Salı, 22 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kapitalist Sistemde Devlet Mafya Siyaset İlişkisi İnkâr Edilemez Bir Gerçektir

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Kapitalist Sistemde Devlet Mafya Siyaset İlişkisi İnkâr Edilemez Bir Gerçektir

Haber:

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları üzerine CHP tarafından TBMM Genel Kurulu’nda verilen önergede devlet ve siyaset içindeki mafya ilişkilerinin araştırılması önerildi. Önerge AKP-MHP oylarıyla reddedildi. (03.06.2021 - Ajanslar)

Yorum:

Türkiye’de siyasal iktidar, her dönem mafyayla, çetelerle yan yana anılmış, sırtını çetelere, derin yapılanmalara dayamaktan başka bir çıkar yol görmemiştir. Sedat Peker’in “Devlet-Mafya-Siyaset” ilişkisi üzerine yaptığı itiraflar ve ifşaatlar kamuoyunda yeni ‘Susurluk’ benzetmesine yol açtı. Bilindiği üzere 25 yıl önce 1996 yılında “takdiri ilahi” bir kaza sonucu, varlığı hep tartışmalı hale getirilen “devletin derin ilişkileri ve yapılanmaları” Susurluk kazasıyla gün yüzüne çıkmış ve ülkeyi yönetenler de dâhil olmak üzere birçok bürokratın çetelerle, mafyayla iş tuttuğu açığa çıkmıştı.

Öncelikle hatırlanması gereken en temel gerçek, devlet dışı yapılar ya da bugünkü popüler ismiyle çeteler kapitalizmin uygulayıcısı devletin bir parçasıdır. Çeteler, kapitalist laik devletteki egemen sınıfların çıkarlarını korumak için oluşturduğu baskı kurumlarından birisidir. Türkiye tarihinde, 12 Mart öncesi ve 70’li yıllar boyunca gerçekleştirilen suikastlar, katliamlar, muhaliflerin tasfiyesi ve provokatif saldırılar, 12 Eylül sonrasında, özellikle 90’lı yıllardaki karanlık cinayetler, devletle iş tutan bu çetelerin eseridir. Bunların imzası vardır. Sadi Şirazi’nin güzel bir sözü vardır: “Hükümdar göz yummazsa eşkıya kervan basamaz.” Bugünkü tablo bunun tam da izdüşümüdür. Kervan basan çetelerin kimisi ya kullanım süresi dolduğu için ya da farklı egemen sınıfa (büyük devlet) hizmet ettiği için tasfiye edilmiş ya da kılık değiştirip devletin içinde yer alarak yasallık postu giymiştir. Bugün, mafya liderlerinden birisinin parçası olduğu pisliklerinin küçük bir kısmını anlatarak ortalığa dökülen ilişki ağı, bizatihi kapitalist devletin ve laik AKP iktidarının karanlık gerçeğinden başka bir şey değildir. AKP iktidarı yol vermeseydi, eşkıya kervan basamazdı. İktidar blokunun parçası olan bu mafya ağı, ihtiyaç olduğunda muhalefeti ve toplumu da tehditle sindirme görevini icra etmiş, yeri geldiğinde bunlar eliyle operasyonlar gerçekleştirilmiştir. Bugün ortalığa dökülen bu irinin parçası olanların, kendilerini kurtarma çabaları da bunun itirafından başka bir şey değildir.

Laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kuruluşundan bu yana mafya ve çetelerle ilişki içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü eğer bir ülkede bir organize suç örgütü ya da mafya kuruluyorsa, devletin bundan haberdar olmaması imkânsızdır. Çünkü devletin güvenliğiyle ilgili çok ciddi istihbarat kurumları, oluşumları var. Genelde mafyalar devletin çeşitli kurumlarıyla iş birliği içerisindeler. Devlet içerisindeki kimi bürokratlar, siyasetçiler, ya da askerlerle işbirliği yaparlar. Ama genel itibariyle mafya vb. organize suç gruplarının kullanılması, devlet içerisindeki etkili bir kesimin ya da bizzat devletin olur verdiği bir konsensüstür.

İslam, gerek mülkiyet anlayışıyla gerek ceza hukukuyla gerekse benimsediği düşünceyle mafya ve çetelerden beslenmeyecek, onları çıkarları doğrultusunda kullanmayacak, kullanılmasına izin vermeyecektir. Diğer bir deyişle İslam, bu tür yapıların mantar gibi türemesini sağlayan unsurları kökten yok edecek, Hilafet Devleti de, devletin güvenliğine tehdit olarak görülen çeteleri çıkarları doğrultusunda kullanmak yerine âleme ibret olsun diye cezalandıracaktır.

اِنَّمَا جَزٰٓؤُا الَّذ۪ينَ يُحَارِبُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَاداً اَنْ يُقَتَّلُٓوا اَوْ يُصَلَّـبُٓوا اَوْ تُقَطَّعَ اَيْد۪يهِمْ وَاَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ اَوْ يُنْفَوْا مِنَ الْاَرْضِۜ ذٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ“Allah’a ve peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri veya asılmaları yahut el ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları aşağılayıcı cezadır. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır.” [Maide 33]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ercan Tekinbaş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER