmaya karşı olan Amerikan vetosu unutulmamalıdır. Sanki halkını katleden, azabın en kötüsünü reva gören, savunmasız erkek, kadın ve çocuklara karşı kimyasal silah kullanan bu kasap ve mücrim rejim, katil değil de "ılımlıların şeyhi" gibidir. el-Carba, muhalefetin silahlandırılmasını talep ederken hemen ondan sonra söz alan Amerikancı Lahdar İbrahimi'nin aksi yönde talepte bulunması dikkat çekicidir.
Suriye ile ilgili alınan ihanetvari ve ajanlık kokan, ayrıca katılımcılar tarafından Müslüman ve mümin Suriye halkından uzak olarak alınmış kararlara gelince, içinde yeni bir şey yoktur. Zira sadece arkasında Amerika'nın olduğu uluslararası çözüme yönelik tam desteklerini teyit ettiler. Devleti yeniden inşa etmek için Suriye halkının barışçıl geçişine izin veren Cenevre 1 bildirisine uygun olarak Suriye krizine siyasi çözüm bulma çağrısını yinelediler. Ayrıca uluslararası toplumu "barışçıl bir çözüme ulaşmak için etkili ve pratik şekilde katkıda bulunmaya" davet ettiler. Bunun yanında "Uluslararası yasak silahların kullanımı dâhil Suriye askerleri tarafından savunmasız insanlara karşı işlenen katliamlar ve toplu cinayetleri kınayan ifadeler" kullanmayı da ihmal etmediler.
Ey İslam'ın kalbi Biladu'ş Şam Müslümanları! Zirve başarısız olduğu için Allah'a şükrediyoruz. Çünkü başarılı olması demek, size karşı kurulan komplonun başarı olduğu anlamına gelir. Zira bu şerli yöneticiler, size karşı kurulan kumpasın bir parçasıdırlar. Bunlar kendilerini bile temsil etmiyorlar. Sadece sadakat gösterdikleri Batı devletlerini temsil ediyorlar. Bu devletler yararına birbirlerine düşmanlık ediyorlar. Ümmetin başına gelen belanın nedeni bu yöneticilerdir. Ümmetin yoksulluğunun, dininden uzaklaştırılarak saptırılmasının ve Batıya olanak verilerek aşağılanmasının nedeni bunlardır. Dahası Müslümanların karşılaştıkları tüm sorunların nedeni bu kukla memur yöneticilerdir. Bunlar, sorunlarınızın bir parçasıdır ve çözümün ilk aşaması da bunların ortadan kaldırılmasıdır.
Zirvenin, "Cenevre 1 temelinde siyasi çözüm bulunmalı" sonuç bildirisine gelince, Birleşmiş Milletler ve uluslararası kararlar aracılığıyla uluslararası toplum tarafından tanınan laik sivil bir devlet kurmak için çalışmak anlamına gelir. Amerika'nın çıkarına iktidarın barışçıl geçişini kabul etmek anlamına gelir. Amerikan çözümünü dayatmak için BM güçlerinden yardım istemek anlamına gelir. Aslında bu onların, İslami Hilafet Devletinin kurulmasını engellemek için çalıştıkları anlamına gelir. Böyle bir çalışma Allah'a, dinine ve Müslümanlara ihanettir.
Ey İslam'ın kalbi Biladu'ş Şam Müslümanları! Şüphesiz Allah Subhânehu ve Teâlâ, bu Ruveybida yöneticilere itaat etmeyi değil onları ortadan kaldırmayı, Raşidi Hilafet Devleti kurarak Allah'ın indirdiklerine dayalı yönetim kurmayı size farz kıldı. Biliniz ki bu tür konferanslar ile size karşı kumpas kuranlar, şerli ve zalimane insanlardır. Buna verilecek en doğru ve gerçek yanıt, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu model ve örnek edinmektir. Çünkü zafer ve Allah'ın indirdikleri ile hükmetme gücü onda mevcuttur. Hizb-ut Tahrir, bu yüce farzı size hatırlatmayı sürdürecektir. Allah'ın daha önce Rasûlü'ne lütfettiği gibi zafer gerçekleşene dek samimi nusret ehline elini uzatmaya devam edecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ buna kadirdir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا أَنْصَارَ اللَّهِ "Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun." [Saff 14]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 26 Cumâde’l Ûlâ 1435
M. Perşembe, 27 Mart 2014