Cumartesi, 26 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye, Doğu Türkistan Müslümanlarının Mutlu Bir Hayat Yaşadığını İddia Ediyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye, Doğu Türkistan Müslümanlarının Mutlu Bir Hayat Yaşadığını İddia Ediyor

Haber:

Çin, Sincan'da aşırılıkla mücadele etmek için sözde mesleki eğitim merkezleri inşa ettiği için uluslararası eleştirilere maruz kalmıştır. Zira nüfusun çoğunluğunun bulunduğu yerlerde, birçok Batı ülkesinin toplama kampı olarak gördüğü Türkçe konuşan Müslüman Uygurlar bulunmaktadır.

Nitekim Türkiye,  Çin'in öfkelenmesine neden olan BM İnsan Hakları Konseyi'nde yaptığı Şubat ayı konuşması da dahil olmak üzere Sincan'daki durumla ilgili endişelerini defalarca dile getiren tek Müslüman ülkedir.

Ancak Çin Devlet Başkanın Şi Cinping ile Pekin'de yapmış olduğu görüşmenin ardından Erdoğan, Çin devlet medyasına göre daha olumlu bir açıklamada bulunmuştur.

Devlet televizyonu Erdoğan'ın şöyle dediğini aktardı: "Sincan bölgesindeki Çin halkının, Çin'in gelişimi ve refahı altında mutlu bir yaşam sürdüğü bir gerçektir."

Ve şöyle dedi: "Türkiye, hiç kimsenin Türkiye vee Çin ilişkisini bozmasına izin vermeyecektir. Zira Türkiye de aynı şekilde aşırılığı şiddetle reddetmekte ve Çin ile ortak siyasi güveni artırmak ve güvenlik işbirliğini güçlendirmek istemektedir."

Rapora eklendiği üzere Şi, Erdoğan'a iki ülkenin (teröre) karşı işbirliğini ilerletmek için ortak adımlar atmaları gerektiğini söyledi.

Çin, Erdoğan'ın birçok yorumlarını taktir etti. Nitekim Şi'nin eklemede bulunduğu üzere Erdoğan bu yorumunda şöyle dedi: "Türkiye, Çin'e karşı anti-faaliyet yürütmek için herhangi bir gücün bulunmasına izin vermeyecektir ve Çin, Türkiye'nin (terörle) mücadelede Çin'e olan desteğine birçok kez vurgu yapmasına büyük ümit bağlamaktadır." (Reuters, 02 Temmuz 2019)

Yorum:

Dünya, Çin'in, büyük, on binlerce insanı barındırabilecek kadar çok büyük gizli tesisler yoluyla Müslüman nüfusa karşı (terörle) mücadele veya önleme adı altında uyguladığı sözde (aşırılıkla mücadele) politikalarının giderek daha fazla farkına varmaya başlamıştır.

Bu gözaltı ve cezaevi kampları, son 4-5 yılda faaliyetlerini daha da arttırdı. Zira 3 milyondan fazla Müslüman gözaltına alınmış ve domuz eti yemeye ve içki içmeye zorlanmaları gibi çeşitli zulüm biçimlerine maruz kalmışlardır. Ayrıca onların, Çin'in siyasi sloganlarının insan hakları örgütleri, Batılı gazeteciler ve tutuklu ailelerin mensupları tarafından bildirilenden daha sert cezalar olduğunu dile getirmelerini sağlamıştır. Bu cezalar ise; Müslüman kadınların Han ırkına ait Çinli erkeklerle evlenmeye zorlanmalarını, Müslüman kadınların çocuk sahibi olmalarının engellenmesini, Müslümanlara yılan ve köpeklerle işkence edilmesini, hatta Müslümanların boğazlarına çimento dökülmesini ve organlarının vücutlarından ayrılmasını içermektedir.

Artan uluslararası bilincin ve dikkatin ortasında, Müslümanların yöneticileri ve alimler her zamanki gibi sessiz kalmaktadırlar. Nitekim geçenlerde Pakistan Başbakanı İmran Han'a Çin'de neler olup bittiği sorulduğunda şöyle dedi: "Müslümanlara karşı herhangi bir zulmün işlendiği fark edilmemiştir." Ayrıca Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Şubat ayında milyarlarca dolar yatırım yapmak ve ortak ticaret anlaşmaları gerçekleştirmek için Çin'i ziyaret etmiştir. Beklenildiği gibi, Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşme sırasında Çin'deki Müslümanların durumu hakkında hiçbir şey söylememiştir. Bunun yanı sıra birçok Müslüman alim, Çin için yöneticilerine destek vermek amacıyla Çin rejimini kınamalarında sessiz veya suskun kalmışlardır.

Dolayısıyla Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da aslında diğer uluslararası oyunculardan pek farklı değildir. Şayet bu, ekonomik ve ticari olanakların korunması ve açıkladığı gibi ulusal politikaların inşa edilmesi anlamına geliyorsa Çin'in ihanetini görmezden geldiği için mutlu olduğu gayet açıktır. Ayrıca duygu ve eylemlerini buna dayayan İslam Birliği de açık olduğu üzere hiçbir şey ifade etmiyor.

Ülkenin sözde İslami yöneticilerinin bu utanç verici durumu, Ebi Said El-Hudri (Radıyallahu Anhu)'dan rivayet edilen hadisi yansıtmaktadır. Zira bu hadiste, sevgili Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur: مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَراً فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ"Sizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin, gücü yetmezse diliyle değiştirsin, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıfıdır." [Buhari rivayet etti.]

Eğer iktidardakiler, sessizliklerinden ya da retorik söylemlerinden görüldüğü üzere "imanın en zayıfına" sahiplerse, o zaman  kurtuluşa ermesi ve yaşamış olduğu bu vahşet ve utanç bataklığından kurtulması için bu azim ümmete kim liderlik edecek?!

Bu ise Müslümanlara yönelik büyük bir ihanettir. Nitekim Ebu Bekir (Radıyallahu Anhu), Allah'ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: مَنْ أَهَانَ سُلْطَانَ اللَّهِ فِي الْأَرْضِ أَهَانَهُ اللَّهُ "Kim yeryüzünde Allah'ın Sultanına ihanet ederse, Allah'a ihanet etmiş olur." [Tirmizi rivayet etti.]

Dolayısıyla bugünün hainlerinden yardım almayı veya herhangi bir değişiklik yapmasını bekleyemeyiz. Bu yüzden bizim için yönetim nizamında köklü değişimi, sadece dünyadaki Müslümanlara karşı bir biri ardına ihanet yolunu açan Laik ve ulusal düşünce ile kapitalist rejimlerin sistematik başarısızlığını sağlayabilecek bir lider gerçekleştirecektir. 

Ümmetin enerjilerini ve potansiyelini güvenlik ve gücümüzü geri kazanmaya yatırım yapacak nitelikle bir lideri getirecek olan sadece Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Meliha Hasan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER